Giriş yapmadınız.

1

06.01.2009, 22:11

Aşura Gününün hatırlattıkları

şaban DÖğEN

Aşura Gününün hatırlattıkları




Cenâb-ı Hak Aşura Gününe de bir başka değer vermektedir. Çünkü Aşura Gününde seçkin kullarına nice ikram ve ihsanlarda bulunmuştur.


Kaynaklardan, Cenâb-ı Hakk’ın, Aşura Gününde bir kısım peygamberlerine ayrı ayrı ihsanlarda bulunduğunu öğreniyoruz. Hz. Âdem’in (as) tövbesi o gün kabul edilmiş, Hz. Mûsa’yla (as) birlikte inananları o gün denizden geçirtip kurtarırken Firavun ve ordusunu deniz sularına gömmüştür. Hz. Nuh (as) tufandan kurtulup gemisi Cudi Dağına o gün oturmuştur. Hz. Yunus (as) o gün balığın karnından kurtulmuştur.


Hz. Yusuf’un (as) aynı gün kuyudan kurtulduğunu öğreniyoruz. Hz. ısa (as) aynı gün doğmuş ve aynı gün göklere yükseltilmiştir.


Hz. ıbrahim (as) o gün doğmuş, Hz. Yakub (as) o gün oğlu Yusuf’a (as) kavuşmuş, gözleri o gün görmeye başlamıştır. Eyyub Aleyhisselâm da aynı gün hastalıkdan şifa bulmuştur.1


Bunca güzel hadiseye sahne olan Aşura Günü bir şükran ifadesi olarak oruç tutmaya en lâyık olan gün ve Muharrem ayı da en lâyık bir aydır. Çünkü Allah Resûlü (asm) Ramazan’dan sonra tutulan en faziletli orucun bu ayda tutulan oruç olduğunu bildirmişlerdir.2


Aşura Gününe Yahudiler de, Hıristiyanlar da saygı duyarlar, Yahudiler o gün oruç tutarlardı. Allah Resûlü (asm) Medine’ye teşrif ettiklerinde onların Aşura Günü oruç tuttuklarını görmüş, sebebini sorduğunda Yahudiler, “Bugün Cenâb-ı Hak Hz. Musa’yı (as) düşmanlarından kurtarmış, Firavun ve askerlerini denizde boğmuş, Hz. Musa'da (as) bugün şükür olarak oruç tutmuştur. Biz de onun için tutuyoruz” dediklerinde Resûl-i Ekrem (asm), “Biz Musa’nın sünnetini yaşatmaya sizden daha yakın ve daha çok hak sahibiyiz”3 buyurmuşlardı.


Daha o günlerde Ramazan orucu farz kılınmamıştı. Müslümanlar da vacip olarak Aşura orucunu tutmaya başladılar. Ramazan orucu farz kılınınca da, Allah Resûlü (asm) ümmetini bu orucu tutup tutmamakta serbest bırakmış, “Âşura Gününde tutulan orucun Allah katında, o günden önce bir senenin küçük günahlarına keffaret olacağını kuvvetle ümit ediyorum”4 buyurmuşlardı. Allah’ın o gün bir kavmin tevbesini kabul ettiğini, aynı gün başka bir kavmi de affedebileceğini bildirmiştir.


Fakat sonradan Allah Resûlü (asm) Yahudilere benzememek için Muharrem’in 9-10 veya 10-11. günleri oruç tutmayı tavsiye etmişlerdi.


Aşura gün aile halkını sevindirmenin de büyük önemi vardır. Sevgili Peygamberimiz (asm), “Her kim Aşura Gününde âilesine ve ev halkına ikramda bulunursa, Cenâb-ı Hak da bütün sene boyunca onun rızkına bolluk ve bereket ihsan eder”5 buyurmuşlardır.


Aşura Günü bunca mutluluğun yanında acı bir olaya da şahit olmuş, Hz. Hüseyin’le (ra) birlikte yetmiş kişi hunharca öldürülüp şehit edilmiştir.


Bu husus üzerinde de inşaallah bir sonraki makalemizde duralım.




Dipnotlar: 1- Sahih-i Müslim şerhi, 6:140. 2- ıbn Mâce, Siyam: 43. 3- ıbn Mâce, Siyam: 31. 4- Tirmizî, Savm, 47. 5- Tirmizî, Savm: 41.

07.01.2009

E-Posta: sdogen99@ttnet.net.tr

2

06.01.2009, 22:18

Ali OKTAY

Kerbelâ





Muharrem ayının içindeyiz. Muharrem’in 10. günü ise o yürekleri parçalayan acının yıl dönümüdür. ıki cihan güneşinin namazda iken sırtına çıkan ciğerpareleri Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin rahatsız olmasın, düşmesin diyerek secdeden uzun süre kalkmadığı, hassas davrandığı, gözünden sakındığı torunlarının şehit edildiği gündür o gün. Çocukluğum ve gençliğim, aile sohbetlerinde ve çevremdeki kişilerden bu acı hadiseleri defalarca dinleyerek geçti. Dinledikçe de Yezid’e karşı nefret duyarken, Âl-i Beyt’in bir damla su bile bulamadan şehadet şerbetini içtiklerini duydukça su içmekten utanır olmuştum. Özellikle Ramazan’da bazı televizyon kanallarında Ömer Döngeloğlu ve Nihat Hatipoğlu Hocanın o güzel üslûplarıyla Kerbelâ hadisesini anlatmaları gönlümüzü yakmış gözümüzü yaşartmıştı. ınsanın hafsalası almıyor gerçekten. Kendisine Müslümanım deyip de Hz. Peygamber’in öpüp kokladığı o yüzlere, o saçlara nasıl kılıç vurur, nasıl mızrak atar bir insan. Buna dayanılır mı? Sevgili Dursun Ali Erzincanlı’nın Kerbelâ şiirini bir daha okurken yine duygulandım, içimi tarifi imkânsız bir hüzün kapladı. Diyordu ki şiirinde,


“Kucağında üç yaşında bir seyyid;


Adı Abdullah!


Ve bir ok, Abdullah’ı boğazından vuruyor


Hz. Hüseyin, kanla dolan avuçlarını yere boşaltıyor


“ Yâ Rab!diyor.


“ Bize göklerden yardım etmeyeceksen,


Hakkımızda ondan daha hayırlısını ihsan et. “


Hicretin altmış birinci yılı


Muharrem ayının onu…


Bir şehit var Kerbelâ'da


Tam otuz üç mızrak yarası,


Otuz dört kılıç yarası


Ey Muhammed’im nerdesin nerde?


Hüseyin’in başı bir yerde; gövdesi bir yerde!


Bu Hz. Zeyneb’in feryadıdır dedesine;”


şiir böylece devam ediyor. Keşke yerimiz müsait olsa da tamamına yer verebilseydik. Mutlaka okunması gereken bir şiir, baştan sona. Bu arada sevgili kardeşim Ertuğrul Erkişi’nin Minik Duâlar Grubu ile okuduğu “Ali candan geçti O’nun uğruna” diye başlayan o duygulu bestesini de dinlemek lâzım.


Bu acı hadiselerin zahiri yönü böyle olmakla birlikte hikmet boyutunu elbette Cenâb-ı Hak bilir. Bediüzzaman Hazretlerinin Risâle-i Nur’da muhtelif yerlerde temas ettiği ve izah ettiği üzere zahiren bize acı veren, izahta zorlandığımız bu hadiselerin elbette bir de manevî ve hikmet yönü var. Meselâ 4. Lem’a nın 4. nüktesinde yer verdiği üzere “…. Hem Hazret-i Ali’nin (r. a. ) zâtında temessül eden şahs-ı mânevî-i Âl-i Beyt ve o şahsiyet-i mâneviyede veraset-i mutlaka cihetiyle tecellî eden hakikat-i Muhammediye (a. s. m. ) noktasında muvazene edilmez. Çünkü orada Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâmın sırr-ı azîmi var."


Cenâb-ı Hak bizi de onların şefaatlerine nail eylesin ınşallah.




Kerbelâ


ılâhisi




GÜFTE : SEYYıD NESÎMı


BESTE : HÜSEYıN BABA


Makamı : Neveser Nefes




Âlem yüzüne saldı ziyâ Âl-i MUHAMMED


Seyfin çâk edip geldi yine Âl-i MUHAMMED


Nâdan ne bilir dâna bilir Âl-i MUHAMMED


Ve salli alâ seyyidinâ Âl-i MUHAMMED


Sad salli alâ seyyidinâ şâh-ı velâyet




«««




Kemter kuluyum ben ALı’nin şâh-ı keremdir


HASEN başımın tâcı HÜSEYN gözümde nemdir


ıMÂM-I ZEYNEL ABÂ BÂKIR mihri haremdir




«««




ıMÂM-I CÂFER SÂDIK gibi bir dahi irfan


ıMÂM-I MÛSA KÂZIM gibi olmaya sultan


Cihân yüzünü görse değer şÂH-I HORASÂN




«««




ıMÂM-I TAKı gözlerime ayn-i cilâdır


ıMÂM-I NAKı sâyesi bol mürg-i hümâdır


ıMÂM ASKERı derdimize ayn-ı devâdır




«««




Çün MEHDı zuhur ede nihân kalmaya perde


şol zâlimleri kesse gerek tiğ-ü teberle


SEYYıD NESÎMı medhin okur şâm-ü seherde

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir