Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

25.02.2005, 09:10

Râbıta nedir, dince sakıncası var mıdır?

Soru:
Râbıta nedir, dince sakıncası var mıdır?

Cevap:
Rabıta, zikirden önce veya günün uygun zamanlarında müridin (tarikat eğitimi gören kimsenin) şeyhini (mürşidini) hatırlamasıdır. Uzun tartışmalara konu olan râbıta bir ibadet değildir, tasavvufta bir eğitim tekniğidir. Amacının dışına çıkarılır ve şirke vardırılırsa çok sakıncalı olur, amacının içinde kalırsa (yani şeyhi hatırda tutarak ondan meşru ölçüler içinde istifade etmeye; ilminden, ahlakından, güzel hallerinden yararlanmaya, onu özümsemeye yönelik bir teknik olursa) sakıncası olmayabilir.

http://www.hayrettinkaraman.net/sc/00156.htm
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

2

25.02.2005, 11:46

Rabıtayı genellikle Süleyman Hilmi Tunahan a bağlı insanların yaptıklarını duydum(Süleymancılar).Onlar haftanın bir iki günü rabıtayı eksik etmezler.Bence şahsın ön plana çıkmamalı.Eğer hatırlamak istiyorsak O'nu duamızda eksik etmemek gerekir,bu şekilde olursa daha iyi olur.

3

25.02.2005, 12:08

benim bildiğim kadarıyla rabıtayı sadece zorda kaldıklarında almaktalar yani mesela yolda kaldıp araç bulamadıklarında ve böyle durumlarda rabıta alıp beklemekteler (halveti tarikatı ) en azından sadece zor anlarda yapıyor bunu biliyorum
selam ve dua ile kalın
nur

4

25.02.2005, 12:09

esselamu aleykum ve rahmetullah ve berakatuhu

rabıtadan once sanırım murşide tabiyette bir ayrırım var..dileyen tabi olur ve murşidinin ilmiyle egitimini gorur dilemeyen de kendince dinini yaşar...acaba murşidlerine ulaşıp onlara tabi olanlar din dışında bir iş mi yapıyolar yada tabi olunsa da olur olunmasa da olur gibi bir durum mu var?

Rabıta farzdır

3/AL-ı ıMRAN-200: Yâ eyyuhellezîne âmenusbirû ve sâbirû ve râbitû vettekûllâhe leallekum tuflihûn(tuflihûne).
Ey îmân edenler! Sabredin…Direnin ve rabıta kurun. Allah’a (karşı) takva sahibi olun ki; (böylece) felâha eresiniz.
şüphesiz doğru yol, Allah'ın yoludur. (Al-i ımran 73)

Risale Okuyorum

Üyeliği İptal Edildi

  • "Risale Okuyorum" bir erkek
  • "Risale Okuyorum" adlı kullanıcı yasaklandı

Mesajlar: 663

Konum: Ankara

Meslek: Öğrenci

Hobiler: İnternet, Risale-i Nur

  • Özel mesaj gönder

5

25.02.2005, 13:39

KyLe hiç değişmeyeceksin galiba. Sadece meale dayananlar Yaşar Nuri veya ıskender Evrenesoğlu (Başka bi sim daha kullanıyodu NurTV'de) gbi eninde sonunda sapıtıp kafalarına göre fetva veriyorlar.

Allah basîret versin...
"şimdi oku, kabirde okuyamazsın!" (Zübeyir Gündüzalp)

nurunözü1

Profesyonel

Mesajlar: 997

Konum: bursa

Hobiler: hat sanatı,ebru sanatı,kitap,internet

  • Özel mesaj gönder

6

25.02.2005, 18:49

Bu ayetin başı ve sonu nedir.Yani bundan önceki bundan sonraki önemli be kardeş yaa.Hakkaten ben isim vermeyim oda hadislerin falan tam ortasını alıp kullanıyor ya aynı öyle olmuş...
Ya tozu dumana katacaksın!Yada tozu dumanı yutacaksın!Yutanlardan olmamak dileği ile...

7

25.02.2005, 20:52

KyLe'nin sabıka dosyası kabarık. Admin susmamı tavsiye ettiği için konuşmuyorum. Tavsiyem onu dinlemeyin.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

8

26.02.2005, 23:02

Allah Razı Olsun...ne yazsak sen kimsin ki orda o anlam var deniliyor..cunku siz herseyi bilirken biz hiçbirşey bilmiyoruz....

şimdi karşı olduğunuz nedir?
muşid yok mudur? murşide ulaşmak farz değil midir? muşide tabiyet farz degilmidir? rabıta kurmak farz değil midir?
nedir karşı çıktıgınız buyurun?
şüphesiz doğru yol, Allah'ın yoludur. (Al-i ımran 73)

9

27.02.2005, 00:21

Karşı çıktığım izin efendimiz dediğiniz ıskender Ali Mihr ve onun müridleridir. O sapıklar zümresindendir. (Eğer deli değilse tabi, ama aklı varken ona tabi olanlar...)

4 Mezhebe , hatta şia nın Zeydi ve Caferi mezheplerini de kat, 6 Mezhebe göre ehl-i dalalet olduğunu ispat edersem çeneni ebediyyen kapatacak bu yoldan dönecek misin? Allah akıl, fikir, iman, iz'an, hidayet nasip etsin.

Moderatörler artık lütfen bu kullanıcıyı uzaklaştırsın.


Not: Farz diyerek öne sürdüklerinizden bilhassa rabıtayı yüzünüze çarpmayı gayet iyi bilirim. Dinde olmayanı dine sokmak şeklinde bid'atlar işliyorsunuz, işin şirk ve küfre varması muhtemel boyutlarından daha bahsetmedim. Haddinizi bilin, siz kimsiniz de Allah'ın farz kılmadığını farz ilan edersiniz? Efendiniz buraya, ızmir'e konferansa gelmiş, gelip bi rezil rüsvay edeyim konferansta diye içimden geçti, ama ben bunu farkettikten 10 gün önce gelmiş. Bir dahaki gelişinde haber verin, yanında siz de gelin de rezil edip yerin dibine geçireyim. Böyle şiddetli konuşmamın sebebi dalalette ısrarınızdır.


Selam hüdaya, hidayete tabi olanların üzerine olsun. Ve melam da hevaya tabi olanlara.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

10

27.02.2005, 10:04

Allah Razı Olsun...
bir daha soralım...
murşid yokmudur?
Allah'ın gosterdiği murşide tabiyet yokmudur?
şüphesiz doğru yol, Allah'ın yoludur. (Al-i ımran 73)

11

27.02.2005, 10:14

Üstad Bediuzzaman Abdulkadiri Geylani'ye mi ımam Rabbani'ye mi , kimse uysam diye düşünürken Abdulkadiri Geylani hazretlerinin kitabında "tevhid-i kıble et" mesajını görmüş, Kur'an'a yönelmiş. O yüzden der "Bu risaleler ne şarkın ulumundan, ne garbın fünunundandır, Kur'an 'ın bu asra bakan i'caz-ı manevisinin lemeatıdır."

Peki bana söyler misin tarikat şeyhi arasam dahi, senin şeyhine tabi olur muyum? Sapığın önde gideni o be, sapıklığı kendi eliyle belgeli. Ehl-i dalalet bilinen Mu'tezile ve Cebriyye imamları yaşasaydı ve onlara sorsaydın, Allahu 'â'lem bissavab, belki onlar dahi sapık derdi bu adama. Çok bariz, gündüz gibi ortada yaptığı işin yanlışlığı.

Fethullah hoca bu şeyhiniz hakkında deli demiş. Eğer deliyse, o aklını yitirdiğinden mes'ul olmayabilir bu yaptığı ef'al ve elfazdan, ama siz Kur'an'daki efela ta'kılun, efela ya'kılun gibi bir çok ayeti okuduktan sonra şuurlu olarak bu işe girerseniz zarar edersiniz. Tevbe edip dönün bu yoldan. Allah'tan korkun, bile bile yakıtı taşlar ve insanlar olan o yere girmek büyük ahmaklıktır. Bundan Allah'a sığınırım, sığınırız. Başkasının dünyalığı için ahiretinizi berbat etmeyin, en ziyade hüsrana düşenlerden olursunuz. Bu dediklerimi anlamak için şeyhinizin ölmesini mi bekliyorsunuz, ondan sonra mı anlayacaksınız? Peki diyelim öldü, ondan sonra biri çıkıp ruhaniyeti bizle dese, ben onun halifesiyim ve ruhaniyeti ile görüşüyorum dese, bir deli daha çıksa onun da mı etrafında pervane olacaksınız? Lütfen bırakın bunları, dönün bu yoldan. Eğer gerçekten Allah'ın rızasını arayanlardansanız ehl-i sünnet dairesine gelin, ehl-i sünnetin şeyhiniz hakkındaki hükmü -eğer deli yani mesuliyeti düşmüş değilse- en azından küfürdür, belki ayrıca üstüne de şirktir. 4 Mezhebe sorun, bakalım hangi birisi küfürden aşağı hüküm verecek. Ha onların hükmüne fasid diyorsanız, o zaman zaten kendinizi fişlemiş olursunuz, kendinizi tescillemiş olursunuz ayrı bir yol açtığınızdan.
Allah rızası için tevbe edip dönün bu yoldan. şeyhiniz de siz de kullanılıyorsunuz. Aklınızı kullanın geç olmadan. Eğer yine arkanızı döner giderseniz, ziyan edersiniz, hem de benim bunca vaktimi israf etmiş olursunuz.

şu aşağıdakilerden bir paragrafı onu benim gözümde, hatta iddia ediyorum, bütün ehl-i sünnet gözünde, hatta iddia ediyorum belki Zeydi ve Caferilerin gözünde, hatta daha da iddia ediyroum belki Mu'tezile ve Cebriyye gözünde dahi küfürdür.



Okumak için tıklayın, alıntı yapmaktan vazgeçtim
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

12

27.02.2005, 15:05

Allah Razı Olsun;

gelip senin seyhine mi tabi olucam demişsiniz?

ben ıskender Ali Mihr'e tabi olun demedim...ıskender Ali Mihr'e tabi olmak gerekir de demedim..ıskender Ali Mihr'e tabi olmadınız mı diye de sormadım...murşide tabiyet varmıdır yokmudur bunu sordum? eger var oldugunu siz de kabul ediyor iseniz Allahu Teala sebillerin tayininin kendisine ait oldugunu soyluyor (Sebe 9)...hangi murşide tabi olacağımızı Allah'a sormamız gerekir...her tarikat liderine murşidim diye gecinenlere tabi olunmamalı...bu konu bu kadar acık....kimse kimseyi bir yere cagırmıyor...murşidinizi siz Allah'a soracaksınız ve size gosterecek..ve eger Allah'a ulaşmayı dilediyseniz Allah sizin için kimi nasip ettiyse ona ulaşırsınız...

Fettullah Hoca yada başka kuberalar istediğini soyleyebilir...Allah onlardan razı olsun....

ıskender Ali Mihr Hz. öldüğü zaman hiçbirimiz hayatta olmayacağız..cunku kendisi Mehdi Resuldur...bu yuzdende gorevini birisine devredip te ona baglnamamız diye bir durum yok...bunun için endişelenmeyiniz...peki ıskender Ali Mihr ölmezse siz ne yapacaksınız?

ışimiz şahıs işi değil sevgili kardeşim bunu hala anlatamıyormuyuz? derdimiz Allah...Allah'a ulaşmayı dilemek herşeyin anahtarı ..ve o anahtarın actıgı kapının arkasındaki guzellikleri bilen iblis malesef bunu diletmiyor...Bırakın insanların ne dediklerini...Nolur Allah'a ulaşmayı kalpten dileyin ve murşidinizi ozaman Allah'a sorun....ama once Allah'a ulaşmayı dileyin...

ben cevap yazdığım her konunun şahıslara indirgenmesinden uzuluyorum...ne sorulmuş neye gelmişiz..hep aynı şey oluyor...lutfen iblisi aramıza katmayalım boyle davranarak....

tekrar Allah Razı Olsun...
şüphesiz doğru yol, Allah'ın yoludur. (Al-i ımran 73)

nurunözü1

Profesyonel

Mesajlar: 997

Konum: bursa

Hobiler: hat sanatı,ebru sanatı,kitap,internet

  • Özel mesaj gönder

13

27.02.2005, 15:29

Alıntı sahibi ""KyLe""


ıskender Ali Mihr Hz. öldüğü zaman hiçbirimiz hayatta olmayacağız..cunku kendisi Mehdi Resuldur...bu yuzdende gorevini birisine devredip te ona baglnamamız diye bir durum yok...bunun için endişelenmeyiniz...peki ıskender Ali Mihr ölmezse siz ne yapacaksınız?

:shock: :shock:
Söyleyecek söz bulamıyorum...
Ya tozu dumana katacaksın!Yada tozu dumanı yutacaksın!Yutanlardan olmamak dileği ile...

14

21.07.2011, 19:36

rabıta

Şimdi de rabıtanın nasıl
yapıldığına, sofinin bu konuda karşılaştığı problemlere ve sıkıntılara
biraz değinmek istiyorum.


Bilin ki, fakir bir kimse ile
kimse uğraşmaz. Evini kilitlemese de içeriye hırsız girmez. Hırsızın gözü
zenginin evindedir. Zengin evini kırk kilitle muhafaza etse de hırsızlar yine
de girecek bir delik bulmaktalar. Bunun gibi rabıta da zenginin evindeki
değerli eşyalar gibidir. Şeytanın tüm derdi bu evdeki rabıta nimetini
çalmaktır. Rabıta onu adeta çıldırdır. Öyle bir vesvese fırtınası estirir ki,
gönül kulağı açık olanlar bile buna çok şaşırırlar.


İnsanın gönül kulağı açık olsa
bile şeytanlar nefis damarıyla da çaktırmadan vesveselerine devam ederler. Hiçbir
zaman umutlarını yitirmezler. Çünkü bir insan ömrünün her saniyesi ile zikretse
bile fenafişşeyh ve onun tabi neticesi fenafillah (yani veli) olamaz, ama zikre
o kadar yüklenmeden rabıta yolu ile bu makamlara ulaşabilir. Bunu ben değil
sadatlar, başta Gavsı Hizani olmak üzere tüm sadatlar dile getirmiştir.
Şeytanlar bunu bildiği için rabıtada müthiş vesvese verirler.


Rabıta ile nefis dize gelmektedir.
Zulumatları uçup manevi alemdeki şeyhin nefsine
benzemeye başlamaktadır. Manevi alemdeki şeyhin nefsi ise en az mutmainne
makamındadır. Çünkü velilik bu makamla başlar. Tabii her veli şeyh olamaz. Şeyh
kişi ise mutlaka velidir, şeyh olabilmesi için ayrıca sadatlardan ve Hz
Rasulluhtan silsile ile icazet alırlar. İşte böyle bir şeyh bulunmaz bir
incidir. Rabıtası ile müritleri nura, feyze,
nisbete gark ederler. Nasıl güneş
baharda ekilen tarlaları, bahçedeki ağaçları sıcaklığı, enerjisi, aydınlığı ile
ürün verecek bir biçimde olgunlaştırırsa gerçek bir mürşit de böyledir. Müridün
nefsini emmare, levvame, mülhime basamaklarından yukarı doğru çeker, mutmaine
basamağına ulaştırıp Allahın dostu kılar. Ama bu işlem sabır ister, hepsinden
önemlisi nefis ve şeytanla mücadele ister.


Şeytanın yardımcısı nefstir. Nefs
hiç rabıtayı sevmez. Çünkü nefsin temel
arzusu baş olma sevdasıdır. Rabıta bunu kırdığı için insanların büyük çoğunluğu
tasavvufa değil ama rabıtaya karşıdırlar.


Rabıta yaparken nefis ve şeytan
şu vesveseleri çok verir. Bak sen şeyhini gözünde canlandıramıyorsun. Kaşı olmadı, gözü böyle değildi, simasını
değiştirdin, sakalını dedene benzettin, sen bu rabıtayı yapamayacaksın bırak
bari, rabıta zamanı boşa harcamaktır, ne nur ne feyz ne nisbet üzerine
geliyor, rabıta yapacağına şu önemli
işine bak, rabıta ile şeyh kendisini insanlardan büyük görmekte, rabıta Allah ile
arana kul sokmaktır… vb. Bütün bunlar rabıta karşısında kuduran şeytanın ve
nefsin hezeyanlarıdır.


Öncelikle şunu söyleyeyim ki,
rabıta için şeyhinizi gözünüzün önünde canlandırmanıza gerek yoktur. Sadece
şeyhinizin karşınızda veya yanınızda olduğunu varsayın. Bu yeter de artar bile.
Ama muhabbetin aşırılığında istemeseniz bile şeyh gözünüzün önünde canlanır.
Ama insanın her günü aynı olmaz. Bazen muhabbet düşebilir, bu zamanda onun
varlığının karşınızda ve yanınızda olduğunu varsaymanız da rabıtanın
nimetlerine ulaşmada yeter. Şeyhin bir kaşı, bir burnu, bir sakalı bile rabıta
için yeterlidir. Hatta size ilginç gelecek, değil şeyhin fiziki portresi
mekanında olduğunu düşünmeniz bile rabıtadaki nimetleri oluk oluk üzerinize
yağdıracaktır. Bunları biz deneyimlerimizle bildiğimiz gibi sadatlar da böyle söylemişlerdir.


Rabıtanın nimetlerine kavuşmak
istiyorsak sadece akşam namazından sonra yapılan suri rabıta ile yetinmemeliyiz.
Bu konuda hırslı olmalıyız. Akşam namazından sonraki rabıta derstir. Yapılmazsa
olmaz. Adabına uygun olarak yapmaya çalışalım. Çok bereketlidir. Ama bir de manevi
rabıta vardır. Buna maiyet rabıtası da denir. Bu her yaptığımız işte, her an
rabıtalı olmaktır. Bu rabıtada şeyhini sakın sureten canlandırmaya çalışma, zira
nefis bıkar, sen de yorulursun, terk edersin, bir daha da dönüp manevi rabıtaya
bakmazsın. Zorlanırsın. Hem şeyhi sureten canlandırmakla onun senin yanında
olduğunu varsayma ile yapılan rabıtaların kazançları arasında o kadar büyük bir
fark yoktur. Peygamberimiz s.a.s amellerin az da olsa devamlı olanının daha
hayırlı olduğunu söylemiştir. Nefsin de dilini anlamak gerekir. Onun da bazı
işlerde hakkı vardır. Manevi rabıtada şeyhi gözünün önünde canlandırmayacaksın
ama şeyhin daima senin yanında olduğunu farz edeceksin. Bu nefis için fazla
enerjiye mal olmayacağı için sana zamanla bir meleke kazandıracaktır. Tabii
nefis sahibini dinlemeyen eşekler gibi bazen bu işten kaçacaktır. Ama sen
aklına gelir gelmez manevi rabıtaya devam edeceksin. Bir de göreceksin ki,
zamanla bu iş sana meleke olmuş, artık istemesen de manevi rabıtaya geçmektesin.
Şunu söyleyeyim ki, manevi rabıtayı alışkanlık haline getiren aynı silahlı bir
kişidir. Ona yanlış yapanlar sadatlardan tokat yemeye, güzellik yapanlar da yardım almaya başlarlar. Allah hepimize
manevi rabıtayı nasip eylesin. Amin.


İşte tasavvufta makam kazanmak isteyenler bu
manevi rabıtayı ihmal etmemelidir. Hem işini yapıyorsun, hem dinleniyorsun, hem
sohbet ediyorsun, hem yürüyorsun, hem yemek yapıyorsun, hem dinleniyorsun… hem
de şeyhim benim yanındadır düşüncesi ile zamanın manevi anlamda kazanca
dönüşüyor. Tek sorun bunu yaşamına sokup alışkanlık ve meleke haline getirmek.
Biraz üzerinde durursan nefsin de buna alışır. Sigara gibi zararlı bir alışkanlığı
nasıl bırakmada nefis zorlanıyorsa bu manevi rabıtaya da nefis bir alıştı mı,
hele ilerleyen zamanda bir de tadını almaya başladı mı istese de bırakamaz.
Çünkü nefis alışkanlıkların tutsağıdır. Bu konuda iradesi zayıftır. Başlangıçta
onu ikna ettikten sonra biraz zorlamak gerekir.


Üçüncü önemli rabıta çeşidi telebbüsü
rabıtadır. Bu rabıta kendini yok farz edip şeyhi üzerine giydirmektir.
Telebbüsü demek zaten elbise demektir. Yani şeyhi bir elbise gibi üzerine
giymektir. Bu rabıtayı uyurken yaparsanız şeytandan ve bütün afetlerden emin
olusunuz. Yemek yerken yaparsanız yediğiniz yemeğin hafifliğini hissedersiniz.
Bütün o yedikleriniz adeta nura dönüşür. Ben yemek yerken şöyle bir düşünceyle
bunu alışkanlık haline getirdim. Dedim ki nefsime, öğünde kaç lokma yiyorsun,
ne var ki telebbüsü rabıta ile yeyip de her lokmada Allah’a şükür ve hamd
kılsan. Beş dakika dişini sık. Sayılı lokmalar var. Nefsim bu konuda halen
benimle oyun oynamakta, ama bazen on ikiden vurduğum oluyor, ama bu az oluyor.
Zira nefis yemek yerken aynı köpekler gibi davranıyor. Nasıl bir kemiği ağzına
alan köpek yanına yaklaşana hırlarsa nefis de telebbüsü rabıtada huysuzlanıyor,
onu ihmal etmek istiyor. Allah her birimize yemeklerde telebbüsü rabıtayı nasip
etsin. Amin.


Kitaplara baktığınızda sadatlar o
kadar çok değişik rabıta türleri anlatmışlar ki… Bunlara ben hayali rabıta
diyorum. Mesala şeyhini deniz farz edeceksin kendini de o deryaya karışmış bir
damla. Başka bir tanesinde şeyhini çadır olarak düşüneceksin kendini de o
çadırın içinde göreceksin. Şeyhini başındaki kavuk olarak hayal edeceksin…
Bütün bu rabıta türlerinin ortak paydasında şeyhin vücudu ortadan kalkıyor ,
yerine başka nesneler konuluyor, bunlarla mürit kendisini ilişkilendirerek nur,
feyz ve nisbete gark oluyor. Bu rabıta türleri zor gibi görünse de aslında çok
kolaydır, biraz da bereketlidir. Nefsin de az da olsa hoşuna gider. Fantezi
gibi. Ara sıra yapmakta fayda vardır. Nefse aynı yemeği verirseniz bıkar ve
homurdanır. Biraz değişiklik onun iştahını artırır.


Mürit günlük hayatında bu rabıtaları
arabanın vitesleri gibi kullanmalıdır. Birinden nefsi bıkınca diğerine
geçmelidir. Daha doğrusu günlük yaşamın şartlarına göre, kolaylık ve zorluk
açısından birini bıraktığında diğerine yönelmelidir. Hayatı, günlük yaşamı
baştan sona rabıtalı olmalıdır. Dediğim gibi bu bir incidir katır boncuğu
değildir. Rabıtanın kıymetini bilelim.


Dualarınızla. Allah kusurlarımızı
bağışlasın, sadatların da himmetini nasib eylesin. Selamun aleyküm.

  • "iLtERiŞ" bir erkek

Mesajlar: 3

Konum: ANKARA

Meslek: MUHASEBE

  • Özel mesaj gönder

15

22.07.2011, 09:23

Her türlü gurbetin iksiri, Allah'a kurbettir..(M.F.G)

Hasan_Sinan

Moderatör

  • "Hasan_Sinan" bir erkek

Mesajlar: 2,136

Konum: Almanya

Meslek: Uzman Pazarlamaci

Hobiler: Okumak Okumak Okumak

  • Özel mesaj gönder

16

25.07.2011, 00:13

Rabıta farzdır dedi bir kardeşimiz..

Nurculukta rabıtalar varmı..?

Zikirler, esrarlar, evradlar varmı..?

Nefsin yedi mertebesini nurculuk önemsiyormu..?

Bediüzzaman Said Nursi ne için "Tarikat zamanı" değil demiş. (Tahkir içinmi?)

Üstadımız tarikat dersi görmüşmü?

Bu sorulara cevap ariyalım, ondan sonra kime bu zamanda tebayet edilebilir tartışabiliriz..
Kur’an’a hücum edilecek; î’câzı, onun çelik bir zırhı olacak.Ve şu î’câzın bir nevini şu zamanda

izhârına, haddimin fevkinde olarak, benim gibi bir adam namzet olacak.Ve namzet olduğumu anladım.

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir