Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

Bîçare S.V.

Profesyonel

  • "Bîçare S.V." bir erkek
  • Konuyu başlatan "Bîçare S.V."

Mesajlar: 712

Konum: İstanbul/ Çamlıca

Meslek: Gazeteci/ Arşiv-Kütüphane

Hobiler: Kitap okuma (Sesli)

  • Özel mesaj gönder

1

05.02.2010, 09:10

Kar ve soğuğun da yüzer hikmeti var


Hadis-i Şerif Meâli

Geçmiş peygamberlerin sözlerinden insanların en son kavradığı söz şudur: “Utanmadıktan sonra istediğini yap.”

Câmiü's-Sağîr, No: 3





05.02.2010










Kar ve soğuğun da yüzer hikmeti var


Kar, soğuk, ateş, yağmur gibi nevilerin yüzer hikmetleri, maslahatları
içinde bazı dikkatsiz ve ihtiyatsızlar, su-i ihtiyarlarıyla kendileri
hakkında şer yapsa...

Üçüncü Kelime: Errahmani’r-Rahim’dir. Bundaki hüccete gayet kısa bir işaret:

Evet, kâinatta hadsiz rahmetin mevcudiyeti ve hakikati aynen
güneşin ziyası gibi görünür. Ve ziyanın güneşe kat’î şehadeti misillü,
bu geniş rahmet dahi, perde arkasında bir Rahman-ı Rahim’e şahadet
eder. Evet rahmetin bir ehemmiyetli kısmı rızıktır ki, Rahmana Rezzak
mânâsı verilir. Rızık ise, o derece zahir bir tarzda bir Rezzak-ı
Rahim’i gösterir ki, zerre kadar şuuru bulunan tasdike mecbur olur.
Meselâ, bütün zihayatın, hususan acizlerin ve bilhassa yavruların,
bütün zeminde ve fezada ihtiyar ve iktidarlarının haricinde gayet
harika bir tarzda hiçten ve mütemasil çekirdeklerden ve su
katrelerinden ve toprak habbeciklerinden yetiştiriyor. Hatta ağacın
başındaki yuvada kanatsız, zayıf kuşçuklara annelerini emirber nefer
gibi gezdirir, rızıkları getirttirir. Ve aç bir arslanı yavrusuna
musahhar eder, elde ettiği bir eti yemeyip yavrusuna yedirir. Ve sair
hayvanatın ve insanın yavrularına memeler musluğundan Ab-ı Kevser gibi
hoş, mugaddi, safi, halis, beyaz sütleri kırmızı kan ve mülevves fışkı
içinden bulaşmadan, bulandırmadan imdatlarına gönderir, validelerinin
şefkatlerini yardımcı verir. Ve bir nevî rızık isteyen umum ağaçlara,
münasip rızıklarını onlara pek harika bir tarzda koşturduğu gibi, bir
nevi maddî ve manevî rızık isteyen insanın duygularına, akıl, kalb,
ruhlarına dahi pek geniş bir sofra-i erzak onlara ihsan ediliyor.

Güya kâinat, gül çiçeğinin yaprakları ve mısır sünbülünün
gömlekleri gibi birbiri içinde sarılı, yüz binler ayrı ayrı, çeşit
çeşit sofralardır ki, o sofralar adedince ve onlardaki taamlar ve
nimetler miktarınca diller ile ve ayrı ayrı, küllî ve cüz’i lisanlar
ile bir Rahman-ı Rezzak’ı, bir Rahim-i Kerim’i bütün bütün kör olmayana
gösterir.

Eğer denilse, “Bu dünyadaki musîbetler, çirkinlikler, şerler; ihatalı rahmete münafidir, bulandırıyor.”

El-cevap: Risale-i Kader gibi Nurun risâlelerinde bu dehşetli
suale tam cevap verilmiş. Onlara havale ile, kısacık bir işareti şudur:

Herbir unsurun, her bir nevin, her bir mevcudun, küllî ve cüz’î
müteaddit vazifeleri ve o her bir vazifenin çok neticeleri ve meyveleri
var. Ve ekseriyet-i mutlakası, maslahat ve güzel ve hayır ve
rahmettirler. Ve az bir kısmı, kabiliyetsizlere ve yanlış mübaşeret
edenlere veya ceza ve terbiyeye müstehak olanlara veya çok hayırları
sünbül vermeye vesile olanlara rast gelir; zahirî, cüz’i bir şer, bir
çirkinlik olur, bir merhametsizlik görünür. Eğer o cüz’î şer gelmemek
için rahmet tarafından o unsur, o küllî mevcud o vazifesinden
menedilse, o vakit bütün hayırlı, güzel sair neticeleri vücud bulmaz.
Bir hayrın ademi şer ve bir güzelliğin bozulması çirkinlik olması
itibariyle, o neticeler adedince şerler, çirkinlikler husul bulur.
Demek, birtek şer gelmemek için yüzer şerler, merhametsizlikler irtikab
edilir ki, bütün bütün hikmete, maslahata, rububiyetteki rahmete
muhalif düşer. Meselâ, kar, soğuk, ateş, yağmur gibi nevilerin yüzer
hikmetleri, maslahatları içinde bazı dikkatsiz ve ihtiyatsızlar, su-i
ihtiyarlarıyla kendileri hakkında şer yapsa, meselâ elini ateşe soksa,
“Ateşin hilkatinde rahmet yoktur” dese, ateşin had ve hesaba gelmeyen
hayırlı, maslahatlı, merhametli faydaları onu tekzib edip ağzına vurur.

Hem, insanın hodgam hevesâtı ve süfli ve akıbeti görmeyen
hissiyatı, kâinatta cereyan eden rahmaniyet ve hakimiyet ve rububiyet
kanunlarına mikyas ve mehenk ve mizan olamaz. Kendi âyinesinin rengine
göre görür. Merhametsiz siyah bir kalb, kâinatı ağlar, çirkin, zulüm ve
zulümat suretinde görür. Fakat, imân gözüyle baksa, yetmiş güzel
hulleler giymiş bir Cennet hurisi gibi, rahmetler ve hayırlar ve
hikmetlerden dikilmiş yetmiş binler güzel libasları birbiri üstüne
giymiş, daima güler, rahmetle tebessüm eder bir insan-ı ekber ve ondaki
insan nevini bir kâinat-ı suğra ve her bir insanı bir âlem-i asgar
müşahede eder. Bütün ruh u canıyla, “Elhamdülillahi Rabbi’l-âlemin.
Errahmani’r-Rahim. Mâliki yevmi’d-dîn” der.

Şuâlar, s. 527, (yeni tanzim, s. 952)
"İyyake nâ'büdü ve İyyake nesteîn."
'Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım dileriz.'
"İnsanlara teşekkür etmeyen, ALLAH'a da şükretmez.!"
'Bırak bîçare feryâdı, Bîçare S.V.

Bu konuyu değerlendir