Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

gevher

Acemi

  • Konuyu başlatan "gevher"

Mesajlar: 19

Konum: Almanya

Meslek: yakinda eczaci insallah

Hobiler: kitaplar, tabiat, meslegim

  • Özel mesaj gönder

1

06.10.2006, 23:30

konusmayan Selma

sizlerle cok etkilendigim bir yaziyi paylasmak istiyorum:

Selma, 6 çocuklu bir ailenin dördüncü çocuğuydu, bana geldiğinde 8
yaşındaydı. Selma'nın onu psikolojik olarak susmaya iten, "seçici
konuşmazlık" dediğimiz sürece getiren olaylar beş yaşındayken
başlamıştı. Selma, beş kardeşi, anne ve babasıyla kendi halinde normal bi
yasam sürerken , bir gün annesi hastalanıyor. O dönemlerde beş
yaşlarında. Kendisinden büyük iki abla, bir ağabey ve kendisinden küçük
iki kardeş daha var.. Küçük kardeşin yeni doğduğu dönemde anne ciddi
sağlık sorunlarıyla karşılaşıyor. Uzun süre tedavi görüyor. Yoğun
uğraşılara rağmen iyileşmiyor. Hastane ortamından evine gidip son
günlerini evinde huzur içinde yaşasın diye doktorlar tarafından eve
gönderiliyor. Birkaç ay evde babaanne , hala ve benzeri yakın akrabaların
yardımıyla yaşatılıyor. Birgün hayata gözlerini kapatıyor.
Anneye en fazla ihtiyaç duyulan dönemde anne, Selma'nın hayatından
çıkıp
gidiyor.Aradan 1,5 yıl geçiyor. Kendi hallerinde bir şekilde yaşamaya
alışıyorlar. Büyük kızlar evde yemek yapıp, en küçük çocuklara annelik
yaparken, Selma babasıyla birlikte dükkanda çalışıyor. Dükkanları evin
hemen alt katında olduğu için baba endişe duymadan iş hayatına devam
ediyor. Çocuklarını kimseye muhtac etmeden yük etmeden idare ediyor.
Bir gün ablalar ve ağabey, kardeşlerini alarak yakın akrabalarına
gidiyorlar.
Selma babasının yanından ayrılmıyor. Çok ısrar ediyorlar ama istemedigi
için gitmiyor. Babası da gitmemesine ses çıkarmıyor. Öğleden sonra baba
kız dükkanı temizlemeye başlıyorlar. Selma babasının istediği gibi her
yeri bi güzel temizleyip süpürüyor. Daha sonra radyoyu açıyor. Müzik
dinlemeye başlıyor. Ancak dışardan gelen sesler nedeniyle müziği
duyamadığı için, sesini iyice açıyor. Babası da başının ağrıdığını
söyleyerek müziğin sesini kısmasını istiyor. Selma, babasının söylediğini
duymamış gibi yapıyor. Hani çocuklar sıklıkla yaparlar ya.. Bir süre
sonra babası, başının çok ağrıdığını söylüyor. Yüzü asılıyor. Selma,
gidip gelip babayı kontrol ediyor baş ağrısı geçti mi diye.
Babası baş agrısına dayanamayarak eve ilaç almaya çıkıyor. Sıcaktan
bunaldığını, kendini kötü hissettiğini söylüyor. Dükkana dikkat etmesini
hemen bi ağrı kesici alıp geleceğini de ekliyor. Eve çıkıyor. Aradan
epey zaman geçmesine rağmen baba yok. Bekliyor baba yok. Merak edip
yukarıya babasına bakmaya çıkıyor. Eve giriyor. Babasına sesleniyor.
Cevap yok. Tam oturma odasına giriyor ki babası o anda Selmanın
gözleri önünde kalp krizi geçirmeye başlıyor. Selma babasının
çırpınmalarına, yerde tırmalamasına...vs. şahit oluyor. Babası son
nefesini verip yerde cansız yatarken, uyandırmaya çalışıyor.Babası
uyanmıyor... Camdan aşağı doğru bağırmaya başlıyor:
"ımdat.. Babama bişey oldu... Yardım edin!.." kısa süre içinde ev
mahalle
halkıyla doluyor... Cenaze işlemleri bitince 1,5 yıl önce anneleri ölen bu
altı kardeşin ne olacağı tartışması başlıyor.. kimi "yanımıza alalım",
kimi "yuvaya verelim", kimi de "hepsine birden nasıl bkacağız"
diyor. En
sonunda akrabalar aralarında anlaşıyorlar."herbirimiz birisini alalım.
Böylece çocuklar yurtlarda perişan olmaz, arada sırada da olsa
birbirlerini görürler." Diye düşünüyorlar. Selma' yı çok sevdiği halası
alıyor. ıki yıldır Selma yanlarında ve hiç konuşmuyor.
Duyduklarım beni çok etkilemişti. Daha önce gidilen uzmanların isimleri
beni endişelendirmişti. Bir yandan da bir şeyler yapabilirim belki diye
düşünmeden edemiyordum.Hikayesinden çok etkilendigim bu kızı merakla
bekliyordum. Halası olan biteni tek tek anlattı.
"Gelinimiz ve ağabeyimin ölümünden sonra ben de onu bir türlü mutlu
edemedim. ıki yıldır yüzü hiç gülmüyor. Kendiliğinden hiç bir şey
yapmıyor. Sadece konuşmasa neyse ama sanki kurulmuş bir robot gibi.örneğin
sofraya oturup yemek yiyeceğiz " Hadi Selma sofraya otur!" diyoruz
oturuyor. Hadi Selma artık kalkabilirsin demeden kalkmıyor. Önceleri
aldırmadık. Baktık olmadı karşımıza aldık uzun uzun konuştuk anlattık. Ona
evimizin bi kızı oldugunu, evdeki herkes kadar her şeye hakkı oldugunu...
hiçbirisi fayda etmedi. Zamanla öfkelenip inadını kırmak için bazı
taktikler uygulamaya başladık. Sofra hazır olunca gel otur demedik, aç
kaldıgı günler oldu. Ya da artık kalkabilirsin demedik saatlerce sofrada
oturdu. Hadi artık uyu demedik , sabaha kadar
koltukta öyle oturdu. Vicdanın yoksa söyleme..."
Onunla yaptığım ilk seans dün gibi aklımda. Hal hareketleri dinlemiyormuş
gibi ama tüm alıcılarını bana cevirdiğini hissettiğim tavırları.
- Biliyor musun ben seni çok sevdim
- ......
- Vallahi çok ciddiyim, çok sevdim.
- .....
- Ne güzel hiç konuşmuyorsun, diğer çocuklar gibi kafamı şişirmiyorsun ..
Gözlerimin içine bakıp gülümsemesini saklamak ister gibi dudaklarını
ısırarak başını salladı.
- Biliyor musun bazen çocukların hayatlarında bazı şeyler yolunda
gitmiyor, benim işimse bunları yoluna koymak. Beni dinlediğini biliyorum
...
hatta benimle konustugunu bile hissediyorum. Çocuklar benden yardım
isterler, ben de onlara yardım ederim. Bu hep böyle oldu.
- .......
- Ama şu an işler değişti. Sana yardım etmeyi ben istiyorum. Eğer bana
yardım edersen , izin verirsen seni susturan şeyin ne oldugunu bulurum.
Gerçekten... inan bana...izin verir misin? Başını salladı! Evet
başını salladı!
- Elimde bazı resimler var, o resimleri cocuklara gösteriyorum onlar da
bana resimlerle ilgili hikayeler anlatıyorlar. Onlar bana hikaye anlatınca
ben de onların mutlu olmasını sağlıyorum. Yani bütün sır hikayede.
Biliyorum sen konuşmuyorsun. Ama hikaye anlatmak istersen, konustugunu
kimseye söylemem. Bu ikimizin sırrı olur. Anlaştık mı?
Bir süre düşündü. Başını saga sola salladı. Evetle hayır arasında gidip
geliyordu.
Birden evet anlamına gelecek şekilde başını salladı. Karşımdaydı... ben
ona resimler gösteriyordum o da bana hikayeler anlatıyordu. ışimiz
bittiğinde ona çok teşekür ettim. Anlattıklarını analiz etmeye bile gerek
yoktu. O kadar saf, o kadar temiz, o kadar kendi hikayesini anlatmıştı
ki... Selma!nın bilinçaltı karmakarışıktı. ışte Selma'nın analizden
geçmesine bile gerek bırakmayan, halasını dinlerken gözyaslarına boğan,
beni analiz yaparken hıçkırıklara boğan hikayesi...
"Bir varmış bir yokmuş, bir zamanlar bir ülke varmış. Bu ülkede anne
babasıyla yaşayan çok mutlu çocuklar varmış. Çocuklar kardeş kardeş hep
oynarlarmış, anne babaları onlara hiç kızmazlarmış. Bir gün bu çocukların
annesi hastalanmış. Çocuklar çok üzülmüş. Ama kimse çocukların üzüldüğünü
anlamamış. Anneyi hep hastaneye götürmüşler. ılaçlar vermişler. hem de acı
acı ilaçlar. Anne, sırf çocuklarını yalnız bırakmamak için içmiş bütün o
acı ilaçları. Çocuklara hep annelerinin iyileşeceği söylenmiş. Bir gün
anneyi eve getirmişler.
Çocuklar anne geldi diye çok mutlu olmuşlar. Anne hep yatakta yatmaya
başlamış. artık cocuklarına yemekler yapmıyormuş. Çocuklar çok üzülmüşler.
Annelerinin yanında oyunlar oynamaya başlamışlar. Annelerinin yanında niye
oynuyorlarmış biliyor musun ? Anneleri eğlensin diye. Ama babaanneleri hep
kızıyormuş onlara. "Gürültü yapıp durmayın. Anneniz zaten sizin
yüzünüzden
hastalandı" diye. çocuklar çok yaramazlık yaptı diye anne hastalanmış
meger. Çocuklar da anne iyileşsin diye onu eğlendirmek istiyorlarmış ama
kimse
anlamıyormuş. herkes çocuklarını azarlayınca anneleri de cok üzülüyormuş..
Birgün anne ölmüş. Herkes ağlamış. Çocuklar annenin neden öldüğünü
anlamış. Yaramazlık yaptılar diye. Çocuklar evde babalarıyla yaşamaya
başlamışlar. Bir gün anane gelip yemek yaparken, çocuklar gürültü
yapmışlar. Anneanne onlara kızmış "kızım sizin yüzünüzden hasta oldu. Hiç
annenizin sözünü dinlemediniz hasta ettiniz kızımı. Sizin yüzünüzden de
öldü. Sözümü dinlemeyip gürültü yapar, çok konuşursanız beni de öldürüp
ortada
kalacaksınız. Kim bakacak size?" demiş. Bir gün Selma , babasıyla
dükkanda
oturuyormuş. Ablaları kardeşleri amcalarına gitmişler. selma babasının
yanından ayrılmak istememiş. Hiç gürültü yapmadan hep babasına yardım
ediyormuş. Anneleri çocuklar evde yokken hastalanmış ya. Babası yalnız
kalır hastalanır diye yalnız bırakmak istemiyormus. Babaları çocuklarını
hiç kızmıyormuş zaten. Gürültü yaptıklarında bile.. Selma dükkanda
babasına yardım etmiş, her yeri mis gibi yapmış. Elleri de acımış biraz.
Radyoyu açmış. Babasının başı ağrımış. "Kızım kapat şunun sesini" demiş.
Selma duymuş ama duymamazlıktan gelmiş. En sevdiği müzikler varmış. Babası
biraz sonra eve gitmiş. ılaç alıp gelecekmiş. Gitmiş gelmemiş. Selmanın
aklına hemen anneannesiyle babaannesinin söyledikleri gelmiş. Annesi zaten
cocukların yaramazlıgı yüzünden ölmüştü ya. Selma çok korkmuş eve çıkmış.
Babasını aramış. Odaya girince bi bakmış, babası bişeyler yapıyor. Selma
çok korkmuş. Babası Selmaya "git"
der gibi işaretler yapmış. Selma gitmemiş. Babası yerde uyumaya başlayınca
uyandırmaya çalışmış. Uyandıramayınca ağlamaya başlayıp komşuları
çağırmış. Sonra ev kalabalık olmuş. Selma kimseye söyleyememiş ama çok
üzülmüş.. babası " git " dediği halde gitmemiş. Yine babasının sözünü
dinlememiş. Eger gitseydi, müziğin sesini açıp babasının başını
ağrıtmasaydı babası ölmeyecekti. Selma'nın yüzünden öldü. akrabalar
çocukları paylaşmışlar. Selma ablalarından ayrılmak istememiş. Küçük
kardeşini de çok seviyormuş. Halası yanına gelip "kızım sen artık benim
kızımsın bizimle yaşayacaksın" demiş Selma çok mutlu olmuş. Öyle mutlu
olmuş ki, halasını çok seviyormuş, istediği zaman Kardeşlerime götürürler,
diye düşünmüş.. Halasının evine gidince "artık bunlar benim yeni anne
babam" demiş kendi kendine. Ama birden korkmaya başlamış. "Annemle
babamı
ben öldürdüm. Yaramazlık yaptım sözlerini dinlemedim. Yeni annemi babamı
çok seviyorum. Ya onlara da bişey olursa ben ne yaparım.?" Sonra aklına
bişey gelmiş. Gece yatmadan önce yatağının başucuna oturup dua etmeye
başlamış. "Allahım .. ben çok yaramaz bir kızım. Annem babam benim
yüzümden öldü. Halamlar çok iyi insanlar. Ne olur benim yüzümden onları da
yanına alma. Eğer onları da alırsan ben kimin yanında kalırım? Ne olur
Allahım bana yardım et. Hiç konuşmamam için bana yardım et. Ne zaman
gürültü yapıp söz dinlemesem annem babam ölüyor. Hep susmam için bana
yardım et Allahım. Ne söylerlerse yapacağım, onlar söylemeden hiç bişey
yapmayacağım... ne olur onları benden alma!.." O günden sonra Selma hiç
konuşmamış. Gülmemiş. "Eğer gülersem evde gürültü olur, başları ağrıyıp
ölürler" diye korkmuş. Hep susmuş..
Hikayesi bitince Selma gözlerimin içine baktı ve ekledi; "Biliyor musun?
Hala her gece dua ediyorum. Allahım nolur konusmayayım, konusmamam için
bana yardım et! Diye. Bazen çok mutlu oluyorum. O zaman çok korkuyorum
sevinçten çığlık atarım da gürültü olur, annem ölür diye" O küçük
bedeniyle ne kadar büyük bir görev üstlenmişti. Kaçımız en konuşkan, en
geveze çağımızda kendimizi susturmayı başarabiliriz ki? Kaçımız bir
dondurma alındıgında bile sevinç çığlıkları atabilecekken, bu yogun
duyguyu bastırıp susmaya devam edebiliriz ki? Kaçımız?
Bu kadar sevilmek... bu kadar değer verilmek...


Psikolog / Psikoterapist Mehtap Kayaoğlu "Öpücük kutusu" adlı kitabından...



Yapmayın ne olur... Çocuklarınızın küçücük omuzlarına, AğIR yükler
yüklemeyin.
Onların akılları da BÜYÜK, yürekleri de KOCAMAN...
Ne olur başınız da ağrısa, bir bardak da kırılsa, eşinizle de kavga
etseniz; demeyin...Zaten aslında hiç biri çocuğunuz yüzünden değildir.
Aslında hiç bir şey, hiç bir zaman, bir başkası yüzünden değildir,
kendimizizdir, bir durumu istemediğimiz bir sonuca doğru yönlendiren. Ama bunu bilmektense, itiraf etmektense, bir başkasını suçlamak hep daha kolay gelir. "Senin yüzünden!" demeyin çocuklarınıza...
Hele hiç bir zaman "Senin sayende" demiyorsanız,
"senin yüzünden" de demeyin hiç bir zaman.
gönlünü yikayip aritmamissan; ha bire abdest alip durmaktan fayda bekleme...Mevlana hz.

2

07.10.2006, 16:55

ne büyük olgunluk ALLAH 'ım ...duygulanmamak mümkün degil...
bir çocugu yetiştirmek düşüncelerine yön vermek kolay degil...bizim önemsemedigimiz küçük ayrıntılar onlar için gelecege dair düşüncelerini ne kadar da etkiliyor...

paylaşım için ALLAH razı olsun...
şu âlemde mü'minin mü'mine karşı en büyük yardımı dua iledir.Barla -247

gevher

Acemi

  • Konuyu başlatan "gevher"

Mesajlar: 19

Konum: Almanya

Meslek: yakinda eczaci insallah

Hobiler: kitaplar, tabiat, meslegim

  • Özel mesaj gönder

3

07.10.2006, 22:44

evet cok haklisiniz nurdan damla...aslinda cocuklara büyüklerden dahada cok ilgi ve sefkat göstermemiz gerekiyor, "iste cocuk deyip" gecmemek gerek. cocuklara ne veririsek onu gere aliriz. yani ektigimizi biceriz.
gönlünü yikayip aritmamissan; ha bire abdest alip durmaktan fayda bekleme...Mevlana hz.

Bu konuyu değerlendir