Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.
Stajyer
Konum: Bursa-Mustafakemalpaşa
Meslek: mesleksiz(bi baltaya sap olamadı hala)
Hobiler: ilgisiz
Alıntı
Risale-i Nur Talebesini diğerlerinden ayıran taraf mühim bir fark da ilimdir.
Zamanının en mühim âlimi Bediüzzaman'ın ifadesi şöyledir: "Bir sene bu risaleleri anlayarak ve kabul ederek okuyan bu zamanın hakikatli bir âlimi olur."
Okuyan ve anlayan her ıslâm âliminin tasdik ettiği gibi Risale-i Nur'dan süzülen Mârifetullah yani Allah'ı bilmek ve O'nu isimleriyle, sıfatlarıyla tanımak ilmini apaçık, iknâ edici bir üslubla ve herkesin anlayabileceği bir tarzda izâh eden eşsiz eserlerdir.
Risale-i Nurlar baştan aşağıya hususi bir Kur'an ilmini ve îman hikmetini terennüm eden mücevherat hazinesidir. ışte bu sebeple kendi tasını Risale-i Nur'dan doldurmuş her Nur Talebesi Cenâb-ı Hakkı esmâ ve evsâfı ile tanır, kâinat kitabını mütâlaa eder, insan simâsındaki Nakkâş-ı Ezelî'nin nakışlarını görür ve Mârifetullah'ın semâsında seyerân eder.
Alıntı
ınsan, nur-u ımân ile âlâ-yı illiyyîne çıkar; Cennete lâyık bir kıymet alır. Ve zulmet-i küfür ile esfel-i sâfilîne düşer; Cehenneme ehil olacak bir vaziyete girer.
Çünkü, ımân insanı Sâni-i Zülcelâline nispet ediyor. ımân bir intisabdır. Öyle ise, insan, ımân ile insanda tezâhür eden san'at-ı ılâhiye ve nukuş-u esmâ-i Rabbâniye itibâriyle bir kıymet alır. Küfür, o nisbeti kat' eder. O kat'dan san'at-ı Rabbâniye gizlenir, kıymeti dahi yalnız madde itibâriyle olur. Madde ise, hem fâniye, hem zâile, hem muvakkat bir hayat-ı hayvanî olduğundan, kıymeti hiç hükmündedir.
Bu sırrı bir temsil ile beyân edeceğiz. Meselâ, insanların sanatları içinde, nasıl ki maddenin kıymeti ile sanatın kıymeti ayrı ayrıdır; bâzan müsâvi, bâzan madde daha kıymettar, bâzan oluyor ki, beş kuruşluk demir gibi bir maddede beş liralık bir sanat bulunuyor.
Belki bâzan, antika olan bir sanat, bir milyon kıymeti aldığı halde, maddesi beş kuruşa da değmiyor. ışte öyle antika bir sanat, antikacıların çarşısına gidilse, hârikapîşe ve pek eski hünerver san'atkârına nisbet ederek, o sanatkârı yâd etmekle ve o sanatla teşhir edilse, bir milyon fiyatla satılır. Eğer kaba demirciler çarşısına gidilse, beş kuruşluk bir demir pahasına alınabilir.
ışte insan, Cenâb-ı Hakkın böyle antika bir sanatıdır ve en nâzik ve nâzenin bir mucize-i kudretidir ki, insanı bütün esmâsının cilvesine mazhar ve nakışlarına medâr ve kâinata bir misâl-i musağğar sûretinde yaratmıştır.
Eğer, nur-u imân, içine girse, üstündeki bütün mânidar nakışlar o ışıkla okunur. O mümin, şuur ile okur ve o intisabla okutur. Yani, "Sâni-i Zülcelâlin masnuuyum, mahlûkuyum, rahmet ve keremine mazharım" gibi mânâlarla, insandaki sanat-ı Rabbâniye tezâhür eder.
Demek, Sâniine intisabdan ibâret olan imân, insandaki bütün âsâr-ı sanatı izhâr eder. ınsanın kıymeti, o sanat-ı Rabbâniyeye göre olur ve âyine-i Samedâniye itibâriyledir. O halde, şu ehemmiyetsiz olan insan, şu itibarla bütün mahlûkat üstünde bir muhatab-ı ılâhî ve Cennete lâyık bir misafir-i Rabbânî olur.
Eğer kat-ı intisabdan ibâret olan küfür insanın içine girse, o vakit bütün o mânidar nukuş-u esmâ-i ılâhiye karanlığa düşer; okunmaz. Zîrâ, Sâni unutulsa, Sânia müteveccih mânevî cihetler de anlaşılmaz; âdetâ baş aşağı düşer. O mânidar âlî sanatların ve mânevî âlî nakışların çoğu gizlenir; bakî kalan ve göz ile görülen bir kısmı ise, süflî esbâba ve tabiata ve tesadüfe verilip, nihayet sukut eder. Her biri birer parlak elmas iken, birer sönük şişe olurlar. Ehemmiyeti yalnız madde-i hayvaniyeye bakar.
Maddenin gâyesi ve meyvesi ise, dediğimiz gibi, kısacık bir ömürde, hayvanâtın en âcizi ve en muhtacı ve en kederlisi olduğu bir halde, yalnız cüz'î bir hayat geçirmektir. Sonra tefessüh eder, gider. ışte küfür, böyle, mahiyet-i insaniyeyi yıkar; elmastan kömüre kalbeder
Alıntı sahibi ""cevat uykan""
ınşallah, bu forumdaki hizmetin makbul olduğuna delil olarak kabul ediyorum. Çünkü, bir tevafuk bir kez olsa imadır. Bir kaç kez olsa işarettir. Birkaç kezler bir yekun oluşturunca artık makbuliyet serahat derecesine çıkmıştır. Artık bir delildir, denilebilir.