Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

01.12.2010, 14:01

Vedut’tan Meveddete

Mustafa Özcan - Yeni Akit
2010-12-01
Vedut’tan meveddete

‘Kur’an hülikü’l insanu fi kebed’ buyurur. Yani insanoğlu zorluklarla bezenmiş ve zorluğu kuşanarak dünyaya gelmiştir. Her anı zorlukla kuşatılmıştır. Bu açıdan nimet-külfet dengesine mazhar olarak cennetle müjdelenmiştir. Bir hadis-i şerifte ‘cennet zorluklarla ve cehennem de kolaylıklarla bezenmiştir’ buyrulmaktadır. Hasan Kamil Yılmaz, Tekirova Rixos Otel’de tasavvuf nokta-i nazarından yapmış olduğu kadın erkek münasebetleriyle ilgili değerlendirmesinde, sufilerin kadın ve aile yuvasına bakışlarını anlattı. Sufilerin maişet ve aile meselesinde iki mesleği veya kuralı var. Ailede ‘hafif el haz’ meşrep olmaları. Yani kesretten kaçınmaları ve sorumluluk yükünden mümkün mertebe kendilerini azat etmeleridir. Bundan dolayı aile ile gaile arasında bağ kurmuşlar ve bu ikisi arasında tek bir nokta farkının bulunduğunu idrak etmişler ve öyle de tavsiye etmişlerdir. Halk arasında da bu bağlamda ‘çocuğun var mı, derdin var’ tekerlemesi meşhur olmuştur. İslamiyet’te ruhbanlık yoktur lakin sufiler ‘rahibu’l leyli ve farisu’n Nehar (gecenin rahibi, gündüzün süvarisi)’ şeklinde anılmışlar ve alp erenler tarzı bir hayatı benimsemişlerdir. Yani hem cihat hem de mücahede etmişlerdir. Bunun için ilk tasavvufi dergahlar adeta bir fütüvvet ocağı olmuştur. Fütüvvetnameler esasında alp erenleri anlatan menkibe kitaplarıdır. Sufiler aile yuvasına karşı tutumlarında ‘hafifü’l haz (çoluk çocuğu ve malı az, aile yükü hafif)’ olmalarının yanında iktisat anlayışları da ‘kefaf en nefs’ makamındadır. Yani kıt kanaat bir yaşam biçimini ve bir lokma bir hırka prensibini benimsemişlerdir. Bundan dolayı Abdulkadir Geylani gibi zevatın Dicle kıyılarındaki günlerini Yahya Aleyhisselam’ın Ürdün Nehri kıyılarındaki yaşamından ayıramazsınız.
¥
Bununla birlikte evlendiklerinde de ‘her hak sahibinin hakkını ver’ buyruğunun en iyi timsali olmuşlardır. Mevlana’ya göre kadın rahimiyet isminin ayinesi ve yeryüzüne uzanmış tecellisidir. Kadına bakan Allah’ın isimlerinden bir diğeri de vedut ismidir. Vedut ismi de hannan gibi şefkati çağrıştıran isimlerdendir. Bu açıdan kadının anonim adı Şefika’dır. Bundan dolayı da Anadolu’da kadınlara verilen önde gelen isimlerden birisi Şefika ismidir. Meveddet, vedut isminden coşmuş ve taşmıştır.
Vedut ile zuhura geldi meveddet. Meveddet ile oldu cümle alem vedut’a visal.
Rekaik yani incelikler ilmi olarak da anılan tasavvuf, incelikte cins-i latife benzer ve ona insaf etmiştir. Şarani, Tabakat el Kübra’sında erkekler kadar olmasa da birçok kadının hayatına ve menkibelerine yer verir. Mevlana Cami de, Nefahat adlı eserinde aynı yoldan gider ve Rabia Al Adaviyye gibiler için şöyle terennüm eder:
Kadınlar andığımız gibi olsalardı; şüphesiz erkeklere üstün gelirlerdi,
Güneşin müennes olması (dişi takısı alması) ayıp olmadığı gibi, ayın müzekker olması (erkek takısı alması) da onu ayrıcalıklı kılmaz. Nitekim ay ışığını, güneşten devşirmekte ve almaktadır. Her erkeği de bir kadın doğurmaktadır.
¥
Ayetlerde de ifade edildiği gibi, kadın ile erkek arasında üç temel bağ vardır. Bunlar sükun (sekinet), meveddet ve rahmet. Kadın sekinet timsalidir ve erkeğin ateşini söndürür. Su ateşten güçlüdür. Araya bir perde ve haile konulursa suyu kaynatır. Aksi taktirde, sadece ateşi söndürmekle kalır ve verimli olmaz. Bundan dolayı perde nikahtır ve perde olmadan su da ateş de bir işe yaramamaktadır. Enerjileri boşa gitmektedir. Sevgi ailenin varoluş iksiridir. Bundan mahrum bir aile kalıcı olamaz. Yerle gök arasında bir çekim kanunu olduğu gibi erkekle kadın arasında da çekim kanunu vardır. Bu çekim kanununun umdeleri meveddet, sükun ve rahmettir. Kadının sekinet ve su olduğuna dair en çarpıcı örneklerden birisi Fransız varoluşcu Jean-Paul Sartre’ın hayatıdır. Ne zaman bunalsa sığındığı liman Simone de Beauvoir olmuştur. Meveddet vedut kaynaklı olduğu gibi Amr İbnu’l Farid’ın deyimiyle, bütün güzelliklerin kaynağı onun nur cemalidir. Meveddet ile vedut arasındaki ilişki gibi, esasında mecazi aşkta hakiki aşka bir köprü ve bir temrindir. Beşer arasında da aşk ruhun ruha ihtiyacı ve iştiyakıdır. Cinsellik ise tenin tene ihtiyacıdır. Günümüzde ilahi aşk da mecazi aşk da neredeyse tarihe karışırken; onların yerini tenlerin tutkusu almış görünmektedir. Onun için de aşk ayağa düşmüştür.

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir