Anne babaların çocukları hakkında en yakındığı konulardan biri olan inatçılık, duygusal gelişimin bir sonucudur. Diğer problemler gibi aile tutumlarından kaynaklanabilmektedir ve bilinçli davranmayı gerektirir.
Aileler çocuğun haklı istek ve ihtiyaçlarına duyarsız kalırken, huysuzlandığında onu başından savmak için yerli yersiz beklentilerini karşılayarak inatçı olmasına davetiye çıkarırlar. Oysa ki, çocuk belli kurallar koyularak serbest bırakılmalıdır. Onun, hayatı zaman zaman tek başına keşfetmesi için imkânlar tanınmalıdır. Zira, gerekli serbestliği elde edemeyen çocuk, içinde biriktirdiği engellenmişlik duygusunu olumsuz davranışlara çevirerek anne babadan öç alma yoluna gidebilir.
Her tür menfi davranışta olduğu gibi bu konuda da çocukları etiketlendirmemek gerekir. Başkalarının yanında âdeta o yokmuşçasına, “Bu çocuk çok inatçı” şeklinde konuşursanız, çocuk da bu etiket üzerine hareket edip, inatçı davranışlarıyla gurur duymaya başlar. Olumsuz davranışlarla ilgi çekmeye alışan çocuk, zamanla bu davranışı yaşam tarzı şekline getirir ve inatçılık kişiliğinin bir parçası olur.
Ne yapabilirsiniz?
ınat ettiği noktalarda ona seçenek sunarak durumu yumuşatma yoluna gidebilirsiniz. “Yıkanırken şampuanını mı, yoksa güzel kokan sabununu mu kullanmak istersin? Uyurken yanında beyaz ayınla mı, bebeğinle mi birlikte olmak istersin?” gibi sizi çıkmaza sokan durumlarda basit çözümler üretebilirsiniz. Çocuğu inatçılık davranışına iten sebeplerden biri çoğu zaman anne-babanın da onunla birlikte aynı dili kullanarak inatlaşmasıdır. ınatlaşmakla hiçbir sonuç elde edemezsiniz. Bunun yerine soğukkanlı davranarak sakin bir şekilde çocukla muhatap olmanız doğru olacaktır. Çocuğun inat ettiği konu gerçekten zararınaysa, onu masal ya da hikâyecikler anlatarak ikna etmeniz doğru olacaktır. Ya da çocuğun keyifli bir anını kollayarak kolayca istediğinize ulaşabilirsiniz. Yeter ki onun bu davranışını değiştirmek için azmedin!
ınat konusunda evde fikir birliği de çok önemlidir. Özellikle sizin istemediğiniz bir davranışa ebeveynden herhangi biri ya da büyükler prim veriyorsa, işiniz bayağı zorlaşacak demektir. Çünkü çocuklar açık kalan kapılardan geçmeyi çok iyi bilirler. Bu yüzden herkesin fikir birliği yapması gerekir.
Eğer anne ve baba bu inatçı davranışlardan dolayı çok bunalmışsa çevreyi, konuyu, ortamı değiştirerek geçici de olsa bir çözüme ulaşabilirler. Çocuğu hırpalamak ve yıpratmak çok daha kötü sonuçlar doğurabilir ve çocuğunuzu âsi konumuna getirebilir.
Çocuğun enerjisini boşaltacağı ortamlar sağlamak da inatlaşma hallerini azaltabilir. Özellikle yuva ortamlarında çocuk sakinleşir ve kurallara uymak gerektiğini kavrayarak inatçılıktan vazgeçer. Bu aile için de iyi bir fırsattır. Çocuğunuzu bu kısıtlı saatlerde nitelikli beraberliklerle, eğlenceli paylaşımlarla mutlu etmek istemez misiniz?
Bir yaşındayken…
Çocuk kendini güçlü hissetmek için bir şeylere ulaşırken, diğer birçok şeyden kendini geri görüyorsa inatçılığı burada daha da belirginleşir. Bu dönemlerden biri yürümeye başladığı 1 yaş civarıdır. Bu dönemde sizin kurallar konusundaki kararlılığınızı test etmeye çalışır. Siz kararlı davrandıkça o da durumu kabullenir ve sınırları fazla zorlamaz. Yine de keşfetmek için sonsuz merakı olan ve yürümeye başlamış çocuğunuzun her teşebbüsünü inat olarak algılamanız ne derece doğrudur bunu düşünmeye değer değil midir sizce?
Üç yaşındayken…
Annelerin en çok zorlandıkları dönem ise iki buçuk yaş civarıdır. Bu dönemde fizyolojik bakımdan hızlı bir gelişim gösteren çocuklara, anne babanın yapacağı en iyi şey çocuğun yaptıkları karşısında bir sene kadar sabrı ve sükûneti elden bırakmamaktır. Zira bu dönem geçicidir ve çocuğun kişiliği açısından kritik bir dönemdir.
Dört yaş civarında dikkatini toplayamayan, yaptığı işi yarım bırakan çocuklarla karşı karşıya kalırız. Bu dönemde inatçılık varsa da “serkeşlik çağı” olarak adlandırdığımız dönem kadar aileyi yormaz.
Çocuğun yeni bir çevreye girip, arkadaşlar edinmesiyle inatçılık hali atlatılır. Bu dönem, tahmin edeceğiniz üzere okulla ilk tanışmasına rastlar.
Ergenlikte inatçılık!
Bundan sonraki özel dönem ise ergenlik çağıdır. Çocuğunuzun özerkliğini hissetmesi gereken bir çağ olduğundan inatçılıklarıyla sabrınızın sınırlarını zorladığına şahit olabilirsiniz. ınatlaşma sürecini tetikleyen şey, çocukların bağımsız birer birey olduklarının farkına varmaya başlamaları ve dış dünyayı keşfetme meraklarıdır. Bu yüzden girdikleri her yeni ortam sonrası, sizi deneme çalışmalarına devam edebilirler. Bir üst sınıfa geçtiklerinde, yeni bir kursa katıldıklarında… Hazırlıklı olun!
Anne, babalar dikkat!
Çocuğa her istediğini kabul ettirmeye çalışıp, aşırı titizliğe zorlamak, onunla inatlaşmak, konuşma bozukluklarından tutun evden kaçmaya kadar birçok davranış problemlerine neden olabilir. ıstediği imkânsız bir şeyse ona bunu yapmasını çok arzu ettiğinizi, ama koşulların buna izin vermediğini anlatabilir ve duygularını paylaşabilirsiniz. Çocuğa bağırmak yerine, onun çocuk olduğunu kabul ederek duygularını anlamaya çalışmak her zaman işe yarar.
ınatçılık dönemlerinde çocukların bu şekilde davranması sağlıklıdır. Önemli olan zıtlaşmadan kaçınıp uzlaşmaya geçilmesidir. Bir kez “Hayır” dediğiniz şeye, zorlanınca “Evet” deme yanlışına düşmeyin.
Çocuklarınızın birey olduğunu unutarak inatçılık yaptıklarını düşünüp, onları cezalandırmak ya da inatlarından vazgeçirmeye çalışmak da inatçılık değil midir? Doğru olan, sorunun kaynağına inip, onların da birey olduğunu kabul edip o yönde hareket etmek değil de nedir?
Unutmayın ki, unutulan olmayın! Sizler nasıl bireyseniz, çocuklarınız da bireydir. Acaba inatçılık, ayak diretme tamamen olumsuz bir davranış mı, yoksa çocuğun kendini ispatı mı ne dersiniz?
Çocuklarınızın ilk yaşlarındaki tepkilerini isyankârlık, inatçılık olarak yorumlayıp baskı kurduğunuzda ergenlik döneminde, kaynayan o volkanın patladığına şahit olabilirsiniz. Olumlu kişilik özellikleri olan ve kendini ifade eden çocuklar yetiştirmek istiyorsanız onun şahsiyetine, fikirlerine değer verdiğinizi hissettirin. ınatçılığın ilk başladığı anlarda tepkilerinizi kontrol edip, doğru yerde ve ölçülü kullanmayı başarabilirseniz birçok problemi daha başlamadan çözmüş olursunuz.
Bizim Aile Dergisi Kasım 2006 sayısından...