Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

23.04.2009, 06:31

Çocuklarımız...

Çocuklarımız…

Canlarımız ve imtihanımız…

Ne onlarsız mutluyuz, ne de onlarla hayatımızdan memnun…

Biraz karışık galiba. Eve gelene kadar özlediğimiz, eve geldiğimizde de ‘kafamızı şişiriyorlar, yaramazlık yapıyorlar’ diye azarladığımız çocuklarımız.

Gerçekten çocuk yetiştirmeyi biliyor muyuz? Ne dersiniz? Bence pek değil. Çünkü meseleye hep anlık bakıyoruz; biraz da dünyalık.. Bakış açımızı değiştirdiğimizde ise ortaya bambaşka bir sorumluluk alanı olarak karşımıza çıkıveriyor, o masum çocuklar. Belki de yaratılış amacına hizmet eden bir durum. Nasıl karşılarsınız bilmem ama, bence işin püf noktası da burada. şu malûm -niçin- sorusu. Sürekli olarak sorduğunuzda ve cevabında yine -niçin- sorusuyla karşıladığınızda nihâi cevap sizi Allah’ın rızasına götürmüyorsa, bir yerlerde eksiklik var demektir. Bunu da sanırım önce kendimizde aramalıyız.

Çocuklarımıza nasıl bakmamız, onları niçin ve ne şekilde muhatap almamız gerektiği sorusunun cevabını ise başka yerde aramaya gerek yok elbette.

Bir de Risale-i Nur’un diğer talebeleri var tabii. Onları da ihmal etmeyeceğiz.

Kendinize, ailenize ve çocuklarınıza iyi bakın. Allah’a emanet olun…

...

Aziz, sıddık kardeşlerim,

ışarat-ı Gaybiye-i Gavsiye ve Aleviyede, "Altmış dörtte Risale-i Nur telifce tamam olur." Demek o tarihten sonra, yalnız izahat ve haşiyeler ve tetimmeler olacak. Bu münasebetle iki nokta ihtar etmek kalbime geldi.

Birincisi : Risale-i Nur’un fıtraten ve zamanın vaziyetine göre talebesi olacak, başta, masum çocuklardır. Çünkü bir çocuk, küçüklüğünde kuvvetli bir ders-i imani alamazsa, sonra pek zor ve müşkül bir tarzda ıslamiyet ve imanın erkanlarını ruhuna alabilir. Adeta gayr-ı müslim birisinin ıslamiyeti kabul etmek derecesinde zor oluyor, yabani düşer. Bilhassa, peder ve validesini dindar görmezse ve yalnız dünyevi fenlerle zihni terbiye olsa, daha ziyade yabanilik verir. O halde o çocuk, dünyada peder ve validesine hürmet yerinde istiskal edip çabuk ölmelerini arzu ile onlara bir nevi bela olur. Ahirette de onlara şefaatçi değil, belki davacı olur: "Neden imanımı terbiye-i ıslamiye ile kurtarmadınız?"

ışte bu hakikate binaen, en bahtiyar çocuklar onlardır ki, Risale-i Nur dairesine girip dünyada peder ve validesine hürmet ve hizmet ve hasenatı ile onların defter-i a’maline vefatlarından sonra hasenatı yazdırmakla ve ahirette onlara derecesine göre şefaat etmekle bahtiyar evlat olurlar.

Risale-i Nur’un ikinci kısım talebeleri: Fıtraten Risale-i Nur’a muhtaç, bir derece de dünyadan ürkmüş veyahut küsmüş kadınlardır. Hususan bir derece yaşlı da olsa, Risale-i Nur, ona hakiki bir gıda-yı manevidir. Çünkü Risale-i Nur’un dört esasından birisi şefkattir ki, ism-i Rahim’in mazhariyetinden gelmiş. Kadınların da en esaslı hassaları ve fıtri vazifelerinin mayası, şefkattir.

Üçüncü kısım: Fıtri olmasa da, vaziyeti itibarıyla Risale-i Nur’a ekmek ve ilaç gibi muhtaç olan hastalar ve ihtiyarlardır. Çünkü, Risale-i Nur hayat-ı bakiyeyi güneş gibi gösterdiğinden ve dünyevi hayatın fanilik cihetinde mahiyetini tam gösterdiğinden, dünyevi hayatlarına ya hastalık veya ihtiyarlıkla darbe gelen ve gaflet veya dalalet cihetiyle ölümü idam tevehhüm eden hastalar ve ihtiyarlar Risale-i Nur’a o derece muhtaçtırlar ve öyle bir teselli, bir nur alırlar ki, onların hastalık ve ihtiyarlığını sıhhat ve gençliğe tercih ettiriyor.


Başta Risale-i Nur’un fıtri talebeleri masum çocuklar demiştik. ışte bir nümûnesi, bu mektubumu rahatsızlıktan kendim yazamadığım için ben söyleyip yeni hurufla yazan Ceylan, biri de ona mektup yazan masum Küçük Ali, biri de bu defa bana kamilâne ve müdakkikane mektup yazan medrese-i Nuriyenin küçük şakirdi Küçük Mehmed’dir. Ben de onlara "Barekallah, bahtiyar çocuklar" derim, peder ve validelerini de tebrik ederim.

Said Nursî

Emirdağ Lahikası, Sayfa 40

Kaynak

2

24.04.2009, 13:01

Esselamü Aleyküm Verahmetullahi ve berekatuhu..
@bdullah kardeş biraz önce çoğu mesajlarını inceledim.aranıza benide kabul ederseniz sevinirim .yaptığınız dualarada haberim olursa katılmak isterim.
Cumanız mübârek olsun... Allah-u Teàlâ Hazretleri dünyanın ve ahiretin her türlü hayırlarına ve cuma gününün bereketlerine, nimetlerine, mükâfâtlarına cümlemizi erdirsin... Amin.
selam ve dua ile.. :cry:

3

24.04.2009, 17:19

Aleyküm Selam . @sonçare kardeşimiz sizi her zaman aramızda görmek isteriz. Hoşgeldiniz...

4

24.04.2009, 19:09

Ve aleykümselam sonçare kardeşim duanıza âmin der üyeliğinizin hayırlı ve dâim olmasını ümid ederiz. Hoşgeldiniz! :)

Allah’ım! Bizim aklımızı, fikrimizi ve dimağımızı doğru bilgilere aç! Bizi doğru bilgilerle bilgilendir! Bizden tevfik ve hidâyetini, yardım ve inâyetini esirgeme! Bize ilim, hikmet, doğru anlayış ve güzel kavrayış ver! Bizi düşüncesiz kılma! Bizi hakkı hak bilip ona uymakla, bâtılı bâtıl bilip ondan kaçınmakla rızıklandır! Seni bilmemizi, Sana yönelmemizi, Seni istememizi, Seni çağırmamızı, Sana tâlip olmamızı, Seni sevmemizi, Senin isim ve sıfatlarının eserlerini müşâhede etmemizi, Senden râzı olmamızı, Seni râzı etmemizi, Sana dönmemizi kolaylaştır! Âmîn³
Biz muhabbet fedâileriyiz; husûmete vaktimiz yoktur.

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir