Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

Alkan

Usta

Mesajlar: 1,694

Hobiler: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Özel mesaj gönder

141

03.09.2006, 15:58

Allah razı olsun güzel bilgiler devam inş...
"ey bedbaht nefsim! acaba ömrün ebedi midir? hiç kat'i senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?

nuyo

Stajyer

Mesajlar: 91

Konum: Bursa-Mustafakemalpaşa

Meslek: mesleksiz(bi baltaya sap olamadı hala)

Hobiler: ilgisiz

  • Özel mesaj gönder

142

03.09.2006, 17:13

konuya geç katıldım ama...çok hoş bir fıkra duymuştum...paylaşıyım istedim:

Allah'a inanmayan bir öğretmen öğrencilerine sormuş:
-Bakın çocuklar..beni görebiliyor musunuz?

Öğrenciler:
-Evet

Öğretmen:
-O zaman ben varım...Peki Allah'ı görebiliyor musunuz?

Öğrenciler:
-Hayır göremiyoruz

Öğretmen:
-O zaman Allah yok diyor (haşa)

Zeki bi öğrenci söz alarak:
-Arkadaşlar! Hocamızı görüyor musunuz?

Öğrenciler:
-Evet

-Peki aklını görebiliyor musunuz?
..............................
:D :D
Ne ilmim var ne âmalim,
Ne hayru taate kaldı mecalim
Garık-ı isyanım, çoktur vebalim
Acep rûzu cezada ne ola halim

143

04.09.2006, 13:37

ınsan ateşböceği gibi zerre kadar küçüçük ilmiyle,kabilyetiyle içinde bulunduğu kainatın gerçeklerini hakikatlarını cehalet ve şüphe karanlıklarından çıkarıpta gündüze yetişemez.Dolayısıyla gün ışığına çıkaramadığı pek çok meselede sonu gelmeyen evham ve şüpheler içinde çaresizce boğuşacak.Ve felsefenin dipsiz kuyusuna düşecektir....

Ama bir arı gibi olsa kendi ışığı yok güvenecek...Belki tüm gözünün alabildiği renkleri kendisine dost yapan hakiki bir güneşi tanıyor.Kendi cüzi parıltısına değil de azametli güneşe güveniyor...Tüm çiçeklerde ve gezdiği baharın harikaları içinde hep o güneşe isnad eder ve o güneşin ışığını görür.

ışte aynı bu misaller gibi Allah bize kimya ile maddenin iç yapısını anlatıyor...fizik ile hareketin ve kuvvelerin hikmetlerini ..matematik ile eşyadaki oranları ve ölçüleri tarif etmesi gibi tüm kainattaki külli esas ve kaideleri kapsamlı bir şuuru olan insana fenlerin dilleriyle tanıttırıyor,tarif ediyor...
Dolyısıyla insanı kainata bu tarz fenleriyle muhatap eden Allah Kuranda da marifetullah fenniyle de tüm diğer fenleri ona hizmetkar ederek Kendisinide ınsana tanınttırıyor....


Ve eşyaya kainata muhatap olan o insanın bu fenlerini Kuranda Marifetullaf fennine basamak ve vasıta yaparak mütemadiyen kendini ınsana muhatap yapıyor.....

144

04.09.2006, 13:47

Alıntı

Risale-i Nur Talebesini diğerlerinden ayıran taraf mühim bir fark da ilimdir.

Zamanının en mühim âlimi Bediüzzaman'ın ifadesi şöyledir: "Bir sene bu risaleleri anlayarak ve kabul ederek okuyan bu zamanın hakikatli bir âlimi olur."

Okuyan ve anlayan her ıslâm âliminin tasdik ettiği gibi Risale-i Nur'dan süzülen Mârifetullah yani Allah'ı bilmek ve O'nu isimleriyle, sıfatlarıyla tanımak ilmini apaçık, iknâ edici bir üslubla ve herkesin anlayabileceği bir tarzda izâh eden eşsiz eserlerdir.

Risale-i Nurlar baştan aşağıya hususi bir Kur'an ilmini ve îman hikmetini terennüm eden mücevherat hazinesidir. ışte bu sebeple kendi tasını Risale-i Nur'dan doldurmuş her Nur Talebesi Cenâb-ı Hakkı esmâ ve evsâfı ile tanır, kâinat kitabını mütâlaa eder, insan simâsındaki Nakkâş-ı Ezelî'nin nakışlarını görür ve Mârifetullah'ın semâsında seyerân eder.



Durmadan Risale-i Nur' u çok okuyalım inşallah.....

145

04.09.2006, 13:56

Allaha inanan ve inanmayan iki insandan ıkisinin farklı olmasının sebebi önceki bir sanatçının sanatına intisabı alakası yok sadece kaba demirciler çarşısında beş paralık bir demir parçası...

Diğeri sanatçısına olan intisabı ve alakası ile maddesinin pek çok üstünde değer kazanan antikacılar çarşısında ki paha biçilmez bir antika eserdir..



Nurlarda ne güzel açıklanmış okuyalım inşallah..


Alıntı

ınsan, nur-u ımân ile âlâ-yı illiyyîne çıkar; Cennete lâyık bir kıymet alır. Ve zulmet-i küfür ile esfel-i sâfilîne düşer; Cehenneme ehil olacak bir vaziyete girer.

Çünkü, ımân insanı Sâni-i Zülcelâline nispet ediyor. ımân bir intisabdır. Öyle ise, insan, ımân ile insanda tezâhür eden san'at-ı ılâhiye ve nukuş-u esmâ-i Rabbâniye itibâriyle bir kıymet alır. Küfür, o nisbeti kat' eder. O kat'dan san'at-ı Rabbâniye gizlenir, kıymeti dahi yalnız madde itibâriyle olur. Madde ise, hem fâniye, hem zâile, hem muvakkat bir hayat-ı hayvanî olduğundan, kıymeti hiç hükmündedir.

Bu sırrı bir temsil ile beyân edeceğiz. Meselâ, insanların sanatları içinde, nasıl ki maddenin kıymeti ile sanatın kıymeti ayrı ayrıdır; bâzan müsâvi, bâzan madde daha kıymettar, bâzan oluyor ki, beş kuruşluk demir gibi bir maddede beş liralık bir sanat bulunuyor.

Belki bâzan, antika olan bir sanat, bir milyon kıymeti aldığı halde, maddesi beş kuruşa da değmiyor. ışte öyle antika bir sanat, antikacıların çarşısına gidilse, hârikapîşe ve pek eski hünerver san'atkârına nisbet ederek, o sanatkârı yâd etmekle ve o sanatla teşhir edilse, bir milyon fiyatla satılır. Eğer kaba demirciler çarşısına gidilse, beş kuruşluk bir demir pahasına alınabilir.

ışte insan, Cenâb-ı Hakkın böyle antika bir sanatıdır ve en nâzik ve nâzenin bir mucize-i kudretidir ki, insanı bütün esmâsının cilvesine mazhar ve nakışlarına medâr ve kâinata bir misâl-i musağğar sûretinde yaratmıştır.

Eğer, nur-u imân, içine girse, üstündeki bütün mânidar nakışlar o ışıkla okunur. O mümin, şuur ile okur ve o intisabla okutur. Yani, "Sâni-i Zülcelâlin masnuuyum, mahlûkuyum, rahmet ve keremine mazharım" gibi mânâlarla, insandaki sanat-ı Rabbâniye tezâhür eder.

Demek, Sâniine intisabdan ibâret olan imân, insandaki bütün âsâr-ı sanatı izhâr eder. ınsanın kıymeti, o sanat-ı Rabbâniyeye göre olur ve âyine-i Samedâniye itibâriyledir. O halde, şu ehemmiyetsiz olan insan, şu itibarla bütün mahlûkat üstünde bir muhatab-ı ılâhî ve Cennete lâyık bir misafir-i Rabbânî olur.

Eğer kat-ı intisabdan ibâret olan küfür insanın içine girse, o vakit bütün o mânidar nukuş-u esmâ-i ılâhiye karanlığa düşer; okunmaz. Zîrâ, Sâni unutulsa, Sânia müteveccih mânevî cihetler de anlaşılmaz; âdetâ baş aşağı düşer. O mânidar âlî sanatların ve mânevî âlî nakışların çoğu gizlenir; bakî kalan ve göz ile görülen bir kısmı ise, süflî esbâba ve tabiata ve tesadüfe verilip, nihayet sukut eder. Her biri birer parlak elmas iken, birer sönük şişe olurlar. Ehemmiyeti yalnız madde-i hayvaniyeye bakar.

Maddenin gâyesi ve meyvesi ise, dediğimiz gibi, kısacık bir ömürde, hayvanâtın en âcizi ve en muhtacı ve en kederlisi olduğu bir halde, yalnız cüz'î bir hayat geçirmektir. Sonra tefessüh eder, gider. ışte küfür, böyle, mahiyet-i insaniyeyi yıkar; elmastan kömüre kalbeder

146

04.09.2006, 14:07

Fesübhanallah. Bir iki saat önce bu yazıdaki nükteyi düşünüyordum.
Elhamdülillah. Rabbimizin fazlı. ınşallah, bu forumdaki hizmetin makbul olduğuna delil olarak kabul ediyorum. Çünkü, bir tevafuk bir kez olsa imadır. Bir kaç kez olsa işarettir. Birkaç kezler bir yekun oluşturunca artık makbuliyet serahat derecesine çıkmıştır. Artık bir delildir, denilebilir.
Selam ve muhabbetle canım kardeşim.
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

147

04.09.2006, 14:12

Alıntı sahibi ""cevat uykan""

ınşallah, bu forumdaki hizmetin makbul olduğuna delil olarak kabul ediyorum. Çünkü, bir tevafuk bir kez olsa imadır. Bir kaç kez olsa işarettir. Birkaç kezler bir yekun oluşturunca artık makbuliyet serahat derecesine çıkmıştır. Artık bir delildir, denilebilir.


ınşallah abicim inşallah..devam inş yazmaya..

slm ve muhabbetle..

148

04.09.2006, 14:14

Abi ben yüzler tevafuğa şahidim. Duamız, Allah'ın şeytanın bizi zelleye uğratmasına izin vermemesi. O zaman nimeti de kaybederiz, rahmeti de, tevafuk solda sıfır kalır.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

149

04.09.2006, 14:38

Tabiki mesleğimiz itibari ile tevafuk ve keremet peşinde değiliz. Verilse "başımız gözümüz üstüne", deyip yolumuza devam ederiz.Ama, makbuliyet noktasında hoş oluyor be yawf :D
Rabbim bizi istikametten ayırmasın: Bu türden duaları birbirimize çok etmeliyiz.
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

150

04.09.2006, 14:40

amin, elfü elfi âmîn. :wink:
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

151

04.09.2006, 14:45

Alıntı sahibi ""cevat uykan""

Ama, makbuliyet noktasında hoş oluyor be yawf :D
Rabbim bizi istikametten ayırmasın.


evet yawf :D Amin abimm..

devam inşallah Allahın varlığına delilleri yazmaya kim tutar bizi... :)

Hizmete dewamm inş..

152

04.09.2006, 15:27

çok güzel ya ...Allah razı olsun :wink:
'

Bağ-ı cennette ümidim bu durur kim Zatî'yi
Cümle müminlerle ol server ede hem sâyesi


_

Alkan

Usta

Mesajlar: 1,694

Hobiler: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Özel mesaj gönder

153

04.09.2006, 15:28

Allah razı olsun gerçekten güzel bilgiler...bunlara herkesten önce bizim hava,ekmek,su gibi ihtiyacımız var...bi kere okuduk yeter diyemeyiz...çünkü her zaman imani hakikatlara ihtiyacımız var...
"ey bedbaht nefsim! acaba ömrün ebedi midir? hiç kat'i senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?

155

04.09.2006, 21:21

Kainatta gözümüzün görmediği uzaydaki harika sanatlarla yaratılmış mucizevi varlıklar var.Bunları kim görecekki , yaratılmasındaki hikmet nedir?

Milyarlarca yıl önce uzayın kimbilir hangi köşesindeki bir yıldızın nükleer fırınında üretilen elementler, bugün dünyamızın üzerindeki milyonlarca tür canlının sayısız bireylerinin bedenlerinde mucizelere dönüşüyor. Etrafımızdaki canlılardan hangisini inceleyecek olsak, izlediğimiz ipuçları, bizi kâinatın en ücra köşelerine kadar götürüyor ve herbir şeyi, bütün şeylerin bir küçük özetine çeviriyor. Üstelik bütün bunlar, bir teknolojik aygıtın kabalığı ve soğukluğu içinde değil, sanatkârca bir şekilde ve göz kamaştırıcı nakışlar içinde beliriyor.

Demekki boşuna yaratılmamış kardeşlerim boşuna yaratılmamış!!!
Elbette Bize Halıkımızı tanıttırıyor...

156

05.09.2006, 00:15

Kardeşler yazıyı okudum çok hoşuma gitti okuyalım inşallah..

Kalpler O'nu Gösteriyor

BıR YUMRUK büyüklüğündeki kalp, manevi anlamda âlemleri barındırdığı gibi, maddi anlamda da yaratanına çok iyi bir aynadır. Kalbin üzerinde isminin yazılı olmasına gerek yok. Kalp zaten her şeyiyle O’nu gösteriyor.

KALPTE dört adet kapak vardır. Bu kapaklar incecik zarlardan yapılmışlardır. Sol karıncık ile sol kulakçık arasındaki mitral kapak, iki yaprakçıktan meydana gelir. Bu yaprakçıklar, dip kısımlarından kalbe yapışıktır. Uç kısımlarından, yani serbest kenarlarından ise iplikçikler (kordalar) ile kalbin kas kısmına yapışıktırlar. Paraşütteki iplikler gibi kapakçıkları tutmakta ve aşırı hareketi engellemekte olan bu iplikçiklerin kopması, kanın geriye kaçmasına sebep olmaktadır.

Sol karıncık ile aorta arasında yer alan aort kapakta ise bu iplikçikler yoktur. Aort kapak üç yaprakçıklıdır ve her bir yaprakçık kuş yuvasına benzeyen yapıdadır. Kalbin kasılması sırasında kan kalpten vücuda atılırken bu yaprakçıklar kenarlara doğru açılmakta, kalbin doluşu sırasında ise kapanmakta ve kanın kalbe doğru geriye kaçışına engel olmaktadır. Mükemmel bir mühendislik ürünü olan bu kapakçıklar üzerinde gören gözler ve düşünen akıllar için yaratıcının ismi vardır.

Kalpteki diğer iki kapakçık kalbin sağ kısmında bulunurlar. Sağ kulakçık ile sağ karıncık arasında üç yaprakçıklı anlamında triküspit kapak, sağ karıncık ile akciğer atar damarı arasında pulmoner kapak bulunmaktadır.


Kalp cerrahisinde kullanılan kalp kapaklarında olması gereken özellikler şöyle sıralanmaktadır:

1. Dayanıklı olmalıdır.

2. Kanda yıkım (hemoliz) yapmamalıdır.

3. Sessiz çalışmalıdır.

4. Pıhtı oluşturmamalıdır.

5. Enfeksiyonlara karşı dirençli olmalıdır.


Bu özelliklerin tamamı sadece insan vücudunda bulunan kapakçıklarda vardır. ınsanların yaptığı hiçbir sunî kapakçıkta bu özelliklerin tamamı bulunmaz. Bu yüzden, kapak takılacak hastalarda, insanlardan elde edilen kapaklar ideale yakın özellikler taşımaktadır.

Sunî bir kalp kapağının üzerinde imalatçısının ismi yazılı olmasa da düşünen akıl o ismi görür. ınsanın kalbinde bulunan kapaklarda da yaratıcının isminin olmasına gerek yoktur. O kapaklar zaten gören gözlere yaratıcının ismini okuturlar.



Kalp, insanın yumruğu büyüklüğündedir. Her kasılmada yetişkin bir insan kalbi yaklaşık 70 ml. kan pompalar. Dakikada yetmiş defa atan bir kalp, bütün vücutta bulunan yaklaşık beş litre kanı bir dakikada devretmektedir. Bu hesaba göre yetişkin bir insanın kalbi bir günde yaklaşık olarak 70x70x60x24=7056000 ml., yani yaklaşık yedi ton kan pompalamaktadır; hem de devamlı çalışarak… Bu mükemmel faaliyet, bize bu faaliyetin programcısını açıkça göstermektedir.


ınsanın kalbinde, elektriksel uyarı üreten ve kalbe veren “sinüs düğümü” denilen bir santral vardır. Bu santral, kalpte pil görevi yapmakta, üretilen elektrik enerjisi, vücuttaki ihtiyaca göre kalbe verilmekte ve kalbin hızı ayarlanmaktadır. ınsandaki bu kalp pili arızalandığında sunî kalp pilleri kullanılmaktadır. Bu piller, içine depolanmış elektrik enerjisini kalbe verir ve belirli hızda kalbin kasılmasını sağlar. Yani sunî piller elektrik enerjisi üretmez, ancak içerisine depolanmış elektrik enerjisini kalbe verirler. ınsanların yaptığı en küçük kalp pili, küçük bir kibrit kutusu kadardır. ınsanın kalbindeki sinüs düğümünün büyüklüğü ise yaklaşık olarak bir fasulye tanesinin yarısı kadardır.

ışte bu bilebildiğimiz ve henüz bilemediğimiz yönleriyle kalpteki bu mükemmel düzen, bize bu düzeni yaratanı gösteriyor. Yeter ki biz kalp gözümüzü açalım. O isim her yerde görülüyor, okunuyor.


Dr. Ahmet Rıdvan

157

05.09.2006, 06:46

ınkarcıya mektup

Arkadaşım ; yarın , “ Bana bir uyarıcı gelmedi ” deyip de benden davacı olmaman için bu mektubu yazmak zorunda kaldım .

Bundan ....... yıl önce adından bahsedilmiyordu . Hiç bir şey değilken , yokluktan gelip basit bir sudan yaratılmıştın . O su , belli bir süreye kadar sağlam , korumalı bir yere yerleştirilmişti . Sonra sana iki göz , bir dil ve iki dudak verildi . Ana karnında hiçbir şey bilmezken ; konuşan , düşünen bir varlık oluverdin . Sonra , iyi ve kötü iki yol gösterilip , bunları seçecek bir irâde verildi .

Seni yaratıp , düzgün ve dengeli bir yapılı kılan , nimetleri bol olan Allah‘a karşı seni aldatan nedir ? Neyden yaratıldığına bir bak ! Seni önce topraktan , sonra bir damla sudan yaratan , sonra da insan şekline koyan Rabbini inkâr edip , O’na hasım mı kesiliyorsun ? Acaba sen , herhangi bir yaratıcı olmadan mı yaratıldın ? Yoksa kendin mi yaratıcısın ? Seni yaratan , sana işitme duyusu , gözler ve kalp veren O'dur . Ne de az şükrediyorsun !

Kendi yaratılışını unutarak : “ Çürümüş olan bu kemikleri kim diriltecekmiş ? ” diye Allah’a misal veriyorsun . şunu bil ki , seni ilk defa yaratan diriltecek . Seni Allah yarattı ; tasdik etmen gerekmez mi ? Söyle öyleyse , rahimlere dökülen sperm nedir ? Onu sen mi yaratıyorsun , yoksa yaratan Allah mı ? Ekilen tohum için ne dersin ? Onu sen mi toprakta büyütüyorsun , yoksa büyüten Allah mı ? Dileseydi onu kuru bir çöp yapardı da şaşar kalırdın . Ya içtiğin su hakkında ne dersin ? Buluttan onu sen mi indirdin , yoksa indiren Allah mı ? Dileseydi onu tuzlu yapardı . şükretmen gerekmez mi ?

Sana ne oluyor ki , Allah’a büyüklüğü yakıştıramıyorsun ? Oysa , seni türlü merhalelerden geçirerek O yarattı . Görmedin mi , Allah yedi kat göğü birbiriyle uyumlu olarak nasıl yaratmış ? Onların içinde ay’ı bir nûr kılmış , güneşi de bir ışık ve ısı kaynağı yapmıştır .Gökyüzüne bir bak , Allah’ın yaratışında bir uyumsuzluk görüyor musun ? Gözünü çevir tekrar bak , bir bozukluk var mı ? Gözün yorulmuş olarak çevrilir herhalde !

Üstünde kanatlarını açıp kapatarak uçan kuşları hiç görmedin mi ? Onları havada Allah’tan başkası mı tutuyor ? Suyumuz yerin dibine çekiliverse , söyle bakalım ,kim bir akarsu getirebilir ? Gökten ve yerden kim rızık veriyor ? Allah sana verdiği rızkı kesiverse , sana kim rızık verebilir ?

Düşündün mü hiç , eğer Allah üzerimizde geceyi kıyâmet gününe kadar aralıksız devam ettirse , Allah’tan başka bir ışık getirecek kimse var mıdır ? Gündüzü aralıksız devam ettirse , istirahat edeceğimiz geceyi kim getirebilir ?

Gökleri ve yeri yaratıp , ay , güneş ve yıldızları emri altında tutan kimdir ? Düşündün mü hiç , eğer Allah işitmeni ve görmeni alıverse sana Allah’tan başka bunları getirebilecek güvendiğin kim var ?

Gökten su indirip , onunla ölü gibi kupkuru olan toprağı yeşertip canlandıran kim ? Bu , bizim yeniden diriltilmemize örnek değil mi ? Allah , senin kemiklerini bir araya toplayamaz mı sanıyorsun ? Yeniden dirilme konusunda şüphe içindesin . Allah ilk yaratmada âcizlik mi gösterdi ki böyle düşünüyorsun ! Gökleri ve yeri yaratan , bunları yaratmakla yorulmayan Allah’ın , ölüleri diriltmeye gücü yetmez mi ?

Seni yaratmak mı daha zor , yoksa gökyüzünü yaratmak mı ? Göğü Allah direksiz bina etti , onu yükseltip düzene koydu . Geceyi kararttı , gündüzü çalışmamız için aydınlattı , yeryüzünü döşedi . Kendimiz ve hayvanlar için bir faydalanma olsun diye yerden suyu ve otlağı çıkardı , dağları sağlam bir şekilde yerleştirdi .

Hiç gökleri ve yeri yaratan Allah hakkında şüphe edilir mi ? O seni , günahlarını bağışlamak için çağırıyor ve belirli bir süreye kadar sana mühlet veriyor . Yoksa sana ,düşünecek kimsenin düşünebileceği kadar bir ömür verilmedi mi ?

Allah’ın göklerde ve yerde ne varsa hepsini bizim hizmetimize verdiğini , nimetleri üzerine yaydığını görmedin mi ? Allah’ın nimetlerine karşı şükür eylemini , O’nu yalanlamakla mı yerine getiriyorsun ? Rabbimizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsin ki ? Yeryüzünde , göklerde ve kendi vücudunda nice nimetler , deliller var , bir düşün !

Allah’tan başka güvendiklerin , yerden neyi yaratmışlar bir göster ! Yoksa onların , göklerin yaratılışında bir ortaklıkları mı var ? Yoksa onlar bir sinek mi yaratmışlar ? Yaratan , yaratmayan gibi olur mu ?

Boş yere yaratıldığını ve Allah’ın huzuruna çıkarılmayacağını mı sanıyorsun ? Kulluk ve itaatin olmasa Rabbim sana ne diye değer versin ki ?

Sana ne oluyor ki , seni yaratana kulluk etmiyorsun ? Bize kulluk yollarını gösteren Allah’a niçin güvenmiyorsun ? Allah her şeyin sahibi ve idarecisi iken , O’ndan başkasını mı arıyorsun ? Allah’tan daha doğru sözlü kim olabilir ki ? Peki inkâr ediyorsan , çocukları ak saçlı ihtiyarlara çevirecek o hesap gününden kendini nasıl koruyabileceksin ? Yoksa Allah’ın sana güç yetiremeyeceğini mi sanıyorsun ? Yoksa bel bağladığın birileri mi var ?

ıman edenlere vaad edilen cennette ; bozulmayan temiz sudan , tadı değişmeyen sütten , içenlere lezzet veren şerbetten ve süzme baldan ırmaklar vardır . Onlar için cennette her çeşit meyve ve Rablerinden bir bağışlanma vardır . Bunların durumu , ateşte ebedi olarak kalacak olan ve bağırsaklarını parçalayacak kaynar su içirilen kimsenin durumu gibi olur mu ? Allah kendisine teslim olanları , olmayanlarla bir tutar mı ?

Bu Kur’an senin tuhafına mı gidiyor ? Alayla gülüp de ağlamıyor , kafa tutuyorsun . Hâlâ , Kur’an’ı düşünüp anlamaya yanaşmaz mısın ? Eğer o , Allah’tan başkası tarafından indirilmiş olsaydı , mutlaka onda birçok çelişki bulurdun . Sen Allah’ın âyetlerini , ne olduğunu kavramadan yalan saydın öyle mi ? Değilse yaptıkların nedir ?

Bugüne kadar kendi bildiğin gibi yaşadın . Ölürken kazandıklarından neleri , hangi zevkleri götürebileceksin ? Bugünden itibâren iman edip Allah’ın buyurduğu bir hayat yaşasan bir şey mi kaybedersin , yoksa çok şeyleri mi kazanırsın ? Yaratan Allah senin için en güzel yaşam biçimi olarak ıslâm’ı seçmiş ; hâlâ başka bir yaşam biçimi mi arıyorsun ?

Yaratan , yarattığını bilmez mi ? “ Bu hayat benim , kafama göre yaşarım ” diyorsun . Hayatının sahibi sen isen , çıkmakta olan canı geri çevirsene bakalım !

Allah ‘ ın yaratmasında bir düzensizlik gördün de , onun için mi Allah ‘ ın senin hayatına karışmasına itiraz ediyor , burun kıvırıyorsun ? O ‘ nun koyduğu kuralların dünya ve ahirette huzuru , adaleti sağlayacağına neden inanamıyorsun ? Hâl böyleyken nereye gidiyorsun ?

Bu gidiş nereye ?


Oğuz Bakar

159

05.09.2006, 11:01

çalışmalarından dolayı tebriğe layıksınız.
Allah hizmette size aşk ve şevk vrsin.
sizin çalışmlarınız bizim yükümüzü azaltıyor.
selam

160

05.09.2006, 13:05

Hüsn-ü zannınız için sağolun abim.

Himmet gösterdiğimiz ve omuzladığımız kadar bu hizmet yürür. Herkesin ya okuyarak, ya yazarak, ya sorarak, ya araştırarak bu çorbada bir tuzu vardır. Allah hepimizi hizmette istihdam eylesin ve istikamet versin.

selam ve dua ile..

Allahın varlığına delilleri yazmaya devam inşallah... :)

Bu konuyu değerlendir