Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

02.09.2008, 05:08

Ramazan´da Çocuk olmak



Çocuk dünyanın her yerinde saflığın, masumiyetin ve şirinliğin sembolüdür. ıster siyah olsun ister beyaz, ister Kızılderili olsun ister sarı benizli, çocuk hep sevimli ve sempatiktir. “Her çocuk ıslâm fıtratı üzerine” doğduğundan, çocuklar Müslüman olarak dünyaya gelirler. Daha sonra anne ve babası tarafından inancı şekillendirilir.

Rabbimize sonsuz şükürler olun ki bizler Müslüman bir anne ve babadan ve bir ıslâm ülkesinden dünyaya gelmişiz. Doğduğumuz zaman bir kulağımıza ezan, bir kulağımıza kamet okunmuş. Yani Ezan-ı Muhammedî’ye doğuştan âşinayız. Annelerimizin söylediği ninniler, ilâhilerden ve dinî ezgilerden motifler taşıyordu. Gözümüzü açıp çevremize baktığımız zaman, sakalı nurlanmış dedelerimizi namaz kılarken, nur yüzlü ninelerimizi tesbih çekerken gördük. Çok küçük yaşlarda, Allah adı hafızalarımıza kazındı. Belki birçoğumuz konuşmaya başlarken ilk telâffuz ettiğimiz kelime, “Allah” olmuştur. Zamanla ailelerdeki dinî duyarlılık bir miktar azalmış ve ıslâmî yaşantı eskisi kadar göze çarpmaz olmuş olsa da, yine de Müslüman anne babaya ve ıslâm ülkesine sahip olmanın avantajları devam etmektedir. Cuma günlerinde, kandil gecelerinde, Ramazan aylarında ve dinî bayramlarda bunu daha iyi anlıyoruz. Bu mübarek gün ve gecelerde yapılan ibadetlere çocukların da iştirak etmesi, onları daha bir sevimli kılmaktadır.

Biz de bu yazı dizisinde, içinde bulunduğumuz Ramazan ayının mânâ ve mahiyetine münasip olarak, çocukların bu aydaki sevimli hallerinden, sevinçlerinden, ibadetlerinden bahsedeceğiz. Masum yüzlerindeki ibadet sevinçlerini, temiz kalplerindeki iman pırıltılarını, küçük ruhlarındaki büyük asaletlerini görmeye ve anlamaya çalışacağız. Kimi gün kendi çocukluğumuza dönecek, tatlı hatıralarımızı yâd edecek, kimi gün bugünkü çocukların arasına katılıp onların Ramazan ve bayram sevinçlerini paylaşmaya çalışacağız.

Bütün çocukların ve çocuk ruhlu büyüklerin Ramazanını tebrik ediyorum.

Abdil Yıldırım | Yeni Asya - 01.09.2008

Biz muhabbet fedâileriyiz; husûmete vaktimiz yoktur.

2

02.09.2008, 05:13

İbadette çocuk olmak

İbadet, kulun Allah’a karşı şükrünü, tazimini, minnettarlığını ifade ederek, O’nun sevdiği tarzda O’na yaklaşmaktır. Buna kısaca “ubudiyet” yani kulluk denir. ınsan ihlâs ve samimiyetle sadece Allah’a kul olursa, insanlara minnet etmez, onların hükümranlığı altına girmez. Allah’a hakîki kul olan, kula kul olmaz.

Allah’a kul olmak, insan için şereflerin en büyüğüdür. ınsan bu sayede eşref-i mahlûkat olduğunun farkına varır. Bu şerefi kendisine bahşeden Rabbine duâ ve ibadet yoluyla yaklaştıkça, şerefi de artar. ınsan kulluğunu gösterirken ne kadar ihlâs ve samimiyet gösterirse, Allah da ona o kadar değer verir.

İhlâslı ibadet deyince, önce çocukların ibadetleri akla gelir. Onlar her davranışlarında olduğu gibi ibadetlerinde de o kadar içten, o kadar temiz kalpli ve samimî olurlar ki, insan ibadet halinde bir çocuk gördüğü zaman ona gıpta ve hayranlıkla bakar. Camide yanımızda namaz kılan bir çocuk gördüğümüz zaman, o çocuğa karşı içimizde bir sevgi pınarı kaynar. Namazdan sonra başını okşar, takdir ederiz. Yanında babası veya dedesi varsa, böyle evlâtlar yetiştirdikleri için onları da tebrik ederiz.

Ramazan ayı, ibadetlerin yoğunlaştığı, kulluğun zirveye çıktığı, insanların şevk ve heyecanla Rabbine yöneldiği mukaddes bir zaman dilimidir. Ramazandaki ibadet coşkusunu en içten ve en derin yaşayanlar ise, çocuklardır. Üç ayların her kandilinde “Yarın oruç başlıyor mu?” diye sorular sorarlar, Ramazanın gelmesini sabırsızlıkla beklerler. Ramazana kavuştukları zaman da sevinç ve heyecanları zirveye çıkar.

Büyükler, çocuklara güzel örnek olur, Ramazan coşkusunu birlikte yaşayarak onları teşvik ederlerse, çocukların ibadet hevesleri de kalıcı olacaktır.

Abdil Yıldırım
Biz muhabbet fedâileriyiz; husûmete vaktimiz yoktur.

3

11.09.2008, 04:11



Teravihte çocuk olmak

Çocuk, sokakta, parkta, bahçede ve okulda çocuk olduğu gibi, camide de çocuktur. Fıtratının gereği, yaramazlıklar, huysuzluklar, dikkat çekmek için bazı sıra dışı davranışlar gösterecektir. Bazı büyükler, çocukların teravih namazındaki muzırlıklarına tahammül edemeyip onları camiden kovmaya kalkarlar.

Halbuki, kendi çocukluklarına dönüp, onların yaşındayken kendi yaptıkları muzırlıkları bir hatırlayacak olsalar, bugünkü çocukları saygı ile selâmlayacaklardır.

5-6 yaşlarında iken, bizler de teravih namazlarını bir eğlence olarak görmüyor muyduk? Yarım yamalak elimizi yüzümüzü yıkayıp da abdest aldığımızı zannedip camilere koşmuyor muyduk? Büyükler bizi aralarına alıp yaramazlık yapmamızı önlemeye çalışırken, namaz başlayınca yavaşça aralarından sıyrılıp arka saflara kaçtığımızı ne çabuk unuttuk? Hoca Efendi fatihayı bitirdiği zaman, hep bir ağızdan koro halinde “âmiiiiiin” diye bağırdığımızı, arkasından da birimizin kikirdemesiyle arka saflarda gülme krizleri başladığını, namazı terk ederek patır patır dışarıya kaçtığımızı hangimiz hatırlamıyoruz ki?

Çocukluğumuzda bütün muzırlıklarımıza rağmen, ertesi akşam yine teravih namazına gelir, büyüklerin arasına karışırdık. Onlar da dün gece olanları unutur, yine bizi aralarına alırlardı. Bazı amcaların ve özellikle bekçi Burhan Efendi’nin sert bakışları ve tokat atmak için kalkan elleri bile bizi teravih eğlencesinden vazgeçiremezdi. Ama o gün bir eğlence gibi gelen namaz, daha sonraki hayatımızda ciddi bir ibadetin temellerini atmış oluyordu. Bazı amcaların azarları ve tokatları yüzünden camiyi terk edip, namaza karşı bir soğukluk hissetseydik, belki bugün de camilere giremeyenlerden olacaktık.

Yeri gelmişken, mahallemizdeki camiden güzel bir uygulamayı okuyucularla paylaşmak isterim. ımam efendi her akşam teravih namazına gelirken bir poşet şeker getirir, mihrabın kenarına koyar. Teravih namazından sonra çocuklar hemen mihraba doğru koşarak hem hocanın elini öperler, hem de şekerlerini alıp camiden çıkarlar. Bu şekilde hoca ile çocuklar arasında çok tatlı bir ilişki kurulmuş olur.

Çocuklar, bütün yaramazlıkları ve muzırlıklarına rağmen, camilerin gülüdür. Ufak tefek dikenleri var diye onları camiden ve cemaatten koparıp atmayalım.

Abdil Yıldırım
Biz muhabbet fedâileriyiz; husûmete vaktimiz yoktur.

4

11.09.2008, 04:23



Küçük yaşlarda namaz

Namaz dinimizin en temel ibadetlerinden birisidir. Hatta birincisidir. Peygamber Efendimiz (asm) “Namaz dinin direğidir” buyurmuşlardır. Bu direk ne kadar sağlam olursa, insan da dininde o kadar sebatkâr olur.

Namaz sevgisi, çocukların kalplerine küçük yaşlarda yerleşir. Âdeta bir çekirdek gibi çocukların kalbinde filizlenmeye başlar. Uygun şartları bulduğu zaman da, hemen neşv-ü nema bulur, cennet meyveleri veren bir ağaç haline gelir.

Çocuklar, bir çok konuda olduğu gibi namaz konusunda da büyüklerini taklit ederler. Taklitle başlayan namaz, daha sonra tahkikî hale gelir ve kalıcı olur. Yalnız, çocuğun taklitle de olsa namaza başlayabilmesi için, yaşadığı aile içinde taklit edebileceği büyüklerinin olması gerekir. Belki bu da yetmez, zaman zaman çocuğa küçük ödüller verilerek namaza teşvik edilmesi de icap eder.

Namaz da oruç gibi, küçük yaştaki çocuklara farz değildir fakat, küçükken başlayan namaz alışkanlığı çocuk büyüdüğü zaman da genellikle devam eder. Onun için küçük çocukların namaza başlaması çok önemlidir. ınsanlar Ramazan ayında namazlarını kılmak hususunda daha büyük bir hassasiyet ve gayret gösterirler Ramazan ayı, diğer ibadetlerde olduğu gibi namaz için de çok münbit ve bereketli bir aydır. Çocuklar da bu bereketten nasiplerini alırlar.

Çocukların namazları da, diğer hal ve hareketleri gibi şirin ve sevimlidir. Taklidî olduğu için genellikle yanlarında durdukları büyüklerini göz ucu ile takip ederek onların yaptıklarını yapmaya çalışırlar. Bazen de duvardaki bir yazıya ve resme gözleri ilişir, dalıp giderler. Babalarının veya dedelerinin secdeye kapandığını görünce, ona yetişmek için rükûya varmadan paldır kültür secdeye kapanırlar. Onların bu sevimli hareketleri tebessümle karşılanır.

Çocukların camiye ve cemaate alıştırılması için zaman zaman ellerinden tutup camiler gezdirilmeli, namazın güzelliği ve fazileti onların anlayacakları dilden anlatılmalıdır.

Abdil Yıldırım
Biz muhabbet fedâileriyiz; husûmete vaktimiz yoktur.

5

11.09.2008, 07:05

Ramazan bizden ne bekler?

Her sene Ramazanı büyük bir heyecanla karşılar, gelişine ne kadar çok sevindiğimizi çeşitli şekillerde ifade ederiz. Camilere mahyalar kurarak “Hoş geldin ya şehr-i Ramazan, on bir ayın sultanı hoş geldin” şeklindeki ışıklı yazılarla kendisine hoşâmedî yaparız. Ondan sonra da Ramazan’dan beklentilerimizi dile getirir, dileklerimizi ifade ederiz.

Herkes Ramazandan bir şeyler bekler. Rahmet, mağfiret ve bereket ayı olduğu için, biz de kendisinden mağfiretimize vesile olmasını, vücudumuza âfiyet, rızkımıza bereket getirmesini bekleriz. Özellikle, Ramazan ayı içinde bulunan Kadir Gecesini ihyâ etmeye çalışarak, seksen yıllık bir hayırlı ömür kazandırmasını dileriz. Ramazan vesilesiyle huzurumuzun dâim olmasını, kalplerimizdeki gaflet ve dalâlet perdelerinin yırtılarak hakikat güneşiyle aydınlanmasını isteriz. Cennet isteriz, Cenâb-ı Hakk’ın cemâlini isteriz.

On bir ayın sultanı dediğimiz, gelişiyle sevinip gidişiyle hüzünlendiğimiz bu şanlı misafirden bu kadar şeyler isterken, “Acaba o bizden ne bekler?” diye bir soru hiç aklımıza geliyor mu? Ramazan’ın da bizlerden bir takım beklentileri olduğunu hiç düşünüyor muyuz?

Biz Ramazan’dan bu kadar çok şey beklerken, onun da bizden bazı küçük beklentileri olacaktır. Zaten onun bir beklentisi olmasa da, biz de minnettarlığımız, saygı ve nezaketimizi göstermek için kendimizi ona borçlu hissetmeli, ona göre davranışlar sergilemeliyiz.

Ramazan’ın bizden beklentilerini şöyle bir düşünecek olursak, her hâlde en başta bizden kendisine saygı göstermemizi bekler. Öyle ya, bize bu kadar nimetler getiren bir Sultan’a saygı göstermek zaten insanlığımızın bir gereğidir. Saygı deyince de, en başta Ramazan orucunu hakkıyla tutmak gelir. Oruç tutarken, sadece midemizi aç bırakmak değil, bütün aza ve duygularımıza da oruç tutturmamızı bekler. Gözümüzü haramdan, dilimizi yalandan, kalbimizi haset ve husûmetten uzak tutmamızı bekler.

Ramazan, gelirken şeytanları zincire vurmuştur. Böylece bizi büyük bir düşmanın tasallutundan kurtarmıştır. ışimizi kolaylaştırmıştır. Bizim de nefsimizi zincire vurmamızı bekler. Her türlü tertip, tahrik, taarruz ve tuzak karşısında sabırlı olmamızı ve “Ben oruçluyum” diyebilmemizi bekler. Bilindiği gibi Ramazan bize Kur’ân gibi bir kurtuluş reçetesi ve iki cihan saadetinin anahtarını getirmiştir. Bu ayda, “şu kitab-ı kebîr-i kâinatın bir tercüme-i ezeliyesi..” olan Kur’ân-ı Kerim’i bol bol okumamızı bekler. Kadir Gecesinde indirilip, yeryüzünü nura, gönülleri huzura gark eden Kitab-ı Kerîm’in bu keremine karşı, tazimle kıraat edip mukabele etmemizi bekler.

Ramazan’ın bizden bekledikleri, bizim ondan beklediklerimiz karşısında devede kulak bile değildir. Azıcık bir amelimiz karşılığında, bize ebedî cenneti ve Cemalullah’ı vaad eden Ramazan’a karşı, ne kadar saygı gösterip teşekkür etsek azdır. Bizden beklediklerini canımıza minnet bilip derhal yerine getirmemiz de insanlığımızın icabıdır.

Abdil YILDIRIM
Biz muhabbet fedâileriyiz; husûmete vaktimiz yoktur.

6

11.09.2008, 07:07

Oruçta çocuk olmak

Çocukların her şeyi güzel olduğu gibi, oruçları da güzeldir. Hem onlar oruçlarını o kadar istekle, hevesle ve ihlâsla tutarlar ki, onlara gıpta etmemek elde değildir. Yalnız nazik bedenleri tam gün oruç tutacak açlığa ve susuzluğa dayanamayacağı için, onların orucu yarım günlüktür. Yani tekne orucudur. Gerçi oruç ibadetinde “tekne orucu” diye bir oruç şekli yoktur ama, zaten çocuklar da oruç tutmakla mükellef değildirler. Onların hevesleri yerine gelsin, şevkleri kırılmasın, gelecekte tutacakları oruçlar için bir hazırlık ve alıştırma olsun diye yarım gün oruç tutmaları teşvik edilmiş, bunun adına da “tekne orucu” denilmiştir. Öğle yemeğinden sonra oruçlarının ikinci yarısı için tekne orucuna devam edenler de vardır. Böylece bir günde iki oruç tutmuş olurlar.

Çocukların orucu güzel olduğu kadar çok değerlidir de. Bazıları oruçlarını dedelerine ve ninelerine satarlar. Karşılığında aldıkları ücretle de akşama iftarlık alırlar. Ebeveynler genellikle kız çocuklarının oruçlarına daha yüksek bir fiat verirler. Onlar daha nazik, daha dayanıksız oldukları için oruçları daha kıymetlidir. Erkek çocukları ise daha dayanıklıdır. Ne de olsa serde erkeklik vardır.

Böyle bir oruç şekli her halde dünyada sadece bizim kültürümüzde olan bir oruçtur. Hevesle sahura kalkıp, sonra da canı çektiği halde nefsine karşı direnip yemek içmekten vazgeçen çocukları, böyle bir oruçla onure etmek, bizim kültürümüze has güzel bir davranıştır.

ABDıL YILDIRIM
Biz muhabbet fedâileriyiz; husûmete vaktimiz yoktur.

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir