Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

41

14.02.2009, 13:41

Bir afalladım. nlp'yi az buçuk bilen bir insanım. şaşırdım gerçekten.. Okumam için 1 msj gerekiyormuş bu msjıda onun için yazıyorum..

Muhammed

Moderatör

  • "Muhammed" bir erkek

Mesajlar: 1,122

Konum: The Collection of Risale-i Nur

Meslek: The Collection of Risale-i Nur

Hobiler: The Collection of Risale-i Nur

  • Özel mesaj gönder

42

26.08.2009, 19:56

NLP yi günümüze koymaya çalıştılar fakat bunu başaramadılar. Risale-i Nur okuyan kardeşlerin nlp denen abuk sabuk fikir cereyanlara fikri tok elhamdulillah, arada bazıları çıkacak istisna onlarada şunu söylemeye gayret ediyoruz. BOL BOL RİSALE-İ NUR OKU FİKRİN TAZELENSİN !

vesselam
Bismillahirrahmânirrahîm

" Dedim:''Çok yalnızım.”
Dedi: “Ben sana çok yakınım
.”


Bakara: 186 Ayeti Kerime

43

26.08.2009, 21:50

Kişisel gelişim, son yıllarda hep gündemde kalan, hakkında yazılıp çizilen bir eğitim konusu… Seminerleri veriliyor, kitapları yazılıyor, hatta büyük şirketler elemanlarına bu “eğitimi” almaları için geniş bütçeler ayırıyor.
Kişisel gelişim konusunu merak ettik ve bu konuda uzman bir ismi, Nuray Serim’i davet ettik Muhabbet Olsun programına. Muhabbet Olsun’u biliyorsunuz: Hayat frekansınız 104,4 Bizim Radyo’da, Cumartesi ve Pazar günleri saat 14–15 arasında yayınlanan bir gençlik programı.

Ve işte kişisel gelişim hakkında merak ettikleriniz…

* Nuray Serim kimdir ve neden kişisel gelişim?

1976 Kocaeli doğumluyum. Yaklaşık 14 yıldır İstanbul’da ikamet ediyorum. Kişisel gelişimle tanışalı 6–7 yıl oluyor.

* Neden kişisel gelişim?

Yaklaşık 10 yıldır genç kızlarla programlarımız oluyordu, fakat bazı noktaların eksik kaldığını, her şey çok iyi giderken psikolojilerinde ve kişiliklerinde çözemediğim bazı noktaların varlığını fark ediyordum. Onları daha iyi anlayabilmek için başladım bu işe. Önce kitaplar okudum. Kişisel gelişim nedir, psikoloji nedir, insanlar nasıl daha iyi tanınır ve anlaşılır? Daha sonra Yeni Asya Vakfında Oğuz Saygın, Münir Arıkan gibi isimlerin seminerleri verilince, daha da ilgi duymaya ve araştırmaya başladım. Seminerlerden sonra da “Eğitim verebilir” sertifikası aldım. Sonrasında, psikoloji gözlüğünü takmaya başlayınca Risale-i Nur’un ve kendime hayatımda rehber edindiğim Zübeyir Gündüzalp’in Altın Prensipler kitabının benim eğitimimin özü olduğunu anladım. Kişisel gelişim eğitimi ve uzmanlığını almaya başladığım vakit Altın Prensipler’in bir kişisel gelişim kitabının özü, kaynağı olduğunu ve Risale-i Nur’da birçok terimin aslında bizi oraya götürdüğünü gözlemledim. Birçoğumuzun evinde duvarları süsleyen güzel bir söz vardır: “Güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayatından lezzet alır.” Anladım ki, kişisel gelişime başladığım zaman, Bediüzzaman hem bu asrın, hem de gelecek asırların kişisel gelişim uzmanı… Bu eğitimi daha önceleri fark etmeyi çok isterdim…

* Peki, hemen şöyle bir soruya geçmek istiyorum: Kişilik ve karakter kavramları arasındaki fark nedir? Biz genel bakış açısıyla bazen birbirinden ayırt edemiyoruz.

İlk önce şunun altını çizmek istiyorum: NLP kavramı Türkiye’ye Avrupa’dan geldiği için enaniyeti ayağa kaldıran bir ilim gerçekten. Eğitimlerde şu ifadelere çok rastladım: “Ben her şeyi yaparım, bilirim. İçindeki devi uyandır!” Fakat Risale-i Nur’suz NLP olmaz. Aslında NLP, iman hakikatleri ile Peygamber Efendimizin (a.s.m.) bizlere gösterdiği yolla insanları daha iyi anlamak, onlara değer vermek ve bir de onların gözüyle insana bakmak…
Sorunuza gelince:
Kişilik ve karakter aynı şeyler midir? Aslında birbirinden çok farklı şeyler değil, ama aynı şeyler de değil. Avrupa’da yapılan araştırma neticelerinde, 0-3 yaş karakteristik özelliği oluşturuyor. Fakat kişiliğin oturtulması ve sergilenmesi 20 yaşına kadar devam ediyor. Bu yüzden anne karnındaki dönem çok önemli. Hamilelik dönemi, kesinlikle olumsuz şeyler düşünmeden, negatif enerjiyi bebeğe göndermeden olumlu düşünceler içinde geçirilmeli. Osmanlı tarihine baktığımızda da şehzadelere 0-6 yaş arasında nasıl eğitim verildiği, bir örnek. Biz bir U dönüşü yapmalıyız. Osmanlı nasıl, nereden nereye geldi? Fatih, İstanbul’u nasıl fethetti?

* Türkiye’de seminerler veriyorsunuz. Ve eğitime gitmediğiniz 13 ilimiz kalmış. Peki, bu eğitimlerde en yoğun karşılaştığınız sorunlar neler?

En yoğun karşılaştığım sorun insanların hedeflerinin olmaması, amaçlarının olmaması, ataletin fazla yerleşmiş olması. Eğitimlerin birinde ev hanımlarına seminer veriyorum. Tanışma faslında bir bayan ezile büzüle, “Çalışmıyorum, ev hanımıyım” dedi. Ben de dedim ki, “Tebrik ediyorum sizi, harika bir mesleğiniz var. Bir annesiniz, bir eşsiniz, bir avukatın, bir doktorun arkasında siz varsınız.” Tabii herkes şaşırıyor, çünkü Türkiye’de şu yerleşmiş, çalışmıyorsan, evde oturuyorsan bir hiçsin! Ben şuna inanıyorum, öğretmenlere verdiğim seminerde de ifade ettim, bayanlar için en uygun meslekler eğitmenlik ve doktorluk...
En çok karşılaştığım sorunlardan biri de ailevî problemler. Ebeveynlerden şunu yapmalarını istiyorum, özellikle kız çocuklarına sevgiyi babanın, eğitimi annenin vermesi gerekiyor. Erkeklerde ise tam tersi olmalı. Çünkü ergenlikte sıkça görülen flört ilişkisi bu eksiklikten kaynaklanıyor. Bu dönemin sıkıntılı olmasının sebebi tatminsizlik. Ergen, karşı cinsten bir sevgi, bir ilgi görmeyi istiyor. Bu yüzden babalar kızlara, anneler erkeklere bu konuda yeterli davranmalılar.
Başka bir problemiz de şu: Az kitap okunuyor. Gerek öğretmenler, gerek aileler, gerek öğrenciler kitap okumuyor. Hatta bir arkadaş 50 yaşına gelmiş, kitap okumamış. Bunlar bir taraftan bizi üzüyor, ama bir örnek daha vereceğim, 80 yaşındaki bir katılımcı, seminerimde eli titreye titreye notlar alıyor ve Risale-i Nur okuyor.

* Kişisel Gelişim konusunda kendinizi eğitmek için bir çok çalışma gerçekleştirdiniz. Peki, katılımcılarınız daha çok kimlerden oluşuyor?

eğitim verdim. Kişisel gelişime, yani kendini tanımaya kimin ihtiyacı yok ki!.. Aslında kişisel gelişim de bu zaten. Herkesin aklına gelen şu üç soru: Nereden geldim, nereye gidiyorum, vazifem nedir? İnsanın kendisini böylece tanıması gerekiyor. Ve gerçekten kendi bilinçaltında, limbik sistemindeki Esmaü’l-Hüsnayı açığa çıkarıp keşfetmesi, “Rabbim benden ne istiyor? Hangi isimler bende nasıl tecelli ediyor?” fark etmesi demek. İşte bunun adı kişisel gelişim.

* Verimli bir eğitim ne kadar olmalı, süresi nedir?

Şimdi ilk ayetle başlarsak “İkra!” ve Hz. Ali ile devam edersek “Beşikten mezara kadar ilim”. O yüzden bunun saati, süresi ömür boyu. Fakat benim illerde verdiğim eğitimler 40 saate tekabül ediyor. Haftada 2 gün olursa 1 ay sürüyor, eğer haftada 3-4 gün olursa 15 gün sürüyor. Bana göre ideal saat haftada 3 gün olup eğitim bittikten sonra projeye dökmek, yani birebir insanlarda hayatındaki değiştirmeleri gereken unsurları fark etmek.

* Uyguladığınız tekniklerden bahsedelim mi?

Bilinçaltında uyguladığımız 30-32 teknik var.
Masa tekniği var meselî. Kitaplar belirleniyor, 15 kişi kitabı paylaşıyor ve herkes o kitabı bitirip masanın etrafına bir ana fikirle geliyor, herkes kendi bölümünün özetini paylaşıyor. Farklı fikirlerden harika bir enerji meydana geliyor.
Bir de spesifik silme tekniğinden bahsetmek istiyorum. Bunu bilhassa eğitimlerde öğretmeye çalışıyoruz. Her insanda duyduğumuz bir ifade vardır. “Unutamıyorum bana yapılanları” ve bu da bizim gelişimimizi olumsuz yönde etkiliyor tabiî ki. Bilinçaltında öyle bir özellik var ki, istediğiniz zaman olumsuzlukları bilincimizden silebiliriz. Öncelikle tabii bir ortamda İlâhî musikisi eşliğinde rahatlama telkinleri verip, nefes egzersizleri ile başlıyoruz. Yaşadıkları olayı süreç haline getiriyoruz. Beynimiz filmin görüntüsünden acı çekmiyor zaten, yaşadığı olayın arkasında yaşadığı duygudan acı çekiyor ve bu duygu insanın ruhunda kaldığı zaman çapa atıyor. Meselâ, o insanı gördüğümüz, sesini duyduğumuz zaman vücudumuz garip bir hale girip kasılmaya başlayabiliyor. Bundan kurtulmak için, olayları tekrar izletip, negatif ve pozitif yanlarını ayırt ediyoruz. Negatif yönüyle o olayı yaşarken, ifade edilemeyen duygular olduğu fark ediliyor. Ve bu duygular söylenemediği için, bilinçaltında negatif enerji olarak yer ediyor. O sırada karşı taraftaki kişinin negatif tarafına, meselâ yaptığı hataya tepkiyi vermesini sağlıyoruz. Ve NLP’de olmayan bir tekniği uyguluyoruz, “Allah’ın rızası için affet, ama unutma o sana zarar verebilir. Onun için affet, ama sınırını koru.”
Özellikle bu teknikten bahsetmemin sebebi şu: İnsanlar birbirini affetmiyor. Bu teknik bizim en favori tekniğimiz. Kişi, dış telkinle sorunu kendi çözüyor. Çünkü psikologlar, psikoterapistler ve hipnozcuların tek yaptığı şey sizi dinlemek. Çünkü insan o anı, kendi yaşadığı için, yine kendisinin çözmesi daha sağlıklı ve kolaydır.
Son olarak şunu eklemek istiyorum, Zübeyir Gündüzalp’in tespitiyle, bir insan bir işi yapmıyorsa ya yapmak istemediği için ya da yapamayacağına inandığı içindir.


* Bu eğitimlerden geri bildirimler alıyorsunuzdur. Biraz bahseder misiniz?

Bugüne kadar eğitimlere katılan herkesten programın yeterliliği ya da yetersizliği hakkında geri bildirim istiyorum. Bunu tahdis-i nimet olarak ve sorunuza cevap olarak söylüyorum, geri bildirimlerde kıyafetimin rengi - çünkü koyu renkleri tercih ediyorum - ve sesimin tokluğu dışında negatif bir geri bildirim olmadı çok şükür. Eğitimler çok verimli oluyor gerçekten. Eğitimlerden döndüğümde “Ben bu enerjiyle bir on yıl daha hizmet ederim insanlar için inşallah” diyorum.

* [i]Projeleriniz nedir?


Eğitimlerdeki yaşadığımız güzellikleri yazmayı düşünüyorum 2008’in sonuna kadar inşallah. Risale-i Nur, Zübeyir Gündüzalp ve kişisel gelişimi içselleştirip bir kitap çıkarmayı hedefliyorum.

* [i]O halde, Allah yardımcınız olsun diyelim biz de. Teşekkür ediyoruz.


Bizim Aile Dergisi - Ekim 2007 Sayısından...
[/i]
[/i]




Nuray Serim : NLP uzmanı nur talebesi

Abdulkadir Akgündüz : NLP uzmanı Nur talebesi



Prof. Dr. Ahmet Akgündüz'ün ağabeyi bize "Neşteri doktorun eline verirsen can kurtarır, katilin eline verirsen can alır." derdi.
"Milletimin imanını selamette görürsem cehennemin alevleri içinde yanmaya razıyım,.."
Bediüzzaman said Nursi

44

26.08.2009, 23:59

Samsun’da Kişisel Gelişim Semineri


Samsun
Yeni Asya Hanımlar Kolu tarafından düzenlenen “Kendini Tanıma San'atı” başlıklı seminerin tanıtım programı geçtiğimiz günlerde Samsun Yerel Gündem 21 salonunda Kişisel Gelişim Uzmanı Nuray Serim tarafından verildi.
Hanımlar ve gençler tarafından yoğun ilgi ile takip edilen programda; Kendimizi ve insanları tanıma san'atı, Hedeflerimize ulaşmanın yolları, Motivasyonumuzu devamlı hale getirmenin sistemi, İletişim bir san'attır, Aile içi iletişimin çözüm yolları, Olumsuzlukları olumluya çevirme, Duyularımız ve duyularımızın farkındalığı, bilinçaltı eğitimi ve Değişim sistemleri konularına değinildi. Seminer sonunda katılımcılar açılan sergide kitap alma imkânı da buldu.
Tanıtım programından sonra eğitim almak isteyen 18 kişiye sabah saatlerinde hanımlara, akşam gençlere olmak üzere iki grup halinde eğitim verildi. İki hafta boyunca devam eden eğitim sonunda katılımcılara Yeni Eğitimciler Derneği Samsun Şubesi tarafından hazırlanan katılım sertifikaları törenle takdim edildi.


Safiye KILIÇ / SAMSUN
- 03 ŞUBAT 2007 -


"Milletimin imanını selamette görürsem cehennemin alevleri içinde yanmaya razıyım,.."
Bediüzzaman said Nursi

Muhammed

Moderatör

  • "Muhammed" bir erkek

Mesajlar: 1,122

Konum: The Collection of Risale-i Nur

Meslek: The Collection of Risale-i Nur

Hobiler: The Collection of Risale-i Nur

  • Özel mesaj gönder

45

27.08.2009, 09:43

Kişisel gelişim ile NURCU olunmaz ! ... Bakın kardeşler biz bir şey hep atlıyoruz. Üstadımızın zamanında kişisel gelişim yoktu, İmanı geliştirmek vardı...Ve halende saf nur talebeleri nuruna nur katmakta. Nlp ciler gibi kişisel enelerine ene katmıyorlar ! Bu konu uzadıkca uzar. NLP ile haşolmak isteyenler haşrolsun ...
Bismillahirrahmânirrahîm

" Dedim:''Çok yalnızım.”
Dedi: “Ben sana çok yakınım
.”


Bakara: 186 Ayeti Kerime

46

27.08.2009, 09:50

NLP veya bir başka etkinlik kanımca teferruat tan öte değil.ortada zaman-ı hazıraya İNAYET olarak sunulan eser-i NURLAR dururken bunun haricinde ayrı yöntemler abes kalıyor.kişisek gelişim v.s her ne niyet aranıyorsa doğruan NURlarda aranmalıdır.vesselam :!:

47

27.08.2009, 11:49


İlk duyduğumda zihnimde beliren şu oldu -tabi bana nlp'den hararetle bahs eden bir nur talebesi olunca-

"FesübhanAllah, ahsen-i takvim modeli zaten belli Nurlarda..

Yetmeyen nedir de bu acaibden kitablar hararetle tavsiye ediliyor..?"

Tamam, bu tekniğin içinde de illâki İslam'ın malı şeyler vardır, fakat nazarlar "eureka" cinsinden buna teksif olunmamalı..diye düşünüyorum..

Böyle bir eser var mı bilmiyorum ama, "Risale-i Nurdan nlp metodları" gibi bir derleme olsa..(?)

Gerçi şu da var, hangi bir kısmı derlenecek ki..? Serâpa..

Hem Nurlar nefsi tatmin cinsinden olan nlp değil, diğergamlık üzerine..

Çok su götüren bir hamur bu..Bir çeşit rüzgardı..Da diyebiliriz..Nurcular cihetinden tabii..

48

18.07.2010, 16:56



Sapkınlığın ideolojisi: Kişisel gelişim


Her şey sizin bir yansımanızdır

Kişinin, sadece kendi içinden gelen buyrukları dinlemesi ve kendisini kayıtsızca gerçekleştirme çabasının, sapkınlıkla eş anlamlı yanları vardır. Sapkın kişi, dışarısına kendi işaretlerini, sembolik düzenini dayatır. Sapkın, kendi arzusuna, libidosuna yapışık bir benliğe sahip olduğundan, ne olduğunu, kim olduğunu, neyi amaçladığını, gelecek planlarını, kuşku duymadan ortaya koyabilir. Bu yüzden de sapkınlık, kişisel gelişim manzumelerinin görünmeyen hedefi, sonucu gibi görülebilir. Sapkın, kişisel gelişim reçetelerini harfiyen uygulayan bir tiplemenin ideal bir modeli, temsili gibidir. Çünkü kendisini “derinlemesine” bilir ve istedikleri için savaşır. Sözgelimi, kişisel gelişim metinlerinde de, zararsız görünen, “kendinizi tanıyın”, “lider olmayı öğrenin”, “kabuğunuzu kırın” türünden telkinleri harfiyen hayata geçiren kişi sapkınca bir gelişim seyri izleyebilir. Kişisel gelişimin gizli hedefi, “ne istediğini bilen” ve bunun için zor kullanmayı göze alan kişiler yaratmaktır. Nezaketin de bir şiddet türü olduğuna bu çalışmanın okurlarını ikna etmiş olmayı umuyoruz. Ama kişisel gelişim öğretilerinin yarattığı beklentiler çoğunlukla gerçekleşmeden kalır. Benlik teknolojilerinin parçası olan bu kişisel gelişim manzumelerine, öğretilerine maruz kalan kişi, çoğunlukla kendi özseverliğine kapanır; çoğu zaman, dışa açık değil de içedönük bir kişilik olarak ortaya çıkar. Örneğin kişi lider olması yönündeki bir telkine cevap vermek isterken, maskaraya dönebilir. Çakralarını daha fazla açmak isterken daha da köreltebilir. İnsan sarrafı olmak isterken, tam bir anlayışsıza dönüşebilir. Sevme sanatını öğrenme çabası, özseverliğini artırabilir. Başarılı olmak isterken kariyeri inişe geçebilir. Kendisine olan güvenini artırmak istedikçe, özgüveninin daha da sarsıldığını fark edebilir. Uzak Doğu mistisizmine kapılmak istedikçe, kendi “özgür ifadesini” yitirip, “iç sesini” tamamen kaybedebilir. Damak zevkini geliştirmek istedikçe, yediği içtiği, daha da tatsız tuzsuz gelmeye başlayabilir. Çünkü kişisel gelişim manzumeleri, kişinin gücünü ya da zayıflığını, ötelerde ve başkaları arasında değil, yalıtılmış güç, enerji, akıl, mantık sahibi sınırsız bir kaynak olarak benlikde, bağımsız bir kendilikte aramasını telkin eder; tüm reçeteleri kendi üzerinde, başkalarından bağımsız, ötekilerin etkilerinden uzak kalarak deneyimlemesini önerir. Oysa kişiyi güçlendirenin de, güçten düşürenin de, uzaklarda ya da çok yakınlarda, kuytu yerlerde saklı, aklı ve mantığı aşan tekinsiz başka etkiler olduğu gözden kaçar. Bu yüzden, kişi ne kadar kendisini dinleyip, şekil vermeye çalışırsa, o kadar “kendisini bozup”, benliğini yitirmeye başlayabilir. Hastalık hastaları gibi, hasta olduklarını düşündükçe, daha da hastalanabilir. Kendisine narsisistik bir şekilde döndükçe, varlığını kuran boşluğu ya da doluluğu daha da iyi görmeye başlar ve kendisiyle ne yapacağını bilemez olur. Üzerinde durduğu doyumsuz, ucu açık bir arzu dinamiğinin tutsağı olur.

Kişisel gelişim, yüceltilmiş bir özne, kendilik, benlik etrafında oluşan boşlukları doldurmanın ya da fazlalıkları almanın yolu, yöntemidir; kendisini “olduğundan daha farklı”, daha büyük, daha küçük, daha ince, daha duyarlı bir şekle sokmak isteyenlerin çabasını tanımlar. Kişisel gelişim öğretilerini uygulayan, çileci, mistik öğretilerde olduğu gibi, kendi sınırlarını zorlar, varlığını esnetmeye çalışır, ruhsal protezler takar, bedensel gelişim teknikleri uygular. Kendisini yadsıyarak, varoluşunun hamurunu bozup, yeni şekiller verebileceğini düşünür. Bunun için her tür tekniği, bilimsel, batıl, tüm öğretileri ödünç alabilir. Uzak yerlerin, başka insanların geliştirdikleri yaşam öğretileri, çevreye uyarlanma teknikleri, bireysel gelişim için seferber edilir. Örneğin Uzak Doğu’nun, Hindistan’ın büyük kalabalıklarının, dar coğrafyalara yerleşmek, sınırlı kaynaklarla hayatta kalabilmek için uyguladıkları öğretiler, bolluk, sınırsız tüketim koşulları içerisindekiler tarafından deneyimlenmeye çalışılır. Uzaklarda gündelik bir teknik, beden disiplini olan bir öğreti, kişisel gelişim öğretilerinin parçası olduğunda bir bilgelik olarak adlandırılır. Sözgelimi bir Hint fakirinin kendi fakirliğiyle ve kendisini çevreleyen kalabalıkla uzlaşabilmek için uyguladığı meditasyon, yoga teknikleri, bu öğretiler içerisinde başka işlevler için kullanılır. Çoğunlukla da karşıt bir amaç için, bolluğun, zenginliğin yarattığı ruhsal ve toplumsal sorunları telafi etmek için başvurulur. Meditasyon, onu uygulayan Hintli için bir içsel mahremiyet alanı yaratma, dışsal uyaranları yok etme çabası, kişisel gelişim öğretileri içerisinde, dünyanın ve yaşamın zenginliğine daha iyi katılabilmek için başvurulur. Meditasyon ya da yoga, fakir için kötü yaşam koşullarına karşı bir sığınak yaratmanın yollarıyken, kendi kişisel gelişimi peşindeki için, çakraları açmanın, çok çalışmanın getirdiği yorgunluğu atmanın, hazımsızlığı gidermenin ya da tükettiklerini daha iyi hazmetmenin bir ön hazırlığı gibi kullanılır. Bedenini ve ruhunu çok besleyen, her tür abur cuburla midesini ve zihnini dolduran kişinin kaldıramadığı fazlalıkları uzaklaştırmanın, yenilerine yer açmanın yolu olur. Bu türden ruhsal protezler, hem bedensel etkinlikleriyle hem de zihinsel üretimiyle çok yer kaplayan, fazla gürültü yapan kişinin kendisini toparlamasının aracı olurlar. Uzaklarda, büyük, iç içe geçmiş bir nüfusun idaresi için geliştirilmiş, birçoğu biyosiyasal uygulamaların parçası olan bu teknikler, kişisel gelişim öğretilerine katıldığında, daha fazla yer kaplamak, kalabalıklaşmak, büyümek ya da görünmez olmak için uygulanır.

Çinlinin, Hintlinin ya da mistik bir öğreti etrafında toplanan her topluluğun yaşam tekniklerinin uzanımları olan uygulamalar, geç-kapitalizmin, endüstri-sonrasının huzursuz sakinleri tarafından, biraz da sorumsuzca, birer hazır-yapım zihinsel ve bedensel gelişim tekniği gibi talan edilirler. Çoğunlukla benliği küçültmenin, görünmez kılmanın yöntemleri olan bu teknikler, bu aktarımdan sonra, benliği şişirmenin yolları olur; kişiyi dengeli değil, daha da gürültücü yapan manzumeler halini alırlar. Bu yer değiştirmenin sonrasında, farklı bir uygarlığın beden dili, ruhsal ifade yolları, yerinden, bağlamından uzaklaştırılır. Birçoğu, yoksulların, münzevilerin, mistiklerin yaşam teknikleri olan bu uygulamalar, seçkin yaşam biçimlerinin araçları olurlar. Uygarlıklar arsındaki bu alışverişle birlikte, zaman dışı, anakronik ve bu yüzden de grotesk bir görüntü ortaya çıkar. Uygarlıklar, zaman farkı ortadan kalkınca, küresel bir zamandaşlık ve eşzamanlılık içerisinde, koşulsuzca alışveriş içerisine girerler. Küresel kültür içerisinde, sadece malların değil, en derin etnik bağlantıların bile değiştirilebilir sayıldığı bir alışveriş ortamında, kişisel gelişim peşindekiler, pazara çıkmış olan hazır etnik modellerden birisini üzerine geçirerek, kendisini şekillendirmekte serbest kalır. ‘Zamanın budunları’nı tanımladığımız bölümde de dile getirdiğimiz gibi, her ayrı benliğin, kendi kültürel sentezini, etnisitesini kurabildiği bir kültür pazarının yarattığı çoğulluk ortaya çıkar. Dolayısıyla, her ayrı kişi, ayrı bir etnik başkalık yaratabileceği bir simgesel bolluğun içerisine girer. Bu bolluk aynı zamanda etnik düşmanlıkların ve egzotizmlerin, ortadan kalkmasa da, farklı şekiller aldığı bir zamanı işaret eder.

Kişisel gelişimin herhangi bir sınırı yoktur. Bedensel ve ruhsal protezlere sahip olan, kendisini sonsuza kadar büyütebilir ya da küçültebilir. Her tür büyüklüğe ve küçüklüğe sığabilecek bir ergonomiye sahip olur bu sayede. O geliştikçe, onu çevreleyen belirsizlikler, anlaşılmaz başkaları sorun olmaktan çıkar; anlaşılmazlıklar, üzerinde kafa yordukça kolaylaşan birer bulmacaya dönüşürler. Şimdisinden ve buradasından bağımsızlaşan için, tüm başka zamanlar ve yerler şeffaflaşır, basitleşir. Kişisel gelişimi sonucunda kendisine kutsal bir benlik inşa eden, penceresiz ve kapısız bir monad olduğu için, etrafına bakındığında kendisinin doldurduğu bir kalabalığı ve yalnızlığı görür. Dışarısı, kişinin kendi yansısını doyasıya seyredebileceği, kendi yanılmazlığı ve eşsizliğini doğrulayabileceği aynalarla kuşatılmıştır. Önemli bir kişisel gelişim uzmanının deyişiyle kapatırsak, kişisel gelişimin sonul dünyasında, “Her şey sizin bir yansımanızdır.”


Kaynak Özgür Taburoğlu | BirGün - 17.07.2010
Biz muhabbet fedâileriyiz; husûmete vaktimiz yoktur.

49

18.07.2010, 19:10

Ene'de mündemiç olan ,şecere-i zakkum çekirdeğinin ,beşer eliyle ateşlendirilerek,enaniyet yetiştirme proğramı NLP.Ene'nin firavunlaştırılması hareketi de diyebiliriz.

50

03.08.2010, 16:51

gerçek gelişim,insanın tüm letaiflerini risalei nurla inkişaf etmesidir.

Bu da nurlarla ciddi meşgul olmakla olur.

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir