Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

  • "Sükrü Bulut" bir erkek
  • Konuyu başlatan "Sükrü Bulut"

Mesajlar: 60

Konum: Köln / İstanbul

Meslek: Eğitimci - Yazar

Hobiler: Risale-i Nur

  • Özel mesaj gönder

1

08.10.2004, 04:19

AB kargaşası...

AB’ye giriş sürecine yaklaştığımız şu günlerdeki tartışmalar, geçmişteki kanaatlerimize kuvvet veriyor: Avrupa’yı bilmiyoruz ve tanımıyoruz. Avrupa’nın bizi tam tanıdığını da iddia eden yok… Hatta Avrupalılar bu eksikliklerini devamlı itiraf ediyorlar. Dikkat ederseniz bizim cenahta itiraflara rastlamıyoruz. Bilâkis herkes bilge kesilmiş, mütemâdiyen konuşuyor. Bu arada zihnen sürmeneja, bedenen ishale tutulanlara da dikkat etmek gerkiyor.

Bir asırdan bu yana “Garblılaşma” yoluna girerken; tarihimize, örfümüze, inancımıza ve şarkın tüm değerlerine sırt çevirmiş çizginin aktüel takipçilerinin “yeni Avrupa’yı” tanıyamamaları sizin de garibinize gitmiyor mu? Laikliği dinsizlik ve hürriyeti sefahet mânâsında anlamış ve uygulamış bir kısım elit tabaka mensubu “AB’ye geçiş sürecinden” akıllarınca faydalanmak üzere salvoya geçtiler. Dinsizlik ve sefahetin aşırı uçlarındaki örnekleri renkli gazetelerine taşıyarak zihinleri bulandırmaya çalıştıkları bir vakıa… AB’yi; dinsiz, sefih insanî değerler karşıtı ve hayvanî hürriyetlerin hakim olduğu bir blok olarak lânse edenlerin Avrupa’yı tanıyıp tanımadıklarını süreç başladıktan sonra daha iyi anlayacağız.

Mazisinden doğru dürüst bir değer tevarüs edememiş, hayatını belli prensipler altına almamış, Ortaçağ’dan kalma ahlâk ve medenî yaşayışı “dinsiz felsefece” tahrip edilmiş bir Avrupa’dan; ilim, semavî kitaplar ve ıslâmın yardımıyla yeni değerleri inşaya çalışan “yeni Avrupa’nın” birçok insanî kriterde bizdekilerden önde olduğunu haber vermiş olalım.

“Cinsel devrim” safsatasıyla kıtanın üzerine boca edilen sefahetin acı ve dehşetli neticelerini AB’li ilim adamları inceliyorlar. Helmut Schmidt’den Razzinger’e kadar yüzlerce fikir, din ve siyaset adamı bu noktaya işaret ediyor. Dinsizlik ve sefahetten doğma; nesilsizlik, tembellik, israf, vahşet ve kaostan çıkışı arayan AB’liler bizdeki “zina hürriyeti”ni, istediği mekânda “bira ve sigara içme hürriyetini” savunanları duysalar, bize yaptırımları galiba biraz değişik olur.

Suların durulmadığı, zihinlerin berraklaşmadığı ve sislerin çekilmediği bir dönemde, elindeki medya gücüyle milleti iğfale ve AB’den iyilik ve hayır bekleyenleri ümitsizliğe sevk etmek isteyenlere karşı yetkililerin harekete geçmesi gerekiyor. AB’deki siyasetçileri ve devlet adamlarını aşağı yuvarlayan illetlerin başında rüşvet ve nikâhsız beraberliğin geldiğini sefahetçilerimiz belki de bilmiyorlar. Avrupa’nın kendi içinde fuhuş, uyuşturucu, eşcinsellik, pornografi ve kürtaja karşı verdiği mücadele de dışarda pek hissedilmiyor. AB yetkilileri AB’nin siyasî yapısına zarar verecek çalışmaları engelleyecekleri gibi, halklarının ruh, beden ve düşünce sağlığına hücûm eden tahribatçılara müsaade etmeyecekleri de bir vakıa… Burada önemli olan husus bizdeki bozguncuların üzerindeki örtüyü kaldırıp, Avrupalıların onları yalınca görmelerini sağlamak olacaktır.

Dinsizlik ve sefahetin sebep olduğu iki dehşetli harpte yaklaşık seksen milyon evlâdını kaybeden Avrupa’nın dine yöneldiğini, yeni bir muhafazakârlığı benimsediği maalesef muhafazakârlarımız da bilemiyorlar. AB’nin Fransa laikliğini benimsemediğine, kuzeyden çıkan sefaheti kontrol altına almaya çalıştığına bizdeki laikçiler dikkat etmelidirler. Hem orada sefahet devletlerin koruması altında da değildir. Bilâkis devlet; ahlâklı, dindar, tutumlu ve çalışkan bir neslin ihyası için çalışıyor.

şu AB süreci arefesindeki kargaşadan istifade etmek isteyen tahribatçıları dizginleme vazifesi, Avrupa hakkında bilgilendirilmemiş millete ait değildir. Milletin ümitlerini ve değerlerini korumakla vazifeli hükümete aittir. Bu da ancak AB’yi iyi bilen kadrolarla ve müzâkerecilerle mümkündür.

Yalnız şu arefede bizi ve değerlerimizi müdafaa edecek zevatımızın bilgisizlik ve ürkekliği, mevcut değerlerimizin de kaybına yol açıyor. Muhalif bir siyasetçi veya köşe yazarı “höt!” demeye dursun, bizimkisi adeta emir almışçasına “millet karşıtının” dediğini yerine getiriyor. Durup dururken ezan sesini kısan bu ürkeklerin, yarın AB süreci adına dinimiz ve manevî değerlerimizden hangi tavizleri vereceklerini merak ediyoruz. Halbuki bu zevattan, bizi 28 şubat’ın pisliklerinden temizlemelerini bekliyorduk.
Şükrü Bulut

  • "Tarik bin Ziyad" adlı kullanıcı yasaklandı

Mesajlar: 91

Konum: Almanya, Frankfurt

Meslek: yok

  • Özel mesaj gönder

2

11.12.2004, 03:51

Kafir Avrupadan hayr beklemek fevkalade yanli$tir, Ba$örtüsü icin
Avrupa insan haklari mahkemesine dava acanlar havalarini aldilar.
Güyadan Hukuk devleti oldugu halde kafirlik öyle damarina ili$mi$ki
besbelli bir insan hakkini (tesettür) yasaklami$tir.

Avrupayi yeterince yakindan tanidigimi saniyorum ve
burdaki kafirler ekseriyet-i mutlaka itibariyle sefahet ve küfürlerinden fevkalade memnunlar,
kimse vay maneviyat bo$lugu yok vicdan azabi falan cekmiyor; bu Türkiyedeki bazi dindar insanlarin akilarinda hayal ettikleri bir masaldir.
Binde bir böyle bir bunalima giren varsa zaten Islam hak Din oldugu apacik, camiye gidip Islami ara$tirdiktan sonra müslüman oluyorlar,
bu bahtiyalrarda var ama dedigimiz gibi binde bir.

Üstad ne diyor bu Konuda "Gayri me$ru bir muhabbetin cezasi mahbubunun gaddarane adavetidir, Avrupaya muhabbetimiz gibi"
Ba$ka biryerdede bütün sefaletimizin kaynagi menbagi Avrupa muhabbeti
oldugunu söyliyor.

Aslinda Üstad her$eyi özetliyor, artik dost ve dü$manlarimizi taniyalim Avrupa bizim dü$manimizdir tarih boyunca icimize fitne yayip ihanet ettigi gibi günümüzdede icimize fitne tohumu ekmege var gücüyle devam ediyorlar. Müslümanlar bizim dostumuzdur,
durumlar cok zor ama ne yapip edip üstadin dedigi gibi müslümanlar arasindaki uhuvveti tezyid etmeye ve Cemahir i mütefika i Islamiye
(Islami cumhuriyetler birligi) kurulmasina göre adimlar atmaliyiz veya en azindan bu fikirlerin Halk arasinda yayilmasi ve kabul görmesi icin
gayret sarfetmeliyiz.

AB gavurlarindan sömürge, ihanet ve nefretten baska bir$eyi Türkiye
ve müslümanlar beklemesin

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir