Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

10.02.2009, 09:11

Tutuklu orgeneral kalmamış

Tutuklu orgeneral kalmamış


Seçim yaklaştıkça harharlanan ortamda pişmeye aday Tosun tartışması. Mardin’de 33 bomba çıkan ve kazıların devam ettiği ev. Ve. Delil yetersizliğinden tahliye edilen Hurşit Tolon.

Nöbetçi mahkeme, avukatın tahliye talebini ıstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na göndererek bu konudaki görüşünü sormuş. Savcılık, Hurşit Tolon’un tutukluluk halinin devamı yönünde görüş bildirmiş. Ancak nöbetçi mahkeme, savcılığın bu talebini yerinde bulmayarak, Tolon’un delil yetersizliğinden tahliyesine karar vermiş...

Mahkeme tahliye kararına, ‘tutuklama kararına esas alınan 29 sayfalık Ergenekon yapılanmasını içeren kitap fotokopisinin gizliliğinin bulunmamasını’ gerekçe göstermiş... Ama öte yandan da emekli orgenerale yurt dışına çıkış yasağı koymuş...

Tolon bir süre önce rahatsızlığı nedeniyle GATA Haydarpaşa Hastanesi’ne sevk edilmiş...

Adli Tıp raporunda Tolon’un hastalığının teşhis edilebilmesi için üç ay hastanede kalması gerektiği söylenmişti...

Hurşit Tolon’un tahliyesiyle Ergenekon Dava ve soruşturmasında tutuklu orgeneral kalmadı...

* * *

Aslında...

Tolon’un tahliyesinde rol oynayan...

Bu ‘Ergenekon Kitapçığı’ işi de karışık...

Biliyorsunuz...

Milli ıstihbarat Teşkilatı (MıT), ‘2003’te Genelkurmay’a Ergenekon kitapçığı yolladığını’ açıklayınca, mahkeme TSK’ya bu belgeyi sordu. Ancak Genelkurmay ‘bizde böyle bir kitapçık yok’ dedi.

Böylece Ergenekon Davasında MıT ve Genelkurmay Başkanlığı arasında rapor çelişkisi çıktı. MıT, Genelkurmay’ı 2003 yılında Ergenekon oluşumuyla ilgili bilgilendirdiğini belirtirken, Genelkurmay, arşivlerinde böyle bir kaydın olmadığını açıkladı. MıT ise mahkemeye gönderdiği yazısında, ‘raporu Genelkurmay Başkanı’na verdik’ diyor. MıT ayrıca kitapçıkta kamuoyuna malolmuş bazı asker ve sivil şahısların olduğunu da vurgulamıştı.

* * *

MıT, 2003’teki kitapçık dışında hazırlanan çalışmanın özeti niteliğindeki bilgi notunun da 26 Mayıs 2006’da gene Genelkurmay Başkanlığı ıstihbarat Daire Başkanı’na sunulduğunu açıklamıştı...

Bu bilgilerin ışığında Ergenekon Davası’na bakan 13. Ağır Ceza Mahkemesi Genelkurmay’a yazı yazarak, MıT tarafından kendisine gönderildiği belirtilen kitapçık ve bilgi notunun mahkemeye göndermesini istedi.

Ancak Genelkurmay Başkanlığı, 16 Ocak 2009’daki yazısında, kendilerinde 10 Temmuz 2003’te gönderildiği belirtilen raporun bulunmadığını belirterek, mahkemeye, 26 Mayıs 2006’da ellerine ulaşan raporu gönderdi.

Bu da çok garip değil mi?

* * *

Tam bu ara...

ıstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, kişisel hak ve özgürlüklerin korunması hususunu göz önünde bulundurarak, ‘Ergenekon şeması’ olarak bilinen şemada yer alan üzerleri kapatılmış isimlerin açıklanmamasına karar verdi. Mahkeme Heyeti, MıT tarafından düzenlenen çizelgedeki bazı isimlerin gizli kalması gerektiğini hatırlattı.

Neden mi?

Birincisi, Ergenekon çizelgesinde yer aldıkları halde bazıları hakkında henüz bir soruşturma açılmamış olmasından...

ıkincisi, bu kişilerin ‘Sosyoekonomik ve siyasi konumlarından’...

Hale bakar mısınız?

* * *

Ne oluyor?

Bence olup biteni anlamaya ışık tutacak bir açıklama geçen hafta emekli asker hákim Ümit Kardaş’dan geldi...

Söyledikleri satırbaşlarıyla şöyleydi:

‘Devlet rantların merkezden dağıtıldığı bir yer. Büyük çıkarlar, imtiyazlar var. Orgeneraller emekli olduğunda Orgeneral gibi yaşamaya devam ediyor. Orduevlerinde daire, araba, emrine askerler veriliyor. Demokrasilerde bu olmaz. Bunlar küçümsenecek şeyler değil. Siyasi iktidarın imtiyazları başka. Dolayısıyla herkesin açığı var. Birbirlerine karşı bunları güç olarak kullanıyor. Bu gücün sınırını da dış dinamikler belirliyor. Bu uzlaşma ve bu dengelerle rejimi demokrasiye çevirmek mümkün değil.

Tuncer Kılınç’ın alınmasında Genelkurmay ayaklandı. Başbakan ve Cumhurbaşkanı’yla görüştü ve Tuncer Kılınç salıverildi. Bu soru işareti bırakıyor. Soruşturmanın üzerinde şaibe olduğunu gösteriyor.

Kıvrıkoğlu’nun Başbuğ ziyareti enteresan bir mesaj. Kıvrıkoğlu zamanı Genelkurmay’ın en sert olduğu dönemdi. Sürekli demeç verirdi. Siyasete müdahalenin zirve noktasıdır. Sınır buraya kadar dediler bu resmi vererek bence. ıntihar eden albay Abdülkerim Kırca’da da durum aynı. Kendisine suç istinat edilen bir kişi, JıTEM’in uygulamalarıyla bilinen, görevsizlik kararlarına da baktım birçok adam öldürmede faili meçhul davada sanık olarak birçok kişiyle birlikte gözüküyor. Bu kadar vahim iddialar altındaki bir insanın cenazesinde toplu olarak gövde gösterisi yaptı. Bu zihniyete kurumlar nezdinde sahip çıkılması, devletin çökme noktasında olduğunu gösteriyor. Böyle bir devlet organizasyonu olmaz. Böyle zihniyet olmaz. Buna devlet de denmez. Asker parlamentonun üzerinde olamaz. Türkiye çok kritik bir noktada...’




Star, 8.2.2009

Mehmet Altan

09.02.2009

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir