Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

  • Konuyu başlatan "insirah"

Mesajlar: 1,518

Konum: istanbul

Meslek: NURolog

  • Özel mesaj gönder

1

29.07.2006, 16:59

Müslümanların maddi cihette ilerleyememesinin 6 hastalığı..?

Bu zaman ve zeminde, beşerin hayat-ı içtimaiye(sosyal hayat) medresesinde ders aldım ve bildim ki: Ecnebîler(yabancılar), Avrupalılar terakkîde istikbale uçmalarıyla beraber, bizi maddî cihette kurûn-u vustada (orta çağ)durduran ve tevlaf eden altı tane hastalıktır.

O hastalıklar da bunlardır:

1. Ye’sin (ümitsizliğin) içimizde hayat bulup dirilmesi.
2. Sıdkın hayat-ı içtimaiye-i siyasiyede ölmesi.
3. Adavete muhabbet.
4. Ehl-i îmanı birbirine bağlayan nûranî rabıtaları bilmemek.
5. Çeşit çeşit sarî (bulaşıcı)hastalıklar gibi intişar eden istibdat(zorlama).
6. Menfaat-i şahsiyesine himmeti hasretmek


Kaynak:Tarihçe-i hayat Hutbe-i şamiye -şam da bir cami de verilen büyük hutbe-

hy120

Profesyonel

  • "hy120" bir erkek

Mesajlar: 654

Konum: usak

Meslek: esnaf

  • Özel mesaj gönder

2

29.07.2006, 19:09

mehdinin üç vazifesi vardır. üstadında dediği gibi ehli dünya risale-inurdan baska yol kalmadığını kabul edip risale-i nuru rehber edinewcektir.

peki bizler ne kadar bu üç vazifeyi anlamaktayız.

  • Konuyu başlatan "insirah"

Mesajlar: 1,518

Konum: istanbul

Meslek: NURolog

  • Özel mesaj gönder

3

30.07.2006, 10:14

Kardeş ;O 3 vazifeyi yazabilir misin?

4

30.07.2006, 10:25

Alıntı sahibi ""hy120""

mehdinin üç vazifesi vardır. üstadında dediği gibi ehli dünya risale-inurdan baska yol kalmadığını kabul edip risale-i nuru rehber edinewcektir.

peki bizler ne kadar bu üç vazifeyi anlamaktayız.


Bunu ilk defa duyuyorum cahilliğime verin. Kaynak gösterebilir misiniz?

Selametle

5

30.07.2006, 10:40

değerli abiler

bende adavete muhabbet hastalığını tam olarak anlayamadım.

bu şu mu demektir acaba

biri bize adavet ,düşmanlık yaptığında bizim de ona mı adavet düşmanlık yapmamız mı isteniyor.yani ferd,şahis bazında mı fikir kastedilmektedir.

yoksa bunu milletler arasındaki hukuk olarak mı tanımlamak gerekiyor.

yani bize düşmanlık besleyen,bizi arkadan vurmaya çalışan,devletimizi ,milletimizi zaafa uğratmak isteyenlere karşı bir araya gelmek,onlarla dostluk kurmak,onlardan yardım beklemek tarzındaki muhabbet mi kast edilmektedir.

bize düşman bilenleri bizde mi onları düşman bileceğiz.

burada bir ince nokta olduğu kanaattindeyim.

6

30.07.2006, 10:48

Alıntı

biri bize adavet ,düşmanlık yaptığında bizim de ona mı adavet düşmanlık yapmamız mı isteniyor.yani ferd,şahis bazında mı fikir kastedilmektedir.


Mesela şeriatta kanunlarında mesela biri bize tokat attığında bizim de aynı şekilde davranma hakkını vermiştir. Kiş takvası ölçüsünde cevap vermeme hakkına sahiptir.

  • Konuyu başlatan "insirah"

Mesajlar: 1,518

Konum: istanbul

Meslek: NURolog

  • Özel mesaj gönder

7

30.07.2006, 10:51

Adavate muhabbet maddesini ben şöyle anladım.
Adavet olayını atmak ve tamamiyle muhabbetle,kardeşcesine yaklaşmak
Aynı zamanda bizim en büyük zararımız olmuştur.

Ufak bir hatada hemen adavet duygusa başvurmamız.Buda müminler arasındaki ittifak,tesanüd olayını kırmakta.

Diğer sorunuzu da arkadas açıklamış

8

30.07.2006, 12:47

Üstadımız diyor ya:

"Adâvet etmek istersen, kalbindeki adâvete adâvet et, onun ref’ine çalış"

adavet beslemeyi sevmememiz gerekiyor. ille birşeye düşmanlık etmek istiyorsak düşmanlık fikrinin kendine düşmanlık etmeliyiz.

9

30.07.2006, 13:52

""DÖRDÜNCÜ KELıME:
Bütün hayatımda, hayat-ı içtimaiye-i beşeriyeden katî bildiğim ve tahkîkatların bana verdiği netice şudur ki: Muhabbete en layık şey muhabbettir; ve husûmete en layık sıfat husûmettir. Yani, hayat-ı içtimaiye-i beşeriyeyi temin eden ve saadete sevk eden muhabbet ve sevmek sıfatı en ziyade sevilmeye ve muhabbete layıktır. Ve hayat-ı içtimaiye-i beşeriyeyi zîr ü zeber eden düşmanlık ve adavet, her şeyden ziyade nefrete ve adavete ve ondan çekilmeye müstahak ve çirkin ve muzır bir sıfattır... ""


yukarıdaki ifadelerden anladığımız kadarıyla sosyal hayatımızda,toplumumuzda karmaşaya,kaosa,parçalanmaya neden olan hastalığın adavet ,yani birbirimize karşı olan düşmanlık olduğu,birbibirimize karşı düşmanlığı sevmemiz olduğu,sosyal hayatımızın sürekli birbirimize karşı olan düşmanlıklarla sarsıldığı,parçalandığı,ilerliyemediği,birbirizin düşmanlığı sebebiyle geri kalmamız olduğu kanaatimçe belirtilmiştir.

bizim bu hastalığı karşı yapmamız gereken şeyin ise içimizde baş gösteren,yani toplumda meydana gelen bu düşmanlıkların ortadan kaldırılması için bu düşmanlıklara düşman olmamız gerektiği,toplumdaki bu düşmanca tutumlara ve düşüncelere karşı düşman olmamız ve toplumumuzdan,sosyal hayattan bu düşmanlıkların kaldırılması için çalışmamızdır.

nasılki toplumda gıybet ve hased gibi hastalıklar topluma zarar verirler ve topluma anarşiye ve kaosa iterler aynen öylede toplumda baş gösteren düşmanlıklar ve adavette hayati içtimaiyeyi öldürür,ilerlemesine mani olup geri kalmasına sebeb olur.

eğer hayatı içtimaiyede ki düşmanlıkları sevip muhabbet edip devam etmesine sebeb olursak o toplumda zirü zeber olur,geri kalmaya mahkum olur.

buna binaen bu hastalığın teşhisi için,

toplumdaki adavete muhabbet edilmemesi ve aynı şekilde adavete adavet edilmesi gerekir.

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir