Giriş yapmadınız.

1

24.02.2005, 07:50

'Menderes gözlerimin içine bakarak iç çekti'

'Menderes gözlerimin içine bakarak iç çekti'

ımralı Cezaevi'nin eski Müdürü Ahmet Ziyaettin Acarol, Yeni şafak'a konuştu: "Menderes'in yakasına orada bulunma sebebini taktım. 'Ölüm' yazıyordu. Gözlerime baktı ve derin bir iç çekti. Yüzü bitkin ve solgundu."


MURAT PALAVAR, ıSTANBUL
ımralı Cezaevi'nin eski müdürü Ahmet Ziyaettin Acarol, 44 yıl sonra kamuoyunun bilmediği gerçekleri Yeni şafak'a açıklarken "Bir tarih yeniden yazılacak" dedi. Başbakan Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan'ın infazlarında da bulunan Acarol, infaz anlarıyla ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Acarol, Menderes'le karşılaşmasını hiç unutmuyor:

"Hücresine girdim, yakasına orada bulunma sebebini taktım. Bulunma sebebinde ölüm yazıyordu. Gözlerime baktı ve derin bir iç çekti. Bitkin ve solgundu."

"Yüreğim parçalanıyordu"

Acarol, Türk tarihine kara bir leke olarak geçen ımralı infazlarının bilinmeyenlerini bir bir sıraladı:

"ınfaz kararını duyduğum zaman üzüldüm. Bir kere başından beri radyolardan davayı takip ettim. Devletimin bir görevdir, diye düşündüm. Üzüldüm, yüreğim parçalandı ama görevimi yaptım. Zamanında oy vermişim Menderes'e. O olayların yaşanması ve infazının benim müdürü olduğum cezaevinde olması daha da üzdü beni."

"Fidanlık diye mezar kazdık"

"ıstanbul Savcılığı'ndan telsizle emir geldi. ınfazların ımralı'da yapılacağı ve bir heyetin geleceği bildirildi. O emri bir ben bir de cezaevi savcısı biliyorduk. Dava devam ediyordu 1,5 ay önce mezarları kazmaya başladık. O yıl zeytin fidanları çukurları adı altında aslında mezar kazdık. Zeytin fidanı çukuru kazıyoruz diye mezar kazdık. Heyet-i Askeriye'ye cephane sandığı adı altında günlerce tabut yaptık. Hükümlü de cephane sandığı yapıyorum zannediyordu. Futbol sahasını düzenleyeceğiz de kale direği yapacağız diye, cep halay yaptık. Marangozhanede onlar gendirildi. Mobilyacı da para kazandı."

ımamlar "münazaraya" geldiklerini zannetti

"Ardından infazda görevli hocalar ımralı'ya geldiler. Adamcağızlar niçin geldiklerini dahi bilmiyorlardı. Hocalara diyorlardı ki, Pakistan'dan bir heyet gelecek din konusunda münazara yapılacak orada görevlendirildiniz. Duruşma devam ederken Milli Birlik Komitesi'nden seçilmiş kişiler gelip ımralı'da denetim yaptı. Nereye ne yapabiliriz, nereyi emniyet muhafaza altına alabiliriz; hükümlüyü nasıl çıkartırız. Her şey planlandı. ımralı seçildi."

ınfazın kurbanları ımralı'da

"Dosya geldi. Ankara'ya özel uçakla gidildi. Milli Birlik Komitesi, kararın çıkmış şeklini değiştirmek suretiyle 3'ünü idam olarak onayladı. Gerisini de müebbede çevirdi. ınfaz yapıldı 15 gün-20 gün bizde kaldılar. Bir gece vakti yine geldikleri gibi geri kalan bakiye Kayseri Cezaevi'ne nakledilmek üzere dağıtıldılar."

Acarol, Ordu Hava Foto Film Merkezi tarafından çekilen infaza ilişkin bütün fotoğrafların Milliyet gazetesine bin lira veya 5 bin liraya satıldığını söyledi.

"Mezar yerlerini karıştırdılar"

Acarol, Menderes'in Fatin Rüştü Zorlu'nun mezarında yattığını açıkladı. Acarol iddiasını, şu sözlerle açıkladı:

"Resmi törenle cenazeler ımralı'dan Topkapı'ya getirildi. Mezarlar getirildi; Ama iddia ediyorum yanlış yere gömüldüler. Menderes orada gösterilen yerde yatmıyor. Fatin Rüştü yazan mezarda yatıyor. Fatin Rüştü'de Menderes yazan mezarda yatıyor. Nakil yapılırken ıstanbul'daydım. Bir kere gelip benim görüşümü almadılar."

"YAFTALAR HÂLÂ BENDE"

Menderes ve arkadaşlarının "Ölüm Yaftaları" (ıdamın gerekçesini anlatan ve idam sırasında merhumların boynuna takılan belge) hâlâ ımralı Müdürü Ahmet Ziyaettin Acarol'un evinde bulunuyor. Acarol'da öldüklerine, asıldıklarına, mezarın yerine götürüldüğüne dair tutulan zabıtlar da bulunuyor.

Menderes, "siz ayaktayken nasıl oturabilirim" dedi

Ziyaettin Acarol, Menderes'in ımralı'ya gelişini şöyle anlatıyor: "17 Eylül'de saat 12 sularında cezaevimize geldi. Kapısında jandarma nöbet tutuyor, doktorlar muayene ediyorlardı. Hücresine girdim; hemen ayağa kalktı. O zaman düşündüm, koskoca bir başbakan, vatanın bağrına mührünü basmış bir insan içeri girdiğimde nasıl ayağa kalkar, diye. ımralı Cezaevi'nin müdürüyüm; 63 lira maaşım var. Başbakan ayağa kalkıyor. 'Niye kalkıyorsunuz lütfen oturun', dedim. 'Siz ayaktayken nasıl oturabilirim', dedi. Sonra oturdu ve yakasına ilk orada bulunma sebebini taktım. Bulunma sebebinde ölüm yazıyordu. Gözlerime baktı ve derin bir iç çekti. Yüzü bitkin ve solgundu. Hasta olduğu ve acı çektiği açıkça görülebiliyordu."

Acarol infaza giden süreci ise şöyle anlattı:

"ınfaz için Menderes'in hücresine gittim. Hastalıktan yeni kalkmış, halsizdi. Gözlerinde korkuyu görebiliyordum. Zorlu içlerinde en metanetli olanıydı. Sanki ölüme gitmiyordu, seyahate gider gibiydi. Onun ölüm kartını yapıştırırken neşeliydi sanki ikinci bir hayata merhaba demek için davetiye almış gibiydi. Namazını kıldı. Kızına mektup yazdı. Sonra da infaza gitti. ınfaz sonrası cezaları müebbede çevrilen Menderes'in diğer arkadaşlarından 2 kişi Kur'an okumuş. Mani olmak isteyenler olmuş. 'Kimse karışmasın' diye uyarı yaptık. ıdamdan sonra sehpaları kaldırdık. Cellat ve imamlar o gece gittiler. C-15- C-16 iki tane muhrip vardı; Kısa bir zamanda ımralı'yı boşalttılar."

Celladı meyhaneden almışlar körkütük sarhoştu

"Celladı getirdiler; celladın nasıl geldiği belli değil, nereye gittiği belli değil. Sarhoş bir şekilde almış getirmişler bana. Adam körkütük; meyhaneden kaldırmışlar onu. Kahve yaptırıyorum adamı ayıltmaya çalışıyoruz. Sonra adam farkına varıyor ve "burası neresi, ne oldu," demeye başlıyor. Cellat, gece yarısı askeriyenin kendisini alması ile şaşırmış. Vallahi günahsızım, belediye emir verdi onun için köpekleri zehirledim, demeye başlıyor. Meğerse o gün çalıştığı belediyeden aldığı emirle köpekleri zehirlemiş. Asker de bunu alınca ımralı'ya getirince,'Ben askeriyenin köpeklerini zehirlemişim demek ki', deyip kıvranıyordu. 'Alın götürün', dedim başgardiyana; O da gardiyana, 'sakın bizi Adnan Menderes'i asmak için getirmiş olmasınlar buraya', demiş. Gardiyan geldi; 'ayıldı ağabey böyle böyle söylüyor', dedi. Celladı yanıma çağırdım ve infazda görevli olduğunu söyledim. Urgan ve zeytinyağı gerektiğini söyledi temin ettik. Beşiktaş'ın meşhur bir cinayeti vardı. Faili Börekçi Ali, onu asan adam bu. Eski cellâtlardan. ışi biliyor yani."

"Halk, yalnızca Adnan Menderes ve arkadaşlarının değil tümünün idam edileceğini zannediyordu. 3'ünün infazı olup diğerlerininki müebbede çevrilince; o gece sabaha kadar ve ertesi gün infazın yapıldığı saatlerden sonra hava kuvvetlerine ait jetler, ımralı'ya dalış yapıp uçtular. Protesto gösterisi yaptılar, niye bunlar müebbede çevrildi; idam edilmedi, diye. Çok korktuk".
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

Alkan

Usta

Mesajlar: 1,694

Hobiler: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Özel mesaj gönder

2

24.02.2005, 18:29

selamın Aleykum

Abdulkadir kardes saol..Allah razı olsun...Ben Adnan Menderes hakkında pek bilgi sahibi deilim ve o zamanlarda da ne oldugundan pek haberim yoktur...Adnan Menderes i ve arkadaşlarını neden asmıslar...kısaca anlatırsanız sevinirim

3

24.02.2005, 22:16

Amin ecmain,cümlemizden. Çok uzun bir yazı yazdım, tam yollamama az kaldı, bilgisayar hata verdi, sayfa kapandı, hepsi gitti. Vardır bunda bir hayır diye düşündüm, belki bir saattir yazdığımdan ötürü de tekrar yazmaya üşendim, yazmıyorum. Yeni Nesil'in çıkardığı Yakın Tarih ansiklopedisini okuyabilirsin, ya da bilen abilere sorarsın çevrendeki. Belki benden dinlemen hayırlı değildir.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

nurunözü1

Profesyonel

Mesajlar: 997

Konum: bursa

Hobiler: hat sanatı,ebru sanatı,kitap,internet

  • Özel mesaj gönder

4

24.02.2005, 23:15

Allah razı olsun abdulkadir said kardeş.alkan_unal kardeşim kısaca ve bildiğim kadarıyla güya ülkeye zarar veriliyor diye askeri darbe oluyor ve menderes de dahil olmak üzere onun gibi olan herkez içeri alınıyor sonunda idam ediliyorlar.





Adnan Menderes (1899 - 1961)



1899 yılında Aydın’da doğdu. Babası ızmirli Katipzade ıbrahim Ethem Bey, annesi Aydınlı Hacı Alipaşazadeler’den Tevfika Hanım’dır.Anne ve babasını küçük yaşta kaybetti. O'nu anneannesi büyüttü. Tahsil hayatına ızmir ıttihat ve Terakki Mektebi’nde başlayan Adnan Menderes, Kızılçulu Amerikan Koleji’nde okurken misyonerlerle başı derde girdiği için, çeşitli makamlara müracaat etti. Müracaat ettiği makamların birinin başında Celal Bayar vardı. Bayar’la böyle tanışmış oldu.


Ankara Hukuk Fakültesi’ni bitiren Adnan Menderes, Birinci Dünya Savaşı sırasında yedeksubay olarak askerliğini yaptı. Aydın’da bazı arkadaşlarıyla birlikte Ayyıldız Çetesi’ni kurdu. Daha sonra Söke’de Piyade Alay Yaveri olarak savaşa katıldı. Savaştan sonra ıstiklal Madalyası aldı.


Ali Fethi Okyar tarafından 1930 senesinde kurulan ancak kısa sürede kapatılan Serbest Fırka’nın Aydın Teşkilatı'nı kurarak başkanı oldu. Bu parti kapatılınca CHP’ye girdi ve 1931 yılında bu partiden Aydın Milletvekili seçildi.


1945 senesine kadar TBMM’de komisyon raportörlüğü yapan Adnan Menderes, o yıl Saracoğlu Hükümeti’nin getirdiği Toprak Kanunu Tasarısı'nı şiddetle reddederek, komisyondan istifa etti. Partide yaptıkları muhalefetten dolayı, Refik Koraltan ve Fuat Köprülü ile birlikte CHP Disiplin Kurulu tarafından 12 Haziran 1945’te ihraç edildiler.


Celal Bayar da hem partiden hem de milletvekilliğinden istifa etti. Bu hareketler Demokrat Parti’nin 7 Ocak 1946’da kurulmasına sebep oldu. 1946 seçimlerinde Demokrat Parti’den Kütahya Milletvekili olarak meclise girdi. Celal Bayar’dan sonra ikinci adam durumuna geldi.


14 mayıs 1950 seçimlerinde DP oyların 53,5’ini alarak iktidar oldu. 10 senelik DP iktidarının tek başbakanı oldu ve o döneme damgasını vurdu. ıktidarı zamanında 5 hükümet kurdu. Bu 10 senelik zaman içinde Türkiye’nin iç ve dış siyasetinde büyük gelişmeler oldu. Sanayileşme ve şehirleşme hamlesi başladı, köye makine girdi, ulaşım, enerji, eğitim, sağlık, sigorta ve bankacılık yeniden başladı. Türkiye kalkınma kavramıyla tanıştı.


27 Mayıs 1960 tarihinde yapılan askeri darbeyle iktidardan indirildi. Yassıada’ya hapsedildi. Milli Birlik Komitesi tarafından kurulan Yüksek Adalet Divanı’nca idama mahkum edildi. Yassıada'da tutuklu bulunduğu sırada çeşitli işkencelere maruz kaldığı söylenir.




--------------------------------------------------------------------------- -----

ATATÜRK'ÜN SÖZÜ VE CHP MACERASI
Türk demokrasi tarihinin en önemli şahsiyetlerinden biri olan Adnan Menderes 1930 yılında Serbest Fırka'ya katıldı. Serbest Cumhuriyet Fıkrası feshedildikten sonra, Celal Bayar'la görüşerek, Cumhuriyet Halk Partisine girdi, en sonunda da Mustafa Kemal'in "Bugün konuştuğum genç, elbette burada bizim parti mutemetleri ile çalışamaz. şayan-ı dikkat bir gençtir" cümlesi ile beğenisini kazanmıştı ve 1931 yılında CHF Aydın Milletvekili seçildi, 1945 yılına kadar CHF Milletvekilliğini sürdürmüştür.

Adnan Menderes o dönemi şöyle anlatıyor:

"Atatürk zamanında ben, Aydın'da Serbest Fırka'nın reisiydim. Fethi Bey bizzat Aydın'a gelerek, Serbest Fırka ile meşgul oldu. Aydın'daki belediye seçimlerini kazandım. Gayet dürüst bir mücadeleye giriştim. Halk Fırkası ileri gelenleri ile tanışıyordum. Ama Halk Partisi'ne, onların rica ve ısrarına rağmen girmemiştim... Fethi Bey'in partisi, malum şartlar altında feshedildi. Memlekete derin bir teessür hakim oldu. Halk Partisi kendisini toparlamak istedi. Vilayetlere heyetler gönderildi. Bu arada Izmir ve Aydın'a da, Celal Bayar riyasetinde bir heyet geldi...Ben gelen heyetle bir hafta temas etmedim. Nihayet, Celal Bayar tanıdığım ve hürmet ettiğim bir zattı. Vasıf Çınar Ittihat ve Terakki mektebinden hocamdı... Ve temas temin edildi. Bu muhterem zatların ibram ve ısrarı üzerine, Halk Partisine girerek, fikirlerimizi parti içinde müdafaa etmek muvafık olacaktı. O zamana kadar ve benimle beraber Halk Partisi'ne karşı çekingen tanınan arkadaşlarla, Halk Partisi'ne girdik." (Bilgin Çelik, " Toplumsal Tarih Aralık 2000", "Aydın'da Serbest Fırka ve Belediye Seçimleri )


1945 senesine kadar TBMM'de komisyon raportörlüğü yapan Adnan Menderes, o yıl Saracoğlu Hükümeti'nin getirdiği Toprak Kanunu tasarısını şiddetle eleştirerek komisyondan istifa etti.Partide yaptıkları muhalefetten dolayı bir süre sonra Refik Koraltan ve Fuat Köprülü ile birlikte CHP Disiplin Kurulu tarafından 12 Haziran 1945'te ihraç edildiler.






--------------------------------------------------------------------------- -----

27 MAYIS DARBESı

Sabah saat 04:36'da Ankara Radyosu'ndan yapılan bir anons nefesini tutan insanları bir anda heyecanlandırdı. Tek haberleşme aracı olan devlet radyosundan evlere ulaşan anonsta, ''Bugün, demokrasimizin içine düştüğü buhran ve en son müessif hadiseler dolayısıyla ve kardeş kavgasına meydan vermemek maksadıyla, Türk Silahlı Kuvvetleri, memleketin idaresini eline almıştır'' deniliyordu ve Türk halkı ihtilalle ilk defa tanışmış oldu.


Cumhurbaşkanı Celal Bayar Çankaya Köşkü'nde; Başbakan Adnan Menderes Kütahya'da gözetim altına alınıyordu. Bakanlar Kurulu ve Tahkikat Komisyonu üyeleriyle DP milletvekilleri de bulundukları mekanlardan toplanarak Harp Okuluna gönderildiler.


Demokrat Parti iktidarı ile iyi ilişkiler içinde bulunan dönemin Genelkurmay Başkanı Rüştü Erdelhun başta olmak üzere üst rütbeli asker ve bürokratlar cezaevlerine konuldu. Ülkede ilan edilen sıkıyönetim sonucu tüm Demokrat Partili milletvekilleri, üst derecedeki bürokratlar, polis şefleri tek tek evlerinden alındı. Tüm siyasiler yargılanmak üzere Yassıada'ya gönderildiler.





--------------------------------------------------------------------------- -----

DARBE HAKKINDA BıR YAZI
BÜYÜK GÜN (Çetin Altan-27 Mayıs 1960-Milliyet )

BÜTÜN Türk vatanperverleri bu muazzam ve şanlı günün sevinci ve heyecanı içindedirler.

Çürümüş, sufli politik tertiplerinin şahsi ihtiraslarla Türkiye'yi en tehlikeli badirelere, kardeş kavgalarına sürüklemek üzere olduğu bir sırada, Türk Silahlı Kuvvetlerinin medeni bir şekilde devlet idaresine el koymaları ve memleketi karanlık bir akibetten kurtarmaları, tarihimizin büyüklüğüne yakışan mutlu bir hareket olarak, Milletimize hür ve insan haklarına uygun yeni ufuklar açmaktadır.

Kara ve şüpheli günler selamete ermiş ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin şahsında mukedderatına hakim olmuştur.

Silahlı Kuvvetlerimizi tam zamanında ve üstün bir anlayışla, Milletin kaderini, gitmekte olduğu kötü yoldan bir anda aydınlığa çıkarmıştır.

Her türlü yalan, baskı ve küçük oyunlardan uzak olarak, Kurucu Meclis'in koyacağı demokratik prensipler çerçevesinde, yakında serbest seçimlere gidilecektir.

Vatandaşların vakur bir anlayışla aynı milletin çocukları olduklarını hatırlamaları, Hukuk ve ınsan Haklarının koyduğu esaslar içinde, hür bir memlekette yaşayabilmek için birbirlerine kardeşce davranmaları bugün her zamandan ziyade milli bir vazife olmuştur.

Artık hiçbir partinin rozeti kanun dışı bir imtiyazın sembolü olmayacaktır. Güzel vatanımızda eşit ve hür olarak insanca yaşamanın saadetini paylaşacağımız dakikalar yakındır.

Kinsiz, baskısız ve zindansız kardeşce bir sevginin memleket üzerinde esas saadetini duyuyor ve bu büyük günü candan alkışlıyoruz.

Nefretlerin, kıskançlıkların ve ahlaksızlıkların uğursuz bulutları dağılmaktadır. Bütün vatandaşların bu yeni devrin kapısından bir tek vücut halinde girmeleri ve her türlü şahsi duyguların üzerinde, memleket menfaatlerini düşünmeleri en kutsal vazife olmuştur.

Hakiki hürriyetin saati çalmıştır. Atatürk'ün inkilaplarına bağlı olarak demokratik bir memlekette Türklüğün şerefine yakışan bir nizamın temelleri atılmaktadır.

Yaşasın Türk milleti yaşasın Türk Ordusu...





--------------------------------------------------------------------------- -----

BEBEK DAVASI
"Adnan Menderes'in gayri meşru çocuğu, Dr. Mükerrem Sarol tarafından alınarak öldürüldü." Gazetelerin kullandığı bu haberler Yassıada Savcılarınca delil telakki edilerek, Adnan Menderes hakkında tarihte Bebek Davası olarak anılan dava açıldı. bunun yanında Başbakanlık kasasından çıktığını iddia edilen kadın iç çamaşırı ve bir kutu da çıplak kadın fotoğrafı da delin olarak kullanıldı. Menderes ise bu tutum karşısında gönül ilişkisini yalanlamadığı gibi özür de dilemedi; çocuğun öldürülmediğini, doğum anında öldüğünü söyledi. Adnan Menderes'in gönül ilişkisine girdiği Ayhan Aydan, gerçekten de Menderes'ten hamile kalmış ancak bebekten kurtulmayı kesinlikle istemediği gibi, doğurmayı çok arzulamıştı. Doğuma giren Dr. Fahri Atabey de, "bebeğin boynunu saran kordon yüzünden ölü doğduğunu" saptamıştı.

Türk siyasi tarihinde, kaçamağı göze alan, evliyken yaşadığı bir ilişki yüzünden kendini kamuoyu önünde savunmak durumunda kalan tek başbakan Adnan Menderes oldu.


Ayhan Aydan ise, Yassıada duruşmalarında tanık olarak dinlendiği kürsüde şunları söylüyordu:


"Adnan Menderes'i 1951'de tanıdım. Evli olmasına rağmen büyük bir aşkla sevdim. Bütün emelim ondan bir çocuk sahibi olmaktı. Bunu başaramadım. Ancak hangi vicdansız ana, üzerine titrediği bebeğinin öldürülmesine razı olabilir?" Mahkeme başkanı tarafından sevgilisini kurtarmaya çalışmakla suçlansa da, kamuoyu düşüncesini değiştirmeye, bu yasak ilişkideki masumiyete inanmaya, hatta sempati duymaya başladı. Tarihe "bebek davası" olarak geçen bu duruşmaların sonunda Adnan Menderes beraat etti. Menderes'in beraat ettiği tek dava da buydu. Fakat "devletin yüksek menfaatlerine ve istihbarat işlerine sarfedilmek üzere emrine tahsis edilen paraların bir kısmıyla opera sanatçısı Aydan Ayhan'a ev aldığı" iddiasıyla açılan davada suçlu bulundu.





--------------------------------------------------------------------------- -----

MENDERES'ıN SON DAKıKALARI
ımralı'ya gelindiğinde, memleket içinde ve dış basında sıhhi durumu türlü spekülasyonlara yol açan Menderes, iskeleden konulduğu misafir salonuna kadar çiçek tarhları arasındaki 100 metrelik yolu hiç kimsenin yardımı olmadan rahatça yürüdü. Ayrıca misafir salonu ile darağacının bulunduğu yer arasındaki 80 metrelik yolu da, gene aynı rahatlıkla katetti.

ımralı Adasının etrafında ve içinde Örfi ıdare Kumandanlığınca sıkı emniyet tedbirleri alınmıştı. ımralı Adasının etrafında donanmamıza mensup tekneler, içinde de deniz, kara ve hava askerleri görülmekteydi.

Yassıada'dan bir enstantane
‘.... birden önümdeki sırada sağda Bayar’ın başını tanıdım. Yanında oturanı seçemedim önce. Yalnız çok ince bir boyun, gevşek beyaz yaka ve sarı saçlar gözüme çarptı. Bir ara başını çevirdi, o zaman Bayar’ın yanında oturanın Adnan Bey olduğunu hayretle gördüm. Yarabbi ne hale gelmişti! Zayıflamış, zayıflamıştı. Yüzünde benek benek çiller. Sanki uzun bir hastalıktan yeni kalkmıştı...’ Samet Ağaoğlu, Arkadaşım Menderes 1967 Baha Matbaası syf:176

Menderes'e M.B.K.'nin tasdik kararı, kendisine tahsis olunan misafir salonunda tefhim edilmiştir. Cumartesiyi pazara bağlıyan gece saat 01.30'da Zorlu ve Polatkan için yapılan formaliteler, Menderes için tekrarlandı.

Menderes Egesel'i dinlerken Polatkan derecesinde olmamakla beraber gene korku ile sarsıldı. Fakat zamanla kendisini toparladı. Oturduğu yerde kamburunu çıkararak daha da küçülmüş ve son arzusu sorulduğu zaman bir sigara istedi.

Verilen Yenice sigarasını içerken şunları söyledi:

- Dünyadan ayrıldığım şu anda, ailemi ve çocuklarımı şefkatle andığımı kendilerine bildirin. Vatanı ve milleti Allah refah içinde bıraksın.

Menderes, sabaha karşı saat 02.31'de Zorlu'nun ipe çekildiği darağacında asılmak suretiyle idam edildi. Menderes'in de, Zorlu ve Polatkan gibi darağacına götürülürken, usule uygun olarak bilekleri arkasına bağlanmıştı.





--------------------------------------------------------------------------- -----

61 NOLU TEBLığ
M.B. Komitesi ırtibat Bürosunun (61) numaralı tebliğidir:

1- Ord. Prof. Dr. Sedat Tavat, Amiral Bristol Hastahanesi Dahiliye Servisi şefi Dr. Nevzat Yeginsu ve Yassıada Garnizon Hastahanesi tabiplerinden Dr. Galip Bozalioğlu, Dr. Ahmet Karahaliloğlu, Dr. Zeki Kebapçıoğlu ve Dr. Sedat Yürütgen'den müteşekkil heyet tarafından düşük Başvekil Adnan Menderes'in sıhhi muayenesi yapılmış sıhhi durumunun tamamen normale döndüğü raporla tesbit edilmiştir.

2- Yüksek Adalet Divanınca verilen ve Milli Birlik Komitesince tasdik edilen idam cezası hükmü infaz edilmiştir. Tebliğ olunur.




http://www.kimkimdir.gen.tr/kimkimdir.php?id=1480

Bu sayfada resimler ve ek bilgiler bulabilirsiniz sanırım..
Ya tozu dumana katacaksın!Yada tozu dumanı yutacaksın!Yutanlardan olmamak dileği ile...

5

28.03.2005, 10:00

ıhtilalcilerin Menderes'e ettiği!

27 Mayıs darbesinin önde gelen subaylarından Numan Esin o günleri yazdı: Aklımıza esti, 5 arkadaş Yassıada'ya gidip Menderes'i sorguya çektik! Esin'in anıları:




27 Mayıs ihtilálinin güçlü isimlerinden Numan Esin de anılarını yazdı. Doğan Kitapçılık tarafından yayımlanan, ‘Devrim ve Demokrasi, Bir 27 Mayısçının Anıları’ isimli kitapta, ilk kez gün ışığına çıkan ayrıntılar da yer alıyor. Bunlardan en önemlisi, Esin’in Orhan Erkanlı, Dündar Seyhan, ırfan Solmazer, Orhan Kabibay ve Fazıl Akkoyunlu ile birlikte Yassıada’ya gidip Adnan Menderes’i sorgulaması.

EN ÖNEMLı SORUN

Menderes’in tedirginliğini kendisine Yenice sigarası ikram ederek gideren Numan Esin, anılarında kendisinin sakin sakin konuştuğunu ama diğer subay arkadaşlarının Menderes’i suçlamaya başladıklarını belirtiyor. Esin, bir ara Menderes’e ‘Kürt sorunu, Türkiye’nin en önemli sorunudur. Siz hükümet olarak ne yapmayı düşünüyordunuz?’ diye sorduğunu belirtiyor. Adnan Menderes’in verdiği cevap, Türkiye’nin 45 yıl sonra uygulamaya koyacağı çözümle aynıdır: ‘Bizim çözümümüz demokrasiydi. Halka vereceğimiz serbestlikle bu işe bir çözüm geleceği kanaatindeydik. O yönde hareket ettik. Böylece, halkı yönetime ve ülkeye bağlama yolunu seçtik.’

Numan Esin, anılarında Adnan Menderes’i nasıl sorguladıklarını şöyle anlatıyor:

‘Sanırım ekim ayıydı. Ben arkadaşlara dedim ki: ‘Adnan Menderes’le konuşmak istiyorum. On sene memleketi idare etmiş bu adam. Aldık adamları, koyduk Yassıada’ya, ama hiçbirimiz konuşmadık. Kendisiyle görüşüp doğrudan bir fikir sahibi olalım.’ Orhan Erkanlı, Dündar Seyhan, ırfan Solmazer, Orhan Kabibay, Fazıl Akkoyunlu ve ben, Yassıada’ya gittik. Ada komutanı Tarık Bey’e istediğimizi söyledik.

ÜRKEK VE GERGıN

‘Adamı rahatsız etmeseniz olmaz mı? Çok ürkek’ dedi. Ben, ‘Hayır, konuşacağız’ dedim. Diğer arkadaşlar pek taraftar değildi, ama sonunda, ‘Peki’ denildi. Biz salonda oturduk. Ortaya bir sandalye getirip koydular. Biraz sonra da Adnan Menderes’i getirdiler. Zavallı bir durumdaydı. Bitmiş, tükenmiş, erimiş bir adam. Elbiseleri üzerinden düşüyor. Bitkin vaziyette sandalyeye oturdu. Baktık, çok fazla gergin bir hava var, kalktım, sigara ikram ettim. O tarihte Yenice sigarası içiyorum. Onun da aynı sigarayı içtiğini duymuştum. Sigarasını yaktım. Bu onu rahatlattı biraz. Sonra daha samimi bir havada, ‘Biz sorgulama heyeti değiliz. Sizi sorgulamaya gelmedik, sohbete geldik’ dedim. Bunun üzerine biraz daha rahatladı. Yüzündeki o gerginlik kayboldu.’

ıhtilal, Türkeş’le benim tembelliğime kurban gitti

Kitapta yer alan anılara bakılırsa, 14’lerin tasfiye edilmesinin gerisinde Alparslan Türkeş ve Numan Esin’in tembelliği yatıyor. Alparslan Türkeş’le Numan Esin, tasfiyeden bir gün önce. yani 12 Kasım akşamı, tembellik yapmasalarmış 27 Mayıs’ın kaderi adamakıllı değişecekmiş:

‘12 Kasım akşamı, Türkeş’in evindeydim. Türkeş, ‘Vaziyet bildiğin gibi değil Numan, bu adamlar kötü gidiyor’ dedi. ıkimiz de bazı haberler alıyorduk. Dedik ki: ‘Artık evimizde kalmayalım. Güvendiğimiz birliklere gidip yatalım.’ Ama o akşam tembelliğimiz tuttu. ‘Bu akşam evimizde kalalım da, yarın akşamdan itibaren birliklerde yatalım’ dedik. Ertesi sabah tasfiye edildik.’

Hürriyet

Kaynak
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir