Bu cümleyi sonradan yazdım, yazı biraz uzun oldu ama, okursanız sanırım pişman olmazsınız. Ya da pişmanlık kelimesinin manasını bir kere daha düşünürsünüz. Neye pişman olacağız veya olmayacağız, okuyup vakit kaybettiğimize mi, yoksa maneviyatımızdan kaybettiğimize mi?
Aaah, aaah! Gel, nefislerin adeta firavuncuklar olduğu, mü'minin akşama kafir, kafirin akşama mü'min sabahladığı bu ahir zamanda, nefislere dinlet.
Malesef, üzülerek, hatta ağlamaklı gibi çaresiz bir halde görüyorum ki, bacılarımız tesettür emri karşısında bazen Zekeriya Beyazlaşıyor.
şimdi diyeceksiniz, sen erkeksin, senin böyle bir mes'uliyetin yok, ondan atıp tutuyorsun. Bu tesettür imtihanı kolay mı da sen böyle konuşuyor musun? Sen bakışlardan rahatsız olmayacaksan, hadi sen de uzun sakal bırak, millet sana El-Kaide muamelesi yapsın. Haşa, Peygamberin a.s.m. mübarek sakal sünnetini kötü bir imaj haline getirenler utansın.
Ama bu bir farz, farzı çiğneyip Allah'a isyan ederken, günaha girerken vicdan rahat eder mi? 2.Lem'a da, Eyyub aleyhisselam kıssasında olduğu gibi, kalbe giren günah istiğfar ile temizlenmezse, büyüyor, ta iman nurunu çıkarana kadar uğraşıyor, hele bu ahir zamanda büyük tehlike.
Ahir zaman fitnesi bu, bu devirde iman ve takva kor gibi elde tutması zor, ama imtihan.
Kendisiyle evlenmeye çok müştak olduğum, kendisi de hem de Arapların giydiği tarzda "hicab" şeklinde mütesettir olan kız, üniversitede okumak için bundan vazgeçti. Kendisi yurtdışında, bana dedi ki sonradan giymenin serbest olduğunu öğrendim, ama yine de giymiyorum. Arkadaşlarının değişik düşünmesinden çekiniyormuş.
Yapma dediğim halde gitti hemşirelik okuyor, şimdi de öğrendim ki, hastanede tesettür yasakmış. Başı ve kollar dirsek yukarısına kadar açık olacak şekilde giyiniyor hastane stajında, bir de bana stajdan resim yolladı geçen gün.
Sen tesettüre girmeyecek misin dedim, önceleri evet dediği halde şimdi, evlilikten sonra belki diyor. "Belki nedir?" dedim, bana "Duruma göre değişir" dedi. Zannediyorum ki, arkadaş ortamına giderken yine bu emre riayet etmeyecek.
Çalışma, birlikte çalışacağımız ticaret işi imkanı da olabilir, birlikte yapalım, o zaman yasak olmayacak giyersin diyorum, benim kariyerim hemşirelikte diyor. Ancak ne zaman giyebilirmiş, o da iyice derece arttırıp üniversitede hoca olunca...
Çektiğiniz "HasbünAllah" zikri sayısı kaç oldu bilmiyorum, ama bunca zamandır bu olanlar çok canımı sıkıyor. Foruma da belki bu yüzden eskisi gibi ilgi gösteremiyorum, eskisi gibi araştırıp soruşturup, himmetimi veremiyorum. Canım bu mesele haricinde bu kadar sıkılmamıştı dostlar...
Günden güne değişiyor, anlamıyorum, ben de değişiyorum, hepimiz değişiyoruz, hiçbir şey durmuyor, Allah istikamet dairesinde hareket ettirsin de...
Eski Abdulkadir olsa, keser atardı hiç düşünmeden, ama olaylar belli bazı şeyler yaşandıktan sonra olunca, tereddüt ediyor insan, bir çırpıda silemiyor.
Ben de ne yapacağımı bilemez haldeyim, bu kızla evlenip de ıslah olmasını mı bekleyeyim? Onunla bu konuda konuşmayı denedim, ama ben mi kız milletini anlamıyorum da anlatamıyorum, bilmiyorum, dinlemek istemiyor, adeta Zekeriya Beyazlaşıyor, bahaneleri var. Babam da, sorduğum diğer insanlar da bunda bir sakınca olmadığını söyledi diyerek beni çileden çıkardı o ayrı mesele.
Bu fitneli ahirzamanda, hangimizin günahlarına bahaneleri yok ki?
Sadece benim başıma geldiği için değil, bütün bacılarımız adına üzülüyorum, ama çaresizim, acizim gücüm yetmiyor, ancak dua ediyorum.
Emr-i bi'l-ma'ruf, nehy-i ani'l-münker yaparken, aksü'l-amel olmasından, ters tepmesinden de çekiniyorum, anlatmaya çalışıyorum, çözümler bulmaya çalışıyorum ama.. Aması işte bu, sadece ama...
Zaten bu iş biterse, okul bitince biraz çalışıp para biriktirip hacca gidip, orada Hz.Peygamberin "Hac Arafattır" dediği Arafatta dua etmek istiyorum, Türkiye'ye dönmek istemiyorum, daha doğrusu dünyada kalmak istemiyorum. Çünkü bu fitne ateşine kalbim dayanmıyor, ıztırap veriyor.
Ne kendi nefsime, ne de muhtemel evlilik adaylarının nefislerine güvenim yok artık. Daha neler göreceğiz, geçireceğiz Allah bilir. Ama size şunu söyleyeyim, şu tesettür ve iki cins arasındaki haramların fitnesi var ya, en sağlam adamın ayağını kaydırır.
Zaten onunla bütün ilişiğimi kesersem, dünyayla pek bir bağım kalmayacak, neyini terketmekten korkacağım şu meşakkatli dünyanın? ıçinizden yaşça büyük olan abiler, dur bakalım delikanlı, daha meşakkat mi gördün sen diyordur belki, ama kalbim ve vicdanım, günahlardan ve fitnelerden çektiği ıztıraplar sonunda bunları söylüyor, söylemeye mecbur hissediyor.
Ya, işte böyle olur, Rabbinin gösterdiği yoldan başka yolları da bir deneyeyim diyenlerin hali. ımzamı da ondan değiştirdim bu hale getirdim:
Kehf: 10.Hani o gençler mağaraya sığınmışlardı da,“Ey Rabbimiz! Bize katından bir rahmet ver ve içinde bulunduğumuz şu durumda bize kurtuluş ve doğruluğa ulaşmayı kolaylaştır” demişlerdi.
Bir mp3 playerım var, ıhsan Atasoy'dan bu ayeti dinleyince, tüylerim diken diken olur, ayetin Arapça güzelliği bambaşka. Neyse...
Asıl demek istediğim şu, keşke beni sıkıştıran zalim Bizans imparatorları, kayzerleri, askerleri olsaydı, onlara karşı bedenimle mücadele ederdim, olmadı mağaraya kaçardım.
Ama bu fitne, heryeri örtülü mağaraya dahi girer, giremez zannetmeyin.
Artık bizim kartel medyasının kanallarında gösterilen ahlaksız seyyiatdan daha masumca görünüyor bana Discovery Channel'da anlatılan evrim masalları. Onlara aklımla karşı gelebiliyorum. Ama ahlaksızlıklara karşı gençlik damarı durmuyor, nefis durmuyor.
Boşuna mı denmiş, büyük cihad, nefisle olan cihaddır? Haddimize mi başkalarının nefsini ıslah etmek, kendimiz bir Yusuf aleyhisselâm gibi diyelim de "innennefse le emmaratün bissu, illa ma rahima Rabbî" , muhakkak nefis hep kötülüğü emreder, Rabbim rahmet, merhamet ederse başka.
Kendimiz bir Musa aleyhisselâm gibi olalım da, gerekirse karşımızda firavun hanedanı olsun, Allah yeter.
ışte böyle, daha diyecek şeyler çok belki, belki de haddimden fazla konuştum, bilemiyorum, doğrusunu Allah bilir.
Sizden Rabbimin beni doğru karara ulaştırması konusunda dualarınızı da bekliyorum.
bakî selâmlar,