Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

14.08.2005, 11:52

Hadislerden Hanımlara Mesajlar

Bu yazıda, Resulullah (s.a.a) ve Ehl-i Beyti'nden nakledilen ve hanımlar için bir takım özel mesajlar taşıyan bazı hadisleri, kısa bir açıklamayla huzurunuza takdim etmek istiyoruz. ınşaallah faydalı olur. Rabbim gereğince amel etmeği nasip buyursun:



1- Uğurlu ve Bereketli Kadının Bir Alameti:



Resul-i Ekrem (s.a.a): "Kadın ilk çocuğunun kız olması onun uğurlu ve bereketli olmasının (bir) alametidir." [1]



Ne kadar ilginçtir ki dinimiz ve dinimizin peygamberi, bugün toplumumuza hakim olan kültür ve anlayışın tam tersine, kız çocuğu ve kız çocuğu doğuran anneye olan bakış tarzını bu şekilde ortaya koymaktadır. Bu da bizim toplum olarak, bir çok konuda olduğu gibi bu konuda da ıslamî anlayıştan uzak olduğumuzu ve cehaletten kaynaklanan âdet ve törelerden etkilendiğimizi gösteriyor.



2- Kız Evladı:



Resul-i Ekrem (s.a.a): "Kim üç kız çocuğunu veya üç bacıyı kefaleti altına alır ve onların geçimini sağlarsa, cennet ona vacip olur." Ya Resulallah, ikisi nasıl? diye sorulunca: "ıkisi de' diye cevap verdi. Birisi nasıl? diye tekrar sorulunca: "Birisi de' diye cevap buyurdular. [2]



Resul-i Ekrem (s.a.a) yine şöyle buyurmaktadır: "Bir insanın bir kız çocuğu olur da ona güzel bir terbiye ve talim verir ve Allah'ın verdiği nimetleri ondan esirgemezse, bu onun ile cehennem ateşi arasında bir engel ve perde olur." [3]



Bir diğer hadisinde şöyle buyurmuştur: "Bir kimsenin kız çocuğu olur da ona eziyet etmez, küçümsemez ve erkek çocuklarını ondan üstün tutmazsa, Allah bu tutumundan ötürü onu cennete götürür." [4]



ışte bu dinimizin bakış tarzı, o da toplumumuzda hakim olan cahiliyet anlayışı. Allah bizi ve toplumumuzu ıslah eylesin.



3- Kadınlara Cihad Sevabı:



Amellerin en üstünlerinden birisi, belki de en üstünü Allah yolunda cihad etmektir; ondan da üstünü şehid düşmektir. Bildiğimiz sebeplerden dolayı Allah-u Teala kadının üzerinden bu görevi kaldırmıştır. Ancak başka yollardan bunu telafi etmiş ve mücahid erkeklere verilen sevaptan kadınları mahrum bırakmamıştır. Ama nasıl? Bunu sevgili peygamberimizin dilinden dinleyelim:



Bir gün Resulullah (s.a.a) cihadın faziletinden bahsettikten sonra; kadının biri Allah Resulüne: "Ya Resulullah, kadınların da bundan nasibi var mıdır?" diye sorunca; buyurdu: "Evet kadın hamileliğinden doğum yapıncaya kadar, Allah yolunda cihad eden mücahidin sevabını alır. Bu süre içerisinde vefat ederse de şehid sevabını alır." [5]



4- En ıyi Kadınların Beş Önemli Özelliği:



ımam Rıza (a.s) Hz. Emir-ül Mû'minin (a.s)'dan şöyle nakletmiştir: "En iyi kadınlarınız beş özelliğe sahip olan kimselerdir." "O beş özellik nedir ya Emir-el Mû'minin?" diye sorulunca şöyle buyurdu:



a-) Hafif yüklü ve mihiri az olan,



b-) Yumuşak huylu ve güzel ahlaklı olan,



c-) Kocasına itaat eden,



d-) (Onun yüzünden) kocası öfkelendiğinde, onu razı etmeden uyumayan,



e-) Kocası bir yere gittiğinde onun gıyabında onu koruyan; (haysiyetine, malına kimseyi dokundurmayan) kadın."



Evet böyle bir kadın, Allah-u Teala'nın bir elemanıdır; Allah'ın elemanı ise hiçbir zaman hüsrana uğramaz." [6]



5- Kadınların Cihad Meydanı:



Yukarıda da belirttiğimiz gibi Allah resmi cihaddan gerçi kadınları muaf kılmıştır; ancak bunun sevabını başka yollardan telafi etmeği mümkün kılmış ve bir anlama kadınlar için başka bir cihad meydanı belirlemiştir. Bu ise belki zahirde kolay bir olay olarak düşünülebilir. Ancak derinlemesine düşünüldüğünde kadının aile ortamında büyük görevleri ve ağır sorumlulukları bulunduğunu ve bu görevlerini en iyi şekilde ve Rabb'imizin istediği ölçüde yerine getirdikleri takdirde bu büyük sevaba nail olurlar. şimdi bunu yine hadislerin dilinden öğrenmeye çalışalım:



Hz. Emir-ül Mû'minin Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kadının cihadı, kocasına karşı olan görevlerini en iyi şekilde yerine getirmek (ve onu hoşnut etmesidir.)" [7]



Bir gün Ensar kadınlarından birisi olan Esma bint-i Yezid, ashabının arasında bulunduğu bir sırada Resulullah'ın (s.a.a) huzuruna vardı ve şöyle arz etti: "Anam, babam sana feda olsun; ben kadınların bir elçisi ve temsilcisi olarak huzurunuza varmış bulunmaktayım. Canım size feda olsun, doğu veya batıda bulunup da benim huzurunuza neden vardığımı duyan her kadın mutlaka benimle aynı şeyleri paylaşacaktır. Arzım şudur ki:



Allah seni hak olarak bütün erkek ve kadınlara göndermiştir. Ve biz sana ve seni gönderen Rabb'ine iman etmiş bulunuyoruz. Biz kadınlar, siz erkeklerin evlerinde oturarak, sizlerin isteklerini yerine getirmekte ve evlatlarınızın yükünü taşımaktayız. Siz erkekler ise Cuma namazı, cemaat namazı, hasta ziyareti, cenaze merasimine katılma, haccetme ve hepsinden de önemlisi Allah yolunda cihad etme gibi amellerle biz kadınlara üstün kılınmışsınız. Sonra hacca, umreye veya sınırları korumaya çıktığınızda, elbiselerinizi dokuyan ve çocuklarınızı eğiten yine bizleriz. O halde ey Allah'ın Resulü, sevap ve mükafat açısından sizinle bir ortaklığımız var mı?"



Allah Resulü (s.a.a) o kadının bu sözlerinin ardından yüzünü asabına çevirerek şöyle buyurdu: "Acaba bu kadının dini meselelerinden bu şekilde sorması gibi güzel bir konuşma dinlediniz mi?" Ashap da "Ya Resulallah, dediler biz bir kadının böyle konuşabileceğini sanmazdık." Sonra Allah Resulü (s.a.a) kadına dönerek şöyle buyurdu: "Ey kadın, git ve seni bekleyen kadınlara söyle ki, sizden her kim eşine karşı vazifelerini en güzel şekilde yerine getirir ve onu hoşnut etmeğe çalışır ve ona itaat etmeğe çalışırsa, erkeklerin alacağı o kadar sevabın hepsi ona da verilecektir." Bunu duyan kadın sevinçli bir şekilde ve tekbir ve tehlil getirerek Allah Resulü'nün huzurundan ayrıldı. [8]



ışte ilahi adalet buna derler. Kadın-erkek arasındaki eşitlik böyle mi sağlanır, yoksa kadınlara da erkekler gibi, yaradılışları gereği kaldıramayacakları bir takım ağır yüklerin ve sorumlulukların yüklenmesiyle mi? Evet insanların amelleri, doğuracağı sonuçlar ile ölçülür; bu açıdan ise görüldüğü gibi kadınlara da erkeklere verilen mükafatların aynısı verilecektir; elbette vazifelerini yerine getirdikleri takdirde.



Bu mevzunun daha iyi pekişmesi ve bacılarımızın vazifelerini daha iyi müdrik olabilmeleri için birkaç hadisi daha bu bölüme eklemek istiyoruz.



Resul-i Ekrem (s.a.a): "Bir kadın vefat ettiğinde kocası ondan razı ise, cennete girer." [9]



Resul-i Ekrem (s.a.a): "Siz kadınlardan herhangi biri, evinde ev işleriyle meşgul olması vasıtasıyla (iman ve ihlas şartıyla) mücahidlerin cihad sevabını alır inşallah." [10]



Yine şöyle buyurmuştur: "Bir kimse, hanımının kötü ahlakına sabrederse, Allah ona Hz. Eyyub'a belalara sabretmesinin sevabını verir. Bir kadın da kocasının kötü ahlakına sabrederse, Allah ona Asiye bint-i Mezahim'in sevabının aynısını verir." [11]



Bir kişi Resulullah'ın yanına gelerek şöyle dedi: "Benim bir eşim var ki eve girdiğimde beni karşılar, evden çıktığımda uğurlar. Beni üzüntülü gördüğünde ise, nedir seni üzen? der; eğer geçim ve rızk sıkıntısı ise, buna kefil olan var (yani Allah rızka kefildir; bilahare bir çıkış yolu bulunacaktır.) Eğer seni sıkan, rahatsız eden şey, ahiret endişesi ise, Allah bu sıkıntını artırsın (yani ahiret düşüncen çok olsun ki ona kendini hazırlayasın)." Bunu dinleyen Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurdu: "Allah'ın bir çok (özel) elemanları vardır ki bu kadın da onlardandır. Allah ona bir şehidin yarı sevabını verecektir." [12]



ımam Cafer-i Sadık (a.s)'dan şöyle rivayet edilmiştir: "Medine'li Müslümanlardan bir kişi bazı işleri için (yolculuğa) çıktı. Çıkarken hanımından o dönünceye kadar evden bir yere çıkmaması için söz aldı. Bu arada kadının babası hastalandı. O birisini Resulullah'a göndererek, kocasının yolculuğa çıktığını ve dönünceye kadar evden çıkmaması için söz aldığını, fakat bu arada babasının hasta olduğunu ve babasını ziyaret için izin verip vermediğini Resulullah'a sordu. Allah Resulü cevaben: "Hayır, evinde otur ve kocana itaat et." buyurdu. Bilahare babası vefat etti. Bu sefer kadın gidip de babasına namaz kılması için izin istedi. Allah Resulü yine: "Evinde otur ve kocana itaat et." buyurdu. Böylece kadının babası defnedildi. Bu sefer Allah Resulü birisini kadına yollayarak şu mesajı iletti: "Hiç şüphesiz Allah, kocana itaat ettiğin için seni de, babanı da bağışladı." [13]



Hz. Ali (a.s): "Kadınlarınızın en hayırlısı eşlerine en çok mihriban ve çocuklarına en çok merhametli olan kimsedir." [14]



Resul-i Ekrem (s.a.a): "Müslüman bir erkek, ıslam'dan sonra, kendisine baktığında huzur bulan, emrettiğinde itaat eden ve gıyabında onun (haysiyetini) ve malını koruyan Müslüman bir eşten daha iyi bir (nimet) ve fayda elde etmemiştir." [15]



ımam Sadık (a.s): "Saliha bir kadın, salih olmayan bin erkekten daha hayırlıdır. Hangi kadın, kendi eşine yedi gün hizmet ederse, Allah onun yüzüne cehennemin yedi kapısını kapatır ve cennetin sekiz kapısını açar; hangisinden isterse içeri girer." [16]



Evet Allah-u Teala'nın kadınlara inayet ve lütfü bu kadar büyüktür. Elbette ki bütün bunlarda, başta iman ve ihlas şarttır. Yani Müslüman kadın bütün bunları Allah rızasını kazanma niyetiyle yaparsa tabii ki bu sevapları alır.



6- Kadınlar ıçin Tehlike Çanları:



Buraya kadar Allah-u Teala'nın kadınlara olan lütuf ve inayetini gördük. şimdi madalyonun diğer yüzüne bakıp kadınları bekleyen bazı tehlikelerden ve Allah korusun, vazifelerini yerine getirmedikleri ve ılahi ölçüleri dikkate almadıkları takdirde yüklenecekleri vebal ve katlanmaları gereken kötü sonuçlardan biraz bahsedelim ki inşaallah o tehlikelerden kendilerini koruyabilsinler Allah'ın yardımıyla.



ımam Cafer-i Sadık (a.s)'dan şöyle rivayet edilmiştir: "Bir kadın eşine, 'Ben senin yüzünden bir hayır görmedim." derse, hiç şüphesiz ameli boşa çıkar ve yok olur." [17]



Resul-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Bir kadın, diliyle kocasına eziyet ederse, onu kendisinden razı edinceye kadar, Allah onun hiçbir tevbesini, keffaretini ve iyi amelini kabul etmez; hatta gündüzlerini oruç ve gecelerini ibadetle geçirse dahi." [18]



Yine şöyle buyurmuştur Efendimiz (s.a.a): "Hangi kadın kocasıyla müdara etmez ve onu güç yetiremeyeceği şeylere mecbur kılarsa, onun hiçbir iyi ameli kabul olmaz ve (tevbe etmeden ölürse,) Allah'ı gazaplandırdığı halde onun huzuruna varır." [19]



Yine şöyle uyarmaktadır hanımları: "Bir kadın, kocasının yatağını (haklı bir mazereti olmadan, küs bir şekilde) terk eder ve (başka bir yerde) sabahlarsa, sabah açılıncaya kadar melekler ona lanet okur." [20]



Bir başka hadis yine yüce Resulullah (s.a.a)'den, şöyle buyurmuştur: "Bir kadın, kocasının hakkını eda etmediği müddetçe, Allah'ın da hakkını eda etmiş olamaz." [21]



Allah Resulü'nün (s.a.a) ettiği dualardan biriside şudur: "Allah'ım, ihtiyarlık çağım gelmeden beni ihtiyarlatacak kadından sana sığınırım." [22]



ımam Musa-i Kazım (a.s)'a kocasını gazaplandıran kadının durumu sorulunca, şöyle buyurduğu nakledilmiştir: "Kocası ondan razı oluncaya kadar, günahkar sayılır."[23]



Elbette bunları burada aktarırken, "Erkek, başına buyruk, istediği her türlü haksızlığı eşine karşı yapabilir." diye bir şeyi söylemekten ve düşünmekten bile Allah'a sığınırız. O ayrı bir konudur ve erkek yaptığı en küçük haksızlığın bile karşılığını Adil Allah'ın adalet mahkemesinde bulur; eğer eşini kendisinden razı etmezse. Bizim burada muhatabımız kadınlar olduğu için, onlara özgü vazifelerini ve ılahi uyarıları aktarmaya çalışıyoruz. Allah kadın-erkek cümlemize rızası doğrultusunda hareket edebilmeği nasip buyursun. Amin!



7- Hanımların Bilmesi Gereken Birkaç Husus Daha:



Resul-i Ekrem (s.a.a): "Allah, (kendilerini) erkeklere benzeten kadınları ve kadınlara (kendilerini) benzeten erkekleri lanetlemiştir." [24]



Resul-i Ekrem (s.a.a) kızı Hz. Fatıma'ya (s.a) hitaben şöyle buyurmuştur: "Ey Fatıma, her hangi bir kadın güzel bir şekilde süslenir ve güzel bir elbiseyle evinden çıkarak insanların dikkatini üzerinde toplar ve kendisine bakmalarını sağlarsa, yedi göğün ve yerlerin melekleri ona lanet eder ve ölüp de cehenneme girinceye kadar, Allah'ın gazabına mazhar olur. (Elbette tevbe edip dönüş yapar ve bir daha tekrarlamazsa o başka.)" [25]



ımam Sadık (a.s): "Bir insanın alçalıp rezil olması için, onu meşhur edecek (yani başkalarının dikkatini üzerinde yoğunlaştırıp, parmakla gösterilecek duruma getirecek) bir elbise giymesi yeterlidir." [26]



Hz. Ali (a.s) şöyle buyurmaktadır: "Kalın olan (vücudu göstermeyen) elbiseler giyin; zira elbisesi ince olanın dini de ince (gevşek) olur." [27]



Hz. Ali (a.s) Resul-i Ekrem (s.a.a)'den şöyle duyduğunu naklediyor: "Zamanların en kötüsü olan ve kıyametin yaklaştığı bir zaman olan ahırüz-zamanda, bir çok kadınlar olacak ki örtülü oldukları halde çıplaktırlar; süslerini gösterirler; dinden çıkıp fitnelere girerler; şehvetlere yönelirler; nefsani lezzetlere koşarlar ve haramları mubah kılarlar. Onlar cehenneme girip orada ebedi olarak kalacaklardır. (Bütün bunlar tevbe edilmediği takdirdedir tabi.)" [28]



Bir hadiste şöyle geçmektedir: "Allah Resulü (s.a.a), kadınları dışarıya çıkarken başkalarının dikkatini üzerinde toplayacak elbiseler giymekten ve ses çıkaracak takılar takmaktan nehyetmiştir." [29]



Resul-i Ekrem (s.a.a)'den yine şöyle rivayet edilmiştir: "Kadın zarar görmeye müsait bir varlıktır; şeytan onun yanı başını kesiverir. (Onun için ya dışarıya çıkmamalı, yada çıktığında çok dikkatli olmalıdır.)" [30]



Hz. Emir-ül Mû'minin (a.s): "Güzelliğin zekatı, iffetli ve hayalı olmaktır." [31]



Yine şöyle buyurmuştur: "Haya ve iffet iman adabındandır; hür insanların özelliği ve iyi insanların sıfatıdır." [32]



Evet haya ve iffet kadın-erkek bütün insanlar için önemlidir ve iman ve hürriyetin bir simgesi durumundadır; ancak kadınların taşıdığı tabii ve fiziksel yapılarından ve insanları etkileyecek özelliklerinden dolayı, haya ve iffet onlarda daha bir önem taşımaktadır. Bu yüzden de Allah Resulü (s.a.a)'den şöyle rivayet edilmiştir: "Haya, on kısma ayrılmıştır; bunların dokuz kısmı kadınlara, bir kısmı ise erkeklere verilmiştir." [33]



Evet kadının iffetli ve hayalı olması toplumun iffetli ve selametli olması demektir; ama Allah korusun, kadının iffetsizliği toplumun kötülüklere ve fesada sürüklenmesi ve selametini kaybetmesi demektir. ışte bu hakikat dikkate alınarak, bazı hadislerde "Kadın şeytanın bir tuzağıdır"[34] tabiri kullanılmıştır. Bu sözden maksat kadının yerilmesi ve kötülenmesi değil, onun çok dikkatli olması ve şeytanın bir tuzağı haline gelmekten kendisini koruyup kollaması gerektiğidir. Aksi halde hem kendisi, hem de toplumu fesada sürüklemesi kaçınılmaz olur. Nasıl ki maalesef günümüzde büyük ölçüde öğle olmuştur. Allah kadın-erkek cümlemizi, şeytanın ve nefsimizin şerrinden korusun. Amin!



Resul-i Ekrem (s.a.a): "Kim namahrem bir kadınla tokalaşırsa, Allah-u Teala'yı gazaplandırır." [35]



şimdi bir bu hadisi şerifi dikkate alın; birde bazılarının getirdiği bahaneleri. Eğer tokalaşmazsak ne derler? Aman kırılırlar, küser öfkelenirler, gerici derler. Hadi bakalım, Allah'ın gazabını almak, azabını hak etmek mi daha önemlidir, yoksa neye kızıp neye öfkeleneceklerini bilmeyen, bir gün dost bir gün düşman olan, zayıf ve zavallı mahlukatın rıza ve gazabını kazanmak mı?! Karar sizin!



ımam Cafer-i Sadık (a.s): "Hiç bir kadının, evinden dışarı çıkarken elbisesine güzel koku sürmemesi gerekir." [36]



Resul-i Ekrem (s.a.a): "Bir kadın kocasından başkası için güzel koku sürünürse; cenabetinden yıkandığı gibi yıkanıp o kokuyu vücudundan temizlemediği müddetçe namazı kabul olmaz." (Yani o namaz boynundaki vazifeyi kaldırsa da, o namazdan sevap almaz.) [37]



Resul-i Ekrem (s.a.a): "Kadının kocasından başkası için güzel koku sürünmesi, ateş ve zilleti satın alması demektir." [38]



Evet bu hadislerin ne demek istediği ve neden bu kadar bu meselelere dinimizde önem verildiği açıktır. Zira kadın ve erkek Allah'ın belirlediği ölçüler dahilinde hareket ederlerse, bir taraftan toplum her türlü fesad ve şaibeden uzak kalırlar; diğer taraftan aile ortamında karı-kocalar birbirlerine daha çok ısınır ve bağlanırlar ve tabii ihtiyaçlarını Allah-u Teala'nın helal kıldığı sınırlar dahilinde bertaraf ederler. Bugün, ailelerdeki huzursuzlukların büyük bir kısmı işte bu ılahi ikazların dikkate alınmamasından kaynaklanmıyor mu?!



ımam Bakır (a.s): "Kadının (aile ortamında) kendini bakımsız tutması yakışmaz; boynuna asacağı bir kolyeyle, eline süreceği birazcık kınayla da olsa, kendisini süssüz ve ziynetsiz bırakmasın." [39]



ımam Cafer-i Sadık (a.s): "Sizin en iyi kadınlarınız, kokusu güzel ve yemeği (yemek yapması) güzel olan kimsedir..." [40]



Resul-i Ekrem (s.a.a): "Üç (ses) perdeleri yırtarak, Allah-u Teala'nın huzuruna varır; (Allah'ı hoşnut eder). -Âlimlerin kalemlerinin sesi, mücahidlerin ayak sesleri, iffetli kadınların iplik dokuma, elbise dikme sesleri."[41]



ışte zahirde önemsiz gözüken, ama kadınların yapı ve tabiatına uygun şeylerle uğraşmasının Allah katındaki önemi. Elbette hadiste söylenen şey bir örnek olarak verilmiştir.



Biz bu bölümü yine uyarı niteliğini taşıyan birkaç hadisle noktalıyoruz;



Resul-i Ekrem (s.a.a): "En kötü kadınlarınız, hayadan yoksun, (kocasına karşı) dili uzun ve ağzı bozuk olan kimsedir." [42]



Bir başka hadisinde şöyle buyurmaktadır Efendimiz (s.a.a): "Kadınlarınızın en kötüsü, temizliğine dikkat etmeyen, inatçı ve (kocasına karşı) asi olan kimsedir."[43]



Yine şöyle buyurmaktadır: "Kadınlarınızın en kötülerinden birisi, kötülükten kaçınmayan, kinci olan kimsedir." [44]

Mesajlar: 1,518

Konum: istanbul

Meslek: NURolog

  • Özel mesaj gönder

2

01.03.2006, 02:38

Allah raı olsun bi kaç arkadaşla bayagı yararlandık

Mesajlar: 1,518

Konum: istanbul

Meslek: NURolog

  • Özel mesaj gönder

3

04.03.2006, 11:46

Tergib’te bildirildiğine göre: Hz.Fâtıma’ya sorarlar: “Kadınlar için en iyi olan nedir?” cevâbında, “Erkeklerden uzak durmalarıdır” buyurur.
Âişe validemize, kadın sokağa çıkmak zorunda kaldığında nasıl olmalı diye sorulduğunda; başörtüsünün üstüne eski bir örtü almalı, belini büküp yeni elbise giymemelidir. Konuşmasının düzgün olmaması için ağzına bakla gibi bir şey koymalıdır.” buyurur. Bugün belki böyle yapmak mümkün olmayabilir. Fakat, dikkati çekmeyen “Ben buradayım bana bakın!” dan uzak, sade bir giyim pek ala mümkün

Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Mümin kadınlara söyle: [Yabancı erkeklere bakmaktan] sakınsınlar, ırzlarını korusunlar, [el, yüz gibi] görünen kısmı hariç, ziynetlerini [Saç ve gerdan gibi ziynet takılan yerleri] göstermesinler, başörtülerini yakalarına kadar [saç, kulak ve gerdanlarını] örtsünler!) [Nur 31]

Ey Nebi, hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına [dışarı çıkarken] cilbablarını [dış kıyafetlerini] giymelerini söyle! Bu, onların tanınıp, eza görmemelerine daha uygundur.) [Ahzab 59]

Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Kadının [yüz ve iki elinden başka] bütün bedeni avrettir) [Mecmaul-enhür, El-mugni]
Bu hadis-i şerifte kadının tesettürü açıkça, bildiriliyor. Kur'an-ı kerimin 17 yerinde Resulullaha (De ki, bana tâbi olun) buyuruluyor. Allahü teâlânın Resulüne tâbi olup Onun bildirdiği şekilde tesettüre riayet etmelidir!

Hz. Esma, ince elbise ile gelince, Resulullah baldızına bakmadı. Mübarek yüzünü çevirip (Ya Esma, bir kız, namaz kılacak yaşa gelince, yüz ve elleri hariç, vücudunu erkeklere gösteremez) buyurdu. (Ebu Davud)
Hz. Âişe validemiz buyurdu ki:
(ılk muhacir kadınlara Allah rahmet etsin! Tesettür âyeti inince, hemen futalarını yırtıp başlarını örttüler) buyurdu. (Buhari, Nesai)

Kadın avrettir, tesettürü farzdır. Âyet-i kerimeyi kendi görüşüne göre tefsir edip bu farzı inkâr etmek küfürdür.
Bir kadın açık gezse kâfir olmaz. Fakat kapanmanın lüzumsuz olduğunu söylerse kâfir olur. Günah ile küfür farklıdır.

4

04.03.2006, 22:49

Bu cümleyi sonradan yazdım, yazı biraz uzun oldu ama, okursanız sanırım pişman olmazsınız. Ya da pişmanlık kelimesinin manasını bir kere daha düşünürsünüz. Neye pişman olacağız veya olmayacağız, okuyup vakit kaybettiğimize mi, yoksa maneviyatımızdan kaybettiğimize mi?

Aaah, aaah! Gel, nefislerin adeta firavuncuklar olduğu, mü'minin akşama kafir, kafirin akşama mü'min sabahladığı bu ahir zamanda, nefislere dinlet.

Malesef, üzülerek, hatta ağlamaklı gibi çaresiz bir halde görüyorum ki, bacılarımız tesettür emri karşısında bazen Zekeriya Beyazlaşıyor.

şimdi diyeceksiniz, sen erkeksin, senin böyle bir mes'uliyetin yok, ondan atıp tutuyorsun. Bu tesettür imtihanı kolay mı da sen böyle konuşuyor musun? Sen bakışlardan rahatsız olmayacaksan, hadi sen de uzun sakal bırak, millet sana El-Kaide muamelesi yapsın. Haşa, Peygamberin a.s.m. mübarek sakal sünnetini kötü bir imaj haline getirenler utansın.

Ama bu bir farz, farzı çiğneyip Allah'a isyan ederken, günaha girerken vicdan rahat eder mi? 2.Lem'a da, Eyyub aleyhisselam kıssasında olduğu gibi, kalbe giren günah istiğfar ile temizlenmezse, büyüyor, ta iman nurunu çıkarana kadar uğraşıyor, hele bu ahir zamanda büyük tehlike.


Ahir zaman fitnesi bu, bu devirde iman ve takva kor gibi elde tutması zor, ama imtihan.

Kendisiyle evlenmeye çok müştak olduğum, kendisi de hem de Arapların giydiği tarzda "hicab" şeklinde mütesettir olan kız, üniversitede okumak için bundan vazgeçti. Kendisi yurtdışında, bana dedi ki sonradan giymenin serbest olduğunu öğrendim, ama yine de giymiyorum. Arkadaşlarının değişik düşünmesinden çekiniyormuş.

Yapma dediğim halde gitti hemşirelik okuyor, şimdi de öğrendim ki, hastanede tesettür yasakmış. Başı ve kollar dirsek yukarısına kadar açık olacak şekilde giyiniyor hastane stajında, bir de bana stajdan resim yolladı geçen gün.


Sen tesettüre girmeyecek misin dedim, önceleri evet dediği halde şimdi, evlilikten sonra belki diyor. "Belki nedir?" dedim, bana "Duruma göre değişir" dedi. Zannediyorum ki, arkadaş ortamına giderken yine bu emre riayet etmeyecek.

Çalışma, birlikte çalışacağımız ticaret işi imkanı da olabilir, birlikte yapalım, o zaman yasak olmayacak giyersin diyorum, benim kariyerim hemşirelikte diyor. Ancak ne zaman giyebilirmiş, o da iyice derece arttırıp üniversitede hoca olunca...

Çektiğiniz "HasbünAllah" zikri sayısı kaç oldu bilmiyorum, ama bunca zamandır bu olanlar çok canımı sıkıyor. Foruma da belki bu yüzden eskisi gibi ilgi gösteremiyorum, eskisi gibi araştırıp soruşturup, himmetimi veremiyorum. Canım bu mesele haricinde bu kadar sıkılmamıştı dostlar...

Günden güne değişiyor, anlamıyorum, ben de değişiyorum, hepimiz değişiyoruz, hiçbir şey durmuyor, Allah istikamet dairesinde hareket ettirsin de...

Eski Abdulkadir olsa, keser atardı hiç düşünmeden, ama olaylar belli bazı şeyler yaşandıktan sonra olunca, tereddüt ediyor insan, bir çırpıda silemiyor.

Ben de ne yapacağımı bilemez haldeyim, bu kızla evlenip de ıslah olmasını mı bekleyeyim? Onunla bu konuda konuşmayı denedim, ama ben mi kız milletini anlamıyorum da anlatamıyorum, bilmiyorum, dinlemek istemiyor, adeta Zekeriya Beyazlaşıyor, bahaneleri var. Babam da, sorduğum diğer insanlar da bunda bir sakınca olmadığını söyledi diyerek beni çileden çıkardı o ayrı mesele.

Bu fitneli ahirzamanda, hangimizin günahlarına bahaneleri yok ki?

Sadece benim başıma geldiği için değil, bütün bacılarımız adına üzülüyorum, ama çaresizim, acizim gücüm yetmiyor, ancak dua ediyorum.

Emr-i bi'l-ma'ruf, nehy-i ani'l-münker yaparken, aksü'l-amel olmasından, ters tepmesinden de çekiniyorum, anlatmaya çalışıyorum, çözümler bulmaya çalışıyorum ama.. Aması işte bu, sadece ama...

Zaten bu iş biterse, okul bitince biraz çalışıp para biriktirip hacca gidip, orada Hz.Peygamberin "Hac Arafattır" dediği Arafatta dua etmek istiyorum, Türkiye'ye dönmek istemiyorum, daha doğrusu dünyada kalmak istemiyorum. Çünkü bu fitne ateşine kalbim dayanmıyor, ıztırap veriyor.

Ne kendi nefsime, ne de muhtemel evlilik adaylarının nefislerine güvenim yok artık. Daha neler göreceğiz, geçireceğiz Allah bilir. Ama size şunu söyleyeyim, şu tesettür ve iki cins arasındaki haramların fitnesi var ya, en sağlam adamın ayağını kaydırır.

Zaten onunla bütün ilişiğimi kesersem, dünyayla pek bir bağım kalmayacak, neyini terketmekten korkacağım şu meşakkatli dünyanın? ıçinizden yaşça büyük olan abiler, dur bakalım delikanlı, daha meşakkat mi gördün sen diyordur belki, ama kalbim ve vicdanım, günahlardan ve fitnelerden çektiği ıztıraplar sonunda bunları söylüyor, söylemeye mecbur hissediyor.

Ya, işte böyle olur, Rabbinin gösterdiği yoldan başka yolları da bir deneyeyim diyenlerin hali. ımzamı da ondan değiştirdim bu hale getirdim:

Alıntı

Kehf: 10.Hani o gençler mağaraya sığınmışlardı da,“Ey Rabbimiz! Bize katından bir rahmet ver ve içinde bulunduğumuz şu durumda bize kurtuluş ve doğruluğa ulaşmayı kolaylaştır” demişlerdi.


Bir mp3 playerım var, ıhsan Atasoy'dan bu ayeti dinleyince, tüylerim diken diken olur, ayetin Arapça güzelliği bambaşka. Neyse...

Asıl demek istediğim şu, keşke beni sıkıştıran zalim Bizans imparatorları, kayzerleri, askerleri olsaydı, onlara karşı bedenimle mücadele ederdim, olmadı mağaraya kaçardım.

Ama bu fitne, heryeri örtülü mağaraya dahi girer, giremez zannetmeyin.

Artık bizim kartel medyasının kanallarında gösterilen ahlaksız seyyiatdan daha masumca görünüyor bana Discovery Channel'da anlatılan evrim masalları. Onlara aklımla karşı gelebiliyorum. Ama ahlaksızlıklara karşı gençlik damarı durmuyor, nefis durmuyor.

Boşuna mı denmiş, büyük cihad, nefisle olan cihaddır? Haddimize mi başkalarının nefsini ıslah etmek, kendimiz bir Yusuf aleyhisselâm gibi diyelim de "innennefse le emmaratün bissu, illa ma rahima Rabbî" , muhakkak nefis hep kötülüğü emreder, Rabbim rahmet, merhamet ederse başka.

Kendimiz bir Musa aleyhisselâm gibi olalım da, gerekirse karşımızda firavun hanedanı olsun, Allah yeter.

ışte böyle, daha diyecek şeyler çok belki, belki de haddimden fazla konuştum, bilemiyorum, doğrusunu Allah bilir.

Sizden Rabbimin beni doğru karara ulaştırması konusunda dualarınızı da bekliyorum.

bakî selâmlar,
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

Mesajlar: 1,518

Konum: istanbul

Meslek: NURolog

  • Özel mesaj gönder

5

05.03.2006, 10:29

kardeşşş,yazını baştan aşağıya okudum ve tesbitlerine ise altına imzamı atarak onay veriyorum.
ilginç ki son zamanlarda arkadaşlarımla konuştugum konuyla benzeşen bir mevzu.tevafuk oldu.
benim de bir arkadaşım vardı.evleneceği erkekle uzun süre görüşüyrdu
hayalleri vardı.ama arkadaşım imani yaşantı konusunda ondan daha üstündü ve devamlı onunda bu yolda olması için uyarıyordu.çok sıkıntı çekiyordu.evleneceği erkek namaz kılmıyordu ve hep bahaneler öne sürüyordu.arkadaşım ise başörtüsü problemi nedeniyle universite eğitimine devam edemedi.evleneceği eşinin de onunla aynı duyguları paylaşmasını istiyordu,uyarıyordu fakat o hiç değişmiyordu.söz de çok seviyorlardı birbirlerini ama sevgi sadece sözlerde ve sahte kalplerde kalıyordu.yaşları büyümüştü ve artık arkadaşım bir karar vermek zorundaydı.çok seviyordu ama Allah ın istediği tarzda olmayacaktı.sevgi tatmin etmiyordu.ve 7sene sonra o zorlu ama-EMıNıM Kı RABBıMıN ıSTEDığı TARZA-kararını verdi ve ayrıldılar.erkek istemedi ama arkadaşım bunu ALLAH RIZASI için yapmak durumunda kaldı.fazla ayrıntısına inmek istemiyorum ..özetle şunu soyleyeyim:
Arkadaşım hep düzelmesi için dua etti,uyardı,gerekli mercilere gitmesi için emek verdi.hatta gece kalkıp teveccuh namazlarında gözyaşlarıyla dua etti...Hidayet elbette ki Allah a aittir..

Bazı şeyler şer görünse de hayr olabiliyor...
sevgili abdulkadir kardeşim,yaşadıklarını anlatırken arkadaşımın soylemleri gözümde canlandı.Rabbim inş dualarını kabul eder ve hanım kardeşimiz hakikati görür.ama ciddi bir karar alırken duygulardan daha çok Hak rızasını düşünerek almak daha efdal.
Hz meryem in hayatını izledim cd de..orada hep Allah dostlarının zorda ve yalnız kaldıgını gördüm.ama sonra huzura erdiklerini...bizler ise zor bir devirde yaşıyoruz ama unutmayalım ki peygamberler,ALlah dostları da zor imtihanlara tabi tutuldu..ama seçimleri sadece Allahın istediği tarzda oldu

Rabbim nefsimizin istediği tarz değil O nun istediği tarzda kararlar almamızı nasip etsin.. amin...

6

05.03.2006, 10:45

âmîn kardeş, Allah razı olsun. Dualarınızı eksik etmeyin hayırlısı konusunda...
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

7

08.03.2006, 12:21

Kendisine bitirmek istediğimi söylemiştim bu yazıyı yazdığım gün veya ertesi gün. Her nasılsa, bir aracı onunla tekrar görüştü, bana herşey iyi, falan filan dedi, ben de öyle umdum.

Ama bugün konuştuk, anladım ki herşey öyle değilmiş. Benim ona bunca zaman "tesettüre riayet et" diye ısrarla yalvarmalarımı cebr, zorlama olarak algılamış, beni zorlayamazsın sen buna diyor. Halbuki ben ondan ısrarla ne istediysem, Allah'ın rızası için istemiştim.

Ben artık yetişkin oldum, bana ne yapmam gerektiğni söylemezsin falan, benim dini yaşama yöntemimi eleştirmeni kaba buluyorum ve daha nice laf söyledi.

ıleride bu kızla evlenseydim muhtemelen bir facia evlilik olacaktı, Allah korumuş ne diyeyim. Önceki kızdan eser yok sanki. Anlamıyorum, anlayamıyorum.

tevekkeltü alallah, ne diyeyim.

dualarınızı esirgemeyin....
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

Mesajlar: 1,518

Konum: istanbul

Meslek: NURolog

  • Özel mesaj gönder

8

08.03.2006, 20:01

Alıntı sahibi ""Abdulkadir Said""

Kendisine bitirmek istediğimi söylemiştim bu yazıyı yazdığım gün veya ertesi gün. Her nasılsa, bir aracı onunla tekrar görüştü, bana herşey iyi, falan filan dedi, ben de öyle umdum.

Ama bugün konuştuk, anladım ki herşey öyle değilmiş. Benim ona bunca zaman "tesettüre riayet et" diye ısrarla yalvarmalarımı cebr, zorlama olarak algılamış, beni zorlayamazsın sen buna diyor. Halbuki ben ondan ısrarla ne istediysem, Allah'ın rızası için istemiştim.

Ben artık yetişkin oldum, bana ne yapmam gerektiğni söylemezsin falan, benim dini yaşama yöntemimi eleştirmeni kaba buluyorum ve daha nice laf söyledi.

ıleride bu kızla evlenseydim muhtemelen bir facia evlilik olacaktı, Allah korumuş ne diyeyim. Önceki kızdan eser yok sanki. Anlamıyorum, anlayamıyorum.

tevekkeltü alallah, ne diyeyim.

dualarınızı esirgemeyin....


Kardeş,Rabbim hayra yöneltsin.
öncelikle sizi bir konuda tebrik etmek istiyorum.duygularınızı ,nefsinizi ikinci plana alarak,önceliğinizi Allahın istediği tarzda seçtiğinizden dolayı.bunu herkes bilir aama uygulamak çok zordur.

zamanla değişir diyerek yapılan evlilikler,piyango biletine benzer.
insanlar insaniyet namına guzel olabilir ama her insan birbirine küfüf olamayabiliyor.

9

08.03.2006, 21:56

duan için Allah razı olsun kardeşim.

Bugün olayı asıl bitirmeme sebep olan, ömür boyu giymeyebilirim demesi ve bir takım sözleri oldu. Ben ibadetlerimi yaparım ederim, tesettüre tam riayet etmiyorum falan filan sebepten, ama kalbim temiz mi demek istiyor, Allah bilir.

Hadi üniversitede okumayı bahane buluyordu, hadi hastanede çalışmayı da bulacaktı, ama anlaşılan o ki, sonrası için de yan çizecek.

Bana en son dediği sözler çok can sıkıcıydı. "Bana karışamazsın" , "Senin dini yaşayış şeklime karışmanı kaba buluyorum" , ben sana doğrusunu söylüyorum diyince de, "Tavsiye edebilirsin ama zorlayamazsın" dedi, halbuki ben sadece ondan ısrarla riayet etmesini istemiştim. Kendi hükmüme mi uy dedim, Allah'ın emrine uy dedim, yoksa niye bu kadar sıkayım seni.

Dün hastaydım, şimdi hala hastayım, elhamdülillah hafifledi gerçi, gece geç saatlerde ise sık sık uyandım, bunların üstüne bir de sabah bunlarla karşılaştım, bunların haricinde belki başkalarının çok canını sıkacak şeyler gün içinde benim için vuku' buldu. şu an canım sıkkın değil, kötü hissetmiyorum, Allah'a şükürler olsun.

Ama taifetünnisadan gözüm korktu, bunu diyeyim. Bundan sonra ne yaparım bilemiyorum.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

Mesajlar: 1,518

Konum: istanbul

Meslek: NURolog

  • Özel mesaj gönder

10

09.03.2006, 21:52

Alıntı sahibi ""Abdulkadir Said""

duan için Allah razı olsun kardeşim.

Bugün olayı asıl bitirmeme sebep olan, ömür boyu giymeyebilirim demesi ve bir takım sözleri oldu. Ben ibadetlerimi yaparım ederim, tesettüre tam riayet etmiyorum falan filan sebepten, ama kalbim temiz mi demek istiyor, Allah bilir.

Hadi üniversitede okumayı bahane buluyordu, hadi hastanede çalışmayı da bulacaktı, ama anlaşılan o ki, sonrası için de yan çizecek.

Bana en son dediği sözler çok can sıkıcıydı. "Bana karışamazsın" , "Senin dini yaşayış şeklime karışmanı kaba buluyorum" , ben sana doğrusunu söylüyorum diyince de, "Tavsiye edebilirsin ama zorlayamazsın" dedi, halbuki ben sadece ondan ısrarla riayet etmesini istemiştim. Kendi hükmüme mi uy dedim, Allah'ın emrine uy dedim, yoksa niye bu kadar sıkayım seni.

Dün hastaydım, şimdi hala hastayım, elhamdülillah hafifledi gerçi, gece geç saatlerde ise sık sık uyandım, bunların üstüne bir de sabah bunlarla karşılaştım, bunların haricinde belki başkalarının çok canını sıkacak şeyler gün içinde benim için vuku' buldu. şu an canım sıkkın değil, kötü hissetmiyorum, Allah'a şükürler olsun.

Ama taifetünnisadan gözüm korktu, bunu diyeyim. Bundan sonra ne yaparım bilemiyorum.


taifetünnisadan siz nasıl korkuyorsanız biz de erkekler taifesinden korkuyoruz.asıl korku erkek bayan olayı değil asıl korku sadece ve sadece imansızlık,iman eksikliği Allah korkusu olmayan insanlardır...
Rızah-i ılahiyeden ayrılmadıgımız süürece ve ilk şartlarımız hayallerimizi bile süsleyen herşeyde O nun rızası dairesinde istediğimiz sürece inş korkutmayacaktır yoksa hayat çıkılması güç bir hale çevrilir.

11

09.03.2006, 22:02

Haklısın kardeşim, hem beni ayrıca en çok müteessir eden şeylerden biri de, zalim ve fasık kocanın nikahı altında bulunan kadındır. Kadınların durumu daha zor olabiliyor, Allah yardımcıları olsun.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

Mesajlar: 1,518

Konum: istanbul

Meslek: NURolog

  • Özel mesaj gönder

12

09.03.2006, 22:17

Alıntı sahibi ""Abdulkadir Said""

Haklısın kardeşim, hem beni ayrıca en çok müteessir eden şeylerden biri de, zalim ve fasık kocanın nikahı altında bulunan kadındır. Kadınların durumu daha zor olabiliyor, Allah yardımcıları olsun.


de mi ya :cry:

13

12.03.2006, 19:14

Musîbetlerin gelmesinin belki de bir hikmeti de bu, bu hakikate yüzümüzü çevirmek. Bir süredir çektiğim bir sıkıntı vardı, bitti elhamdülillah. Dün bana birşeyler yazmış yine, bana sms attı, okursun dedi, halbuki bitmişti, ne oldu, önemli birşey mi dedim, evet dedi, telefondan anlat diyorum, sen okursun dedi.

Beni bırakma sebebi olarak bazı şeyler sıralamış, uzun uzun yazmış, halbuki ben ona bu böyle gitmez, bu iş burada biter demiştim. Yazının başında diyor ki o beni bırakmış... Hasbünallah.

Sebepler neler mi? Onu anlamamam, ıslam'ın pratiği, yani uygulanışı konusunda dar kafalı olmam, açık görüşlü olamamam ve saire. Gezideydik, gruptan ayrıldım, 150+ kilometre geriye kendim otobüsle döndüm, kafam bozulmuştu çünkü ve bununla çok meşguldü.

Bugün yine görüştük, benim hakkımda olan iddialarının zıttı olan kuvvetli delilleri insafa gelir diye kendisine anlattım, bana bencil ve sırf kendisini ve kendi duygularını düşünen demişti, bana da en çok dokunan oydu, halbuki neleri göze almıştım ve daha alacaktım, bunları da kendisine hatırlattım, pek sesini çıkarmadı, birşey demedi.

Kendisi de kabul ediyor ki, din konusunda kuralları biliyor, ama uygulamaya, yaşamaya yanaşmıyor, sebebi yaşadığı çevre ve çevreden gelecek tepkiler, arkadaşlarının kendisini bırakması ve yalnız kalması korkusu ve bazı diğer sebepler. Buna bir yol vardır, ben onu arıyordum, hep sana bunu anlatmaya çalıştım, alternatifler bulmaya çalıştım dedim. Madem bana inanmıyorsun, alimlerin kitaplarına bak, orada yazıyor dedim. Bana bu sefer herşey kitaplardaki gibi değildir vesairedir, bir takım şeyler söyledi. Dar kafalılık nedir sence dedim, muhkem olan hükmü uygulayabilmek, yaşayabilmek için bir yol aramak mı? O zaman o şehametli Hz.Ömer de, Hz.Ali de r.a. hepsi -haşa- dar kafalıdır dedim.

Kızdı, köpürdü, seninle daha fazla tartışamam, lütfen git, git dedi...

Arkadaşlarını kaybetmek kısmı aklıma geldi ve diğer kaybetmekten korktukları, bugünkü lahikayı okuyunca. Herhalde bunları da, bu lahikadaki hakikatleri de bugün kendisine anlatsaydım, artık beni öldürmek isteme derecesinde olmasa da, önceki söylediklerime nazaran daha da öfkelenecekti. Demedim ona, kaybetmekten korktuğun o arkadaşlarının arkadaşlıkları ancak kabir kapısına kadardır, kıyametten sonra ahirette ise, herkesin kendine yetecek derdi vardır, onlar seni mi umursayacak, demedim, diyemedim...

Sizce ben yanlış mı yaptım, ne halin varsa gör diyip, en başından mı yüzümü çevirseydim. Ben tebliği yaptım, artık kendisi bilir. Makul izahlarla anlatmaya çalıştım ama hep kızdı, hep tersledi. Böyle şeyler olması insanı yaralıyor tabii ki, ama benim de yüzümü dünyadan bir ölçüde çevirmeme yardım etti. Gözüme daha büyük görünen bir musîbetti, olacağı varmış oldu, olmasından çok korkardım. Ama anladım ki, bu dünya kendisine verilen gayrete, hırsa, aşka değmiyor. Evlenirsem inşa'Allah dînine sıkı sıkıya bağlı, hatta beni de yola getirecekbiriyle evlenmek isterim, yoksa gerisi elem, hüzün.

Evleneceğime tabi olup, vicdanımı karartıp, Allah'a karşı mı mahcub olayım hergün tekrar tekrar mı yaralanayım, ıztırab çekeyim, yoksa böyle ihtar edip de, karşılığında "Bana reva mıydı" dediğim şeyleri mi göreyim. Haşa ve kellâ, zaten kalbin öldükten sonra bu dünyada yaşamanın faydası nedir, ağzın tadını kaçıran ihtiyarlık ve lezzetleri sonlandıran kabir işin ucunda olduktan sonra. Öyle olduktan sonra beklediğin nedir ki bu evlilikten, gençlik yıllarını ve önündeki 20-30 yılı zevk içinde mi geçirmek? O kadar yaşayacağın da meçhul.

Üstad'ın dediği gibi, Allah'ı kaybeden neyi bulmuş, O'nu bulan neyi kaybetmiş?

En iyisi Kur'an ve sünnete ittiba, bunu biliyordum, gafletim yüzünden bunu yaşadım, yaşayarak yanlış yaptığımı ve bu sözün doğruluğunu gördüm, ağzım sütten yandı, bunu da söylerim. ınsan aynı yolun yolcusu olmadığı kişiyle hayat arkadaşlığı etmeye çalışmamalı, o arkadaş ne kadar güzel, ne kadar cazip de olsa.

Kalın selâmetle...
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

14

13.03.2006, 11:31

O zat, kendisini unutmaya çalışmama rağmen, intikam gibi mektuplarla üstüme varmaya devam ediyor, işte son perde:

Pazar günü seninle konuştuktan sonra farkettim ki sen en kaba ve saygısızı insansın. Dinimi yaşadığım yol ile beni tahkir bile ettin. Peygamber bile başkalarının dinine saygı gösterdi, onlara dinlerini yaşamaları için fırsat verdi. Fakat onlar hakkında hiçbir zaman kötü konuşmadı, çünkü sadece Allah yargılama hakkına sahip.

(Vay anam vay, neler demiş, normalde olsa çok kızardım böyle hitap edilmeye, ama bu kızın artık bu mektupları ne gibi halet-i ruhiyede yazdığını bilemediğim için sadece şaşırıyorum. Ben ona giyebiliyorsan, tesettüre riayet et, eğer giyme imkanı yoksa, imkan bulmaya çalış, böylesi daha iyi demiştim. Daha önce anlattıklarımdan farklı birşey anlatmadım. Beni geri kafalılıkla suçlayınca da, muhkem hükme riayet etmeye çalışmak dar, geri kafalılıksa sahabeler de öyledir demiştim dün kendisine. Ama asla ona, sen cehennemliksin, sen şöyle kötü bir kız oldun, cezanı bulacaksın demedim, asla demem de, mü'min olarak ölmüş kimse için inşa'Allah böyle birşey demedim, demem de, çünkü Allah ister affeder, ister cezalandırır, bunu bilir bunu söylerim bunca zamandır.)

Fakat sen kendine müslüman diyorsun öyle mi, bana göre sen ıslam hakkında hiçbirşey bilmiyorsun, kör bir şekilde başkaları ne yaparsa takip edip yapıyorsun. Kendi başına düşünemiyorsun. Eğer el kaideciler gelip sana sorsa cihad için insanları öldür deseler yaparsın, niye biliyor musun? Çünkü sen düşünemiyorsun. Çünkü senin aklın ıslam hakkında mantıksız muhakeme ve bilgilerle sapıtmış. Sana ıslam hakkında tavsiye vermemi ister misin bunları başkasına yapmadan önce? Git ve gerçek ıslami yaşayışı öğren, Kur'an'ın kendisinden. Doğru olduğunu düşündüğün kitaplardan ve insanlardan değil. (Benim kendisine örnek verdiğim şahıslar ve kitaplar halbuki mezhep imamlarıydı ve böyle büyük ve fazıl alimlerdi.)

Kitapları insanlar yazarlar, onlar peygamber değildirler ve her zaman doğru olmayabilirler. Fakat Kur'an Allah'tandır. Gerçek müslüman olmak istiyorsan Kur'andan öğren ıslamı. Sadec eokuma, anla ve yaşamında da uygula hergün, ki bu senin yapmadığın birşey, çünkü sen düşünmüyorsun.

(Bu forumda beni gerçek hayattan tanıyan zatlar da var, insaf nazarıyla bakın Allah aşkına, bu sözler bana reva mı yahu?)

Benim duygularımla oynadın ve beni yanlış yollara sürükledin.

(Burada ayıp ve argo olmasa bir "oha" çekerdim çocukluktan kalma alışkanlıkla. Dostlarım, yukarıda anlattım ben ne yaptıysam, bu kız yanlış anlama, hatta anlayamama ve olmayan şeylerle itham etme ustası olmuş.)

Allah'a müteşekkirim ki seninle olan ilişiğimi kesmiş. (Halbuki ben tesettüre girmeyeceğim diye diretince ve ıslamî terbiyeye uygun olmayan düşüncelerini sarfedince ben onunla bağlarımı koparma kararı almıştım.) Sen benim saygımı ve sevgimi daha fazla haketmiyorsun. Beni incittin, kalbimi yaptığın anlamsız hareketlerle kırdın. (Kızım, devam et, açıl saçıl, oh ne kadar modern olduk, seninle muhakkak evlenmeliyim diyince tam tersini mi düşünecekti acaba?) Senin gibi bir insanla tanıştığıma pişmanım. Hayatımdan çık, senin gibi saygısız ve kaba biriyle daha fazla bağlantı kurmak, haberleşmek istemiyorum. (Dikkatinizi çekerim ben onunla bağlantıya geçmiyorum, unutmaya çalışıyorum, ikidir bana intikam gibi mektuplar yazıyor.) Yaptığın için seni zor affedebilirim, hatta beni ağlattığın için, bunun hesabını Allah'a vereceksin.

Bunlar sana son sözlerim değil ama bir müslümanın söylemesi gerekenler, çok geç olmadan gözlerini aç ve ruhunu ıslam'a yönlendir. Yanlış yaptığın işleri durdur ve Kur'an'ı öğrenmeye ve anlamaya başla. ıslam'ı öğrenme kaynağın çok geç olmadan değiştirilmeli...


**********

Parantez içinde yazılanlar benim. Evet, dedikleri burada bitti, ama ben hala anlayamamış durumdayım. Benim böyle bir zat olmadığıma dair birçok şahit getiririm. Ettiği ithamlardan beriyim, asıl bana bunları söylediği için benim ondan ahirette hesap sormam lazım.

Ben önceleri açık söyleyeyim, dînini yaşayan, namazını kılan birisi değildim, lise sonda bir hareketlenme başladı, sonra abinin biri gel kardeşim sohbete gidelim dedi, öyle geldi gerisi, elhamdülillah. Ben mutaassıp da yetiştirilmedim yani, afedersiniz taa geç yaşlarıma kadar birçok günahdan bihaberdim, günah olduklarını bilmezdim. Hatta pederim beni zorla cuma namazına götürmeye çalıştığı için kızmıştım, o zamanlar ortaokulda falandım. Beni Rabbim o hallerden aldı getirdi, elhamdülillah şimdi çok mutluyum, diğerleri gibi sefahat içinde yüzmüyorum, yüzen çok arkadaşlarım vardı. Bu sözleri böyle bir şekilde ıslam'ı tanımaya başlamış ve yaşamaya başlamış, bugünlere gelmiş birine nasıl söylersin ki, ben sana da anlatmıştım başımdan geçenleri.

Beni yakından tanıyan insanlar da, sessiz, sakin, zararsız, namazını kılan bilir. Her çeşit insanla da konuşurum, daha kimsenin gırtlağına da yapışmadım, sen şöyle yaptın, niye başın açık, niye böylesin vs vs...

Bu kız ne yapmaya çalışıyor? Giymeyecek ve ıslam dışı düşünceler taşıyor ve geçinemeyiz diye ben bununla ilişiğimi kesme kararı aldım. Aslında geç alınmış bir karardı. Böyle bir sebepten dolayı bırakılmayı mı sindiremiyor? Alnım ak inşa'Allah, beni tanıyanlar da bu ithamlara inanmaz. Tanımayanlar da bütün geçmiş mesajlarımı okusun, nasıl düşündüğümü görsün.

Anlamadığım, ben bunlara reva mıydım da bu kız bana bunları yazdı? Yoksa başka birşeyler mi var? Keşke perde-i gayb açılsa da, levh-i mahfuzdan ve amel defterlerinden kendisi görebilse olayların aslını.

Ben bu kızla tanışmadan önce derviş gibi az bir şeyle yaşamaya meyilli idim. Sonra baktım ki, bunun istekleri çok, dünya için biraz daha fazla çalışmak gerekecek. Olsun dedim, ne yapalım... Sonra bu tesettür meselesini ve hemşireliği çıkardı, beni dertten derde soktu, ıztıraplar içinde bıraktı. Hatta tesettürle çalışabileceği işi (Ben çalışmasını istemem, ama ona itiraz etsem, gerek yok boşver desem, ona da kızacağını bildiğim için bugüne kadar böyle bir itiraz ve diretmeye asla başvurmadım) olursa 7 gün oruç tutmaya, üstüne bir de evlenebilirsek, 40 gün oruç tutmaya niyet etmiştim. Beni bencillikle suçlayınca daha önce, bunu da kendisine hatırlatmıştım.

şimdi olanlara bakın, kusura bakmayın forumu da pembe diziye çevirdik ama....

Ben çevremdeki insanlara fikirlerimi ve tefekkürlerimi bu kadar uzun ve detaylı, tasvir etmedim, edemedim. Çünkü kimse o kadar uzun sükût edip dinlemez. Burada okumak isteyenler okuyor, bugüne fikir dünyamı da az çok anlamışsınızdır, bilmişsinizdir. Bunları paylaşabileceğim ve beni anlayabileceğini düşündüğüm sizlersiniz, ondan yazıyorum.

Eğer zaten bu kadar kötü bir insan olsam, kimseyle evlenip de hayatını karartmak istemem, böyle birşey yaparsam ve yapmaya niyet edersem bu karşımdakinden önce, benim vicdanımı öldürür. Yaşamayı sevdiğim ulvî hakikatlerin ve zevklerin, risalelerin ne zevki ve kıymeti kaldı o zaman?

Kendisine mektupla bir cevap yazdım, umarım ömür boyu da benimle temasa geçmez, geçecekse de böyle geçmesin. Ona aslında teşekkür etmeliyim, bana bunları yaparak, onu unutmamı ve hayatımdan çıkarmamı kolaylaştırdı...
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

nurunözü1

Profesyonel

Mesajlar: 997

Konum: bursa

Hobiler: hat sanatı,ebru sanatı,kitap,internet

  • Özel mesaj gönder

15

13.03.2006, 15:39

Ah hocam Ahhhhh ne desem sana bilmiyorum ki!!!!!!
Ne zamandır foruma giremiyorum.Dünya hayatı aldı götürdü ordan oraya ordan oraya.Aralık ve ocak aylarında geçirdiğim o günler nerde ahhhh...Rabbim bu yoğunlukta şaşırtmasın bizi yolundan inş.
Hocam okuyunca şok oldum dedim ki hayret bu konuyu nasıl açmış buraya.Bu konuyu seninle defalarca,günlerce,saatlerce tartıştığımız günleri hatırlatırım.Ve bu konudaki fikirlerimi hatırlatırım.Bu hanımefendi hakkındaki yorumlarımı hatırlatırım.Yazacak bişey yok hocam.Bu konu kapanmış artık nasılsa.Geçmişte kaldı artık

Hocam senin için öyle dua etmiştim ki Rabbime hamd olsun senin hakkında hayırlı olanları işlediğine eminim..(YAnlış anlaşılmasın bu kız olmasın falan diye değildi dualarım.Sen beni bilirsin zaten hocam)
Rabbim o kardeşide yolundan ayırmasın inş.O şimdi nasıl bi psikoloji içinde tahmin edebiliyorum.Başörtü konusunda imtihan zordur be hocam.Senin üzülmeni gerektirecek bi durum yok oratada.Aslına bakarsan o yaptığı yanlışın farkında ve bundan vicdan azabı duymakta,fakat bunu kabul etmek istemiyor ve suçu senin üzerine atıyor.Kendine suç ortağı arıyor yani."Sen beni böyle yaptın "yada farklı cümleler işte.
Hocam varsın biz kaba olalım varsın biz dar kafalı olalım.Bak kimse bilmez ilk burda yazıyorum benide örümcek kafalı yapmışlardı bi ara :) Olsun be hocam kabayıda,dar kafayıda,örümcek kafayıda yaratan Rabbim değil mi :) Zavallılar gülüyorum sadece.Rabbime hamd olsun geri kafalıyız Rabbime hamd olsun kabayız ve yine Rabbime hamd olsun örümcek kafalıyız.Eğer islamı yaşamak buysa ve bunu savunmak,tebliğ etmek bunlarsa Rabbime sonsuz hamd olsun...
Hocam saniyemi bile bu konuyla meşgul etmem ben senin yerinde olsam.Yazsın dursun hiç okumadan delete tuşuna basıver hocam zor değil ya...Rabbim gönlüne rahatlık versin HAYIRLA....
Ya tozu dumana katacaksın!Yada tozu dumanı yutacaksın!Yutanlardan olmamak dileği ile...

Mesajlar: 1,518

Konum: istanbul

Meslek: NURolog

  • Özel mesaj gönder

16

13.03.2006, 16:28

kardeş yahu bu bayan kardeşimiz bence sizi hakiki manada sevmemiş...olacak iş mi bu!toğbe ya rabbiii

17

13.03.2006, 22:27

Ona, bana saygısız diyemeyeceğini belirtmek için, ben sana doğrusunu söyledim, sana işlediğinden ötürü namussuz kadın, cehennemlik, Allah seni cezalandıracak muhakkak gibi birşeyler demedim ki, saygısız, kaba vesaire diyebilirsin demiştim.

Bugün ben okuldayken bana bir sms attı, aman Ya Rabbi!
"Harika cevabın için çok teşekkür ederim. Bu kötü, namussuz, cehennemlik kadın hayatından çıkacak, sana bir daha mesaj falan atmayacak, falan filan..."

Yahu ben ona dedim, sen tesettüre riayet etmediğin için sana bunları demiyorum, namussuz vs diye hitap etmiyorum ki, benim hakkımda böyle diyorsun. Ona işin fıkhi boyutunu anlatmaya çalıştım, uyar veya uymaz kendi meselesi, sonucuna da sen katlanırsın, bu bir günahtır, kendini riske etmeni istemiyorum, senin iyiliğin için söylüyorum, bunda bir zorlama saygısızlık yoktur diye hep anlatmaya çalıştım.

Ama şimdi anladım ki bu kız çok kötü durumda, ne dediğini bilmiyor, düzelttim sana böyle böyle demedim, tekrar oku diye, ama yine anlamıyor. Kendimi geçtim, yediğim lafları da sindirdim diyelim, ama şimdi kızın hâline çok üzülüyorum, içimi aldı götürdü bir pişmanlık. Keşke hiçbir zaman hiçbir karşılık vermeseydim diyorum. Dilin kemiği yok işte, korkarım ki kötü birşey olur. Kendimden vazgeçtim, bu kız için dualarınızı istiyorum.
:(

nurunözü kardeşim, durum böyle işte. Bu sefer kendimi bırak, ona üzülmeye başladım.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

Alkan

Usta

Mesajlar: 1,694

Hobiler: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Özel mesaj gönder

18

13.03.2006, 22:45

Abdulkadir kardeş Valla ne hikaye.. filmlerde olmaz böyle şeyler...sen doğrusunu yapmışsın bence. Sen bu kızla evlensen olduğu gibi kabul edip lafım ona biraz müsamahalı davranarak veya açık görüşlü olarak. bunların hepsi senin boynuna günah olarak sarılacak. Etrafta kız mı yok eğer gerçekten çok fazla sevmediysen evlenecek namuslu kızlar çok.Allah yardımcın olsun gerçekten sıkı imtihanlar.Allah'a emanet ol.
"ey bedbaht nefsim! acaba ömrün ebedi midir? hiç kat'i senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?

19

13.03.2006, 22:45

Alıntı sahibi ""insirah""

kardeş yahu bu bayan kardeşimiz bence sizi hakiki manada sevmemiş...olacak iş mi bu!toğbe ya rabbiii


Bazı şeyler olduktan sonra, birbirini çok seven insanlar bile incitebiliyor. Bu meseleyi bu kadar büyüteceğini bilemedim. Onunla ayrılış sebebimizin bu olması ve bunu kendisine belirtmem, düşüncemi yanlış bulması sonucunda iş buralara sürüklendi. Başka birisi var diyip bitirseydim, üzülürdü, ama unutmak zorundayım diyip kapatırdı defteri sanırım. Neyse, zaten pek aklım başımda değil, gidip istirahat etmem lazım.

bákî selâmlar...
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

20

26.10.2006, 15:29

Pek uzundur, bu meseleyle ilgili buraya yazmıyordum. ıyileşmişti, iyi gidiyordu, ya da öyle görünüyordu, yine bir kavga olmuştu, yine geriye düzelmişti, fena da gitmiyordu... Dün beni çok üzen şeyler söyledi, derin teessürümü söyledim, ondan beridir telofonunu açmıyor, hiçbir sms e cevap vermiyor, bugün, az önce bir ara açıktı telefon, ben arayınca tekrar kapalıya aldı, beni cezalandırdığını mı zannediyor, ne yapıyor, ne yapmaya çalışıyor, bilemiyorum, anlayamıyorum, aklımdan birsürü senaryo geçiyor. Bu iş bir ızdırap haline geldi, tamamen bitirsem, onun hali ne olacak, ya da o tamamen kafasında bitirdi de ondan mı bunları yapıyor, neler oluyor, anlayamıyorum, cidden ızdırap oldu, tam okul vakti, olacak şey mi bu. :cry: Bu kız niye böyle anlayamıyorum, bazen çok inatçı, bazen kendi de üzülecek olsa dikine gidiyor, geri adım da atmıyor, şimdi ne planlıyor, ne düşünüyor, ne yapıyor, Allah bilir. Allah'ım bu ızdırap daha ne kadar sürecek...

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir