Öz ve sade anlaşılır itibariyle Kerim ismi ikramı iktiza eder ,Muhsin ismi de ihsanı ...ihsan ve ikramı anlamak aslında Risalei Nurda sayısız yerde o muazzam, Mehdiyi Ali Resul tarafından çok detaylı ve çok sırların ve eşyanın hakikatlarının deşifresi ve ifşası olarak müteaddid yerlerde açıklanmış, gözden kaçıran dikkati nazar etmemiş kardeşlerim için kısa örneklerle tam belirgin hale gelmesine Allah izin verirse çalışacağım.Varlıklı bir zatın fakiri ihtiyaçlarını gidermesi için misafir etmesi ,ihsan ve gelen misafire yemek ve çeşitleri ile ağırlaması, her bir çeşit adedince onun ikramı ve yemekten hariç çeşitlerle çeşitlemesi, ayrıca karnını doyurduktan sonra ona giyisiler ve para hediye etmesi, yine ikramı ve çeşitleridir.ıkram ne kadar zengin bol ve çeşitliyse, yapılan ihsanda o kadar büyük olur ,Rabbani ikramı ılahi ve ihsanı ılahiye misalen,bahar ihsandir, meyveler sebzeler ve tahıllar ikramlarıdır.Rabbani ihsanat o kadar bol ve çeşitlidirki o yüzdende ikram içinde ihsan ihsan içinde ikram bulunabilir.Kainat ihsandır, yeryüzü ikram, yeryüzü ikramdır ,yeryüzündeki hava, rızıklar ve nice nimetler ikram, Kuranı Kerim ve diğer kutsal kitaplar ihsan, ayetleri birer ikramı ilahidir. Bu misaller daha da sayılamıyacak kadar arttırılabilir. Risalei nur küllüyatında ikramı ılahi ve ihsanı ılahiye o kadar çok yer verilmiş ve örneklenmişdirki; ben bu meseleyi oraya havale edip bir kaç hususa daha deyinmek istiyorum. ıkramların umumunun teşkil şe'ni olan ismi Muhsin ismi Rahman ile birlikte ağırlıklı olarak okunablir, ikramlar hususiyeti ifade etmesi hasebiyle, ismi Rahimle birlikte kainattaki şe' nin cilvelerinden okunabilir, hususiyet aynı zamanda kudretin de perdelerinin kalkmış hali ile tecelli ettiğinden, ismi Kadir ile ağırlıklı olarak okunur...Yalnız bir şey daha hatırlatmak istiyorum.Daha önceki yorumlarda bir şey dikkatimi çekmişdi,Muhsin ismi ahirete nisbet ediyor,diğeri ise bu dünyada gibi,..kardeşlerim Allah (c.c.) ismleri hem sonsuzdur, sonsuz adet esması vardır,hemde her ismi dahi kendi Zatı mahiyeti gibi beka sahibidir,bakidir.Yani bu isim dünyada, bu isim ahirette tecelli eder diye bir şey söz konusu olmaz.Hepsi sonsuza kadar mahlukat üzerinde istidatları nisbetinde mahlukun istidadınca inkişafı nisbetinde bir artışla tecelli ve şe'n edeceklerdir.şu an yalnız 1001 esma-i ılahiyenin şe'nine mazhar olabilen kapasite ve mahiyetiniz, ahirette cennet hayatınızda inkişaf ve kemale ererek, Zatı ılahinin sonsuz esmasına, sonsuza kadar muhatap bir satıh mahiyetine dönüşecek Ruiyetin, Ehadi tecellilerine mazhar olacakki; bu esma ile olan tecellilerdir ,mazhar olacaksınız,umulurki o kutlu yolda ebedi saadet yolunuza ilerler ve cennete girerken, bu fasığa ve şakiyede şefaat eder, beni de Rabbi Rahimimin sizlerle sonsuz cennetine sokması için niyaz edersiniz inşaallah... Her esmanın sonsuz cennettede tecelli edeceğine bariz olan bir örneği, konunun daha iyi anlaşılabilmesi için verelim, şafi isimi cennette nasıl tecelli veya edecekmidir gerek varmıdır ?çünkü orda musibet ve hastalık yoktur biz şafi isminin tecellisini nasıl anlayacağız, yada olacakmı ?diye soralım.Elbette tüm esmai ile birlikte şafi ismide cennette kesintisiz şe'n edecektir.Biz neden hastalanırız işte bu sorunun cevabı bize diğer sorumuzuda anlamamıza yarayacak,ve cevap teşkil edecektir.,Biz hastalanırız çünkü ;Allah hakkımızda bizim için zahiren musibet gibi gözüken, o hastalığı yaratmak iktiza ettiğinde, şafi isiminin tecelli ve şe'nini üstümüzden keser, dolayısıyla da musibet ve hastalık gelir; ama cennette ise bu şe'n hiç kesilmeyecektir o yüzdende hiç hastalık olmayacaktır.
Allahın Selamı Rahmeti ve Bereketi müminlerin üzerine olsun.
"Esselâmü aleyke yâ eyyühe'l-üstad! Hakkan; şöyle bir muhteşem sarayın, senin gibi sâdık ve müdakkik bir muarrifi lâzımdır. Seyyidimiz sana ne bildirmişse, lütfen, bize bildiriniz."
Üstad ise, evvel zikri geçen nutukları onlara dedi. Bunlar güzelce dinlediler, iyice kabul edip tam istifade ettiler. Padişahın marziyâtı dairesinde amel ettiler. Onların şu edebli muâmele ve vaziyetleri o padişahın hoşuna geldiğinden, onları has ve yüksek ve tavsif edilmez diğer bir saraya dâvet etti; ihsan etti. Hem, öyle bir cevâd-ı melike lâyık ve öyle yüksek mutî ahaliye şâyeste ve öyle edebli misafirlere münâsip ve öyle yüksek bir kasra şâyân bir sûrette ikram etti. Dâimî, onları saadetlendirdi. 11. söz
Evet, kasd ve şuur ve irâdeyi gösteren bir perde-i hikmet, umum kâinatı kaplamış. Ve o perde-i hikmet üstünde lûtuf ve tezyin ve tahsin ve ihsanı gösteren bir perde-i inâyet serilmiştir. Ve o müzeyyen perde-i inâyet üstünde kendini sevdirmek ve tanıttırmak, in'âm ve ikram etmek lem'alarını gösteren bir hulle-i rahmet, kâinatı içine almıştır. Ve o münevver perde-i rahmet-i âmme üstüne serilen ve terahhumu ve ihsan ve ikramı ve kemâl-i şefkat ve hüsn-ü terbiyeyi ve luti-u Rubûbiyeti gösteren bir sofra-i erzak-ı umumiye dizilmiştir.
Evet, şu mevcudât, zerrelerden güneşlere kadar, ferdler olsun, neviler olsun, küçük olsun, büyük olsun, semerât ve gâyâtla ve faydalar ve maslahatlarla münakkaş bir kumaş-ı hikmetten muhteşem bir gömlek giydirilmiş; ve o hikmetnümâ sûret gömleği üstünde lûtuf ve ihsan çiçekleriyle müzeyyen bir hulle-i inâyet, her şeyin kametine göre biçilmiş; ve o müzeyyen hulle-i inâyet üzerine tahabbüb ve ikram ve tahannün ve in'âm lem'alarıyla münevver rahmet nişanları takılmış; ve o münevver ve murassâ nişanları ihsan etmekle beraber, zeminin yüzünde bütün zevi'l-hayatın tâifelerine kâfi, bütün hâcetlerine vâfi bir sofra-i rızk-ı umumi kurulmuştur.
ışte şu iş, güneş gibi âşikâre, nihayetsiz Hakîm, Kerîm, Rahîm, Rezzâk bir Zât-ı Zülcemâle işaret edip gösteriyor. 22. söz