Giriş yapmadınız.

1

14.10.2003, 07:15

Ya Muhammed (asm)

Seninle açıldı, eflâk ile felekler
Kabul olmaz elbet, sensiz dilekler
Gıpta ile tazim eder, seni melekler
Efendim gözümün nuru ya
Muhammed (asm)

Arşı ferşe bağlayan, nurundur
Seni tanımayan, şeddad’la Karun’dur
ımansızlık, azim bir sorundur
şefaat eyle fakire ya
Muhammed (asm)

Nurun aydınlatmış bu âlemi
Levh-i Mahfuzu yazan kudret kalemi
“Sen olmasaydın yaratmazdı âlemi”
Esirgeme şefaatini bizden ya
Muhammed (asm)

“Levlâke levlâk, lemâ halektü’l-eflak”
Bu kudsî ifadeye tıkanır mı kulak?
Seni tanımayanlar olmaz mı helâk?
Rabbim ahlâkınla edeplendirsin, ya
Muhammed (asm)

Hasan YEşıLKAYA

2

10.08.2004, 01:35

Sakin terki edepten (Nabi)

Sakın terk-i edebden kûy-ı Mahbûb-i Hudâ’dır bu

Nazargâh-i ilâhidir, Makam-ı Mustafâ’dır bu

Sakın edebi terk etme.

Felekde mâh-i nev, Bâbüsselâm’ın sîne-çâkıdır

Bunun kandili Cevzâ, matla’-i ziyâdır

Habib-i Kibriyâ’nın hâbgâhıdır fazilette

Tefevvuk-kerde-i Arş-ı Cenâb-ı Kibriyâ’dır bu.

Bu hâkin pertevinden oldu deycûr-i adem zâil

Amâdan açdı mevcûdât düş ceşmin tûtiyâdır bu.

Muraât-ı edep şartıyla gir Nâbî bu dergâha

Metâf-ı Kudsiyandır cilvegâh-ı enbiyâdır bu Ey Nâbî

NABI


Aciklamasi:

(Burası Allah’ın sevgilisinin beldesidir.

Cenâb-ı Hakk’ın nazar buyurduğu, Hz. MuhammedMustafâ (s.a.v)’nın makamı, Ravza-i Nebî’dir

Bu Gökteki yeni ay, Bâbüsselâm kapısının yüreği yanık aşığıdır.

Ayın kandili Cevzâ yıldızı bile ışığının nurunu ondan almaktadır.

Burası, Allah (c.c)’ın sevgilisinin ebedî istirahatgâhının, türbesinin bulunduğu yerdir ve fazilet bakımından Cenâb-ı Hakk’ın izniyle onun arşınaçıkartılmıştır.

Bu toprağın ziyâsından, yokluğun karanlıkları ortadan kalktı. Bütün yaratılmışların görmeyen gözleri açıldı, çünkü bu toprak, gözlere şifa veren sürmedir.

Bu dergaha edep ölçülerini gözeterek gir; çünkü burası meleklerin tavaf ettiği ve Peygamberlerin tecelli ettiği bir yerdir.)




Yazılış Hikayesi

Osmanlı Divan şairlerimizden 17. asırda yaşamıştır. Aslen Urfalıdır. Peygamberler şehri Urfa’nın manevi ikliminde iyi bir eğitim alan Nâbî, çocukluk ve ilk gençlik yıllarından sonra ıstanbul’a göçmüştür. Tasavvuf terbiyesi de görmüş olan Peygamber âşığı Nâbî, padişah IV. Mehmed döneminde Hacca gitmek üzere bir kısım devlet erkanıyla birlikte yola çıkar. Kafile Medine-i Münevvereye yaklaşmıştır. Vakit gecedir. Rasulüllah (s.a.v) Efendimiz’e bir an önce ulaşma özlemiyle Nâbî’nin gözüne uyku girmemiştir. Fakat kafiledeki bir devlet adamı, hem de ayaklarını kıbleye doğru uzatmış, uyumaktadır. Hz.Peygamber (s.a.v)’in beldesinde, edebe aykırı böyle bir gaflet hâlini bir türlü hazmedemeyen ve çok üzülen Nâbî, içinden gelen bir ilhamla yandaki kasideyi söyler :

Nâbî bu şiiri yolda yazar. Kafile şafak vakti Medine-i Münevvere’ye girmektedir. Ravza-i Mutahhara’ınn minarelerinden sabah ezanı okunmaktadır. Müezzin, ezanın ardından Türkçe bir kaside okumaya başlar.Nâbî, dikkat eder, okunan kendi şiiridir. Hemen minarenin kapısına koşar.Müezzine; Allah aşkına, okuduğun bu kasideyi nerden öğrendin, der.
Müezzin şöyle cevap verir: Bu gece rüyamda Efendimiz (s.a.v)’i gördüm, bana dedi ki: Ümmetimden Nâbî adında bir şair, benim hakkımda şu kasideyi yazdı, hoşuma gittiği için bunu okumanı arzu ediyorum. Ben de rüyamda Efendimizden öğrendiğim beyitleri aynen okudum. Nâbî, sevincinden oracığa bayılıp düşer. O, bu iltifata, Rasulüllah Efendimiz’e duyduğu edep ve muhabbetten dolayı nâil olmuştur. Hz.Mevlânâ’ya göre edep, insanın bedenindeki ruhtur, enbiyâ ve evliyânın göz ve gönül nurudur, şeytanın katilidir, insanla hayvanı birbirinden ayıran en önemli vasıftır. Edep bir tac imiş nûr-i Hüdâdan Giy ol tâcı, emin ol her belâdan Allah ve Rasulüne yükselen merdivenin basamakları, ancak edeple çıkılır...


Hz.Muhammed ile ilgili siirler arayanlar icin
www.MuhammedMustafa.net güzel bir kaynak olabilir...

3

20.03.2005, 02:09

Gel ey!..

Ayrılığında çoğalan alevleriyle arınalım aşkının;
yanalım yandıkça ve yandıkça yanalım.
Aşk yüzünden elbisesi yırtılan da,
Hak uğruna gözlerini kurutan da seni arzulamakta şimdi.
Bizi kendine madem yine sensin bağlayan
ve ayrılığının derdine yine sensin ayrılıkla derman olan,
o hâlde gülümse bize efendim, bize gülümse.
"Allah onları sever; onlar da Allah'ı sever" sırrına ermekte rehberimiz ol,
tut günahkâr ellerimizden; günahkâr ellerimizden tut.

Sen ey!..

Gelsen hayallerimize bir kez... Ve üzerine sepet sepet güller döksek biz. Gelsen düşüncelerimize bir an... Ve baharları sersek ayağına çiçek çiçek, mevsim mevsim, ıtır ıtır... Dolunaylar yerine doğsan dünyamıza bir vakit... Ve zatını gündüz değilse, hayalini gece göstersen bizlere. Girsen ansızın düşlerimize, şefkat parmaklarınla okşasan başımızı ışık ışık... Ve ışığına düşsek pervaneler gibi; pervaneler gibi ışığına düşsek.

Gel efendim...

Bir kez doğ içimize de isterse kaybolsun dolunaylar, güneşler...
Gir gözümüze de bir nefes, isterse silinsin sürmeler...
ılham olup ak gönlümüze bir anda, isterse yitirilsin uçtan uca naatler ve gazeller, beyitler ve dizeler uçtan uca yitirilsin isterse...

Gel efendim, dostluğuna muhtacız;
umutsuz ve çaresiz bırakma çaresizlerini.
Gel yeter ki, hakkımızda verilecek her hükme razı olalım.
Gel ey, bitir bitmeyen hasretini içimizde!

Gel ey, onsuz mutluluk bulamadığımız!..

Gel ey, kendisine layık olamadığımız!..

*

Gel benim efendim, bir kez olsun dokun yüreğime, yüreğime dokun bir kez olsun...

Yüreğim kanıyor efendim, kanıyor yüreğim!..

Çığlık çığlığa beşeriyet, çiğnenmiş reyhanlar misali hep seni arıyor. Uyandır zindanlara koyduğumuz Yusufî sevdalarımızı efendim. Uyandır bahtını üftadelerinin... Uyandir…. Uyandir… uyandir bizi.. efendim

şeb-i hicrân yanar cânım döker kan çeşm-i giryânım

Uyarır halkı efgânım kara bahtın uyanmaz mı
?


Iskender Palanin kisaltilmis siiri. Ayrica Erkan Mutlu Gel Efendim kasetinde de yer aliyor. siddetle tavsiye ederim Peygamber hasretiyle yananlara :oops:

Kutlu Dogum Haftasiyla Mevlit kandili Nisan ayinda bulusuyorlar. Ins simdiden hazirlikli olalim.

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir