Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

24.05.2006, 08:48

cevşen

Cevşen hakkında bilgi verir misiniz? Hazreti Cebrail’in Peygamber Efendimize söylediği "Zırhı çıkar, bunu al" sözünü nasıl anlamalıyız?
Cevşen duası Ziyaeddin Gümüşhanevinin derlemiş olduğu dua mecmuası "Mecmuatu-l Ahzab"da yer alır. Meşhur bir senetle ehl-i sünnetin kaynaklarında yer almaz. Ama bu "senedi yok" anlamına da gelmez. Zeynel Abidinden rivayetle günümüze kadar gelmiş, özellikle üstadın gayretleriyle genel bir kabule mazhar olmuştur.

Cenab-ı Hak Kur'anda "Esmaül Hüsna (en güzel isimler) Allahındır, bunlarla Allaha dua edin" buyurur. Sahih hadislerde Cenab-ı Hakkın 99 ismi nazara verilir. ışte bu cevşen duası ayetin emrine uyarak Allahı isimleriyle anmak binbir isimle Onu tanımak ve Ona yalvarmak yolunu açar.

Bu soruya cevap olarak Metin Karabaşoğlu’nun bir yazısından bazı bölümleri takdim ediyoruz:

…Fakat ne fecî bir hal ki, asırlar boyu kaçırılmış bir fırsat, ucuz ve basit tavırlarla, bir kez daha kaçıp gitme tehlikesiyle yüzyüze durmaktadır.
Bu tehlikenin en kritik noktasını ise, sanırım, "Zırhı çıkar, bunu al" rivayeti oluşturmaktadır.

Bu sözden hareketle, bir esmâ-i hüsnâ manzumesi olan Cevşen, ucuz bir sigorta malzemesine dönüştürülmektedir.

Çok kereler olduğu gibi, bir kez daha, kudsî bir hakikat, basit akılların elinde ‘çok ucuza’ satılır haldedir. Heder edilmektedir.

Cevşenü’l-Kebîr, bugün, Hafîz ve Kerîm olan bir Kadîr-i Mutlak’ın hıfz ve himayesini unuturcasına âdeta yangın, kaza ve sair belaların ‘sigorta’sı kılınır ve söz konusu rivayet bunun çıkış noktası yapılır iken, bu rivayetin asıl muradını açığa çıkaracak en basit sorular ve muhakemeler bile esirgenmektedir.
Meselâ, Cevşenü’l-Kebîr adlı, baştan sonra bin bir ismiyle Rabbimize niyaz edilen, eşsiz bir tefekkür ve tezekkür manzumesi olan kudsî münacata mazhar olduktan sonra, Resul-i Ekrem (a.s.m.) ne yapmıştır?

Resul-i Ekrem (a.s.m.) onu boynuna asarak mı yanında taşımıştır, mânâlarını kalb ve dimağına yazarak mı? Hem, Resul-i Ekrem (a.s.m.) Cevşen’in Cibril (a.s.) tarafından kendisine sunulmasından sonra, gazvelere çıkarken artık ne zırh, ne silah almayıp "Bu Cevşen bana yeter" mi demiştir?
Bu soruların cevabının ne olduğunu, siyer kitaplarından kolaylıkla öğreniyoruz. Öncelikle, Cevşenü’l-Kebîr, o ümmî Nebî’ye (a.s.m.) yazılı veya basılı bir kitap olarak gelmemiştir. Resul-i Ekrem de, bir kul olarak, üstelik, her hareketi ‘en güzel örnek’ diye kaydedilip asırlar boyu izlenecek bir güzel kul olarak o zırhı kuşanma gibi, bir kulun sebepler dairesinde ifa etmesi gereken vazifeleri ihmal etmemiştir.

O halde Cebrail’in "Zırhı çıkar, bunu al" sözündeki asıl murad nedir?

Cevşenü’l-Kebîr’i okurken, insan, bu muradın ipuçlarını, idrakinin elverdiği ölçüde kavramaya başlamaktadır.

Bu kudsî münacat, her noktadaki acz ve ihtiyacımız karşısında, sığınma ve başvuru adresi olarak, yalnızca Rabbü’l-âlemîn’i gösterir….. Her şeyin O’nun kudret, ilim ve iradesiyle olduğunu; O dilemezse, tüm dünya lehimize gözükse bile bunun bir işe yaramayacağını bildirir.
O kudsî münacatı okurken, hissederiz ki, biz kendiliğimizden burada değiliz. Tesadüfen de burada değiliz. Hayy-ı Kayyum, Faalün limâ yürid, Cemîl-i Zülcelâl olan bir Zât-ı Ehad-ı Samed’in sanatıyız. Ve O’nun izin ve kudretiyle yaşıyoruz. Bizi yaşatan, yediğimiz ekmek, içtiğimiz su değil. Keza, zırh giydiğimiz için savaşta ölmekten kurtuluyor değiliz. Sebepler dairesinde dergâh-ı ilahînin kapısını çalma anlamına gelen fiilî dualarda bulunuruz; ama sonucu, o sebepler perdesinin arkasında iş gören Müsebbibü’l-Esbab verir. Hayatımızı devam ettiren de O’dur; midemizi doyuran da. Kalbimize iman ve ubudiyet gibi manevî gıdalar veren de O’dur; düşmanlarımız ve musibetler karşısında bizi koruyan da...

Kısacası, zırh giydiğimiz için ölmüyor değiliz. Zırhı giyerek yaptığımız duaya mukabil, Rabbimiz bizi muhafaza buyurduğu için oklardan ve mızraklardan azadeyiz.
Cebrail aleyhisselâm, Resul-i Ekrem’e (a.s.m.) Cevşen’in makamını, önemini ve muhtevasını belirten o sözü söylerken, aslında tüm ümmete bu mesajı iletmiştir.

2

24.05.2006, 20:08

Allah razi olsun.
Ümitvar olunuz..

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir