ıNKARA MECAL YOK
Bir ilim adamı anlatıyor.
-‘Ben Allaha inanmıyordum.Fakat inançsızlığımın en katı zamanında bile memleketime gittiğim zaman ,babamın mezarını ziyaret etmekten ve orda bir fatiha okumaktan kendimi alamıyordum.Niçin okuyordum? ınançsız olduğuma göre bu fatiha da ne oluyor? Derdim.Ama her defasında da okumaktan kendimi alamazdım…’
Evet, o kadar var ki ,küllenmiş bir gönülde bile,varlığı kendini kıpır kıpır belli ediyor, imanı ışıldıyor..Bunu hissetmiş olan bir başkası da inancı nasıl bulduğunu anlatıyordu.O ‘ na dedim ki :
-‘Sizi Allahın varlığına götüren sebepleri kısaca anlatırmısınız?’
-‘Beni Allahın varlığına inandıran , Allahın varlığıdır..Yani O kadar ver ki inkara mecal bulamadım.Varlığı okadar açık ,inancı okadar kalbime lazım ki ,yok diyemedim.O na inanmamın asıl ve ilk sebebi yine kendisidir.’
Evet okadar varki.. Eski bir deyimle
‘şiddeti zuhurunda gizlenmiş…’ Yani okadar şiddetle görünmektedir ki, bu sebeple gizlenmiştir ve görülmemektedir.Hani çok parlak olduğu için bazen güneşede bakamadığımız , baksak da göremediğimiz gibi..
Kaldı ki , imanla inançsızlığı karşılaştırdığımız zaman insan imanı seçmelidir değil midir? ınançsız bir insan kendini ne kadar başı boş hisseder,güveneceği, dayanacağı, sığınacağı bir büyük kudreti kaybederse. ınanan insan ise büyük bir güven ve huzur bulur.ılmi ve kudreti sonsuz, rahmet ve şefkati eşsiz bir yaratıcıya güvenip dayanmanın huzur ve rahatı az değidir.Bunun için inanan insan rahat,sakin ,huzurlu, ve mutludur.ınancının gereği olan ibadetlerini yaparak iç huzurunu ,ağız tadını,manevi zevklerini temin eder.
Peki inançsız insanın güven kaynağı,dayanağı nedir? Belirsizlikler, bilinmezlikler Ve başıboşluklar içinde çalkalanan ruh ve kalbi,Allahın sonsuz sevgisiyle dolup taşmadığı için çoraklaşır,bencil,hoyrat,hırçın bir karakter kazanır.
Vehbi Vakkasoğlu
(Belirteyim; el yazımı
)