Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

10.05.2005, 23:10

'ikna Odaları' kitabının yazarı Gülşen Demirkol ile röportaj

Naciye Kaynak

ıkna Odaları kitabının yazarı Gülşen Demirkol Özer: “Açlığınızdan bahsettiğiniz için suçlanamazsınız

Takdim

Başörtüsü yasağının uygulayıcıları ve taraftarları yasağın ‘kudsiyeti’ni ifade etmeye devam ederken, yasağın mağduru olan taraf da haklarını aramaya ve bu utanç verici uygulamayı belgelemeye devam ediyor. Gülşen Demirkol Özer de bunlardan biri. Özer, kısa bir süre önce çıkan kitabı “ıknâ Odaları”nda, o odalara girmiş kızları, iknâcıları ve yaşananları bir belgesel tarzında anlatıyor. ıknâ edilmeye çalışılan tarafla konuşma, röportaj yapma imkânı bulduğu halde iknacı tarafa ulaşma çabasının “Söylenecek yeni sözümüz yok” şeklinde cevaplandığını belirten Özer, onların da medyada çıkmış ifadelerini değerlendirmiş kitabında. Genelde başörtüsü yasağının, özelde ise iknâ odalarının üzerinin örtülmeye çalışıldığını ve başörtülü olarak okuma, çalışma hakkını taleplerine ‘bayatlamış bir konu’ olarak bakıldığını dile getiren Özer, “Siz aç iseniz, sürekli açlığınızdan bahsettiğiniz için suçlanamazsınız” diyor.

***Başörtüsü yasağının şiddetli bir şekilde başladığı yılın ertesinde ortaya çıkan ve artık ismi duyulmayan ıkna Odaları’nı yedi yıl sonra yazmaya sizi götüren sebepler neydi?

eyan Yayınlarının sahibi Ali Kemal Bey bu konudaki eksikliğe işaret ettiğinde ikna odalarının uygulanmaya başlandığı gün öğrencilerin perişan bir halde o odalardan çıktıklarını ama içeride ne olduğunu da anlatma fırsatları olmadığını fark ettim. Bu ihmali telafi etmek ve tarihe bir kayıt düşebilmek için bu konuyu incelemeye karar verdim. Kısa sürede birçok öğrenciye ulaşıp röportaj yaptım. Ancak bazı nedenlerden dolayı bir dönem bu çalışmaya ara vermek zorunda kaldım. Ama kızların dilinden bu olay anlatılmamış olduğundan gönlüm onları öyle bırakmaya razı olmadı ve bir sorumluluğu ifa etmek için bu kitabı hazırladım.

ıkna odaları yaşandığı dönemde çok anlaşılamadı. Bir yıl öncesinde, 1997’de yasak başlamıştı. Yasak başörtülüleri okul kapılarında bırakırken doğal bir birliktelik ve itiraz söz konusuydu. Okul yönetimi bu eylemler nedeniyle yasağı bir yıl geri çekmek zorunda kaldı. Ertesi yıl ikna odaları projesini devreye soktuklarında artık öğrencilerin hem bedenleri hem zihinleri yorgundu. ılk etapta yeni gelen öğrencilere uygulanan bu proje için, kayıtlar merkeze uzak bir yer olan Avcılar kampüsüne alındı. Öğrenciler tek tek bu odalara alınıyor, psikolojik baskı yapılıyor dendi ama tam olarak neler yaşandı, içeride öğrencilerle ne konuşuldu, iknâcılar bu işlemle ne yapmak istediler bunlar derli toplu yazılmadı, konuşulmadı. Olayı bu yönüyle ele almak ve başörtüsü mücadelesine bir katkıda bulunmak istedim. Ayrıca, bu odalarda var olan bakış açısının yasakçıların mantığını ele veren boyutları olması dikkat çekiciydi.

***Bu kitap için kaç kişiyle görüştünüz?

ıknâ odasına girmiş olan otuza yakın öğrenciyle yaptığım görüşmeler bu çalışmanın çatısını oluşturdu. Tekrar olması nedeniyle zikredilmemiş isimler olduğu gibi ikna odasına girmemiş ama bir biçimde süreci anlatan öğrenciler de bazı yaklaşımlarımda belirleyici oldu.

***ıknâcı tarafla görüşebildiniz mi?

Çalışmaya başlarken iknacıların söyleyecekleri zihnimde en önemli noktalardan birisini oluşturuyordu. ıknâ odalarına giren öğretim görevlileriyle görüşmek istedim. Ancak bu kişilerin kimlikleri gizli tutulduğundan ulaşmak mümkün olmadı. Kamuoyunda bu olayın sözcülüğünü yapanlar ise bu konudaki görüşme taleplerini reddettiler ve “Söyleyecek yeni sözümüz yok” dediler. Dolayısıyla onların sözleri basında o dönem söyledikleriyle sınırlı kaldı. Zaten şöyle de bir şey vardı; şu ana kadar aslında konuyla ilgili bakış açıları basına yansımıştı, konuşmayan öğrencilerdi. Nur Serter televizyonlarda sık sık çıkıp konuşmalar yaptı. Hatta konu artık bitti, kapandı diye bakılan yakın bir dönemde, 12 şubat’ta CNN’de Oradaydım adlı programda da bakış açıları tekrar anlatıldı. Bu tek taraflı anlatı çalışma boyunca iknâcı bakış açısını anlamada referans odu. ıki taraf aynı olayı nasıl algıladı, nasıl yaşadı, bunu anlama çabasındaki veriler iknacıların daha önce söyledikleri çerçevede şekillendi.

***Sizi nasıl etkiledi, ikna odalarında yaşananlar?

ışin doğrusunu söylemek gerekirse ben konuyu çalışmaya başlarken “tanıdık” bir tablo ile karşılaşırım diye düşünmüştüm. Ancak bu röportajları yaptıktan sonra bir başörtüsü mağduru olarak kendi sıkıntılarımın ağırlaştığını fark ettim. Anlatılan şeylere çok yabancı değildim, kararların arka planında yatan sebepleri anlayabiliyordum ancak tahmin etmediğim şey, bu tanıdık dertlerin konuyu soğukkanlı olarak ele almaya çalışan birisi olarak beni nasıl etkileyeceği idi. Her gün bir röportaj yapıp eve dönüyordum, sonunda zihnimde görüştüğüm kişiler oranında artan bir gerilim oluştu. Kendi dünyama öğrencilerin sorunlarını dahil ederek yaşamadığım dertleri içselleştirip, acısını çekmeye başladığımı fark ettim. Bu sebeple bir müddet ara verdim.

***Hikâyelerini dinlediğiniz kişilerden sizi en çok etkileyen hangisi oldu?

ıknâcılarını psikolojik olarak güçlü duruşuyla çaresiz bırakan Nevin’in kararlılığı oldukça etkileyiciydi bence ama bir o kadar okula peruk takarak ve çok bol pardösüyle giden bir öğrencinin anlattıkları etkiledi. Çünkü ben sadece hayal ettiğimde bile bu görüntüyü kaldıramıyorum. Onun bu durumla nasıl baş ettiğini, ayakta kaldığını anlamak zordu. Bunun kendisi için kolay bir davranış biçimi olmadığını ama günaha alışmamak için, kendisinin hala başörtülü olduğunu göstermek için yaptığını ifade ediyordu. Bu benim için çok ilginç bir noktaydı. ınsanların kendisine bazen acıyarak bazen irkilerek baktıklarının farkında. Buna rağmen başındaki peruğu çıkartmıyor. Ve herkes gibi sıradan olmuyor, görünmez olmuyor. ınadına “Ben başörtülüyüm” diye haykırıyor.

-Devam edecek-

Naciye Kaynak

04.05.2005

Naciye Kaynak

‘ıkna Odaları’ kitabının yazarı Gülşen Demirkol Özer: ıkna odaları ikna edemedi - 2

Başörtüsü yasağının gerek yeni mağduriyetlerle gerekse ona karşı yapılan eylemlerle yeniden gündeme gelmeye başladığı bir dönem içindeyiz. Sizin kitabınızın bu dönemde çıkmasının bu gelişmeyle bir bağlantısı var mı?

Siz bir çalışmaya başlarsınız, ama nihayetinde gündemin nasıl olacağını bilemezsiniz. Belirleyemezsiniz de. Evet, benim çalışmamı bitirmeme yakın başörtüsü konusu tekrar gündeme geldi. Bu durum, kitabın, konunun kendi şansı. Ama benim böyle özel bir tercihimin olması mümkün değil. Hatta işin doğrusu çalışma bir gecikmişlik duygusu eşliğinde ortaya çıktı tekrardan başörtüsünün konuşulması bir tevafuk.

*** ıkna odasına girenlerin sayısı hakkında bir bilginiz var mı?

Bu soruna bir kişi muhatap olmuş olsaydı bile bununla ilgili bir çalışma yapmaya değerdi. Ama şu varki, sayı az değil. ılk ikna odası kurulduğu yıl ıstanbul Üniversitesine kayıt için gelen bütün başörtülüler o ikna odasına sokuldu. Aynı zamanda ara kayıtlardaki başörtülüler de alındı. Yüzlerce kişi olduğu muhakkak ama net rakamları iknacıların kayıtları ile bilinebilir. Ayrıca şimdilerde başörtülülere “hikâyelerini” anlatmaları yönünde sivil toplum örgütlerinin yaptıkları çağrılar sonunda da bu sayıya net olarak ulaşılabileceğini düşünüyorum.

*** ıknacılar. ikna odalarının iyi niyetli bir uygulama olduğu şeklinde savunmalarda bulunuyor. Siz buna ne diyorsunuz?

Çok özet olarak, yasağın zaten uygulanacağı, ama onlara son bir fırsat tanıma anlamında, kızlara yol gösterip, danışmanlık yapmak, konuşarak ikna etmek istendiği ifade edildi. Başka bir uygulama için belki bunu iyi niyetli bir çaba olarak adlandırabilirdik. Ancak bu işlemde kızlara başka bir seçenek bırakılmamış olması, yapılan muamele, inançların değiştirilmek istenmesi ve propagandaya yönelik hesaplar yapılmış olması meseleyi masumiyet sınırlarından çıkarıyor. Bir kere uygulanan ikna yöntemi bu düşünceye kesinlikle saygı duyulmadığını ve reddedildiğini gösteriyor. ıkinci olarak, bu uygulama biçimini toplamda değerlendirdiğimizde karşımıza kesinlikle örgütlü, bilinçli ve planlı bir uygulama çıkıyor. Eğer iyi niyetli bir çabaysa öncelikle şunların cevapları verilmeli; niçin öğrenci kayıtları Avcılar’a alındı? Ben ıstanbul Üniversitesi mezunuyum. Hiçbir dönem kayıtların kendi bölümüm dışında bir yerde yapıldığına şahit olmadım. Üniversiteye yeni gelen her öğrencinin rehberlik ve psikolojik danışmanlık hizmetine ihtiyacı olabilir. Niçin sadece başörtülüler? Ayrıca niçin tek tek aldılar başörtülü öğrencileri bu odaya? Diyelim ki bunlar da iddia edildiği gibi kendiliğinden ve rastgele gerçekleşti. Peki odadaki kamera da mı rastgele?

*** Yasakçılar bu ikna odalarında başarılı oldular mı? Araştırmalarınıza dayanarak bu konuda ne söylersiniz?

ıkna odaları, iknacılar açısından ciddî bir işlev gördü. 97-98 yılında uygulanan yasak ciddî anlamda protesto edilince birçok fakülte bu yasağı geri çekmişti. Ama ikna odaları ve beraberinde bu kayıtları farklı yerlere almalarıyla bu protestolara engel oldular. Dolayısıyla yasağı uygulamada başarı sağladılar. Ama şunu söyleyemeyiz, ikna kavramının barındırdığı, kalbini teslim etme konusunda başarılı olduklarını söyleyemeyiz. Benim görüştüğüm hiçbir öğrencide bunu gözlemlemedim. Her birinin okula devam etme konusunda farklı sebepleri vardı ve hiç birisi bu uygulamadan hoşnut değildi.

*** ıkna odasında öğrenciye ne vaad edildi?

Dediler ki sen başını aç ve diğer öğrenciler gibi okulunu bitir. Ancak başını açtıkları halde dışarıda başlarını örtüyor olmalarından dolayı tacize uğramaları söz konusu oldu. Başlarını açmaları karşılığında teklif edilen şey, öncelikle diploma ve bir meslek ile kolaylaşacak bir gelecek idi. Ama aynı zamanda burs ve derslerde iyi puanlar da teklif edildi.


*** Bu odalarda ikna olanlar sonrasında rahat bırakıldı mı?

Hayır, ikna odalarında okula devam kararı veren, bunu beyan eden öğrenciler gerçek anlamda başörtülerinden vazgeçmediklerinde ya da başlarına başörtüsünü ima eden unsurlar taktıklarında hiçbir şekilde rahat bir öğrencilik geçirmediler. Gerek hocaları tarafından gerek okul yönetimi tarafından sürekli sıkıştırıldılar ve tehdit edildiler. Görünür olarak onlar kendilerinden istenileni yapmışlarsa da bunu gönüllerinden yapmadıklarını ima ettikleri anda aynı şekilde bir başörtülü gibi baskılara maruz kaldılar.

Bu sebeplerden dolayı sürekli çatışma ve aşağılanma psikolojisinde olan birçok öğrenci psikolog kapısı aşındırdı. Bir çoğu da kendi yarasını kendi içinde, kendi dünyasında onarmaya çalışıyor.

*** Onları yargıya başvurmamaya, sessiz kalmaya iten en önemli sebepler neydi?

Tabiî önce yine psikolojik bir sebep var. Her şeye rağmen kendisinin de kabullenmediği bir fiil içerisinde bulunuyor. Başörtüsünü bir biçimde okul içinde açıyor. Dolayısıyla bunu açık yüreklilikle ifşa edip, “Ben bu okula devam ediyorum ama sizin baskılarınız da devam ediyor. Aynı zamanda siz bana zaten ikna odasında baskı yapmıştınız” diyemiyorlar. Çünkü bir eziklik içerisindeler. Bunun dışında kalanlar, okullarını bırakanlar ise ya ikna odalarını ciddiye almadıklarından ya da zaten kararlarını vermiş, hayatlarında başka şeylerle mücadele ediyor olduklarından başlarını kaldırıp, “Bu olayda bana psikolojik bir baskı yapıldı, ben bundan dâvâcı olayım” diyerek dâvâ açma gibi bir yol düşünmediler. Ama hâlâ böyle bir kapı açık ve geriye dönük olarak hâlâ bunun hesabının sorulabileceğini düşünüyorum ben.

–Devam

edecek

Naciye Kaynak

05.05.2005

http://www.yeniasya.com.tr/2005/05/04/roportaj/default.htm
http://www.yeniasya.com.tr/2005/05/05/roportaj/default.htm
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

2

19.11.2007, 17:49

güzel bir ropörtaj..ve acılar..insafın yer altına çekilme safhası..

3

19.11.2007, 18:34

Gazetenin eski yıllardaki linkleri neden açılmıyor?
Elbette en bahtiyar odur ki: Dünya için âhireti unutmasın, âhiretini dünyaya feda etmesin. Mektubat - 71

4

19.11.2007, 19:43

Arada gazetenin Webmaster'ı değişti, sonra ne oldu bilmiyorum.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

5

20.11.2007, 17:56

Gazetenin 2006´nın başında yeni bir servere taşındığını duymuştum. 2006´dan eskilerine bende ulaşamıyorum.
Biz muhabbet fedâileriyiz; husûmete vaktimiz yoktur.

6

25.11.2007, 22:39

Alıntı

*** ıkna odasında öğrenciye ne vaad edildi?

Dediler ki sen başını aç ve diğer öğrenciler gibi okulunu bitir. Ancak başını açtıkları halde dışarıda başlarını örtüyor olmalarından dolayı tacize uğramaları söz konusu oldu. Başlarını açmaları karşılığında teklif edilen şey, öncelikle diploma ve bir meslek ile kolaylaşacak bir gelecek idi. Ama aynı zamanda burs ve derslerde iyi puanlar da teklif edildi.

evvelsi gün bir arkadaşımızdan duyduk; "o dönem başörtülülere dindar çevrelerden de çeşitli vaadler karşılığında başörtüleri açtırıldı. telefon hatta araba dahi vaad edilenler oldu.". inanmak istemiyor insan bütün bu zulümlere ama, yaşayanlar hala hayatta..siyasilerin elini kolunu bağlayan da, bu dindar çevrelerin tavırlarıdır..öyle ya dinde yeri varsa, siyasi idare neden bedel ödesin ki!

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir