Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

18.02.2008, 15:53

"İslam Cumhuriyeti" üzerine..

“ıslam Cumhuriyeti” Üzerine...


".. Orada benden sordular ki: "Cumhuriyet hakkında fikrin nedir?"

Ben de dedim: "Eskişehir mahkeme reisinden başka daha sizler dünyaya gelmeden ben dindar bir cumhuriyetçi olduğumu (ıslam Cumhuriyeti fikrini savunduğumu) elinizdeki tarihçe-i hayatım ispat eder. Hülâsası (özetle) şudur ki: O zaman şimdiki gibi, hâli bir türbe kubbesinde inzivada idim. Bana çorba geliyordu. Ben de tanelerini karıncalara verirdim, ekmeğimi onun suyuyla yerdim. ışitenler benden soruyordular. Ben de derdim: Bu karınca ve arı milletleri cumhuriyetçidirler. O cumhuriyetperverliklerine (Cumhuriyetçiliklerine) hürmeten, tanelerini karıncalara verirdim."

Sonra dediler: "Sen Selef-i Salihîne (geçmiş salihlere) muhalefet ediyor (aykırı davranıyor)sun."

Cevaben diyordum: "Hulefâ-i Râşidîn (dört halife), her biri hem halife, hem reis-i cumhur (cumhurbaşkanı) idi. Sıddîk-ı Ekber (Hz. Ali r.a), Sahabe-i Kirama elbette reis-i cumhur hükmünde idi. Fakat (bu Cumhuriyetten kasıt) mânâsız isim ve resim (şekil-görüntü) değil, belki hakikat-i adaleti (gerçek adaleti) ve hürriyet-i şer'iyeyi (şeriat hürriyetlerini) taşıyan mânây-ı dindar cumhuriyetin reisleri (ıslam Cumhuriyeti’nin başkanları) idiler."

ışte, ey müddeiumumî (savcı) ve mahkeme âzâları.

Elli seneden beri bende bulunan bir fikrin aksiyle beni itham ediyorsunuz (suçluyorsunuz). Eğer (ıslam Cumhuriyeti’ni değil de) lâik cumhuriyet (hakkındaki fikrimi) soruyorsanız, ben biliyorum ki, lâik mânâsı (laik kelimesinden), bîtaraf (tarafsız) kalmak, yani hürriyet-i vicdan (vicdan özgürlüğü) düsturuyla, dinsizlere ve sefahetçilere (kıt akıllılara) ilişmediği gibi, dindarlara ve takvâcılara da ilişmez bir hükûmet telâkki ederim (anlarım). On senedir (şimdi yirmi sene oluyor) ki hayat-ı siyasiye (siyasetten) ve içtimaiyeden çekilmişim. (Bu yüzden) Hükümet-i cumhuriye ne hal kesb ettiğini (Cumhuriyet hükümetinin geçekte ne hal aldığını) bilmiyorum. El'iyâzü billâh (Allah korusun), eğer dinsizlik hesabına imanına ve âhiretine çalışanları(n aleyhine ve onları) mes'ul edecek (sorumlu tutacak-yargılayacak) kanunları yapan ve kabul eden bir dehşetli şekle girmişse, bunu size bilâperva (korkusuzca) ilân ve ihtar ederim (bildiririm) ki, bin canım olsa, imana ve âhiretime feda etmeye hazırım. Ne yaparsanız yapınız, benim son sözüm "Allah bize yeter. O ne güzel vekildir." (Âl-i ımrân; 173) olarak, siz beni idam ve ağır ceza ile zulmen (haksız) mahkûm etmenize mukabil (karşılık) derim:

Ben Risale-i Nur'un keşf-i kat'îsiyle, idam olmuyorum. Belki terhis edilip nur âlemine ve saadet âlemine gidiyorum. Ve sizi, ey dalâlet (sapıklık) hesabına bizi ezen bedbahtlar, idam-ı ebedî ile ve daimî haps-i münferitle (Cehennem’e) mahkûm bildiğimden ve gördüğümden, tamamıyla intikamımı sizden alarak kemâl-i rahat-ı kalble (huzur ve sükunet içinde) teslim-i ruh etmeye hazırım.." [1]



Evet; Üstad Hazretleri, halkın kendi kendini yönetmesi gerektiğini (cumhuriyeti) savunmuştur.. Ama ıslamî hükümlerle.. Kısacası “ıslam Cumhuriyeti” [2] fikrini beyan etmiştir.. Ve, gelecekte “ıslam Cumhuriyetleri” kurulacağını [3] söylemiş ve sınırları ayrı ama özde bir olan bu ıslam Ülkelerinin bir birlik oluşturacağını müjdelemiştir.. şöyle ki;



".. Arap taifeleri, Cemahir-i Müttefika-i Amerika (Amerika Birleşik Devletleri) gibi en ulvî bir vaziyete girmeye (Birleşik ıslam Devletleri halini almaya), esarette kalan hâkimiyet-i ıslâmiyeyi eski zaman gibi küre-i arzın nısfında (yeryüzünün yarısında), belki ekserisinde (daha fazlasında) tesisine muvaffak olmanızı rahmet-i ılâhiyeden kuvvetle bekliyoruz. Bir kıyamet çabuk kopmazsa, inşaallah nesl-i âti (gelecek nesil) görecek.

Sakın kardeşlerim, tevehhüm, tahayyül etmeyiniz (sanmayınız) ki, ben su sözlerimle siyasetle iştigal için (politikayla uğraşma) himmetinizi tahrik ediyorum. Hâşâ! Hakikat-i ıslâmiye bütün siyâsâtın fevkindedir (üstündedir). Bütün siyasetler ona (ıslam’a) hizmetkâr (hizmetçi) olabilir. Hiçbir siyasetin haddi değil ki, ıslâmiyeti kendine âlet etsin.." [4]



Kezâ;

".. Aziz, sıddık kardeşlerim,

Ruh-u canımızla mübarek bayramınızı tebrik ediyoruz. ınşaallah, âlem-i ıslâmın da büyük bir bayramına yetişirsiniz. Cemahir-i müttefika-i ıslâmiyenin (Birleşik ıslam Cumhuriyetleri’nin) kudsî kanun-u esasiyelerinin (anayasalarının) menbaı (kaynağı) olan Kur'ân-ı Hakîm, istikbale (geleceğe) tam hâkim olup beşeriyete tam bir bayramı getireceğine çok emareler (işaretler) var.." [5]



--------------------

Dipnotlar;

[1] Mevkuf Said Nursî - On ıkinci şua - s.992

[2] Yeryüzünde şu an ıslam Cumhuriyeti yönetimini sadece ıran benimsemiştir. 1979, ıslam Devrimi ardından bu yönetime geçilmiştir. ınşaAllah çoğalır bu ülkeler.

[3] "..Hâsıl-ı kelâm: Biz Kur'ân şakirtleri olan Müslümanlar, burhana (delillere) tâbi oluyoruz, akıl ve fikir ve kalbimizle hakaik-i imaniyeye (iman hakikatlerine) giriyoruz. Başka dinlerin bazı efradları (fertleri) gibi ruhbanları (din adamlarını) taklit için burhanı bırakmıyoruz. Onun için akıl ve ilim ve fen hükmettiği istikbalde (gelecekte), elbette burhan-ı aklîye istinat eden ve bütün hükümlerini akla tespit ettiren Kur'ân hükmedecek. Hem de ıslâmiyet güneşinin tutulmasına, inkişafına ve beşeri tenvir etmesine (nurlandırmasına) mümanaat eden perdeler açılmaya başlamışlar. O mümanaat edenler çekilmeye başlıyorlar. Kırk beş sene evvel o fecrin emâreleri göründü. (Hicrî) Yetmiş birde (Miladî 1949) fecr-i sâdıkı başladı veya başlayacak. Eğer bu fecr-i kâzip de olsa, otuz-kırk sene sonra (1979-1989) fecr-i sâdık çıkacak.." (Hutbe-i şâmiye - s.1963) şeklinde Üstad, ıslam ınkılabını müjdelemiştir..

[4] Hutbe-i şâmiye - s.1970

[5] Emirdağ Lâhikası (2) - Mektup No: 67 - s.1841

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir