Giriş yapmadınız.

1

21.10.2007, 23:14

Cemaat ve birey

Kazım GÜLEÇYÜZ

Cemaat ve birey

Bireyin karşı karşıya olduğu baskı unsurlarından birinin de “cemaat tazyiki” olduğuna dair iddialar hayli zamandır seslendiriliyor.

Bu iddiaları geçersiz kılan detaylı ve inandırıcı izahlar Bediüzzaman’ın eserlerinde mevcut.

Söz gelişi, ideal olan adalet-i mahza prensibini anlatırken “Cemaatin selâmeti için fert feda edilmez” diyor Said Nursî (Mektubat, s. 57).

Gerekçesini de, “Cenab-ı Hakkın nazar-ı merhametinde hak haktır, küçüğüne büyüğüne bakılmaz” ölçü ve hakikatine dayandırıyor.

Bu, işin hukuka bakan önemli bir boyutu.

Bediüzzaman’ın ısrarla üzerinde durduğu bir başka boyut ise, bireyin, dahil olduğu cemaat, topluluk, aşiret içerisinde özellikle yukarıdan gelebilecek baskı ve tahakkümlere boyun eğmeyecek bir şahsiyet ve donanım kazanması.

Bilhassa Münâzarat isimli eserinde, bu açıdan son derece dikkat çekici diyaloglar var.

Bunlardan birinde, muhataplarına, kendilerine söylenen hiçbir şeye iyice tahkik edip araştırmadan inanmamalarını tavsiye ediyor:

“Kimse demez, ‘Ayranım ekşidir.’ Fakat siz mihenge vurmadan almayınız. Zira çok silik söz ticarette geziyor. Hatta benim sözümü de, ben söylediğim için hüsnüzan edip, tamamını kabul etmeyiniz; belki ben de müfsidim veya bilmediğim halde ifsad ediyorum. Öyle ise her söylenen sözün kalbe girmesine yol vermeyiniz.” (s. 31)

“Neden hüsnüzannımıza suizan edersin?” diyen muhataplarının itirazına ise şu anlamlı cevabı veriyor:

“Hüsnüzannınızı kabul etmem. Zira bir müfside, bir dessasa hüsnüzan edebilirsiniz; delil ve âkıbete bakınız.”

Karşısındakiler “Nasıl anlayacağız? Biz cahiliz, sizin gibi ehl-i ilmi taklit ederiz” dediğinde de şu karşılığı veriyor.

“Gerçi cahilsiniz, fakat akıllısınız. Hangi birinizle üzümü paylaşsam, zekâvetiyle bana hile edebilir. Demek cehliniz özür değil.” (s. 32)

ımanın verdiği izzet ve şehametin insana Allah’tan başka kimseye boyun eğmeme, yine iman kaynaklı şefkat hissinin de başkasının hürriyet ve hukukuna tecavüz etmeme hasletlerini kazandırdığını söylediğinde ise muhataplarının şu sualiyle karşılaşıyor Bediüzzaman:

“Bir büyük adama, bir veliye, bir şeyhe ve bir büyük âlime karşı nasıl hür olacağız? Onlar, meziyetleri için bize tahakküm etmek haklarıdır. Biz onların faziletlerinin esiriyiz...” (s. 38)

Ve bu soruya şu anlamlı cevabı veriyor:

“Velâyetin (evliyalığın), şeyhliğin, büyüklüğün şe’ni (gereği) tevazu ve mahviyettir, tekebbür (büyüklenme) ve tahakküm değildir. Demek, tekebbür eden sabiyy-i müteşeyyihtir (şeyh taklidi yapan çocuktur), siz de büyük tanımayınız.”

Bu tavsiyelerin gereğini usulünce yerine getiren bireylerden oluşan bir toplulukta, cemaatin bireyi ezmesi gibi bir durum yaşanabilir mi?

Demek ki mesele, bireylerin bu şuura sahip olarak yetiştirilmesi. Önüne konulan herşeyi tahkik süzgecinden geçirdikten sonra kabul veya red melekesinin gelişmesi. Ve kimden gelirse gelsin ve ne şekilde yapılırsa yapılsın, tahakküme asla ve kat’a boyun eğmeme iradesinin sağlam bir karakter özelliği olarak yerleşmesi.

“Hakikî imanı elde eden adam kâinata meydan okuyabilir” şuurundaki bireylerden oluşan bir şahs-ı manevî, tahakküm kaynağı olabilir mi?

21.10.2007
"Ben ne geceyim ne de geceperestim. Ben bir hakikat güneşinin hizmetkarıyım."

3

22.10.2007, 23:16

Ney olmamalı? Lütfen tek kelimelik bilmece gibi mesajlar yazmayalım!
"We are the Warriors of Love, We Have no Time For Enmity"

4

22.10.2007, 23:25

Re: Cemaat ve birey

Alıntı sahibi ""Hakperest""



“Hakikî imanı elde eden adam kâinata meydan okuyabilir” şuurundaki bireylerden oluşan bir şahs-ı manevî, tahakküm kaynağı olabilir mi?

21.10.2007

tekrar alıntı yapmış olmamak için tek kelime demiştik..

5

23.04.2010, 12:09

Ney olmamalı? Lütfen tek kelimelik bilmece gibi mesajlar yazmayalım!




Tahammülün tahammülsüzlüğü nedense hep bizeymiş. Başkaları bol keseden kullanıyor görüyoruz kaç gündür!!

gaib

Stajyer

  • "gaib" bir erkek

Mesajlar: 94

Konum: Ankara

Meslek: Teknisyen

Hobiler: Risale-i Nur ve İttihad-ı İslam

  • Özel mesaj gönder

6

23.04.2010, 16:42

Ey bu Cami-i Emevîde bu dersi dinleyen Arap kardeşlerim! Ben haddimin fevkinde, bu minbere ve bu makama irşadınız için çıkmadım. Çünkü size ders vermek haddimin fevkindedir. Belki içinizde yüze yakın ulema bulunan cemaate karşı benim misâlim, medreseye gi

Arabî Hutbe-i Şâmiye eserinin tercümesi


Bütün zîhayatlar hayatlarının lisân-ı hâlleriyle Hâlıklarına takdim ettikleri mânevî hediyelerini ve lisân-ı hâlle hamd ve şükürlerini, o Zât-ı Vacibü’l-Vücuda biz de takdim ediyoruz ki, demiş:

1 لاَ تَقْنَطُوا مِنْ رَحْمَةِ اللهِ Yani, “Rahmet-i İlâhiyeden ümidinizi kesmeyiniz.” Hem hadsiz salât ve selâm ol Peygamberimiz Muhammed Mustafa Aleyhissalâtü Vesselâm üzerine olsun ki, demiş:

2 جِئْتُ ِلاُتَمِّمَ مَكَارِمَ اْلاَخْلاَقِ Yani, “Benim insanlara Cenâb-ı Hak tarafından bi’setim ve gelmemin ehemmiyetli bir hikmeti, ahlâk-ı haseneyi ve güzel hasletleri tekmil etmek ve beşeri ahlâksızlıktan kurtarmaktır.”

Hamd ve salâttan sonra: Ey bu Cami-i Emevîde bu dersi dinleyen Arap kardeşlerim! Ben haddimin fevkinde, bu minbere ve bu makama irşadınız için çıkmadım. Çünkü size ders vermek haddimin fevkindedir. Belki içinizde yüze yakın ulema bulunan cemaate karşı benim misâlim, medreseye giden bir çocuğun misâlidir ki, o sabî çocuk sabahleyin medreseye gidip, okuyup, akşamda babasına gelip, okuduğu dersini babasına arz eder. Ta doğru ders almış mı, almamış mı? Babasının irşadını veya tasvibini bekler. Evet, bizler size nispeten çocuk hükmündeyiz ve talebeleriniziz. Sizler bizim ve İslâm milletlerinin üstadlarısınız. İşte, ben de aldığım dersimin bir kısmını, sizler gibi üstadlarımıza şöyle beyan ediyorum:
Yaşasın şeriat-ı garrâ! Yaşasın adalet-i İlâhî! Yaşasın ittihad-ı millî! Ölsün ihtilâf! Yaşasın muhabbet-i millî!.. Gebersin ağrâz-ı şahsiye ve fikr-i intikam! Yaşasın şecaat-ı mücessem askerler! Yaşasın satvet-i muşahhas ordular! Yaşasın akıl ve tedbir-i mücessem dindar cemiyet-i ahrâr ve Nur talebeleri.
Said Nursî

gaib

Stajyer

  • "gaib" bir erkek

Mesajlar: 94

Konum: Ankara

Meslek: Teknisyen

Hobiler: Risale-i Nur ve İttihad-ı İslam

  • Özel mesaj gönder

7

23.04.2010, 16:52

Madem ihlâsta mezkûr hassalar gibi çok nurlar var ve çok kuvvetler var. Ve madem bu müthiş zamanda ve dehşetli düşmanlar mukabilinde ve şiddetli tazyikat

Madem ihlâsta mezkûr hassalar gibi çok nurlar var ve çok kuvvetler var. Ve madem bu müthiş zamanda ve dehşetli düşmanlar mukabilinde ve şiddetli tazyikat karşısında ve savletli bid’alar, dalâletler içerisinde bizler gayet az ve zayıf ve fakir ve kuvvetsiz olduğumuz halde, gayet ağır ve büyük ve umumî ve kudsî bir vazife-i imaniye ve hizmet-i Kur’âniye omuzumuza ihsan-ı İlâhî tarafından konulmuş. Elbette, herkesten ziyade, bütün kuvvetimizle ihlâsı kazanmaya mecbur ve mükellefiz. Ve ihlâsın sırrını kendimizde yerleştirmek için gayet derecede muhtacız. Yoksa, hem şimdiye kadar kazandığımız hizmet-i kudsiye kısmen zayi olur, devam etmez; hem şiddetli mes’ul oluruz. 1وَلاَ تَشْتَرُوا بِاٰيَاتِى ثَمَنًا قَلِيلاً âyetindeki şiddetli tehditkârâne nehy-i İlâhîye mazhar olup, saadet-i ebediye zararına, mânâsız, lüzumsuz, zararlı, kederli, hodfuruşâne, sakîl, riyâkârâne bazı hissiyat-ı süfliye ve menâfi-i cüz’iyenin hatırı için ihlâsı kırmakla, hem bu hizmetteki umum kardeşlerimizin hukukuna tecavüz, hem hizmet-i Kur’âniyenin hürmetine taarruz, hem hakaik-i imaniyenin kudsiyetine hürmetsizlik etmiş oluruz.
Yaşasın şeriat-ı garrâ! Yaşasın adalet-i İlâhî! Yaşasın ittihad-ı millî! Ölsün ihtilâf! Yaşasın muhabbet-i millî!.. Gebersin ağrâz-ı şahsiye ve fikr-i intikam! Yaşasın şecaat-ı mücessem askerler! Yaşasın satvet-i muşahhas ordular! Yaşasın akıl ve tedbir-i mücessem dindar cemiyet-i ahrâr ve Nur talebeleri.
Said Nursî

gaib

Stajyer

  • "gaib" bir erkek

Mesajlar: 94

Konum: Ankara

Meslek: Teknisyen

Hobiler: Risale-i Nur ve İttihad-ı İslam

  • Özel mesaj gönder

8

23.04.2010, 16:53

İhlâsı kıracak esbabdan yılandan, akrepten çekindiğiniz gibi çekininiz. Hazret-i Yusuf Aleyhisselâm

Ey kardeşlerim! Mühim ve büyük bir umur-u hayriyenin çok muzır mânileri olur. Şeytanlar o hizmetin hâdimleriyle çok uğraşır. Bu mânilere ve bu şeytanlara karşı ihlâs kuvvetine dayanmak gerektir. İhlâsı kıracak esbabdan yılandan, akrepten çekindiğiniz gibi çekininiz. Hazret-i Yusuf Aleyhisselâm
2 اِنَّ النَّفْسَ َلاَمَّارَةٌ بِالسُّوءِ اِلاَّ مَا رَحِمَ رَبِّى demesiyle, nefs-i emmâreye itimad edilmez. Enâniyet ve nefs-i emmâre sizi aldatmasın. İhlâsı kazanmak ve muhafaza etmek ve mânileri def etmek için, gelecek düsturlar rehberiniz olsun.

BİRİNCİ DÜSTURUNUZ

Amelinizde rıza-yı İlâhî olmalı.
Yaşasın şeriat-ı garrâ! Yaşasın adalet-i İlâhî! Yaşasın ittihad-ı millî! Ölsün ihtilâf! Yaşasın muhabbet-i millî!.. Gebersin ağrâz-ı şahsiye ve fikr-i intikam! Yaşasın şecaat-ı mücessem askerler! Yaşasın satvet-i muşahhas ordular! Yaşasın akıl ve tedbir-i mücessem dindar cemiyet-i ahrâr ve Nur talebeleri.
Said Nursî

gaib

Stajyer

  • "gaib" bir erkek

Mesajlar: 94

Konum: Ankara

Meslek: Teknisyen

Hobiler: Risale-i Nur ve İttihad-ı İslam

  • Özel mesaj gönder

9

23.04.2010, 16:55

İKİNCİ DÜSTURUNUZ



Bu hizmet-i Kur’âniyede bulunan kardeşlerinizi tenkit etmemek ve onların üstünde faziletfuruşluk nev’inden gıpta damarını tahrik etmemektir.
Yaşasın şeriat-ı garrâ! Yaşasın adalet-i İlâhî! Yaşasın ittihad-ı millî! Ölsün ihtilâf! Yaşasın muhabbet-i millî!.. Gebersin ağrâz-ı şahsiye ve fikr-i intikam! Yaşasın şecaat-ı mücessem askerler! Yaşasın satvet-i muşahhas ordular! Yaşasın akıl ve tedbir-i mücessem dindar cemiyet-i ahrâr ve Nur talebeleri.
Said Nursî

gaib

Stajyer

  • "gaib" bir erkek

Mesajlar: 94

Konum: Ankara

Meslek: Teknisyen

Hobiler: Risale-i Nur ve İttihad-ı İslam

  • Özel mesaj gönder

10

23.04.2010, 16:56

Eğer zerre miktar bir taarruz, bir tahakküm karışsa, o fabrikayı karıştıracak, neticesiz, akîm bırakacak. Fabrika sahibi de o fabrikayı bütün bütün kırıp dağıtacak.

Çünkü nasıl insanın bir eli diğer eline rekabet etmez, bir gözü bir gözünü tenkit etmez, dili kulağına itiraz etmez, kalb ruhun ayıbını görmez. Belki birbirinin noksanını ikmal eder, kusurunu örter, ihtiyacına yardım eder, vazifesine muavenet eder. Yoksa o vücud-u insanın hayatı söner, ruhu kaçar, cismi de dağılır.

Hem nasıl ki bir fabrikanın çarkları birbiriyle rekabetkârâne uğraşmaz, birbirinin önüne tekaddüm edip tahakküm etmez, birbirinin kusurunu görerek tenkit edip, sa’ye şevkini kırıp atâlete uğratmaz. Belki bütün istidatlarıyla birbirinin hareketini umumî maksada tevcih etmek için yardım ederler; hakikî bir tesanüd, bir ittifakla gaye-i hilkatlerine yürürler. Eğer zerre miktar bir taarruz, bir tahakküm karışsa, o fabrikayı karıştıracak, neticesiz, akîm bırakacak. Fabrika sahibi de o fabrikayı bütün bütün kırıp dağıtacak.

İşte, ey Risale-i nur şakirtleri ve Kur’ân’ın hizmetkârları! Sizler ve bizler öyle bir insan-ı kâmil ismine lâyık bir şahs-ı mânevînin âzâlarıyız. Ve hayat-ı ebediye içindeki saadet-i ebediyeyi netice veren bir fabrikanın çarkları hükmündeyiz. Ve sahil-i selâmet olan Dârüsselâma ümmet-i Muhammediyeyi (a.s.m.) çıkaran bir sefine-i Rabbâniyede çalışan hademeleriz. Elbette, dört fertten bin yüz on bir kuvvet-i mâneviyeyi temin eden sırr-ı ihlâsı kazanmakla tesanüd ve ittihad-ı hakikîye muhtacız ve mecburuz.
Yaşasın şeriat-ı garrâ! Yaşasın adalet-i İlâhî! Yaşasın ittihad-ı millî! Ölsün ihtilâf! Yaşasın muhabbet-i millî!.. Gebersin ağrâz-ı şahsiye ve fikr-i intikam! Yaşasın şecaat-ı mücessem askerler! Yaşasın satvet-i muşahhas ordular! Yaşasın akıl ve tedbir-i mücessem dindar cemiyet-i ahrâr ve Nur talebeleri.
Said Nursî

gaib

Stajyer

  • "gaib" bir erkek

Mesajlar: 94

Konum: Ankara

Meslek: Teknisyen

Hobiler: Risale-i Nur ve İttihad-ı İslam

  • Özel mesaj gönder

11

23.04.2010, 17:00

Sizler ve bizler öyle bir insan-ı kâmil ismine lâyık bir şahs-ı mânevînin âzâlarıyız. Ve hayat-ı ebediye içindeki saadet-i ebediyeyi netice veren bir fabrikanın çarkları hükmündeyiz.

İşte, ey Risale-i nur şakirtleri ve Kur’ân’ın hizmetkârları! Sizler ve bizler öyle bir insan-ı kâmil ismine lâyık bir şahs-ı mânevînin âzâlarıyız. Ve hayat-ı ebediye içindeki saadet-i ebediyeyi netice veren bir fabrikanın çarkları hükmündeyiz. Ve sahil-i selâmet olan Dârüsselâma ümmet-i Muhammediyeyi (a.s.m.) çıkaran bir sefine-i Rabbâniyede çalışan hademeleriz. Elbette, dört fertten bin yüz on bir kuvvet-i mâneviyeyi temin eden sırr-ı ihlâsı kazanmakla tesanüd ve ittihad-ı hakikîye muhtacız ve mecburuz.
Yaşasın şeriat-ı garrâ! Yaşasın adalet-i İlâhî! Yaşasın ittihad-ı millî! Ölsün ihtilâf! Yaşasın muhabbet-i millî!.. Gebersin ağrâz-ı şahsiye ve fikr-i intikam! Yaşasın şecaat-ı mücessem askerler! Yaşasın satvet-i muşahhas ordular! Yaşasın akıl ve tedbir-i mücessem dindar cemiyet-i ahrâr ve Nur talebeleri.
Said Nursî

gaib

Stajyer

  • "gaib" bir erkek

Mesajlar: 94

Konum: Ankara

Meslek: Teknisyen

Hobiler: Risale-i Nur ve İttihad-ı İslam

  • Özel mesaj gönder

12

23.04.2010, 17:02

Bir sene bu risaleleri ve bu dersleri anlayarak ve kabul ederek okuyan, bu zamanın mühim, hakikatli bir âlimi olabilir.

Eğer deseniz: “Hadiste âlim tabiri var. Bir kısmımız yalnız kâtibiz.”

Elcevap: Bir sene bu risaleleri ve bu dersleri anlayarak ve kabul ederek okuyan, bu zamanın mühim, hakikatli bir âlimi olabilir. Eğer anlamasa da, madem Risale-i Nur şakirtlerinin bir şahs-ı mânevîsi var; şüphesiz o şahs-ı mânevî bu zamanın bir âlimidir. Sizin kalemleriniz ise, o şahs-ı mânevînin parmaklarıdır. Kendi nokta-i nazarımda liyakatsiz olduğum halde, haydi, hüsn-ü zannınıza binaen bu fakire bir üstadlık ve tebaiyet noktasında bir âlim vaziyetini verdiğinizden bağlanmışsınız. Ben ümmî ve kalemsiz olduğum için, sizin kalemleriniz benim kalemim sayılır; hadiste gösterilen ecri alırsınız.


Said Nursî
Yaşasın şeriat-ı garrâ! Yaşasın adalet-i İlâhî! Yaşasın ittihad-ı millî! Ölsün ihtilâf! Yaşasın muhabbet-i millî!.. Gebersin ağrâz-ı şahsiye ve fikr-i intikam! Yaşasın şecaat-ı mücessem askerler! Yaşasın satvet-i muşahhas ordular! Yaşasın akıl ve tedbir-i mücessem dindar cemiyet-i ahrâr ve Nur talebeleri.
Said Nursî

gaib

Stajyer

  • "gaib" bir erkek

Mesajlar: 94

Konum: Ankara

Meslek: Teknisyen

Hobiler: Risale-i Nur ve İttihad-ı İslam

  • Özel mesaj gönder

13

23.04.2010, 17:04

madem Risale-i Nur şakirtlerinin bir şahs-ı mânevîsi var; şüphesiz o şahs-ı mânevî bu zamanın bir âlimidir. Sizin kalemleriniz ise, o şahs-ı mânevînin parmaklarıdır.

madem Risale-i Nur şakirtlerinin bir şahs-ı mânevîsi var; şüphesiz o şahs-ı mânevî bu zamanın bir âlimidir. Sizin kalemleriniz ise, o şahs-ı mânevînin parmaklarıdır.
Yaşasın şeriat-ı garrâ! Yaşasın adalet-i İlâhî! Yaşasın ittihad-ı millî! Ölsün ihtilâf! Yaşasın muhabbet-i millî!.. Gebersin ağrâz-ı şahsiye ve fikr-i intikam! Yaşasın şecaat-ı mücessem askerler! Yaşasın satvet-i muşahhas ordular! Yaşasın akıl ve tedbir-i mücessem dindar cemiyet-i ahrâr ve Nur talebeleri.
Said Nursî

gaib

Stajyer

  • "gaib" bir erkek

Mesajlar: 94

Konum: Ankara

Meslek: Teknisyen

Hobiler: Risale-i Nur ve İttihad-ı İslam

  • Özel mesaj gönder

14

23.04.2010, 17:15

Hem de o eşhasın şahs-ı manevîsine veya temsil ettikleri cemaate aid âsâr-ı azîmeyi o eşhasın zâtlarında tasavvur ederek öyle tefsir etmişler ki, o eşhas-ı hârika çıktıkları vakit bütün halk onları tanıyacak gibi bir şekil vermişler. Halbuki demiştik: Bu

Mehdi, Süfyan gibi âhirzamanda gelecek eşhasları çok zaman evvel hattâ Tâbiîn zamanında onları beklemişler, yetişmek emelinde bulunmuşlar. Hattâ bazı ehl-i velâyet onlar geçmiş demişler. İşte bu da, kıyamet gibi, hikmet-i İlahiye iktiza eder ki; vakitleri taayyün etmesin. Çünki her zaman, her asır, kuvve-i maneviyenin takviyesine medar olacak ve yeisten kurtaracak Mehdi manasına muhtaçtır. Bu manada, her asrın bir hissesi bulunmak lâzımdır. Hem gaflet içinde fenalara uymamak ve lâkaydlıkta nefsin dizginini bırakmamak için, nifakın başına geçecek müdhiş şahıslardan her asır çekinmeli ve korkmalı. Eğer tayin edilseydi, maslahat-ı irşad-ı umumî zayi' olurdu. Şimdi Mehdi gibi eşhasın hakkındaki rivayatın ihtilafatı ve sırrı şudur ki: Ehadîsi tefsir edenler, metn-i ehadîsi tefsirlerine ve istinbatlarına tatbik etmişler. Meselâ: Merkez-i saltanat o vakit Şam'da veya Medine'de olduğundan, vukuat-ı Mehdiye veya Süfyaniyeyi merkez-i saltanat civarında olan Basra, Kûfe, Şam gibi yerlerde tasavvur ederek öyle tefsir etmişler. Hem de o eşhasın şahs-ı manevîsine veya temsil ettikleri cemaate aid âsâr-ı azîmeyi o eşhasın zâtlarında tasavvur ederek öyle tefsir etmişler ki, o eşhas-ı hârika çıktıkları vakit bütün halk onları tanıyacak gibi bir şekil vermişler. Halbuki demiştik: Bu dünya tecrübe meydanıdır. Akla kapı açılır, fakat ihtiyarı elinden alınmaz.
Yaşasın şeriat-ı garrâ! Yaşasın adalet-i İlâhî! Yaşasın ittihad-ı millî! Ölsün ihtilâf! Yaşasın muhabbet-i millî!.. Gebersin ağrâz-ı şahsiye ve fikr-i intikam! Yaşasın şecaat-ı mücessem askerler! Yaşasın satvet-i muşahhas ordular! Yaşasın akıl ve tedbir-i mücessem dindar cemiyet-i ahrâr ve Nur talebeleri.
Said Nursî

gaib

Stajyer

  • "gaib" bir erkek

Mesajlar: 94

Konum: Ankara

Meslek: Teknisyen

Hobiler: Risale-i Nur ve İttihad-ı İslam

  • Özel mesaj gönder

15

23.04.2010, 17:18

Veyahut, bir zât, bir günde yeniden büyük bir orduyu teşkil ettiği halde, biri dese, “O zât, bir boru sesiyle, efradı istirahat için dağılmış olan taburları toplar; taburlar nizamı altına girerler.” Sen desen ki, “İnanmam”; ne kadar divanece hareket ettiğ

Ana Sayfa | Risale-i Nur Külliyati | Asa-yı Musa | ASÂ-YI MÛSÂ'DAN İKİNCİ KISIM Hüccetü'l-Bâliğa Risalesi | ALTINCI HÜCCET-İ İMÂNİYE (Onuncu Sözün Dokuzuncu Hakikati)

ayniyet derecesinde bir misliyet suretinde icad ediyor. Halbuki, maddeten farkları pek az olan tohumcuklar, o kadar karışmışken, kemâl-i imtiyaz ve teşhis ile, o kadar sür’at ve vüs’at ve suhulet içinde, kemâl-i intizam ve mizan ile, altı gün veya altı hafta zarfında ihya ediliyor.

Hiç kabil midir ki, bu işleri yapan Zâta birşey ağır gelebilsin, semâvât ve arzı altı günde halk edemesin, insanı bir sayha ile haşredemesin? Hâşâ!
Acaba, muciznümâ bir kâtip bulunsa, hurufları ya bozulmuş veya mahvolmuş üç yüz bin kitabı tek bir saihfede, karıştırmaksızın, galatsız, sehivsiz, noksansız, hepsini beraber, gayet güzel bir surette, bir saatte yazarsa; birisi sana dese, “Şu kâtip, kendi telif ettiği, senin suya düşmüş olan kitabını yeniden, bir dakika zarfında hafızasından yazacak”; sen diyebilir misin ki, “Yapamaz ve inanmam”?

Veyahut bir sultan-ı mucizekâr, kendi iktidarını göstermek için veya ibret ve tenezzüh için, bir işaretle dağları kaldırır, memleketleri tebdil eder, denizi karaya çevirdiğini gördüğün halde, sonra görsen ki, büyük bir taş dereye yuvarlanmış, o zâtın kendi ziyafetine davet ettiği misafirlerin yolunu kesmiş, geçemiyorlar. Biri sana dese, “O zât, bir işaretle, o taşı, ne kadar büyük olursa olsun, kaldıracak veya dağıtacak; misafirlerini yolda bırakmayacak.” Sen desen ki, “Kaldırmaz veya kaldıramaz.”


Veyahut, bir zât, bir günde yeniden büyük bir orduyu teşkil ettiği halde, biri dese, “O zât, bir boru sesiyle, efradı istirahat için dağılmış olan taburları toplar; taburlar nizamı altına girerler.” Sen desen ki, “İnanmam”; ne kadar divanece hareket ettiğini anlarsın.

İşte, şu üç temsili fehmettinse, bak: Nakkâş-ı Ezelî, gözümüzün önünde kışın beyaz sahifesini çevirip, bahar ve yaz yeşil yaprağını açıp, rû-yi arzın sahifesinde üç yüz binden ziyade envâı, kudret ve kader kalemiyle ahsen-i suret üzere yazar. Birbiri içinde, birbirine karışmaz. Beraber yazar; birbirine mani olmaz. Teşkilce, suretçe birbirinden ayrı, hiç şaşırtmaz, yanlış yazmaz.
Yaşasın şeriat-ı garrâ! Yaşasın adalet-i İlâhî! Yaşasın ittihad-ı millî! Ölsün ihtilâf! Yaşasın muhabbet-i millî!.. Gebersin ağrâz-ı şahsiye ve fikr-i intikam! Yaşasın şecaat-ı mücessem askerler! Yaşasın satvet-i muşahhas ordular! Yaşasın akıl ve tedbir-i mücessem dindar cemiyet-i ahrâr ve Nur talebeleri.
Said Nursî

gaib

Stajyer

  • "gaib" bir erkek

Mesajlar: 94

Konum: Ankara

Meslek: Teknisyen

Hobiler: Risale-i Nur ve İttihad-ı İslam

  • Özel mesaj gönder

16

23.04.2010, 17:25

NASIL İSRAFİL AS MIN BORU SESİYLE KIYAMET BAŞLIYORSA, MEHDİ AS MIN DA BİLİNMESİYLE ORTAYA ÇIKMASIYLA DA ALEM-İ İSLAMIN KIYAMI BAŞLAR.

Bütün alem-i İslam Mehdi AS mı bekliyor. ALEVİSİ SÜNNİSİ ŞİASI İRAN'I ARAB'I TÜRKÜ KÜRDÜ ÇERKEZİ.



O ÇIKTIĞI ZAMAN BÜTÜN ALEM-İ İALAM ETRAFINDA PERVAZ EDER.



İtthad-ı İslam başlar. O'ndan başkası da İTTİHAD-I İSLAM'I SAĞLAYAMAZ. ÇÜNKÜ BU VAZİFE O'NA AİT. EN MÜKEMMEL O YAPAR.



Çünkü hadislerle desteklenmiş. Övülmüş. Zemin hazırlamış. Beklenmiş.



O da normai bir insandır. Nasıl Peygamberler melek değilse o da melek değil. Sıradan insan vazifeli şahıs.



Şahs-ı Maneviin mümessili.



BAŞKUMANDANI.
Yaşasın şeriat-ı garrâ! Yaşasın adalet-i İlâhî! Yaşasın ittihad-ı millî! Ölsün ihtilâf! Yaşasın muhabbet-i millî!.. Gebersin ağrâz-ı şahsiye ve fikr-i intikam! Yaşasın şecaat-ı mücessem askerler! Yaşasın satvet-i muşahhas ordular! Yaşasın akıl ve tedbir-i mücessem dindar cemiyet-i ahrâr ve Nur talebeleri.
Said Nursî

gaib

Stajyer

  • "gaib" bir erkek

Mesajlar: 94

Konum: Ankara

Meslek: Teknisyen

Hobiler: Risale-i Nur ve İttihad-ı İslam

  • Özel mesaj gönder

17

23.04.2010, 17:29

belki her asırda bir nevi Mehdî Âl-i Beytten çıkmış, ceddinin şeriatını muhafaza ve sünnetini ihya etmiş. Meselâ, siyaset âleminde Mehdî-i Abbâsî ve diyanet âleminde Gavs-ı Âzam ve Şah-ı Nakşibend ve aktâb-ı erbaa ve on iki imam gibi büyük Mehdînin bir kı

belki her asırda bir nevi Mehdî Âl-i Beytten çıkmış, ceddinin şeriatını muhafaza ve sünnetini ihya etmiş. Meselâ, siyaset âleminde Mehdî-i Abbâsî ve diyanet âleminde Gavs-ı Âzam ve Şah-ı Nakşibend ve aktâb-ı erbaa ve on iki imam gibi büyük Mehdînin bir kısım vazifelerini icra eden zâtlar dahi, Mehdî hakkında gelen rivâyetlerde, medâr-ı nazar Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm olduğundan, rivayetler ihtilâf ederek, bir kısım ehl-i hakikat demiş: “Eskide çıkmış.” Her ne ise... Bu mesele Risale-i Nur’da beyan edildiğinden, onu ona havale ile burada bu kadar deriz ki:

Dünyada mütesanit hiçbir hanedan ve mütevafık hiçbir kabile ve münevver hiçbir cemiyet ve cemaat yoktur ki, Âl-i Beytin hanedanına ve kabilesine ve cemiyetine ve cemaatine yetişebilsin.

Evet, yüzer kudsî kahramanları yetiştiren ve binler mânevî kumandanları ümmetin başına geçiren ve hakikat-i Kur’âniyenin mayasıyla ve imanın nuruyla ve İslâmiyetin şerefiyle beslenen, tekemmül eden Âl-i Beyt, elbette âhirzamanda, şeriat-ı Muhammediyeyi ve hakikat-ı Furkaniyeyi ve sünnet-i Ahmediyeyi (a.s.m.) ihya ile, ilân ile, icra ile, başkumandanları olan Büyük Mehdînin kemâl i adaletini ve hakkaniyetini dünyaya göstermeleri gayet mâkul olmakla beraber, gayet lâzım ve zarurî ve hayat-ı içtimaiye-i insaniyedeki düsturların muktezasıdır.
Yaşasın şeriat-ı garrâ! Yaşasın adalet-i İlâhî! Yaşasın ittihad-ı millî! Ölsün ihtilâf! Yaşasın muhabbet-i millî!.. Gebersin ağrâz-ı şahsiye ve fikr-i intikam! Yaşasın şecaat-ı mücessem askerler! Yaşasın satvet-i muşahhas ordular! Yaşasın akıl ve tedbir-i mücessem dindar cemiyet-i ahrâr ve Nur talebeleri.
Said Nursî

gaib

Stajyer

  • "gaib" bir erkek

Mesajlar: 94

Konum: Ankara

Meslek: Teknisyen

Hobiler: Risale-i Nur ve İttihad-ı İslam

  • Özel mesaj gönder

18

23.04.2010, 17:31

Âl-i Beyt, elbette âhirzamanda, şeriat-ı Muhammediyeyi ve hakikat-ı Furkaniyeyi ve sünnet-i Ahmediyeyi (a.s.m.) ihya ile, ilân ile, icra ile, başkumandanları olan Büyük Mehdînin kemâl i adaletini ve hakkaniyetini dünyaya göstermeleri gayet mâkul olmakla b

Evet, yüzer kudsî kahramanları yetiştiren ve binler mânevî kumandanları ümmetin başına geçiren ve hakikat-i Kur’âniyenin mayasıyla ve imanın nuruyla ve İslâmiyetin şerefiyle beslenen, tekemmül eden Âl-i Beyt, elbette âhirzamanda, şeriat-ı Muhammediyeyi ve hakikat-ı Furkaniyeyi ve sünnet-i Ahmediyeyi (a.s.m.) ihya ile, ilân ile, icra ile, başkumandanları olan Büyük Mehdînin kemâl i adaletini ve hakkaniyetini dünyaya göstermeleri gayet mâkul olmakla beraber, gayet lâzım ve zarurî ve hayat-ı içtimaiye-i insaniyedeki düsturların muktezasıdır.



başkumandanları olan Büyük Mehdînin kemâl i adaletini ve hakkaniyetini dünyaya göstermeleri gayet mâkul olmakla beraber, gayet lâzım ve zarurî ve hayat-ı içtimaiye-i insaniyedeki düsturların muktezasıdır.
Yaşasın şeriat-ı garrâ! Yaşasın adalet-i İlâhî! Yaşasın ittihad-ı millî! Ölsün ihtilâf! Yaşasın muhabbet-i millî!.. Gebersin ağrâz-ı şahsiye ve fikr-i intikam! Yaşasın şecaat-ı mücessem askerler! Yaşasın satvet-i muşahhas ordular! Yaşasın akıl ve tedbir-i mücessem dindar cemiyet-i ahrâr ve Nur talebeleri.
Said Nursî

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir