'Kendimizi değil, milletimizi düşünüyoruz' - 9
Yeni Asya Grubu'nun lideri olan Mehmet Kutlular, cemaate ait Yeni Asya gazetesinin de başında bulunuyor.
Nur cemaatinde daha çok Süleyman Demirel'e olan yakınlığı sebebiyle eleştirilen Kutlular, 12 Eylül Anayasası'na 'hayır' dediği için de takdir ediliyor. Demirel'in kendilerini kullandığı eleştirilerini kabul etmeyen Kutlular, tarihi olayların tam tersi bir durumu gösterdiğini belirtiyor. ışte Kutlular'ın sorularımıza verdiği cevaplar.
- Nur hareketinin geldiği noktayı nasıl buluyorsunuz?
- Risale-i Nur hizmeti istediği noktaya vardı diyemeyiz, ama çok da güzel yol aldığını söyleyebiliriz. Nur hareketinin hak etttiği yere gelmesini, "Üstad Hazretleri'nin hak ettiği ve lâyık olduğu yere oturabilmesi; düşünce ve fikirlerinin daha geniş kitlelere ulaştırılabilmesi" şeklinde anlıyorum. Çünkü Said-i Nursi sıradan bir âlim değildir. Özelliği olan bir insan. ıslâm dünyası, Türkiye, ve insanlık âlemi için ortaya bir reçete koydu. Kur'an'ın evrensel mesajını, bu asırda bütün insanlığa, en güzel şekilde anlattı, hastalıkları tespit edip ilaçları vererek "hastalıktan kurtulursunuz" dedi. Ama Türkiye ve dünya şartları bu noktada ciddi bir çalışmayı önlemiştir. Bu anlamda bu hizmeti engelleyenlerin başında devletimiz geliyor. Çünkü evhamlı bir kafası var. Her şeye şüpheyle, evhamla yaklaşıyor ve her şeyi tehdit unsuru olarak görebiliyor.
- Peki bu noktada ne yapılması lazım?
- Risale-i Nur'un hedeflenen noktada olması için akademik çalışmaların yapılması gerekiyor. Akademisyenler, Bediüzzaman'ın düşünceleri üzerinde çalıştıkları zaman aforoz ediliyor. şerif Mardin, uluslararası bir akademisyen olmasına rağmen aforoz edildi. Dolayısıyla biz, ancak dikkatleri Üstad Hazretleri'ne çekmekle meşgulüz. Ciddi anlamda bir akademik çalışmaya yönelemiyoruz. Bunu üniversiteler yapacak. O zaman Üstad, layık olduğu ve hak ettiği yere gelecektir. Bu noktalarda yavaş işliyoruz. Risaleler yayılmıyor değil. Ama bir halkın okuması var, bir ilim adamlarının, bir de akademisyenlerin okuması var. Din âlimlerimiz de yaklaşamıyor; çoğu ya ilâhiyat fakültelerinde, ya da devletin bir memuru olarak çalışıyor. şerif Mardin'e nasıl ters bakılabildiyse, bunlar da ters bakılmaktan çekiniyor.
- 28 şubat'ın buna nasıl bir etkisi oldu?
- 1980'den önce Bediüzzaman'a ilgi daha büyüktü. 28 şubat süreciyle yukarıda bahsettiğim baskı ve korkular arttı. Risalelere, Türkiye'den ziyade yurtdışındaki ilim adamları ilgi duyuyor. Belki bir gün bize, "Niye bu konu üzerinde fazla durmadınız?" diyecek ve kızacaklar. Batılı akademisyenler, meseleye ideolojik bakmıyor. Onlar bu bakımdan rahat. Biz henüz demokratikleşemedik. Baskılar devam ediyor. Derin devlet var. Ancak kendi ideolojisi çerçevesinde yapılan çalışmalar takdir görüyor. Bu ideolojiye uygun olmayan her meseleye devlet gücüyle karşı çıkılıyor. şerif Mardin'e yapılan budur.
- Demirelcilikle eleştiriliyorsunuz...
- Kim eleştiriyor? Eğer MHP ve Milli Selamet eleştiriyorsa, bunlar siyaseten eleştiriyor. Çünkü onlar Demirel'e değil demokrasiye karşılar. Din namına siyaset yapanlara destek vermedik. Onların içinden de, genç bir grup ayrılıp AK Parti'yi kurarak, bizim düşüncelerimize geldi. Böylece iktidar da oldular. Ayrıca o zamana kadar Demirel'in alternatifi yoktu. Kime oy vereceksin? MHP'ye mi, Ecevit'e mi, MSP'ye mi? Bunların demokrasiyle ilgisi yok. Biz ehven-i şer olarak gidip Demirel veya Çiller'e oyumuzu verdik. Benim Üstadım Demirel'den evvel demokrat. Hiçbir zaman alt seviyede bir siyaset yapmadık. şahsımız adına hiçbir şey istemedik. Milletimizin bir meselesi varsa herkes gibi gidip yapılması gerekenleri anlattık. Demirel zamanı dâhil, bir kuruş teşvik, yardım almış ve istemiş miyiz? Oyumuzu veriyoruz, savunuyoruz. Ama almadık. Niçin? Biz hep bu meseleden uzak durduk. Hiçbir hükümet döneminde bir kuruş dahi teşvik istemedik. Hâlbuki Demirel'den en fazla istifade edebilecek insanlarız biz. 28 şubat'a kadar Demirel aynı Demirel'di. 28 şubat sürecinden sonra değişti. Burada Demirel'in fonksiyonu, orduyu, "siz oturun biz bunu siyaseten halledelim" şeklinde ikna etmek oldu. .
- Demirel'in, şahsınızda Nurcuları kullandığı eleştirilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Demirel'in bizi kullandığı doğru değil. Bizi nerede kullandı? Oylarımızı alarak mı kullandı? AK Parti de benden oy isteyebilir. Ben bir grup isem, her parti benim oyumu almak için birtakım tavizler vermek durumundadır. Türkiye'nin şartları bu. Biz zaten demokrat misyonun DP, AP ve DYP ile geldiğine inanıyoruz. Çünkü bunun alternatifi yok. Demirel'e oyumuzu verdik, ama istediğimizi yapmadı diye parti değiştirecek bir kitle değiliz. Kendimizi değil milletimizi düşünüyoruz. Demirel, Bediüzzaman ve talebelerinin samimi bir dostudur. Bugüne kadar hiçbir zaman Demirel'in ağzından Bediüzzaman ve Nur talebelerinin aleyhinde bir tek kelime çıkmamıştır. Oy verdik diye teşvik gibi maddî veya manevî herhangi bir menfaat sağlamadık. Kaldı ki, inandığı istikamette oy kullanmak, kullanılmak olarak değerlendirilemez.
Erbakan'a yapılanlar yanlıştı
Bir zamanlar Prof. Necmeddin Erbakan'ın parti kurduğunda aleyhine çok konuşulduğunu kaydeden Abdulkadir Badıllı, "Bunlar yanlıştı. Bizim yapacağımız iş sükuttu. Erbakan'ın aleyhinde bulunmamalıydık" diye konuştu...
- Nur cemaatleri, Kürt meselesine nasıl bakıyor?
- Nur cemaatinin Kürt meselesine bakışı netleşmiş değil. Molla Mustafa Barzani Osmanlıcı bir insandı. Ama bütün basın onun aleyhinde konuşuyordu. Molla Mustafa Barzani Irak'ta komünistlerle çatışırken, burdaki dindarlar da onu eleştiriyordu. Gözünü kapatmakla gündüz gece olmaz. Irak'ta biz istemesek de ABD ve Avrupa Kürt devletini kuracak. Bunlara düşman olmak yerine işbirliği yapıp desteklemek gerekir. Bin yıllık bir kardeşliğimiz var. Risale-i Nur'da Kürt devletinin kurulacağına dair işaretler var. Münazarat adlı eserinde bu ibareler geçiyor. Irkçılık Müslümanlara çok şey kaybettirdi. Türkçülük yapanların bazıları Türk değil zaten. Mesela Ziya Gökalp, önce Kürtçülük üzerine çalıştı. Kürtler ilgilenmeyince Kürtleri tahrik etmek için Türkçülük yaptı. şeytan gibi davrandı. Kürtleri uyandırmak için Türkçülük yaptı.
- En büyük yanlışınız neydi?
- Nur hareketi, zaman zaman siyasi noktada heyecanlara kapıldı. Bu çok yanlıştı. Nur cemaati nasihatçı olmalıdır. Bir zamanlar Erbakan Hoca parti kurduğu zaman aleyhinde çok konuştuk. Bunlar yanlıştı. Bizim yapacağımız iş sükuttu. Erbakan'ın aleyhinde bulunmamalıydık. Oylarımızı sessizce kullanabilirdik. Aleyhinde yayın yapmamız çok yanlıştı. Çünkü Risale-i Nur herkesin malıdır. Oy verilebilir ama tarafgirik yapılmamalıydı. Gençliğimizde bu yanlışları yaptık. Ben şahsen bütün bunlardan pişmanım.
- Bediüzzaman'ın Teşkilat-ı Mahsusa ile bir ilişkisi olduğu yönünde iddialar var. Bu konu nedir?
- Üstad Hazretleri 1914'in Ekimi'nde savaş başlar başlamaz orduya katılıyor. Ermenilerin Van'ı işgal etmesi üzerine Enver Paşa, Halil Paşa vasıtasıyla haber göndererek Bediüzzaman'ın bir milis alayı kurmasını rica ediyor. Bediüzzaman da 4-5 bin talebesiyle bir milis alayı kuruyor. Ve harbe giriyor. Savaş esnasında hiç ıstanbul'a gelmiş değil. Bediüzzaman'a iftira atıyorlar. Cemal Kutay'ın iddiaları tamamen yalan.
- Fethullah Hocaefendi hakkındaki düşünceleriniz ne?
- Bediüzzaman gibi olmak gerek. Onun prensiplerine sıkı sıkı sarılmak lazım. Onun akidesi ile davranışları birbirini tutmuyor. Hocaefendi, Üstad gibi düşünüyor, ama bazı çevreleri kızdırmamak için bazı ifadeleri var. Bunlar büyük insana yakışmaz. Onu sever ve saygı duyarım. Ama beyanlarıyla karşıt tarafı inandıramaz.
- Nurculuğu kim temsil ediyor? Hocaefendi'nin temsil ettiği söylenir?
- Hayır, Fethullah Hoca, Risale-i Nur cemaatini temsil etmez. Ancak kendi cemaatini temsil eder. Onun cemaati ne Nurculuktan kopuktur, ne de tam içindedir. 1970 yılına kadar dört dörtlük bir Risale-i Nur talebesiydi. Hapishaneye girdikten sonra değişti.
- AB ile ilgili görüşleriniz..
- Göreceğiz. AB'ye girildiği zaman ıslâm âlemiyle ilişkiler kesilecek diye bir şey yok. ırade sahibi iseler, Avrupa ile ekonomik birlik yapabilir ama iman ve akide birliği yapmaz.
¥ YARIN: 'Biz anlattık, onlar anlamadı'
Kaynak - Vakit Gazetesi