Giriş yapmadınız.

1

25.09.2006, 05:40

üstadın asker hakkındaki görüşleri nedir

günümüzde bazı nur gruplarının askere menfi görüşler içinde bulundugunu gözlemliyorum üstad asker hazeretının islama hayırlı hizmetler de bulunacagını söylüyor hali hazırda bu gerçekleşmedi kafam biraz karışık bu konuda sizler bu konuda neler düşünüyorsunuz


lütfen yanlış anlaşılmsın sadece bilgi malumat edinmek istiyorum

2

25.09.2006, 06:56

Risale-i Nur eserlerinde, pek çok ehemmiyetli mese­lelerde olduğu gibi, Asker Kuvveti ve Ordu hakkında da ehemmiyetle üzerinde durulmuştur.

Milletin kurduğu ve sahibi olduğu Devlet bünyesinde yerini alan Ordu’nun, muayyen selahiyet ve vazife hududları vardır.

Bu hudutlar dairesinde vazife şuuruna sahip olan Ordunun, dahilde (asayişi te’min), harice karşı (muhafaza-yı hudud) şeklinde ifade edilen iki te­mel vazifesi ıslâm milletinin istiklâliyeti ve bekası cihe­tinde çok büyük ehemmiyeti taşır.

Buna göre Ordu, devlet bünyesi içinde belirlenen va­zifelerinde hassasiyetinin zayıflatılması veya vazife hudutla­rını aşması gibi durumlar milli beka ve istiklâliyetin zararına neticeler doğurur.

Evet, hak kanunlarına itaat, millî beraberliğe ve dola­yısıyla millî kuvvetin tahakkukuna sebeptir.

Bediüzzaman Hazretleri bu hakikatı:

«Asker­lik ocağı cesîm ve muntazam bir fabrikaya ben­zer. Çarkların biri intizam ve itaatte serkeşlik et­mekle, bütün fabrika hercümerc olur.

Sizin o muntazam ve kuvvetli fabrika-i Askeri­yeniz, otuz milyon Osmanlı ve üç yüz milyon nü­fus-u ıslâmiyenin nokta-i istinadı ve mâden-i is­timdadıdır.» (Hutbe-i şamiye sh: 105)
şeklinde nazara verir.

ışte bu derlemede milletin en büyük maddî ve müsel­lah kuvveti olan mücessem ve muhteşem Ordunun vazife şuuru ve istikameti gibi hususlarına bakan bazı kısımları, Risale-i Nurdan tesbit ederek fikir sahasına arzetmeyi dinî ve millî bir vazife telakki ettik.

3

25.09.2006, 07:01

ASKER NUR TALEBELERı

Bediüzzaman Hazretleri Ordu mensuplarının Risale-i Nurdan istifade ile gayret-i vataniye ve hamiyet-i milliyeye sahib olmalarına ve istikametli ve cesur yetişmelerine ehemmiyet verir. Ezcümle:

Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri Barla’da (1926-1934) telif ettiği Risale-i Nur Külliyatındaki hakikatlara hem muhatap hem de talebe olan, o zaman yüzbaşı rütbesiyle Eğirdir Dağ Komando birliğinde vazife yapan merhum Albay Hulusi Ağabeye hitaben şu mektubu yazmıştır:

«ışte, seni gurursuz bildiğim için bu sırrı sana açıyo­rum. şöyle ki:

Ben Sözleri yazarken ihtiyarsız olarak ekser tem­si­lâtı, şu­ûnât-ı Askeriye nev’inde zuhur ediyOrdu. Ben hayret ediyordum, neden böyle yazı­yorum? Sebebini bula­mıyordum. Sonra hatırıma geldi ki, belki istik­balde şu Sözler’i hakkıyla anla­yacak, kabul edip hırz-ı cân edecek en mühim talebeleri Askerîden yeti­şecek. Onun için böyle yazmaya mecbur oluyo­rum, düşü­nüp o kahraman Askerleri bekli­yordum.

ışte mağrur olma, şükret; sen o Askerlerden bahti­yar birisisin ki, evvel yetiştin. Yirmi dört adet Sözleri meşâgil-i dünyeviye[11] içinde yazmaklığın, benim bu hüsn-ü zannımı teyid etti.» (Barla Lâhikası sh: 248)


Üstad Bediüzzaman Hazretleri Kastamonu’da ika­mete mec­bur edil­diği (1936-1943) yıllarda yazmış olduğu bu mektupta Risale-i Nurların ehil ellere geçmekte oldu­ğunu memnuniyetle müşahede ettiğini bildiren ve bil­hassa Askerler içinden okuyup istifade edenleri nazara veren mektubun bir kısmında diyor ki:

«Aziz, sıddık kardeşlerim,

...Ankara’da, dünyaca yüksek makamlarda, Askeriye heyetinde, kemâl-i iştiyak[13] ve takdirle Risale-i Nur’u yazıp okutturuyor­lar. Başta Miralay Meh­med Yümnü olarak, mühim Askerî pa­şa­ları, “Risale-i Nur iman kurtarıcıdır” diye tak­dirkâ­râne tam teslimiyetle okuyup istifade ediyor­lar.» (Kastamonu Lâhikası sh: 235)



Yine Asker bir talebesi hakkında şu iltifatkâr sözleri söy­ler:

«Cenab-ı Hak, Galip Bey gibi çok fedakârları ıs­lâm Ordu­sunda ye­tiş­tirsin. Bu zat, garpta, aynı şarkta Hulûsi Bey gibi imana hizmet ediyor.» (Emirdağ Lâhikası-l sh: 241)


Bediüzzaman Hazretleri Risalelerden istifade ederek istikamet kazanan Asker talebelerinin bazı mektuplarını na­zara vererek Asker meslekdaşlarının ibret almalarını ister. şöyle ki:

«Binbaşı merhum Âsım Beyin fıkrasıdır.

Envâr-ı Kur’âniye mizan ve burhanlarından ve kıy­meti takdir edilemeyen Sözler namındaki ri­sale-i şerifeler fa­kiri ihyâ ediyor, kalbimi nurlandı­rıyor. (haze min fazli rabbî) Çoktan beri aramakta iken, lehü’lhamd, Cenab-ı Hak Sözler’i bu fakire ihsan buyurdu. Kalb ve gönlüme âciz kalemim ve kalim tercüman olamıyor.» (Barla Lâhikası sh: 65)



Risale-i Nurdan aldığı fazilet dersi ile Askerî şerefini koruyan bir talebesinin istikametini anlatan Bediüzzaman Hazretleri diyor:

«Binbaşı Merhum Asım Bey isticvab edildi. Eğer doğru dese, Üstadına zarar gelir ve eğer yalan dese, kırk se­nelik namuskârane ve müstakimane Askerliği­nin haysiyetine çok ağır gelir diye düşünüp, “Ya Rab, hayatımı al” demiş; duası kabul olup o daki­kada teslim-i ruh eyledi, istikamet şehidi oldu. Ve dünyada hiçbir kanunun hatâ diyemeyeceği bir muavenet-i hayriyeye ve bir tasdike hatâ teveh­hüm edenlerin çirkin hatâlarına kurban oldu.

Evet, Risale-i Nur’dan tam ders alan, bir su içer gibi, kolayca terhis tezkeresi telâkki ettiği ecel şerbetini içer.» (Tarihçe-i Hayat sh: 222)

4

25.09.2006, 07:05

sabah sabah bize hkikati sundugun için teşekkürler nur aşıgı


ordu bizim ordumuzdur ya başındakilere nedemeli

esas teşkil eden bu husus olsa gerek


inşallah mukadessata karşı gelmeyen bir askeri lider gelir

hoca efendi bir konuşmasında bunun zor oldugunu söylüyor

çünkü balık baştan kokar diyor egitim yapılan yerler


.....neyse 312 den içeri girmeyelim şimdi

belkide orda başka bir niyetle o konuşma yapılmıştır

zahire göre hüküm vermeyeyim

tekrar tekrar Allah razı olsun nur aşıgı

6

05.10.2006, 02:54

Alıntı

Üçüncü madde : Cemaatin hayrını ve ordunun zaferini başa vermek ve o başın kusurunu cemaate isnad etmek ise, binler hayırları birtek hayra indirmek ve bir tek kusuru binler kusur yapmaktır. Çünkü, nasıl bir tabur bir dehşetli düşmanı öldürse, herbir neferi bir gazilik rütbesini alır; ve yalnız binbaşısına verilse, binden bire iner, birtek gazi olur; o binbaşının hatasıyla zalimane bir katil yapılsa ve ona verilmeyip tabura verilse, o birtek katil bin cinayet hükmüne geçerek bin neferi mes ul eder ve cezaya çarpar. Aynen öyle de, meydandaki görünen ehemmiyetli kusurlar onları işleyen ölmüş adama verilmezse, beş yüz, belki bin seneden beri gaziliğini ve hakperestliğini dünyaya gösteren ve ferman-ı şerefini ve Kur'ân bayraktarlığını kılıçlarıyla ve kanlarıyla imzalayan bir orduya havalesiyle o kusurlar binler derece ve erkanları adedince ziyadeleşir, o ordunun pek parlak mazisini dehşetli karartır ve bu asrın ordusunu, geçen asırların aynı orduları önünde mahcup ve mes ul eder. Ve mevcut şerefler, zaferler tek adama verilse, binler derece küçülür, erkan ve efrad adedince gazilik ve hayırlar birtek hükmüne geçer, söner; daha kusurlara karşı kefaretü'z-zünub olmaz.

ışte bu sebepler içindir ki, ben, onun dostluğunu bırakıp, onun yerinde, ehemmiyetli bir zamanda içinde bulunduğum ve tesirli hizmet ettiğim o ordunun dostluğunu aldım ve binler derece daha ehemmiyetli şerefini muhafazaya Risale-i Nur ile çalıştım.

Emirdağında
Said Nursi (Emirdağ Lahikası, Syf. 248)
• • •


Üstad'ın kahraman Türk ordusuna verdiği değer sadece bu kısımdan bile belli. Fazla söze gerek yok... :idea:

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir