Giriş yapmadınız.

1

28.03.2005, 09:15

23 Mart 2005 sayısı

23 Mart sayısı




Üstadın 45. vefat yıldönümü vesilesiyle hazırladığımız 23 Mart özel sayısı genel bir sürur, inşirah ve ferahlamaya vesile oldu.

Bunu bir buçuk metre karla kaplı Van’ın Erciş ilçesinden arayıp hissiyatını “Bugün gazetemizi abonelerimize çok farklı bir şevkle dağıttık, bayram sevincini yaşıyoruz” sözleriyle ileten temsilcimiz Ali Sinoğlu’nun ve “Yılların hasretini nihayet dindirdik, bugünkü gazeteyi mahalle mahalle, köy köy dağıtacağız” diyen Bursalı okurumuzun dile getirdikleri heyecan; aynı ortak halet-i ruhiyeyi yansıtıyordu.

Muhterem Mustafa Sungur Ağabeyin o gün kendisini ziyaret eden Genel Müdürümüz Bekir Gönüllü ile Abone ve Dağıtım Müdürümüz Saim Çelenli’ye anlattıkları da: “Bu gece çok güzel bir rüya gördüm. Eskişehir mahkemesinde beraat etmişiz. Bu kararın cemaatte meydana getirdiği inşirah ve süruru hissederek uyandım. Sonra düşündüm ki, rüyadaki bu inşirah Yeni Asya’nın bu neşriyatına işaret. Bu neşriyat da inşaallah Nur talebeleri arasında büyük bir sürura vesile olacak.”

Bizler de aynı hissiyatı paylaşıyor ve atılan bu önemli adımın devamına hazırlanıyoruz.

Bu vesileyle, 23 Mart sayımıza gösterdikleri özel alâkadan dolayı ıstanbul başta olmak üzere şanlıurfa, Konya, Ankara, ızmir, Antalya/Alanya, Denizli, Diyarbakır, Elazığ, Balıkesir, Bursa, Ödemiş, Rize’ye hassaten teşekkür ederken, gayret gösteren diğer mahallere de şükranlarımızı sunuyoruz.

O gün normalin altı katı fazla gazetenin basıldığı matbaamızda yaşanan beklenmedik bir teknik arıza sebebiyle gazetenin gecikmeli olarak ulaştığı mahallerden ise özür diliyoruz.

***

Bilindiği gibi, Yeni Asya olarak gerçekleştirdiğimiz hizmetler arasında, Türkiye’nin dört bir köşesinde ve Almanya’da yaptığımız Bediüzzaman Hazretlerini anma programları önemli bir yere sahip.

Yapıldıkları yerlerde farklı bir şevk ve heyecan dalgası estiren bu faaliyetler, son dönemde, Mart’ta başlayıp yıl sonuna kadar yayılan uzun bir takvimi dolduruyordu.

Ancak Sosyal Hizmetler Komisyonunun teklifi ve Umumî Temsilciler Toplantısının kararı ile, söz konusu programların bir hafta çerçevesinde organize edilmesi uygun görüldü. Ve uygulama bu yıl başladı.

Geride bıraktığımız Bediüzzaman Haftasında, Gebze, Adana, Balıkesir, Isparta, Trabzon, şanlıurfa, Giresun, Adapazarı, Eskişehir, Sakarya-Akyazı, Kahramanmaraş, Düzce ve Zonguldak’ta konferanslar tertiplendi; Ankara’da uzmanların katıldığı “sivil toplum” konulu arama konferansı, ıstanbul’da da 2. Ulusal Risale-i Nur Kongresi yapıldı.

Organizasyonlarda emeği geçenlere, konuşmacılara ve bütün katılımcılara teşekkür ediyor; programların hizmetlerimiz için hayırlı neticelere vesile olmasını diliyoruz.

***

Hafta içinde Naciye Kaynak’la birlikte yaptığımız basın toplantısı büyük ilgi gördü ve yankı uyandırdı. Konuya duyarlı gazeteci ve yazarların, farklı dünya görüşlerine sahip sivil toplum örgütü temsilcilerinin özgürlük ortak paydasında buluşarak dayanışma mesajı vermeleri çok anlamlıydı. Bu dayanışmanın, güzel neticeler verecek bir sürecin ilk adımını oluşturmasını diliyoruz.

***

Hayli zamandır dışarıdan arayan bazı okuyucularımızdan, santral telefonlarımızı düşüremedikleri noktasında şikâyetler alıyorduk. Konuyu araştıran ıdare Müdürümüz Süleyman Yeltepe’nin verdiği bilgiye göre sorun şuradan kaynaklanıyor:

pbx sistemiyle çalışan santralimizin “pilot” numarası 655 88 59. Aramalarda mutlaka ve sadece bu numaranın çevrilmesi gerekirken, bu numarayı izleyen 60, 61, 62... rakamları çevrildiği için “düşmeme” problemi yaşanıyor. Okurlarımız santralimizi ararken sadece pilot numarayı kullanıp diğer numaraları çevirmezlerse bu sorunu yaşamazlar.

28.03.2005

E-Posta: irtibat@yeniasya.com.tr

Kaynak


********************

ızmir'de 3.500 'den fazla sipariş vardı, sonradan belki gazete sayısı 5.000'e çıkmıştır. Karşıyaka'daki gazeteleri bi abiyle beraber dağıttık. ılk olarak Konak'tan Karşıyaka'ya vapurla geçerken, vapurda dağıtıldı...

Kimisi ilgiyle, kimisi merakla karşıladı... Orada imanımın artmasına vesile bir şey de gördüm... ıstihza, evet alay edilmek... Bir grup gence gazete verildi, sonra biraz ileride oturan bayanlara (orta yaş ve üstü) verileceği sırada istemediler... Ardından, o gençler pek önemsemedi, o bayanlar da verin bakalım diyerek aldılar ellerine gazeteyi... O gün de ön sayfada, malumunuz Üstad'ın büyük boy resmi, talebelerinin resimleri ve konuşmalarından pasajlar vardı. (Tahminim o ki:) Kadın dalga geçer gibi gazeteyi dışından okumaya başladı. Zaten bu ızmir halkı dindar değildir, soğuk da bakar, bu konularda ürkektir, hele Karşıyaka, Konak, Alsancak vs kısımları... Orada dedim, "Allahım! şu kadının yaptığı şu ufacık istihza beni çileden çıkarıyor, Hz.Peygamber (a.s.m.) nelere maruz kaldı, tek başınaydı... şimdi müslümanlar büyük çoğunluk teşkil ediyor elhamdülillah... Bu küçük olay Hz.Peygamberi (a.s.m.) daha iyi idrakime vesile oldu...


Komunisti, PKK'lısı ve diğerleri; zaten gazete, broşür vs dağıtır buralarda... Millet de ürküyor, bunlar ne dağıtıyor, acaba altından bir çapanoğlu mu çıkacak diye. Dindarlardan da korkma durumu var. Ahirzaman fitnesinde, insanlar yuvarlanıp gidiyor, vakit su gibi akıyor, ömür bitiyor... Bu insanlara nasıl muamele etmek lazım diye düşündüm o gün hep. Hem dini bilmezler pek, hem de ürkerler... Ardından Hz.Peygamber (a.s.m.) ile ilgili şu olay aklıma geldi.


"Asr-ı saadette Peygamberimiz (A.S.) Ashabıyla beraber bulunuyordu. Bir genç çıkageldi ve çok saygısızca:
- Ya Resulallah! Ben falanca kadın ile arkadaş olmak olmak istiyorum, onunla zina yapmak istiyorum dedi.
Ashab-ı Kiram, bu durumdan çok öfkelendiler. ıçlerinden gazaba gelerek genci dövmek ve huzuru Resulullah'dan çıkarmak isteyenler oldu. Bazıları bağırıştılar. Çünkü genç çok hayasız konuşmuştu.
Sevgili Peygamberimiz (S.A.V.) bırakın o genci buyurdu. Resulullah, genci yanına çağırdı, dizinin dibine oturttu. Gencin dizlerini kendi mübarek dizine değdirecek bir şekilde oturttu ve:
- Ey genç, birinin annenle bu kötü işi yapmasını ister misin? Bu çirkin hareket hoşuna gider mi? diye sordu. Genç hiddetle:
- Hayır Ya Resulallah, diye cevap verdi. Resulallah:
- Öyle ise o çirkin işi yapacağın kimsenin evlatları da bundan hoşlanmazlar. Sonra:
- Peki, bu çirkin işi senin kız kardeşinle yapmak isteseler, sever misin? diye sorduklarında genç :
- Hayır, asla! diyerek hiddetleniyordu. şu halde insanlardan hiç kimse bu işi sevmez buyurdu.
Sonra Hz.Peygamber (A.S.) mübarek elini bu gencin göğsüne koyarak şöyle dua etti:
- Allah'ım! Sen bu gencin kalbini temiz kıl. Namusu ve şerefini muhafaza eyle ve günahlarını da bağışla, buyurdu.
Genç, Resulallah'ın huzurundan ayrıldı. Bir daha günah işlemediği gibi böyle bir kötü düşünce aklından bile geçmeden yaşamış!"


Biraz daha olayı tefekkür edelim. O Rasulallah (a.s.m.), yapacağı her hareket önemli, zira yaptığı fiiller, sarfettiği sözler dinde hüccet oluyor. Siz olsaydınız ne yapardınız orada?

Burada anladım ki, dinde tedrici olmak lazım. Yani yavaş yavaş ,seviye seviye anlatmak lazım. Yoksa ürkütüp kaçırmak riski var. Ama burada tedrici olmak demek, onların yapmasına muvakkaten göz yumduğumuz şeyleri kendimizin de yapması demek değil.



Bir diğer anladığım da, Dershane-i Nuriye 'nin azim ehemmiyeti. Zira biz yılda bir kere böyle dağıtmaya çıkarsak, ancak ismimiz duyulur, belki arayış içindeki gönlü yaralı birkaç kişi devaya bizim vesilemizle kavuşur. Gerçi ızmir çapında bu vesileyle bir kişi yola gelse çok büyük kardır. Ama bir de, ilgi duyup da sonradan bunu unutacak olan büyük bir çoğunluk var...

(Üstad "ınsanların %80 'i ehl-i tahkik değildir, onlara nuru göstermek..." diye bahsediyordu, yerini hatırlayan kardeş alıntı yaparsa seviniriz.)

Bunlarla sürekli ilgilenmek, konuşmak, anlatmak, lisan-ı hal ile örnek olmak lazım. Dershane olmazsa bu zor, malumunuz, Karşıyaka'da henüz dershanemiz yok, dua edin inşa'Allah olsun.



Üstad demiş (hatırlamıyorum yerini) : "Evinizi dershaneye dönüştürün, aileyle ders yapın. Bir kaç komşu bir araya gelip evlerinizi dershane-i nuriyeye çevirin."

Ama umum dershanenin yerini tutmaz tabi. Adama gel sohbete gidelim desen, ev arasına gitmeye ürkecek, hele eğer genç ise, ailesi izin vermeyebilir, zira ev arasında olursa sürekli farklı yerde misafir ediliyoruz, ailesi tedirgin olur. Dershanenin yeri sabit olur, hem daha kolay bulurlar. Evdeki misafirlikte ise bir başka zorluk, o ev halkının sohbet sırasında ev içinde hapis olma gibi durumu. Yani evin erkekleri misafirle ilgilenecek, sohbeti dinleyecek ama.... Evin diğer efradı ev içinde hareket ederken de dikkatli olmaz zorunda....

Her ne ise....

Hülasat'ül-Hülasa:

Gazete dağıtmanın meyvesi olarak şu dersleri çıkardım.

1-) Alaylara aldırmayacaksın, Allah'tan başkasının kınamasından korkmayacaksın, fütühata, muvaffakiyete değil, ihlasa bakacaksın. Hz.Peygamber (a.s.m.) 13 yıl gibi bir süre Mekke'de kalmış - yanlış hatırlıyorsam düzeltin - 40 tane mü'min varmış bilinen bu 13 yılın sonunda. Hz.Nuh (a.s.) 950 sene tebliğ etmiş. Belki ısrailiyyattır; bazı rivayetlere göre nasihat etmeye geldiği zaman dövmüşler bile... 950 sene sonunda gemide kaç insan vardı, Allah bilir, bir elin parmaklarını geçmez diyorlar...

Bol bol, "ınnallahe mea's-sabirin" ayetini hatırlayacaksın, yine de sinirlerin yatışmazsa bol bol da "La havle... ve hasbünAllah..." okursun.

2-) Millet uyuyor, dürtüklemek, iğne batırıp uyandırmak lazım. Abiler dağtan, taştan muhabbet açıp risale anlatıyor, bizim bunu öğrenmemiz ve tatbik etmemiz lazım, tedrici (dereceli) ve dikkatli anlatmamız lazım, ilk önce arada köprüyü kurup karşı tarafın kalbini mutedil ettikten sonra başlamak lazım.


Bununla ilgili çok örnek var, ama ben Halil Uslu (gazetemiz yazarlarından) abinin başından geçeni anlatmak istiyorum...

Otobüse biniyor, yanında oturduğu kişi ise uzun saçlı, böyle değişik, üniversite öğrencisi bir tip... Abi bununla muhabbeti kuracak, ama genç bu tarafa bakmıyor, hiç pas vermiyor... Abi alıyor kalemini, fırlatıyor onun bacağına...

Genç n'oldu yahu diye çeviriyor başını sonunda.... Abi başlıyor anlatmaya:

--- "Ben" diyor " çok merak ediyorum, bu kalem kendi kendine yazar mı? Aklım hep buna takılıyor, hep bunu düşünüyorum"

Bu şekilde muhabbeti başlatıp şöyle anlatmaya devam ediyor: "Bak biz otobüsle seyahat ederken dışarıdaki şeyleri görüyoruz. Bu kalem, nasıl kendi kendine yazamıyorsa...." . Orjinalini dinlemek farklı tabi, burada size soğuk ve nakıs gelmiş olabilir, ama dinlerken gülüyoruz, çok hoşumuza gidiyor....


Otobüs yolculuğu bitince genç abiye sarılıyor, çok seviniyor, abi daha sonra tanıtıyor kendini, kartını veriyor .... Hala görüşüyorlarmış...

ışte böyle ilgilenmemiz gerekiyor. En azından, oranın yerel abilerine teslim edene kadar ilgilenmek lazım, zaten o zatın kalbi mutmain ve mutedil oldu mu oranın cemaatiyle de iyi anlaşır, cemaate, sohbetlere devam eder...

3-) Dershane çok önemli. Dershane açıp, iki divan atıp, hiç olmazsa içinde oturmak lazım. ınsanlarla kontak kurmak, dershane vesilesiyle ve dershanede onlarla ilgilenmek lazım.

4-) Cami cemaatinden dahi bizi ismen bile bilmeyenler var ve çok, mütehayyirler çok, ilk onlara hitab etmeliyiz. Cami cemaatini geçtim, müftü olur, din bilgisi öğretmeni olur, ımam-Hatipte hoca olur...Onlar nisbeten daha uyanık, bildikleri, gördükleri bazı hakikatler var...

5-) Hiç beklemediğiniz insanlar, dine ilgi duyabilir. Sıdk ve güzel ahlak lazım, yani lisan-ı hal ile örnek. Geçen sene Öss'ye hazırlanıyordum, (öss dershanesi) dershanedeydim. Ama dershane nasıl bilseniz, yani kışın bile beli açık giyiyor kızlar, onlara göre "cıvıl cıvıl, şahane, pespembe" bir ortam. (Not, bu sene aynı dershanedeyim, daha yeni başladım gitmeye, henüz bir kaç kişiyle konuşmaya başladım...) .

Geçen sene öss için dershanedeyken; iki kişi namaz kılmak istediğini söyledi, namaz hocaası kitabı falan verdik, namaz kıldıktan sonra huzur bulduğunu söyledi kardeşler. Gerçi diyaloğumuz koptu şimdi, iyi olmadı, benim hatam, Allah affetsin. Hiç beklemediğim açık bir kızın babası bizim risaleleri biliyormuş, onunla pek ilgilenemedim, başka bir sınıfa gitti, zaten oturup kızla konuştun mu (burada kastım, sürekli bir araya gelip muhabbet kurdun mu) sonu nereye gider bilmiyorum, çekiniyorum... Başka kızlar da vardı, ama bu konuyu kapatsak daha iyi olur... Adım çıkacak yoksa... :D (R***L nedir bilenler, anlar; her yıldız (*) bir harfe tekabül eder.)

Asla görünüşe bakmayın, beli açık giyen, metal dinleyen, vs kız veya kadın-kız muhabbeti yapan erkek aslında sadece fasık, ama bu konular haricinde hassas bir mü'min olabilir, yemeğe besmeleyle başlar vs, böyle ince detaylarla yakalarsınız. Dış görünüşüne, ef'al ve elfazının ıslami terbiyeye uygun olmamasının sebebi, aileden öyle yetişmemiş olması ve yetiştiği çevrede -tabiri caizse- karizma yapan şeylerin bunlar olması olabilir. Günahı yüzünden kimseye sert davranmadım, bir tane fasık-ı mütecahire bi arkadaş var liseden, ona kızıyorum, yine iyi davranmaya çalışıyorum, gerçi en son ya da ondan önceki gelişinde yanındaki arkadaşı "Böyle arkadaşın olduğu için şanslısın" gibi bir laf etti, bunu fahr olsun diye yazmıyorum, o arkadaşın diğerlerinden farklı bir durumu olduğunu anlatmak için yazıyorum. O arkadaşla ilgili bir şey oldu mu, kızdım mı, soranlara " X (ismi) , başka açıklaması yok, sormayın" diyorum, gıybetini edecem yoksa...

ılk olarak size güvenmeleri, kalplerinin rahat olması önemli, direk damdan düşme anlatma hatasına düşmeyelim. Tedricilik ve köprü kurmak meselesine ve diğer hizmetteki tecrübeli abilerin anlatma usullerine çok çalışmalıyız....

şu anki düşüncem o ki:
ılk olarak ehl-i iman'ın imanının kurtulmasına çalışmalıyız. Ateistlerle vs cedele girmedim daha gerçek hayatta, ama girersem de planlarım var tabi... Mesela, kader meselesi, Hz.Peygamber'in (a.s.m.) çok evliliği söz konusu edilerek ıslam'a taarruz edecek. Ama ben münazara konusu olarak çemberi daraltmayı planlıyorum. Yani ilk olarak, ıslam'ın haklığını, Hz.Peygamber'in (a.s.m.) Allah'ın Resulü, Kur'an 'ın hak kitap olduğunu değil, bir Yaratıcının varlığını münazara etmek gerek. Yani, yine tedricilik. Münakaşacı ateist ile fasığa aynı şey anlatılmaz. Ata et, ite ot vermemek lazım.


Bir de, topluluk içinde insanlar sizden ve sizinle birlikte olmaktan ve sizi dinlemekten ve sizden etkilenmekten çekinebilirler. Yani topluluk psikolojisi, bilirsiniz bir söz var "Adın çıkacağına..." . Bu husus üzerine düşünmek ve tedbir almak lazım.


Daha aslında yazılacak çok şeyler var ama kısa kesiyorum. Dağıtım işi bitti, ikindi namazını kıldık, dağıtım yaptığımız abiyle akşam namazına yarım saat kalaya kadar oturduk sohbet ettik, gerçi biraz geyik de yaptık ama, o günün kısa değerlendirmesini yaptık, faydalı oldu.


Bu kadar biraz uzun oldu, umarım vakit ayırıp okursunuz, belki sizin de karşılaştığınız veya ilgi duyabileceğiniz bazı hususlar vardır. Hatalarımı görürseniz de itiraz edip anlatmanızı rica ederim, olayın içinden bakarken hataları farkedemeyebiliyorum...
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

Risale Okuyorum

Üyeliği İptal Edildi

  • "Risale Okuyorum" bir erkek
  • "Risale Okuyorum" adlı kullanıcı yasaklandı

Mesajlar: 663

Konum: Ankara

Meslek: Öğrenci

Hobiler: İnternet, Risale-i Nur

  • Özel mesaj gönder

2

28.03.2005, 13:05

Mütebessim bir vaziyette tamamını okudum Abdülkadir kardeşim. Allah razı olsun. ıstifade ettim.

Kalem fırlatmayı da Halil abi gibi tedrici yapmak lazım. Aman ha fırlattığınız kalem adamın kafasına gözüne gelmesin :mrgreen:
"şimdi oku, kabirde okuyamazsın!" (Zübeyir Gündüzalp)

3

28.03.2005, 13:19

allah razı olsun abdülkadir kardeşim;

sizde "zübeyri bir ruh" görüyorum.

allah şevk ve gayretinizi arttırsın.

allah a emanet olunuz

4

28.03.2005, 13:36

Cümlemiz için "amin" abilerim... Allah'a emanet olun.

Not: Kalem fırlatmam, elimin ayarı kaçar, bazen çok sakar olurum, kayıtlarını yapsak sakarlıklarımın, yerli-yabancı komedi sitelerinde hit olur :mrgreen:
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

nurunözü1

Profesyonel

Mesajlar: 997

Konum: bursa

Hobiler: hat sanatı,ebru sanatı,kitap,internet

  • Özel mesaj gönder

5

28.03.2005, 13:39

Kardeş beni bilirsin uzun yazılardan hoşlanmam.Sıkıntılar basar bana.BAzen açılan konular uzunsa iki-üç bölüm halinde okuyorum.Sen okumamı isteyince dur dedim vardır bir hayrı ben bunu okuyayım.Bir posta başladım daha fazla dayanımıcam deyip bıraktım :lol: .Sonra aklıma çekirdek geldi.Aldım elime bir kase çekirdek oturdum pc başına hem çıtladım hem okudum :mrgreen: :mrgreen: Bundan sonra ki uzun yazılarda yapmam gereken förmülü buldum yani.Demek ki bu yazıyı okumamı istemende bir hayır varmış :lol: :mrgreen: .
Allah razı olsun artık çekirdekten mi yoksa senin anlatımından mı bilmiyorum :mrgreen: zevkle okudum.

Bu dış görünüşe aldanmama olayına bende katılıyorum.Ummadığın taş baş yarar.Hiç beklemediğin insanlar bir bakıyorsun yola gelmiş.Senden benden üstün oluyorlar...Mesela ben ulucamiden çkarken öyle tipler görüyorum ki namazdan çıkan normalde görsem ve biri dese bana bu böyledir diye kesinlikle inanmam.Rabbim içine veriyor işte.Kimiside içinde olduğu imanın,islamın kıymetini bilmiyorDalalete düşüyor vs
Neyse kardeş dershane ortamında sana iyi ilmi sohbetler :mrgreen: Hadi neyse bak bişey demiyorum bu sefer :!: :mrgreen: :lol:

6

28.03.2005, 18:15

Allah razı olsun kardeş, sen bu yazıdaki bazı şifreleri bildiğin için okumanı tavsiye ettim. (Öss için olan) Dershanede henüz bir sosyal çevrem yok doğru dürüst, bir süre saman altından ilerleticez belki de :D

Dediklerinin bir kısmını ben de gördüm, yani dış görünüşle ilgili...

Eee, ne demişler:

"Para ile imanın kimde olduğu belli olmaz."
:mrgreen:



Allah'a emanet olun.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

Alkan

Usta

Mesajlar: 1,694

Hobiler: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Özel mesaj gönder

7

28.03.2005, 18:47

Selamın Aleykum

Allah razı olsun kardeş... YENı ASYA nın futuhati artar inşAAllah
"ey bedbaht nefsim! acaba ömrün ebedi midir? hiç kat'i senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?

8

28.03.2005, 21:04

değerli alkan_unal kardeşim;

bu yeni asya nın futuhatı değil, Risale-i Nurun futuhatıdır.

Risale-i Nur yoksa yeni asya nın da hiç bir önemi yoktur.

yeni asya kendini nurların neşrine adamış bir topluluktur.

saygılar

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir