Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

Nuryolu

Acemi

Mesajlar: 14

Konum: KOCAELI

Meslek: MCSE-Webmaster

  • Özel mesaj gönder

61

21.12.2005, 23:31

Selamun aleykum
kardeşler konuyu uzatmaya luzum yok hizmetin şekli Risale-iNur'da anlatılmıştır..Derslerimizi düzenli okursak anlarız..
selam ve dua ile..
Hissizler,hareketsizler yol alamazlar.
Uyuyanlar Hedefe ulaşamazlar;Hele azmini,iradesini yitirenler asla uzun zaman ayakta kalamazlar.

62

17.03.2006, 02:59

Atatürk'ü pek sevmiyorsunuz galiba? Atatürkcüler yanlis tanitiyor aslinda cogu onlardan Atatürk maskesi altina gizlenmis masonlardir!!

63

17.03.2006, 12:56

Alıntı sahibi ""Abdullah Akbeyik""

Atatürk'ü pek sevmiyorsunuz galiba? Atatürkcüler yanlis tanitiyor aslinda cogu onlardan Atatürk maskesi altina gizlenmis masonlardir!!


Ben şahsen atatürk ü sevmiyorum...Kimsede kimseyi zorla sevemez.

64

17.03.2006, 12:56

Değerli kardeşim,
Biz yorumlarımızı kemalistlerin bir takım savsatalarına dayandırmıyoruz.Onların bize o şahsı tanıtmasına da ihtiyacımız yok.Bizim tek kaynağımız Kur'an dır, Kur'an ın bu asırdan ta kıyamete kadar olan sürecine hitab eden versiyonu ise Risale-i Nur dur.Ve o şahısın konumu Risale-i Nur da hiçbir tevil götürmeyecek kadar açıktır.Haddim olmayarak
5. şua yı tavsiye ediyorum.

Selam ve Dua ile
Mesleğimiz adavete adevet, muhabbete muhabbettir...

65

30.07.2006, 09:24

Tam 87 yıl önce... Atatürk'ün Samsun'a ayak basıp, Kurtuluş Savaşı'nı başlattığı zaman. Atatürk ve silah arkadaşları, Samsun'dan sonra Amasya'ya gider. Ve o tarihte Amasya Müftüsü Hoca Abdurrahman Kamil Efendi, Sultan Beyazıd Camii'nde Cuma Hutbesi'nde cemaate şöyle seslenir: "Milletin istiklali tehlikeye düşmüştür. Bu şartlar altında padişah olsun, halife olsun unvanı ne olursa olsun varlığının sebebi hikmeti kalmamıştır. Yegane çare Mustafa Kemal Paşa çevresinde birleşmektir."

Regaip Kandili'nin kutlandığı Perşembe gecesi... Sultan Beyazıd Camii'nde okunan mevlit TRT 1'den de canlı yayınlandı. Mevlitten sonra Amasya Müftüsü Selamı Emen, dua okudu. Emen'in duada Atatürk ve şehitlerden bahsetmemesi, tepki çekti. Emen, "unutma nedenini"de canlı yayına bağladı: "Canlı yayında heyecanlandım. Kağıttan okuduğum duanın Atatürk bölümünü atlamışım."

Diyanet: Süre bitmiş
Diyanet ışleri Başkanlığı da yaptığı açıklamada topu TRT'ye attı. Açıklamada, "Yönetmenin bitirme ikazı sonucu heyecan nedeniyle Atatürk ve silah arkadaşları ile şehitlere dua etme bölümü herhangi bir kasıt olmadan atlanmıştır" dendi.

TRT: Süre vardı
TRT bu iddiayı doğrulamadı. Bir yetkili, "Süre sorunu yoktu. Opsiyonumuz vardı. Yönetmenin herhangi bir uyarısı sözkonusu olmadı. Olay Diyanet'in sorunu" dedi.

Vatan, 30.07.06

Artik duada bile istibdat var! :!:
Biz muhabbet fedâileriyiz; husûmete vaktimiz yoktur.

66

30.07.2006, 09:38

Müslümanların deccali diye bir deyim vardır bilir nisiniz?



...

67

30.07.2006, 11:16

Ölmek üzere olan kuduz köpekler, hırlar, gürler, aciz son haliyle, diş, pençe gösterir, hatta arada ısırmaya çalışır ya... Benim için bunlar bundan öte değildir. YÖK ımparatorluğundan ve istibdadından kurtulalım, inşa'Allah çok şeyler değişecek...
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

68

24.08.2006, 13:31

Perinçek: Atatürk, Mao ve Lenin bir bütün

ışçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, “Mao’dan vazgeçen Atatürk’ten vazgeçer, Atatürk’ten vazgeçen Mao’dan vazgeçer. Bunların hepsi bir bütün. Atatürk’e sırtını dönerek birşey yapılmayacağı gibi, Mao’ya sırtını dönerek de yapılmaz” dedi.

Yeni programında Mao’nun ismine yer vermeyen ışçi Partisi’nin lideri Perinçek, sadece Atatürk’e vurgu yapılan yeni programla ilgili olarak, “Mao’nun ismi yok, ama sırtımızı dönmedik” mesajını verdi. Hürriyet’in haberine göre Perinçek, “20. yüzyılda sivrilen çok seçkin üç sima var, Lenin, Atatürk, Mao. Bunların hepsi bir cephenin insanı, hepsi birbirine değer vermiş. Mao, ’Çin’in Kemal’i nerede’ diyor. Lenin, Atatürk’ün büyük bir devrimci olduğunu kabul ediyor. Atatürk, Fransız ve Rus devrimlerinin Türk devrimini etkilediğini tespit ediyor. Atatürk, Lenin ve Mao arasında bir çatışma yok, cephe birliği var” diye konuştu.

69

24.08.2006, 13:38

Karşılaştırma konusunda Perinçek çok haklı.

Selametle

70

30.08.2006, 04:33

Atatürk'ün Kültürel Zaferi

Yarın 30 Ağustos. ışin sadece cengaverlik yönü değil, kültürel bakışı işlense diye düşündüm. Çünkü Atatürk gerçek bir kültür elçisiydi.

Kültürün tarifini de şöyle yapıyordu: “Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür. Kültür; okumak, anlamak, görebilmek, görebildiğinden mana çıkarmak, düşünmek ve zekayı terbiye etmektir.” Bu konuşmasında sözü Turan meselesine getirir ve Türk ulusunun hayal peşinde koşmaktan bıktığını anlatır.

28 Eylül 1924’te, kısmen yıkılan Hasankale kasabasında halkın arasında görüntülenen Atatürk Erzurum Valisi Zühdi Bey’le birlikte. Cumhurbaşkanı Atatürk burada bir kitapçıya teşekkür etmektedir. Zihninizi yoklayın bakalım. Hiçbir deprem sonrası kitap, kültür veya bilgi lafı geçti mi siyasilerin arasında?!

Erzurum’daki bu deprem felaketinden hemen sonra millet el ele verdi ve yardıma koştu. ıstanbul Hilmi Kitabevi’nin sahibi Hilmi Bey ise depremden zarar gören çocuklara kitap gönderdi. Bu Atatürk’ü çok memnun etti. 8 Ekim 1924’te Kitapçı Hilmi Bey’e şu telgrafı çekti: “Erzurum yer sarsıntısında felakete uğrayanların çocuklarına armağan buyurduğunuz kitaplar dolayısıyla çok teşekkür ederim. Yurdun bilim ve kültürü için bu olay nedeniyle gösterdiğiniz ilgiyi değerli buldum. Bilim ve kültürle donatılan bir kavmin her türlü felakete, doğadan gelse bile, çare bulabileceğine işaret eden bu konudaki bağışınız bütün ulusça övgüye yaraşır anlamdadır.”

Sakarya Savaşı sırasında Çalıkuşu romanını okuyan Atatürk daha sonra bütün kurmaylarına da okuması için kitabı verir. Atatürk kendini ve orduyu muzaffer, kan kırmızı yanaklı ve besili atlarda resmeden Sururi’nin tablosuna da sinirlenir zaten. “Bu ne hayal âlemidir. Bizim atlarımız sıska, yürüyemez halde, sefaletten kırılıyorduk.” der.

Atatürk’ü bugün anlamaktan aciz olanların okuma özürlü olduğu aşikar. Hatıralarında her konuda binlerce anekdot bugüne ışık tutacak değerde.Konya kadınları ile yaptığı konuşma 1923 tarihli: “Türkiye mütemeddin bir millet olamaz; çünkü Türkiye halkı iki parçadan mürekkeptir. Kadın ve erkek diye iki kısma ayrılmıştır, halbuki bir heyet-i içtimaiye aynı gayeye bütün kadınları ve erkekleriyle beraber yürümezse terakki ve temeddün etmesine imkan-ı fenni ve ihtimal-i ilmi yoktur. Efendiler bir noktayı izah etmeliyim, efendiler dediğim zaman hanımefendiler ve beyefendiler demektir.”

Yani Atatürk hiçbir ilerlemenin kadın-erkek birlikte olmadan gerçekleşemeyeceğini açık seçik söylemiştir. Ayrıca en yoksul şartlarda bile kitap gönderilmesini tebrik etmiştir. Bugün ben kültürden, estetikten yazdığımda bana, “Aç karnına kültür olmaz.” diyenlerin aymazlığına 1924’ten cevap gelmektedir. Ruhunu yani kültürünü kaybeden bir millet sadece bir cesettir. Sanır ki, ekmekle ceset beslenir ve büyür. Asla!

Atatürk depremde kitap bağışında bulunan kitapçı Hilmi Bey’e bile teşekkür eden bir büyük lider. Bugün yüzlerce okul açan, dünyaya Türkçe konuşturan, farklı ırk ve dinden çocukları aynı sınıflarda okutan, Doğu’nun terörist yetiştiren şartlarından kurtardığı çocukları okutan, yatılı barındıran ve onların makus talihini yenen bir insana dünyayı dar eden siyasi görüş Atatürkçü müdür? Yani Fethullah Gülen ilk günden bugüne değişerek, dönüşerek gelmiş ve hizmetlerini sadece milletin şevkiyle yapmış bir yerel liderdir. Ona, dünya çocuklarına hediye ettiği kitaplar için teşekkür etmeliyiz.

Atatürk her türlü fikri bağnazlık, totaliter kafadan nefret ederdi. Bursa nutku buna en iyi örnektir. Bugün onu söyleyenin başına kim bilir neler gelir? Atatürk gerçek bir siyasetçiydi. Egodan muzdarip bir zavallı değil, yüce gönüllü bir Türk-ıslam terbiyesinden geçmiş aydındı. Liderliği bütün ülkelere ışık oldu. O yüzden gerçekdışı, abartılı Sakarya tablosunu kaldırttı. Yağcılığa ihtiyacı yoktu, ışığı her yana kendiliğinden dağıldı.Türkiye milli gücünü ancak kültürünü sindirerek, sentezleyerek bulabilir. Araplardan, ıran’dan alacak dersimiz yoktur. 30 Ağustos kutlu olsun, ilk hedefimiz kültürel 30 Ağustos zaferidir.

29.08.2006 - ZAMAN - Farklı gazete (!)
Biz muhabbet fedâileriyiz; husûmete vaktimiz yoktur.

71

30.08.2006, 08:28

Tek kelimeyle kepazelik, rezalet.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

72

30.08.2006, 10:49

Tek kelime ile afedersiniz -aptalca- bir yazı. Allah effetsin.

Selametle

73

30.08.2006, 11:10

Sanırım pek çok müslüman yalan ile takiye;yağcılık ile takiye arasında ki farkı öğrenmesi lazım. Hem bu konuda şiddetli tartışmalar girmek bile,bu ayırımı bilmemekten iyidir. Eğer bu farkı biliyorsa, zaten...
selametle
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

74

30.08.2006, 11:18

Alıntı

Türkiye milli gücünü ancak kültürünü sindirerek, sentezleyerek bulabilir. Araplardan, ıran’dan alacak dersimiz yoktur.


Sadece burası yeter bu yazarın ne kadar sığ düşünceli olduğunu göstermesi için...

75

30.08.2006, 11:20

Genel yayın yönetmeni bu yazıya nasıl izin verdi?

Daha da mühimi, bu yazıdan sonra, okuyuculardan gelecek tepkilerden sonra, daha ne kadar yazarlık edebilecek bu müsvedde?
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

76

30.08.2006, 11:39

Alıntı sahibi ""Abdulkadir Said""

Genel yayın yönetmeni bu yazıya nasıl izin verdi?

Daha da mühimi, bu yazıdan sonra, okuyuculardan gelecek tepkilerden sonra, daha ne kadar yazarlık edebilecek bu müsvedde?


Bilmiyorum abicim. Benim bildiğim Ekrem abi malum şahsı hiç sevmez. Buna adım gibi eminim. Bilmem bu yazı nedendir?

77

30.08.2006, 14:40

Yazı sadece "Farklı gazetede" yayınlanmamış ki!

> Burada < da yayınlanmış.

[Bilginize...]
Biz muhabbet fedâileriyiz; husûmete vaktimiz yoktur.

78

30.08.2006, 14:53

Bunlar bende, geçmişte gizli bir şekilde yapılan ve kağıt üzerinde olmayan ve garatörü de şantajlar ve tehditler olan bazı anlaşmaları hatırlatıyor. Malesef eli verip, kolu kaptırmak meselesi. Teessürle izliyorum.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

79

09.09.2006, 20:49

Atatürk´ün geçirdiği kalp krizi

Atatürk'ün, 22 Mayıs 1927 gecesi 'ikinci kalp krizini' geçirmiş olduğunu biliyor muydunuz? Vallahi ben bilmiyordum.

Erich Jan Zürcher yazmış da öğrendim, sonra baktım, Andrew Mango da doğruluyor. Hatta Zürcher 'yıl ortaları' diye yuvarlamış da Mango kesin tarih vermiş.

Birinciyi ne zaman geçirmiş, onu çözemedim. Doktorlar, kırk altı yaşında atlattığı bu krizden sonra 'içkiyi, kahveyi ve sigarayı azaltmasını' istemişler de gülmüş... 1 Temmuz'a kadar dinleniyor, o gün de ıstanbul'a gidiyor. Hani küskün olduğu ıstanbul'a sekiz yıl sonra ilk gelişi, falan filan.

Aman aman, şimdi bir serseri çıkar, 'Yüce Atatürk'ün de diğer sıradan ölümlüler gibi kalp krizi geçirebileceğini yazdığım için' tutar beni mahkemeye vermeye kalkar, bu konuyu kapatalım.

Engin Ardıç
Akşam, 05.09.2006
Biz muhabbet fedâileriyiz; husûmete vaktimiz yoktur.

80

10.09.2006, 10:31

Alıntı sahibi ""@bdullah""

Yazı sadece "Farklı gazetede" yayınlanmamış ki!

> Burada < da yayınlanmış.

[Bilginize...]


Abicim su-i zan etmişsem Allah affetsin ama sanki burada alaycı bir söylem var gibi...

Eğer öyleyse yakışmaz bu...

Selametle

Bu konuyu değerlendir