Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

09.04.2005, 17:00

Vakit'ten Nurculuk Yazı Dizisi - Bölüm 9: M.Kutlular

'Kendimizi değil, milletimizi düşünüyoruz' - 9



Yeni Asya Grubu'nun lideri olan Mehmet Kutlular, cemaate ait Yeni Asya gazetesinin de başında bulunuyor. Nur cemaatinde daha çok Süleyman Demirel'e olan yakınlığı sebebiyle eleştirilen Kutlular, 12 Eylül Anayasası'na 'hayır' dediği için de takdir ediliyor. Demirel'in kendilerini kullandığı eleştirilerini kabul etmeyen Kutlular, tarihi olayların tam tersi bir durumu gösterdiğini belirtiyor. ışte Kutlular'ın sorularımıza verdiği cevaplar.
- Nur hareketinin geldiği noktayı nasıl buluyorsunuz?
- Risale-i Nur hizmeti istediği noktaya vardı diyemeyiz, ama çok da güzel yol aldığını söyleyebiliriz. Nur hareketinin hak etttiği yere gelmesini, "Üstad Hazretleri'nin hak ettiği ve lâyık olduğu yere oturabilmesi; düşünce ve fikirlerinin daha geniş kitlelere ulaştırılabilmesi" şeklinde anlıyorum. Çünkü Said-i Nursi sıradan bir âlim değildir. Özelliği olan bir insan. ıslâm dünyası, Türkiye, ve insanlık âlemi için ortaya bir reçete koydu. Kur'an'ın evrensel mesajını, bu asırda bütün insanlığa, en güzel şekilde anlattı, hastalıkları tespit edip ilaçları vererek "hastalıktan kurtulursunuz" dedi. Ama Türkiye ve dünya şartları bu noktada ciddi bir çalışmayı önlemiştir. Bu anlamda bu hizmeti engelleyenlerin başında devletimiz geliyor. Çünkü evhamlı bir kafası var. Her şeye şüpheyle, evhamla yaklaşıyor ve her şeyi tehdit unsuru olarak görebiliyor.
- Peki bu noktada ne yapılması lazım?
- Risale-i Nur'un hedeflenen noktada olması için akademik çalışmaların yapılması gerekiyor. Akademisyenler, Bediüzzaman'ın düşünceleri üzerinde çalıştıkları zaman aforoz ediliyor. şerif Mardin, uluslararası bir akademisyen olmasına rağmen aforoz edildi. Dolayısıyla biz, ancak dikkatleri Üstad Hazretleri'ne çekmekle meşgulüz. Ciddi anlamda bir akademik çalışmaya yönelemiyoruz. Bunu üniversiteler yapacak. O zaman Üstad, layık olduğu ve hak ettiği yere gelecektir. Bu noktalarda yavaş işliyoruz. Risaleler yayılmıyor değil. Ama bir halkın okuması var, bir ilim adamlarının, bir de akademisyenlerin okuması var. Din âlimlerimiz de yaklaşamıyor; çoğu ya ilâhiyat fakültelerinde, ya da devletin bir memuru olarak çalışıyor. şerif Mardin'e nasıl ters bakılabildiyse, bunlar da ters bakılmaktan çekiniyor.
- 28 şubat'ın buna nasıl bir etkisi oldu?
- 1980'den önce Bediüzzaman'a ilgi daha büyüktü. 28 şubat süreciyle yukarıda bahsettiğim baskı ve korkular arttı. Risalelere, Türkiye'den ziyade yurtdışındaki ilim adamları ilgi duyuyor. Belki bir gün bize, "Niye bu konu üzerinde fazla durmadınız?" diyecek ve kızacaklar. Batılı akademisyenler, meseleye ideolojik bakmıyor. Onlar bu bakımdan rahat. Biz henüz demokratikleşemedik. Baskılar devam ediyor. Derin devlet var. Ancak kendi ideolojisi çerçevesinde yapılan çalışmalar takdir görüyor. Bu ideolojiye uygun olmayan her meseleye devlet gücüyle karşı çıkılıyor. şerif Mardin'e yapılan budur.
- Demirelcilikle eleştiriliyorsunuz...
- Kim eleştiriyor? Eğer MHP ve Milli Selamet eleştiriyorsa, bunlar siyaseten eleştiriyor. Çünkü onlar Demirel'e değil demokrasiye karşılar. Din namına siyaset yapanlara destek vermedik. Onların içinden de, genç bir grup ayrılıp AK Parti'yi kurarak, bizim düşüncelerimize geldi. Böylece iktidar da oldular. Ayrıca o zamana kadar Demirel'in alternatifi yoktu. Kime oy vereceksin? MHP'ye mi, Ecevit'e mi, MSP'ye mi? Bunların demokrasiyle ilgisi yok. Biz ehven-i şer olarak gidip Demirel veya Çiller'e oyumuzu verdik. Benim Üstadım Demirel'den evvel demokrat. Hiçbir zaman alt seviyede bir siyaset yapmadık. şahsımız adına hiçbir şey istemedik. Milletimizin bir meselesi varsa herkes gibi gidip yapılması gerekenleri anlattık. Demirel zamanı dâhil, bir kuruş teşvik, yardım almış ve istemiş miyiz? Oyumuzu veriyoruz, savunuyoruz. Ama almadık. Niçin? Biz hep bu meseleden uzak durduk. Hiçbir hükümet döneminde bir kuruş dahi teşvik istemedik. Hâlbuki Demirel'den en fazla istifade edebilecek insanlarız biz. 28 şubat'a kadar Demirel aynı Demirel'di. 28 şubat sürecinden sonra değişti. Burada Demirel'in fonksiyonu, orduyu, "siz oturun biz bunu siyaseten halledelim" şeklinde ikna etmek oldu. .
- Demirel'in, şahsınızda Nurcuları kullandığı eleştirilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Demirel'in bizi kullandığı doğru değil. Bizi nerede kullandı? Oylarımızı alarak mı kullandı? AK Parti de benden oy isteyebilir. Ben bir grup isem, her parti benim oyumu almak için birtakım tavizler vermek durumundadır. Türkiye'nin şartları bu. Biz zaten demokrat misyonun DP, AP ve DYP ile geldiğine inanıyoruz. Çünkü bunun alternatifi yok. Demirel'e oyumuzu verdik, ama istediğimizi yapmadı diye parti değiştirecek bir kitle değiliz. Kendimizi değil milletimizi düşünüyoruz. Demirel, Bediüzzaman ve talebelerinin samimi bir dostudur. Bugüne kadar hiçbir zaman Demirel'in ağzından Bediüzzaman ve Nur talebelerinin aleyhinde bir tek kelime çıkmamıştır. Oy verdik diye teşvik gibi maddî veya manevî herhangi bir menfaat sağlamadık. Kaldı ki, inandığı istikamette oy kullanmak, kullanılmak olarak değerlendirilemez.

Erbakan'a yapılanlar yanlıştı
Bir zamanlar Prof. Necmeddin Erbakan'ın parti kurduğunda aleyhine çok konuşulduğunu kaydeden Abdulkadir Badıllı, "Bunlar yanlıştı. Bizim yapacağımız iş sükuttu. Erbakan'ın aleyhinde bulunmamalıydık" diye konuştu...
- Nur cemaatleri, Kürt meselesine nasıl bakıyor?
- Nur cemaatinin Kürt meselesine bakışı netleşmiş değil. Molla Mustafa Barzani Osmanlıcı bir insandı. Ama bütün basın onun aleyhinde konuşuyordu. Molla Mustafa Barzani Irak'ta komünistlerle çatışırken, burdaki dindarlar da onu eleştiriyordu. Gözünü kapatmakla gündüz gece olmaz. Irak'ta biz istemesek de ABD ve Avrupa Kürt devletini kuracak. Bunlara düşman olmak yerine işbirliği yapıp desteklemek gerekir. Bin yıllık bir kardeşliğimiz var. Risale-i Nur'da Kürt devletinin kurulacağına dair işaretler var. Münazarat adlı eserinde bu ibareler geçiyor. Irkçılık Müslümanlara çok şey kaybettirdi. Türkçülük yapanların bazıları Türk değil zaten. Mesela Ziya Gökalp, önce Kürtçülük üzerine çalıştı. Kürtler ilgilenmeyince Kürtleri tahrik etmek için Türkçülük yaptı. şeytan gibi davrandı. Kürtleri uyandırmak için Türkçülük yaptı.
- En büyük yanlışınız neydi?
- Nur hareketi, zaman zaman siyasi noktada heyecanlara kapıldı. Bu çok yanlıştı. Nur cemaati nasihatçı olmalıdır. Bir zamanlar Erbakan Hoca parti kurduğu zaman aleyhinde çok konuştuk. Bunlar yanlıştı. Bizim yapacağımız iş sükuttu. Erbakan'ın aleyhinde bulunmamalıydık. Oylarımızı sessizce kullanabilirdik. Aleyhinde yayın yapmamız çok yanlıştı. Çünkü Risale-i Nur herkesin malıdır. Oy verilebilir ama tarafgirik yapılmamalıydı. Gençliğimizde bu yanlışları yaptık. Ben şahsen bütün bunlardan pişmanım.
- Bediüzzaman'ın Teşkilat-ı Mahsusa ile bir ilişkisi olduğu yönünde iddialar var. Bu konu nedir?
- Üstad Hazretleri 1914'in Ekimi'nde savaş başlar başlamaz orduya katılıyor. Ermenilerin Van'ı işgal etmesi üzerine Enver Paşa, Halil Paşa vasıtasıyla haber göndererek Bediüzzaman'ın bir milis alayı kurmasını rica ediyor. Bediüzzaman da 4-5 bin talebesiyle bir milis alayı kuruyor. Ve harbe giriyor. Savaş esnasında hiç ıstanbul'a gelmiş değil. Bediüzzaman'a iftira atıyorlar. Cemal Kutay'ın iddiaları tamamen yalan.
- Fethullah Hocaefendi hakkındaki düşünceleriniz ne?
- Bediüzzaman gibi olmak gerek. Onun prensiplerine sıkı sıkı sarılmak lazım. Onun akidesi ile davranışları birbirini tutmuyor. Hocaefendi, Üstad gibi düşünüyor, ama bazı çevreleri kızdırmamak için bazı ifadeleri var. Bunlar büyük insana yakışmaz. Onu sever ve saygı duyarım. Ama beyanlarıyla karşıt tarafı inandıramaz.
- Nurculuğu kim temsil ediyor? Hocaefendi'nin temsil ettiği söylenir?
- Hayır, Fethullah Hoca, Risale-i Nur cemaatini temsil etmez. Ancak kendi cemaatini temsil eder. Onun cemaati ne Nurculuktan kopuktur, ne de tam içindedir. 1970 yılına kadar dört dörtlük bir Risale-i Nur talebesiydi. Hapishaneye girdikten sonra değişti.

- AB ile ilgili görüşleriniz..
- Göreceğiz. AB'ye girildiği zaman ıslâm âlemiyle ilişkiler kesilecek diye bir şey yok. ırade sahibi iseler, Avrupa ile ekonomik birlik yapabilir ama iman ve akide birliği yapmaz.
¥ YARIN: 'Biz anlattık, onlar anlamadı'

Kaynak - Vakit Gazetesi

2

10.04.2005, 06:20

'Biz anlattık, onlar anlamadı' -10


Demokrasinin temel dayanaklarında hürriyet, adalet ve eşitliğin olduğunu kaydeden Mehmet Kutlular, "En kapsamlı hürriyeti, benim dinim 1400 yıl önce getirdi" diye konuştu...

- 28 şubat sürecinde Demirel "sivil yollara" başvururken, Ecevit, Demirel'in aksine Nurculara sahip çıktı.

- Ecevit, Nurculara değil, Fethullah Hoca'ya sahip çıktı. Ecevit, dindarlara hiçbir zaman sıcak davranmadı. Orada Fethullah Hoca'nın desteğini alarak birinci parti olduğu için sahip çıktı. Ecevit'in ıslâmiyet'e karşı kanaati değişmedi.

- Hocaefendi yanlış mı yaptı?

-Bana göre Hocaefendi, Ecevit'i destekleyerek yanlış yaptı. Karaoğlan, Marksizmin bayraktarlığını yaptı. Marksistti. Dönüş yaptığını da sanmıyorum. Genel manada dindar grupları değil, sadece Fethullah Hoca'yı savundu. Bazıları her seçimde parti değiştirdi. Biz hiç değiştirmedik. Bana göre parti değiştirmeye gerek yoktu. Bu yaptıkları hareketin yerini Risaleler'de ve Üstad'ın hayatında bulamazlar.

- Dönem dönem iktidarlara yakın oldunuz. Kendinizi devlete iyi anlatamadınız mı?

- Biz anlattık, ama onlar anlamak istemedi. Çünkü devletin ilimle alâkası yok. Onun "resmi ideolojisi"yle alâkası var. Her şeyi onunla değerlendiriyor. ıdeolojisinin temelinde de Kemalizm ve Atatürkçülük var. Tarih, ona göre yazılıyor. Topluma bakış bu anlayışa göre şekilleniyor. Bu anlayışa uyuyorsan iyisin, değilsen düşmansın. Bundan dolayı devlet anlamak istemiyor.

- Devleti eleştirmenizde gazeteci sıfatınızın bir etkisi var mı?

- Hayır! Üstad'ı anlamamın etkisi var. Çünkü Üstad; çekinmeyen, korkmayan ve hürriyetçi bir parlamenter sistemi cumhuriyetten önce savunan bir âlim. Üstad'ımız başta olmak üzere, ağabeylerimiz o kadar sıkıntı çekmelerine rağmen, devlete düşman olmadık. Hakkımızda iki binin üzerinde dava açıldı. Üstad ve ağabeyler çok işkence gördü. Buna rağmen biz, devlet düşmanı değiliz. Demokrasiyi savunuyoruz. Ama devletin yanlışlarını da yapıcı bir dille eleştiriyoruz. Üstad'ımız "Medenilere galebe çalmak ikna iledir. Vahşiler gibi icbar ile değildir" diyor. Biz fikirlerimizi ve eleştirilerimizi söylüyoruz. Bu bizim hakkımız.

- Siz hangi demokrasi anlayışını savunuyorsunuz? Bu anlayış, Bediüzzaman'ın savunduğu "meşrutiyet-i meşrua" ile örtüşüyor mu?

- Evet, örtüşüyor. ıslâm dünyası ve Türkiye, Üstad'ın bu çizgisine gelebilmiş değil. Bazı meseleleri kabullenemiyor. "şeriat varken, ıslâm varken, bir Müslüman niye demokrasiyi savunsun" diyorlar. Anlayamadıkları bir espri var. Said Nursi, isme değil, içeriğe bakıyor. Demokrasinin temel dayanaklarında ne var? Hürriyet var. En kapsamlı hürriyeti benim, dinim bin dörtyüz yıl önce getirdi. Başka ne var? Adalet ve eşitlik var. Bizim halifelerimiz gayr-i Müslimlerle mahkemelerin önüne çıkmışlar. Milli irade ve seçim diyoruz. Demokrasi seçime dayanıyor. Dört halife seçimle göreve geldi. Ancak bazı farklar da var. Meselâ ıslâm'ın hürriyet anlayışında birey, ne kendisine, ne de başkasına zarar verebilir. Ama Batı medeniyetinin hürriyet anlayışı ve demokrasiyi uygulayış biçiminde, başkalarına zarar vermediğin sürece istediğini yapabilirsin. Bunun gibi meseleler düzeltilebilir. ınancıma ters şeyler varsa da, onu inancıma göre şekillendiririm. ısim o kadar önemli değil. ıçeriği önemli. Türkiye'nin adı, "cumhuriyet," ama içi boş. Adının cumhuriyet olması, içeriğinin de cumhuriyet olduğu anlamına gelmez. Ne zaman bu millete sorarak iş yaptılar? Hâlâ da sorulmuyor. ıki de bir ihtilâller oluyor. "ılâhi ikaz" dedim, iki yıl ceza yedim. Cumhuriyete değil, içi boş cumhuriyete karşıyız.


'ıhtilali savunamayız demokrasiye ters'
- Müsadenizle tekrar bölünmelere gelmek istiyorum. Darbelerin ayrılıkta nasıl etkisi oldu?

- 12 Mart'ı eleştirdik. Ama 12 Eylül'de, bazı ağabeyler yanlış bir yola girdiler. Mehmet Kırkıncı, "Komünistlere karşı kader bizi Kemalistlerle beraber olmaya mecbur etti' diyor. Hayatını anlattığı kitabında, ihtilali müjdeli bir haber olarak aldığını söylüyor. Bu fikri Kırkıncı Hoca geliştirdi. ıhtilal müjdeyle değil, üzüntüyle karşılanır. Ben ordu düşmanı değilim. Ama orduyu âlet ederek ihtilal yapana, vatandaş olarak karşı çıkma hakkım var. Ben irademle seçtiğim hükümeti, irademle indirmek istiyorum. Biz Yeni Asya gazetesinde 12 Eylül karşıtı neşriyat yapıyorduk. ıhtilal sonrası ağabeyler, Kırkıncı Hoca'nın "ihtilal oldu, aleyhte olursak kötü olur" düşüncesinin etkisinde kaldılar. Buna inandılar. "Hapse girme endişesi" ve "cemaati koruma düşüncesi"yle ihtilalcilerin eleştirilmemesi gerektiğini söylediler. Kırkıncı Hoca'nın bu yönde mektubu var. Bunlar, 12 Eylül darbesini Çanakkale, Niğbolu ve Malazgirt zaferlerinden daha büyük bir zafer olarak sundular. Bu, Üstad'ın anlayış ve inancına ters bir tutumdu. Biz ihtilali savunamayız. Çünkü demokrasiye ters. Ama savunan ağabeyler oldu. Böylece 12 Eylül taraftarı ve aleyhtarı diye bir münakaşa oldu. Bundan dolayı bir bölünme oldu.


- Darbecilerin, bu süreçte sizden her hangi bir talebi oldu mu?

- ıhtilal sonrası komünistleri bertaraf eden devlet, mütedeyyin insanları da rejim düşmanı olarak gördü. Bu tehlikeye karşı da Müslümanlarla temasa geçtiler. "Ya ıslâmî grupları beraber olmaya ikna edelim, ya da baskı kurarak, korkutarak veya devlet imkânlarını sunarak yanımıza çekelim" düşüncesiyle kendilerini güvence altına almaya çalıştılar. Bence 12 Eylül bunu başardı. 12 Eylül'de Konsey adına biri benimle görüşmek istedi. 3 teklif ile geldiler. Bana, "Mehmet Bey, biliyorsunuz bir ihtilal oldu. Bunun için bütün sivil toplum faaliyetleri yasaklandı. Ama siz bu yasaklara uymuyorsunuz. Beyazıt'ta her Cumartesi iki yüz kişiyle sohbet yapıyorsunuz. Bunlar Konsey'e rapor olarak geliyor. Konsey bu toplantılarınızı kaldırmanızı istiyor. Bunun için anlaşmaya geldik. ıkincisi: Atatürk aleyhtarlığı yapıyorsunuz. Paşalar bu konuda hassas. Bunu da yapmamanızı istiyoruz. Üçüncüsü ise yurtdışında (yurtiçinde değil) Süleymancılara ve Milli Görüşçülere karşı beraber mücadele verelim -her halde onları bizden daha tehlikeli görüyorlar.- Bunları kabul ederseniz, devlet imkânlarını emrinize tahsis edeceğiz" dedi. Ben de, "Birincisi: bu dersleri kaldırmayız. Biz imanî konularda ders yapıyoruz. Rahatsız oluyorsanız, bizi toplar hapishaneye atarsınız. Biz de çıktığımızda, bıraktığımız yerden devam ederiz. ıkincisi: Atatürk meselesinde yaptığımız bir şey yok. Ama sizler Atatürk'ü "Besmele" yaptınız. Bazı şeyleri tenkit ediyoruz. Üçüncüsü ise Süleymancılara ve Milli Görüşçülere niye düşmansınız? Çünkü onlar dindardırlar. Onun için onlara muarızsınız. Onların Müslümanlığından şüphemiz yok. Farklılıklarımız var; ama biz onlara düşman değiliz. Onlar bizim din kardeşlerimiz. Ayrıca kendimizi onlara karşı kullandırtmayız. Hiçbir teklifinizi kabul etmiyorum" diye cevap verdim. Bana, "ıyi düşün!" diyerek bir teklif daha yaptı: "Eğer bu teklifleri kabul ederseniz, Risaleleri, cezaevlerine devlet eliyle dağıtırız" dedi. Ben kendisine teşekkür edip kabul etmedim.

- Bu teklifi niye size getirdiler?

- Çünkü biz o zaman bütün ve güçlüyüz. Bir gazete sahibiyim. Hizmetlerin içindeyim. Siyasi ve sosyal olaylarla meşgul olan bir insanım. Sosyal biriyim. Herkesle diyaloğum var. şöyle düşündüler: "Bu adam söz sahibi olan -hâşâ- lider gibi -ki bizim cemaatimizde böyle bir şey yok; ama devlet öyle görüyor. Bunu kafakola alırsak arkasını getirir zaten." Bunun için bana geliyorlar. Benden istediğini alamayınca, Kırkıncı Hoca'ya gittiler. Kırkıncı Hoca teklifi kabul etti. 12 Eylül'ü alkışlayan ve toplumun kurtuluşu olarak gören bir insanın, bu teklife sıcak bakması normal. Diğer ıslâmî grupları da bu tekliflerle böldüler. 12 Eylül sonrası bütün ıslâmî gruplar bir teslimiyet içine girerek sindi. Kimisine dünyayı amade ettiler. Kimisini de korkuttular. Bu, 12 Eylül'ün bir siyaseti idi.
¥ YARIN: Kutlular'a göre bölünme sebepleri

Kaynak

3

11.04.2005, 15:22

VAKIT gazetesindeki röportaj üzerine
.....
.....
.....

Bu mesajı silmem, bu forumun kuralları icabı gerekiyor. nazlideniz isimli üyemize 2. uyarı niteliğinde kabul edilirse yerinde olacaktır. 3.sü olursa iyi niyetimizin daha fazla suistimal edilmesine müsade etmeyeceğiz. Burada kimseye hakaret edilmesine ve terbiyesizliğe müsade etmeyiz... [Risale Okuyorum]
nazlideniz

4

11.04.2005, 15:46

Sayın nazlıdeniz;

sizin Kutlular Abiye olan düşmanca tavrınzı saygı ile karşılıyorum.

ama sözlerinizde belirttiğiniz isnadların yanlış olduğunu düşünüyorum.
ilgili yazıyı da doğru dürüst okuduğunuzu zannetmiyorum.
orada sadece yaşananlar ve gerçekler anlatılmış.
şimdi Fetullah Hoca Ecevit'e oy verirken iyi mi yaptı denilcek?
ya da Kırkıncı Hoca 12 Eylüle destek verirken iyi mi yaptı denilecek?

lütfen iddialarınızı delillendirin.
sadece hakaret vari şeyler söylemeyin.

saygılar

5

11.04.2005, 19:09

Bu ne yakla$im,bu ne haksiz bir iftira.Hangi hakla siz ömrünü hizmete adami$ birisini üstadi ve risaleleri kendine kalkan yapiyor diye sucluya biliyorsunuz.
Bu fikirlerin kaynagi siz olamazsiniz.
Safsata $eylerle sihinlerinizi dolduranlarda suc.
Hic kimse sizi birisine sevmiye mecbur edemez,lakin"Hakkin hatiri alidir,hicbir hatira degi$ilmez" düsturuna ugmuyorsunuz.
Uyan mert insanlari iftiralarla lekelemiye calisiyorsunuz.
Ne yaptiginizin farkinda degilsiniz,ne üstadi nede Risale-i nur´u anliyamami$siniz.
Anlasaydiniz din karde$inizi,hizmet karde$inizi bu kadar haksizca tenkit
etmezdiniz.
Delillerle konu$ursaniz konu$un,yoksa birakin bu iftiralari.
Ey Kardes bil ki! Hasenatın hayatı niyet iledir. Onların fesadı ise ucb, riya ve gösteriş iledir.
Mesnevi-i Nuriye

btokgoz

Acemi

Mesajlar: 36

Konum: ıSTANBUL

Meslek: MUHASEBE

  • Özel mesaj gönder

6

12.04.2005, 09:17

Sakin olmak lazım

provakeye gelmemek lazım..dava bir o zaman herkes bir..Allah razı olsun herkes bir bütünün parçası gibi çalışıyor..sen şöyle sen böyle demek ihlası zayıflatır,ihlas olmassa bina çöker...Allah heppimze ihlas nasip etsin...
BeytullaH

barish

Orta Düzey

Mesajlar: 387

Konum: USA

Meslek: PHD ogrencisi

Hobiler: Risale, Pirlanta, Matematik

  • Özel mesaj gönder

7

13.04.2005, 05:03

Allah cumlemizi hidayet etsin...
-----------------------------------------------------
Dunyada Islam en cok sevilen ve yasanan din olmus.

Hepimizin imani kurtulmus.

Islami birlik saglanmis.

Gemi batmaktan kurtulmus ve sahile yanasmis.

Mizan kurulmus, yerler belli olmus.

....

daha neler neler...

Sonra gelmis iman yoluna bas koymus ruhlar birbirine vurmus. Yazilardan anladigim o ki sanki savas meydani kurulmus, ortalik kana bulanmis. Kalemin actigi yara dilin actigi yaradan agirdir. Dilin acitigi yara da bicaginkinden agirdir. Bu kadar kolay mi yaralamak ruhlari...

Eger kendi kendime soz vermis olmasa idim (cumle kardeslerime kendi haklarimi helal ediyorum diye) suracikta "RUHUMU KANATTIGINIZDAN DOLAYI HAKKIMI HELAL ETMIYORUM" derdim.

YAZIK. Evet YAZIK....Nurlarin vazifesi bitmis de sira birbirini yemeye gelmis gibi hareket ediliyor....

****

EYVAH! ALDANDIK! SU FANI DUNYAYI BAKI SANDIK!!!!!
Allah cumlemizi hidayet etsin..
"Arkadas, gel bana bu Nur'larin elmaslarini kesfetmeye yardimci ol ve ben de sana "Allah razi olsun" diyeyim."

8

13.04.2005, 08:00

Alıntı

Sonra gelmis iman yoluna bas koymus ruhlar birbirine vurmus. Yazilardan anladigim o ki sanki savas meydani kurulmus, ortalik kana bulanmis. Kalemin actigi yara dilin actigi yaradan agirdir. Dilin acitigi yara da bicaginkinden agirdir. Bu kadar kolay mi yaralamak ruhlari...

Eger kendi kendime soz vermis olmasa idim (cumle kardeslerime kendi haklarimi helal ediyorum diye) suracikta "RUHUMU KANATTIGINIZDAN DOLAYI HAKKIMI HELAL ETMIYORUM" derdim.

YAZIK. Evet YAZIK....Nurlarin vazifesi bitmis de sira birbirini yemeye gelmis gibi hareket ediliyor....

değerli barish kardeşim;
yakın tarihimizde, Risale-i Nur talebelerinin hizmet seyri içinde, bir çok hadise meydana gelmiştir. Özellikle 1960 sonrası, yani Üstad Hz.lerinin vefatını müeakip çok garip hadiseler yaşanmıştır. 1971 de Zübeyr Abinin vefatından sonra ise hadislerin cereyan tarzı şiddetlenmiştir.
özellikle 12 Eylül hadisesi Nur talabeleri için çok büyük bir imtihan olmuştur.

işte Kutlular abi bütün bu hadislerin içinde, hem de ta merkezinde bulunmuş. zamanında Fetullah Hoca ile de çok yakın arkadaş durumunda idiler.
Demem o ki; Kutlular abi boş konuşmaz. Üstelik ben Risale-i Nur pernsiplerine bu kadar bağlı bir insan görmedim. Öyle ki bu bağlılık neticesinde davası uğruna hapislere girmiştir.
bu nedenle bu konuda çok fazla bir karamsarlığa kapılmanızı istemem, barish kardeşim.
eminim ki siz de hadislerin bizim kadar içinde yaşasanız aynı duyguları paylaşacaktınız.

saygılar

barish

Orta Düzey

Mesajlar: 387

Konum: USA

Meslek: PHD ogrencisi

Hobiler: Risale, Pirlanta, Matematik

  • Özel mesaj gönder

9

13.04.2005, 09:30

Degerli abim,

benim uzuntum Kutlular abinin sozlerine degildir. Eger Hocaefendi kendisi cevap vermemeyi tercih ediyorsa Kutlular abinin soylediklerine o zaman Nazlideniz kardesin de bunu yapmamasi lazimdir. Kendisi ne kadar alindi ise de hissi davranamaz. O yuzden bu yazdiklarimla gayem onu da savunmak degildir. Zaten onun yazdiklari ben okumadan silinmis. Iyi de olmus. Iyice rahatsiz olurdum. Cunku okumadan tahminlerim beni rahatsiz etmeye yetti.

Peki beni uzen nedir?

Amerikada yasiyorum. Islam dunyanin her yerinde ayaklar altinda bir meta olmus onu bilmeyen yarim imanli muslumanlar yuzunden, bunu bizzat hissediyorum. Hocaefendi de , Kutlular abi de ve onlarin gosterdigi yola gonul vermis insanlar da hepsi bu hal karsisinda kivraniyorlar diye husnu zann ediyorum. Ama cok ici bos basliklarin etrafinda birileri yazacak birseyler buluyor. Cunku orada nefis konusuyor, fitne ayyuka cikiyor. Imani meseleler gelince olaylara kendi sentezlerini veremeyenler, alintilari yapistiran ya da susanlar bir de bakiyorsunuz ki davalarinin aslani kesilivermisler.

Hatirlayin guzel abim! Bu foruma ilk geldiginde bir sure boyunca imani meseleler ve Risale-i Nurun anlasilmasi guc yerleri hakkinda basliklar acar ve birseyleri ogrenmeye ve bildigi varsa paylasmaya calisirdi bu ilmi eksik- belki de olmayan- kardesiniz. Ama her baslik ya yavanlik icinde kayboldu ya da bir iki guzel insanin bir iki guzel yorumundan sonra kapandi.

Sonra umutlarim tukendi bu gruptan o konularla alakali. Bir defasinda cok agir yazismalara sahit oldum. Icimi kanatan yazismalara. Bir kardese "Bir daha yazmayacagim" dedigimi hatirliyorum. Ama sonra kendi kendime UHUVVETe vurgu yapayim dedim. Ama her defasinda uzun uzun argumanlar yazdim insanlarin nefislerini konusturduklarini gosteren, sonra da sildim o argumanlari gostermeden insanlara. Cunku fitneyi durdurmak isterken fitne olmaktan korktum.

Hala anlayamadigim seyler var. Inanin cok sasirtiyor beni.

Kutlular abiyi birileri cehenneme sokmaya calisiyor bir yandan. Otekiler de Hocaefendiyi. Sonra bir bakmissiniz Kirkinci Hoca "nezle" oluyor. Bir baskasi baska birsey.

Demeyin bana sakin "Kimse kimseyi cehenneme sokmaya calismiyor" diye. Okuyun yorumlari. Goreceksiniz ki bu sahislardan biri cehenneme dogru yonelmis olsa bazi yorum sahipleri bir tekme de benden diyecekler.

Oysa Risaleler el uzatmayi ogretmiyor mu?

Oysa Ustad muspet hareket demiyor mu?

Oysa Ustad Hakk yola bas koymuslara cok asiri hurmet etmiyor mu?

Oysa oysa oysa.....

Bana inanin cok agir geliyor takim fanatiklerinin sozleri. Cunku onlar kendilerini RISALE-I NUR TALEBESI goruyorlar ve karar vermeye kalkiyorlar kim talebe, kim degil.

Kimse kizmasin! Bu vakte kadar boyle agir yazmadim. Ama bunu yazacagim.

Risale-i Nur Talebesi demek, GARIPLERden olmak demektir. Hani su Efendimizin SAV "Tugbalil Guraba" dedigi gariplerden. Mujdeledigi gariplerden. Zamanin sonunda gelecek o guzel insanlari alir eliyle ceker ve ashabinin yanina oturtur Allah Rasulu SAV.

Merak eden arastirsin nedir ozellikleri gariplerin diye. Garip olmak cok ama cok zordur. Lafla olmaz. Aksiyon ister. Kendi icin zerre yasamayi kaldirmaz gariplik. Cunku onun adidir baskasi icin yasamak. DAVAM! diye yasamak. Allahin rizasini oturdugu yerden sozlerde aramaz garip. Gider care arar. Onun iniltileri hep davasi icindir, gulmeleri, aglamalari hep davasi icin. O davasi ile yatar ve davasi ile kalkar.

Belki biz bir terim hatasi yapiyoruz. Belki Risale-i Nur talebesi ile kastedilenin Risale-i Nur Yasayicisi oldugunu farkedemedik. Cunku Nurlari okuduk. Onlarla baskalarinin eksiklerini yuzlerine vurduk. Birileri Allah deyip yanarken, Allah deyip donerken Mevlana gibi, biz "Risale-i Nur Okuyucusu" olduk.

EVET EVET!! Ben yerimi buldum. Benden olsa olsa "Risale-i nur okuyucusu" olur. Belki imanim da kurtulur(hos bu beni kurtarmaya yeter). Ama Risale-i Nuru yasamak baskalarinin kurtulusunu kendine dava etmek demektir. Dili Ustad gibi aciktan soylemese de icinden "Baskalarinin imani kurtulsun da ben cehenneme raziyim" diyebilmektir. O zaman Risale-i Nur Talebesi olunur. O zaman GARIP olunur.

Var mi burda yigit oglu yigit "Ben Risale-i Nur Yasayicisiyim" diyebilen. Yok eger diyemiyorsaniz, bari golge etmeyiniz.

Siz de eger benimle beraber sadece "OKUYUCU"su olduysaniz risalelerin, Birileri talip olmus Gariplige, onlara golge etmeyiniz bari. Adi Kutlular olmus, hocaefendi olmus, Kirkinci Hoca olmus, Firinci abi olmus, Ahmet olmus, Mehmet olmus ne farkeder. Onlar bir sekilde talip olmus GARIPlige. Onlar birbirlerinin sozlerinden alinmaz fazla zaten. Alinsa da gam izhar eyelemezler.

O zaman bize ne oluyor. Birakalim Kutlular Abi birseyler desin. O kendisine gore luzum gormese demezdi diye husnu zann edelim. Birakalim Hocaefendi de, Kirkinci Hocam da baska birseyler desin. Ona da ayni muamele ile yaklasalim. Cunku bu insanlar vakif insanlar. Omurlerini vakfetmisler Allah yoluna. Kendilerinden vazgecmisler...

O zaman geliniz Allah askina: "Risale-i Nur Yasayici"si olmaya calisalim.

hurmetler ve baki selamlar
Barish

not: Hakkinizi helal ediniz. Normalde bunlari soylemezdim. Ama cok zamandir sahit oldugum yersiz carpikliklar, Analitik ve sentezci olmaktan fersah fersah uzak, empati icermeyen yaklasimlar (tabii ki kastim herkes degil) inanin ruhumu acitiyor.
"Arkadas, gel bana bu Nur'larin elmaslarini kesfetmeye yardimci ol ve ben de sana "Allah razi olsun" diyeyim."

Risale Okuyorum

Üyeliği İptal Edildi

  • "Risale Okuyorum" bir erkek
  • "Risale Okuyorum" adlı kullanıcı yasaklandı

Mesajlar: 663

Konum: Ankara

Meslek: Öğrenci

Hobiler: İnternet, Risale-i Nur

  • Özel mesaj gönder

10

14.04.2005, 15:08

Barış abim doğru ve yerinde şeyler söylemişsin.

Özetlemek istiyorum da. KISACA;

HERKES KENDı MESLEğıNıN MUHABBETıYLE YAşASIN. MıLYONLARCA EHL-ı DALALET VARKEN NEDEN MÜSLÜMAN KARDEşLERıMıZıN ETıNı YıYELıM Kı?


Üstad Nurcu'luğun vasıflarının ve uyması gerekenleri açıkça yazmış. Siyasi ve içtimai noktalarda o vasıflara uyan Nurcu'dur, uymayan Nurcu değildir.

Cennet için Nurcu olmaya da lüzum yoktur. Kimse kimseyi cehennemlik edemez. Kambur hoca yıllarca malum kişiye hayır dua etmiş, Üstad onu bile eleştirmemiş ve manevi olarak uyarmış. Büyüklerin dünyasına karışmayalım, bu denizde boğuluruz...
"şimdi oku, kabirde okuyamazsın!" (Zübeyir Gündüzalp)

btokgoz

Acemi

Mesajlar: 36

Konum: ıSTANBUL

Meslek: MUHASEBE

  • Özel mesaj gönder

11

14.04.2005, 16:40

Allah Razı olsun Barış Abi ağzına sağlık
meseleyi Allahın izniyle özetlemişsin.Biz Risale-i Nur okuyucu adayları olarak bakış açımız bu olması lazım......ınşAllah Allahın inayetiyle O'na layık kul oluruz...
BeytullaH

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir