Giriş yapmadınız.

1

13.10.2006, 07:49

Yeni Asya Yazarı 301 Davasında Yanlız Kaldı

301. maddeden yargılanan gazeteci ünlü olmayınca dava olaysız geçti

Danıştay saldırısına ilişkin ‘Oyun geri tepti’ başlıklı haberde devletin askeri kuvvetlerinin aşağılandığı gerekçesiyle hakkında dava açılan Yeni Asya Gazetesi Sorumlu Yazı ışleri Müdürü Faruk Çakır’ın yargılanmasına başlandı.

Çakır’ın duruşmasının sessiz sedasız yapılması dikkat çekti. Daha önce 301. maddeden yargılanan Orhan Pamuk, Elif şafak, Perihan Mağden ve Ermeni asıllı yazar Hrant Dink’in davaları olaylı geçmişti. 4 ünlü yazarın davasını yurtdışı ve içinden çok sayıda sivil toplum örgütü temsilcisi, politikacı ve gazeteci takip etmişti. Duruşma öncesi ve sonrasında özellikle avukat Kemal Kerinçsiz’in kışkırtmalarıyla olaylar çıkmıştı.

Bağcılar 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde yapılan duruşmaya sanık Faruk Çakır ile avukatları Turgut ınal ve Kadir Akbaş katıldı. Hakkında Türk Ceza Kanunu (TCK)’nun 301. maddesine göre ‘devletin askeri organlarını aşağılamak ve adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs’ suçlarından 1 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası istenen Çakır, suçlamaları kabul etmedi. Dava konusu haberde Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) hakaret edilmediğini belirten Çakır, “Danıştay’a silahlı saldırı olayında TSK’dan emekli olmuş bazı subay ve astsubayların bu olaylarla ilgili olduklarına dair haberlere yer verilmiştir. Devletin askeri organlarını aşağılamak suçunu kabul etmiyorum. Biz saldırıyı kınıyoruz.” dedi. Söz konusu haberden yargı organlarının etkileneceğini düşünmenin doğru olmayacağını ifade eden sanık, haber verme hürriyeti kapsamında bilgi verdiklerini dile getirdi. Sanık avukatı Turgut ınal da Danıştay saldırısına ilişkin, “Bu konuda kurtlar kuşlar dahil herkes konuşmuş, yazmış ve beyanda bulunmuştur. Müvekkilim de haberde bu beyanlara yer vermiştir. Bu tür olaylarda miting yapılabilir, herkes konuşabilir. Mahkeme gerçeği ayıklar ve bulur.” diye konuştu. Diğer avukat Kadir Akbaş da yazılı savunma hazırlamak için süre istedi. Duruşma ertelendi.

23 Mayıs 2006’da yayınlanan dava konusu haberde Danıştay saldırganı Alparslan Arslan’ın ardında “Kızılelmacı” bir örgütün olduğu belirtildi. Bağcılar Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, gazetenin haberinde, örgüt içinde ‘azmettirici ve yardım ve yataklıkla’ suçlanan emekli subayların olduğu, milis örgütlenmeleri yürüten emekli Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu generallerin de bu saldırının planlanmasında rol aldıkları suçlamalarının da yer aldığı hatırlatıldı. Soruşturması devam eden yargılamayla alakalı olarak hiçbir somut delile dayanmaksızın hayali bağlantılar kurulduğu ileri sürülürken, haberde Danıştay’a yapılan silahlı saldırı eyleminin planlayıcılarının TSK mensupları olduğu imasına yer verildiği iddia edildi.

ZAMAN

2

18.10.2006, 07:10



Kaç Faruk bir Hrant eder

"Yüz Faruk", "bir Hrant" eder mi?

Ya da...

Sadece "Bir Elif", Lagendijk’in en muhteşem dikkatine mazhar olabiliyor ise...

Avrupalı "düşünce özgürlüğü savaşımcıları"nın dikkatini çekmek için kaç Faruk’un feda edilmesi gerekir?

Peki...

Ya Abdurrahman Dilipak?

ırapta mahalli var mıdır Dilipak’ın?

Ya da şöyle soralım:

şöyle yüzlerce Abdurrahman Dilipak versek, acaba sadece "bir Orhan"ı karşılamaya yeter mi?

***

Tamam, tamam...

Bu kahrolası denklemi daha fazla zorlamadan, "Kim bu Faruk?" sorusuna yanıt verelim.

Efendim, Faruk Çakır, Yeni Asya Gazetesi’nin Yazı ışleri Müdürü’dür.

Kendisi geçen hafta 301. Madde’den yargılanmıştır.

Ancak...

Bu yargılamayı kimsecikler duymamış, görmemiştir.

Ne "Hepimiz Hrant’ız" diye bağıranlar...

Ne "Elif bizim canımız" diye slogan atanlar...

Ne "Orhan’a selam / Direnişe devam" diyenler...

Hiçbiri ama hiçbiri duymamış, işitmemiştir bu davayı.

Hatta...

Piyasaya çıkan romanları "Türklük başımda duman" hevesiyle "suç unsuru" yakalamak için okuyup, şikayet dilekçesi yağdıran "Pek makbul muhbir vatandaş" Kemal Kerinçsiz ve arkadaşları bile kayıtsız kalmıştır Faruk’un davasına.

Yani ne yuhalayanı olmuştur "zavallı" Faruk’un, ne de alkışlayanı.

Ayrıca...

Mesela ıtalyan basınında bir makale çıkmamıştır.

Alman televizyonlarında küçük bir haber de yayınlanmamıştır.

Kısacası...

Faruk’un davası sakin bir şekilde geçmiştir.

Sessiz, sitemsiz...

Abdurrahman Dilipak da düşüncelerini açıkladığı için yargılanmıştır.

Savcı "beraat" istemiştir ama yargıç Dilipak’ın cezalandırılmasına karar vermiştir.

Bu olay da bir elektrik yaratamamıştır.

Ne "Bu çağda düşünce yargılanır mı hiç?" açıklaması, ne cezaya neden olan maddenin tartışmaya açılması.

Hiçbiri söz konusu olmamıştır.

Hükümet yetkililerine bu konuda Allah için tek bir soru dahi sorulmamıştır.

Hükümet yetkilileri de, kendi düşünce iklimlerinin akrabası olan bu iki mağdur için kıllarını bile kıpırdatmamışlardır.

***

Tamam, Hrant’ın yanındayız, Elif’in roman kahramanlarının yargılanmasını gülünç buluyoruz, Orhan’a yapılanları "revadır" diye karşılamıyoruz.

Bunu yaparken...

Orhan arkadaşımızdır, Hrant iyi adamdır, Elif’in yanında yer almak "şık" kaçar falan diye düşünmüyoruz.

Amacımız safdillik ölçüsünde düşünce özgürlüğünden yana tavır koymaktır.

ıçtenlikle... Samimiyetle...

O zaman hep birlikte "Faruk eşittir Elif" ya da "Dilipak eşittir Hrant" denklemini devreye sokmamız gerekmez mi?

Ahmet HAKAN / Hürriyet - 18 Ekim 2006
Biz muhabbet fedâileriyiz; husûmete vaktimiz yoktur.

3

18.10.2006, 12:19

ahmet hakanı bu yazısı nedeniyle tebrik ediyoruz.

bazılarının iki yüzlülüğünü çok güzl nazara vermiş.

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir