Giriş yapmadınız.

41

02.07.2008, 04:34

Danıştay: Ayasofya müze olarak kalsın



Danıştay 10. Dairesi, Ayasofya Camiinin müzeye dönüştürülmesine ilişkin 24 Kasım 1934 tarihli Bakanlar Kurulu Kararının iptal telebini “tüm dünyaya tanıtılma işlevinin gereği gibi yerine getirilebilmesi” gerekçesiyle reddetti.

DANIşTAY 10. Dairesi, Ayasofya Camisi’nin müzeye dönüştürülmesine ilişkin 24 Kasım 1934 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı’nın iptal talebini reddetti. Sürekli Vakıflar Tarihi Eserler ve Çevreye Hizmet Derneği, “Bakanlar Kurulu’nca alınacak bir karar ile Ayasofya Camisi’nin müzeye çevrilmesine ilişkin 24 Kasım 1934 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı’nın kaldırılarak, ülke çıkarlarının gerektirmesi halinde müze vasfı korunarak söz konusu caminin ibadete açılmasına yönelik bir düzenleme yapılması” talebiyle Başbakanlığa başvurmuş, Başbakanlık bu talebe cevap vermemişti. Dernek bunun üzerine, 1934 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı’nın iptali talebiyle Danıştay’da dava açmıştı. Danıştay Onuncu Dairesi, Ayasofya Camisi’nin müze olarak kullanılmasında hukuka aykırılık bulunmadığına işaret ederek, davayı oy birliğiyle reddetti. Dairenin kararında, türbe, akaret, muvakkıthane ve medreseyi de kapsayan Ayasofya Camisi’nin bulunduğu Eminönü ilçesi, Cankurtaran Mahallesi Bab-ı Hümayun Sokağı’nda bulunan 2 hektar 6644 metrekarelik taşınmazın, 24 Kasım 1934’de Bakanlar Kurulu kararıyla müzeye çevrilmesine karar verildiği belirtildi. Kararda, insanlığın ortak mirası olarak kabul edilen evrensel değerlere sahip kültürel ve doğal sitleri dünyaya tanıtmak, toplumda söz konusu evrensel mirasa sahip çıkacak bilinci oluşturmak ve çeşitli sebeplerle bozulan, yok olan kültürel ve doğal değerlerin yaşatılması için gerekli iş birliğini sağlamak amacıyla hazırlanan UNESCO Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşme’nin Türkiye tarafından da kabul edildiği kaydedildi. Sözleşme hükümlerinin bir gereği olarak oluşturulan Dünya Miras Listesinin de UNESCO’ya bağlı Dünya Miras Komitesi tarafından belirlenerek bulundukları ülkenin devleti tarafından korunması garanti edilmiş doğal ve kültürel varlıkları gösterdiği ifade edilen kararda, kültürel bir miras niteliği taşıyan ıstanbul’un tarihi alanlarının da 6 Aralık 1985’te Dünya Miras Listesine dahil edildiği hatırlatıldı.

02.07.2008 - Yeni Asya
Biz muhabbet fedâileriyiz; husûmete vaktimiz yoktur.

Hasan_Sinan

Moderatör

  • "Hasan_Sinan" bir erkek

Mesajlar: 2,136

Konum: Almanya

Meslek: Uzman Pazarlamaci

Hobiler: Okumak Okumak Okumak

  • Özel mesaj gönder

42

01.02.2010, 12:54

Bugün 1 Subat 2010 ve 1935 yilindan beri alemi islamin kalbi olan AYASOFYA hala mahzun ve üzüntülü. Gerci karar kasimda verildi ama 1 suabatta yürürlüge girdi.

Bugün hükümetin Ayasofyaya bakis acisi nasil acaba?

Bunu bilen varmi?
Kur’an’a hücum edilecek; î’câzı, onun çelik bir zırhı olacak.Ve şu î’câzın bir nevini şu zamanda

izhârına, haddimin fevkinde olarak, benim gibi bir adam namzet olacak.Ve namzet olduğumu anladım.

Hasan_Sinan

Moderatör

  • "Hasan_Sinan" bir erkek

Mesajlar: 2,136

Konum: Almanya

Meslek: Uzman Pazarlamaci

Hobiler: Okumak Okumak Okumak

  • Özel mesaj gönder

43

04.04.2010, 23:27

GÜNAY: İBADETE İZİN YOK, MÜZE OLARAK DEVAM EDECEK


Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın Ayasofya ile ilgili talihsiz sözleri inananları üzdü. Bakan Günay, Sümela Manastırı ve Akdamar Kilisesinde ayin izni verilmesi üzerine yoğunlaşan, Ayasofya Camiinin de ibadete açılması isteklerine olumsuz cevap verdi. Bakan Günay “Ayasofya’nın özel statüsüyle durmasından yanayız. Ayasofya için sadece bir tek dinin değil, birçok dinin talebi olabilir. Hepsine birer gün verdiğimiz zaman müze olma vasfını büyük ölçüde yitirir. Orası çok özel bir mekândır. Onun için özel statüsüyle durmasından yanayım” dedi.

BEDİÜZZAMAN'DAN DEMOKRATLARA:

AYASOFYA'YI AÇIN


Bilindiği gibi, İstanbul'un fethiyle birlikte camiye çevrilen ve ‘feth-i mübin’in sembolü olan Ayasofya, 1934 yılında ‘müze’ yapılmıştı. Fatih'in bir vasiyetnameyle lânetlediği bu değişikliğe, mütedeyyin ke-simler baştan beri karşı çıktı. Ayasofya'nın yeniden cami yapılması için yapılan mücadeleler ve kısmî açılma girişimleri ise darbeci zihniyet tarafından engellendi. Bediüzzaman, Demokratlara ezanı aslına çevirdikleri gibi Ayasofya'yı da beş yüz sene devam eden "vaziyet-i kudsiyesi"ne çevirmeleri tavsiyesinde bulunmuştu.


AYASOFYA AYIBI


Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın, fethin sembolü Ayasofya’nın ibadete açılamayacağını savunması tepki çekti. Günay, Kültür ve Turizm Bakanlığının 2009 yılı yayınlarının tanıtımının yapıldığı program öncesinde gazetecilerin sorularını cevapladı. Günay, bir gazetecinin “Akdamar’ın ardından 16 müze ve ören yerinin ibadete açılmasına ilişkin çalışma yaptığınız belirtilmişti. Böyle bir çalışma var mı?” sorusu üzerine şöyle dedi:

“Elimizde böyle bir sayı yok. Sadece Akdamar ve Sümela’nın ibadet izni var. 365 günün içinde yarım gün, birkaç saat insanlar gelseler ve farklı bir dille bizi yaradan o yüce varlığa teşekkür etseler, bundan kimin ne zararı olabilir. Ama bizim ibadete açık bulundurduğumuz mekânlarda veya dünyada çeşitli gösterilerin özgürce yapıldığı mekânlarda eğer savaş veya şiddet kışkırtıcılığı yapılırsa, asıl tehlike olan bu.” Bakan Günay, Akdamar Kilisesi ve Sümela Manastırı’nın ardından Ayasofya’nın da ibadete açılabileceği iddiaları ile ilgili olarak da şunları söyledi: ‘’Hiç zannetmiyorum. Ayasofya dünyanın çok eski yapıtlarından birisi. 500 yıllarında yapılmış bir mabet ama o şu anda büyük bir ziyaretçi kitlesi olan bir anıt müze olarak değerlendiriliyor. İçinde zaten sürekli olarak restorasyon çalışmaları var. İskeleyi mekândan mekâna gezdiriyoruz. Orayı bırakalım, o şekilde insanlar değerlendirsinler. Ayasofya için sadece bir tek dinin değil, bir çok dinin talebi olabilir. O zaman hepsine birer gün verdiğimiz zaman müze olma vasfını büyük ölçüde yitirir. Orası çok özel bir mekândır. Onun için özel statüsüyle durmasından yanayım.’’


FATİH SULTAN MEHMET VAKFİYESİNDE LÂNETTE BULUNMUŞTU


Fatİh Sultan Mehmed, 1453’te İstanbul’u fethettikten sonra fethin sembolü olarak camiye dönüştürülen Ayasofya üzerinde titremiş ve bu mabed için vakfiyesinde şöyle vasiyet etmişti: “İşte bu benim Ayasofya Vakfiyem, dolayısıyla kim bu Ayasofya’yı camiye dönüştüren vakfiyemi değiştirirse, bir maddesini tebdil ederse onu iptal veya tadile koşarsa, fasit veya fasık bir teville veya herhangi bir dalâvereyle Ayasofya Camii’nin vakıf hükmünü yürürlükten kaldırmaya kastederlerse, aslını değiştirir, füruuna itiraz eder ve bunları yapanlara yol gösterirlerse ve hatta yardım ederlerse ve kanunsuz olarak onda tasarruf yapmaya kalkarlar, camilikten çıkarırlar ve sahte evrak düzenleyerek, mütevellilik hakkı gibi şeyler ister yahut onu kendi batıl defterlerine kaydederler veya yalandan kendi hesaplarına geçirirlerse ifade ediyorum ki huzurunuzda, en büyük haram işlemiş ve günahları kazanmış olurlar.

Bu sebeple, bu vakfiyeyi kim değiştirirse;

Allâh’ın, Peygamber’in, meleklerin, bütün yöneticilerin ve dahi bütün Müslümanların ebediyen lâneti onun ve onların üzerine olsun, azapları ha-fiflemesin onların, haşr gününde yüzlerine bakılmasın.

Kim bunları işittikten sonra hâlâ bu değiştirme işine devam ederse, günahı onu değiştirene ait olacaktır.

Allâh’ın azabı onlaradır.

Allâh işitendir, bilendir.

(Fatih Sultan Mehmed Han / 1 Haziran 1453-Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü’nde Bulunan Ayasofya İle İlgili Arapça Vakfiyenin Tercümesi)


Gündemin nabzını tutmak için tıklayın!
www.sentezhaber.com


05.04.2010
Kur’an’a hücum edilecek; î’câzı, onun çelik bir zırhı olacak.Ve şu î’câzın bir nevini şu zamanda

izhârına, haddimin fevkinde olarak, benim gibi bir adam namzet olacak.Ve namzet olduğumu anladım.

Hasan_Sinan

Moderatör

  • "Hasan_Sinan" bir erkek

Mesajlar: 2,136

Konum: Almanya

Meslek: Uzman Pazarlamaci

Hobiler: Okumak Okumak Okumak

  • Özel mesaj gönder

44

04.04.2010, 23:29

Ayasofya, eski kudsî vaziyetine çevrilmeli


Ayasofya’yı, beş yüz sene devam eden vaziyet-i kudsiyesine çevirmek. (...) Âlem-i İslâmı, hattâ bir kısım Hıristiyan devletlerini de memnun etmek için, Ayasofya’yı muzahrafattan temizleyip ibadet mahalli yapmaktır.

[Adnan Menderes’e gönderilmek niyetiyle evvelce yazılan içtimaî hayatımıza ait bir hakikatın

haşiyesini takdim ediyoruz.]


Haşiye: Eskilerin lüzumsuz keyfî kanunları ve su-i istimalleri neticesinde, belki de tahrikleriyle zuhur eden Ticanî meselesini dindar Demokratlara yüklememek ve âlem-i İslâmın nazarında Demokratları düşürmemenin çare-i yegânesi kendimce böyle düşünüyorum:

Ezan-ı Muhammedînin (a.s.m.) neşriyle Demokratlar on derece kuvvet bulduğu gibi; Ayasofya’yı, beş yüz sene devam eden vaziyet-i kudsiyesine çevirmek ve halen İslâmda çok hüsn-ü tesir yapan ve bu vatan ahalisine âlem-i İslâmın hüsn-ü teveccühünü kazandıran, yirmi sekiz sene mahkemelerin muzır cihetini bulamadıkları ve beş mahkeme de beraatine karar verdikleri Risâle-i Nur’un resmen serbestîsini dindar Demokratlar ilân etmeli ve bu yaraya bir nevî merhem vurmalıdırlar. O vakit âlem-i İslâmın teveccühünü kazandıkları gibi, başkalarının zâlimane kabahatları onlara yüklenmez fikrindeyim. Dindar Demokratlar, hususan Adnan Menderes gibi zatların hatırları için, otuz beş seneden beri terk ettiğim siyasete bir iki saat baktım ve bunu yazdım.

Emirdağ Lâhikası, s. 396

***

Ankara’ya bu defa geldiğimin mühim bir sebebi, İslâmiyete ciddî taraftar Dahiliye Vekili Namık Gedik’i görmek ve İslâmiyetin kahramanı olan Adnan Beye ve Tevfik İleri gibi mühim zatlara bir hakikatı söylemektir ki:

Hem Demokrata ezan-ı Muhammedî gibi çok kuvvet vermek ve Risâle-i Nur’un neşrine müsaadesi gibi çok taraftar olmak ve âlem-i İslâmı, hattâ bir kısım Hıristiyan devletlerini de memnun etmek için, Ayasofya’yı muzahrafattan temizleyip ibadet mahalli yapmaktır. Bu ise, bu mesele için otuz sene siyaseti terk ettiğim halde, bu nokta hatırı için Namık Gedik’i görmek istedim ve geldim. Adnan Bey, Namık Gedik ve Tevfik İleri gibi zatların hatırı için başka yere gitmedim.

Hem Risâle-i Nur, Kur’ân’ın kanun-u esasiyesiyle bütün Anadolu ve vilâyât-ı şarkiyede âsâyişi temin eden Risâle-i Nur’un 500 bin nüshası komünistliği susturduğu gibi, âsâyişi temin ettiğine bir delili budur ki:

On küsur sene evvel Afyon Müdde-i Umumîsi “600 bin fedakâr talebesi var; 500 bin nüsha Risâle-i Nur’dan neşretmiş. Belki âsâyişe zarar gelir” dedi.

Ona karşı Said demiş ki: “Mâdem 600 bin fedakâr talebesi var. Bu on beş senedir bana bu kadar zulmediliyor. Birtek vukuatı hiçbir zabıta ve mahkeme gösteremedi.”

Hem dedim: “Ey müdde-i umumî! Eğer bin müdde-i umumî, bin emniyet müdürü kadar âsâyişin teminine Risâle-i Nur hizmet etmemişse, Allah beni kahretsin. Siz de bana ne ceza verirseniz verin” dedim. O bu sözüme karşı hiçbir çare bulamadı.

Emirdağ Lâhikası, s. 449

***

Ayasofya’yı puthane ve Meşîhatı kızların lisesi yapan bir kumandanın keyfî kanun namındaki emirlerine fikren ve ilmen taraftar değiliz. Ve şahsımız itibarıyla amel etmiyoruz. Ve bu yirmi sene işkenceli esaretimde eşedd-i zulüm şahsıma edildiği halde siyasete karışmadık, idareye ilişmedik, âsâyişi bozmadık. Yüz binler Nur arkadaşım varken, âsâyişe dokunacak hiçbir vukuatımız kaydedilmedi. Ben şahsım itibarıyla hiç hayatımda görmediğim bu âhir ömrümde ve gurbetimde şiddetli ihanetler ve damarıma dokunduracak haksız muameleler sebebiyle yaşamaktan usandım. Tahakküm altındaki serbestiyetten dahi nefret ettim. Size bir istida yazdım ki, herkese muhalif olarak ben beraatimi değil, belki tecziyemi talep ediyorum ve hafif cezayı değil, sizden en ağır cezayı istiyorum. Çünkü, bu emsalsiz, acip zulmî muameleden kurtulmak için, ya kabre veya hapse girmekten başka çarem yok. Kabir ise, intihar caiz olmadığından ve ecel gizli olmasından şimdilik elime geçmediğinden, beş altı ay tecrid-i mutlakta bulunduğum hapse razı oldum. Fakat, bu istidayı mâsum arkadaşlarımın hatırları için şimdilik vermedim.


Şuâlar, s. 342


LÜGATÇE:


vaziyet-i kudsiye: Kudsî vaziyet.

muzahrafat: Pislikler, süprüntüler.

müdde-i umumî: Savcı.

Meşîhat: Diyanet işleri dairesi, dinî ilimler dairesi.

istida: Dilekçe.


05.04.2010

http://www.yeniasya.com.tr/2010/04/05/lahika/default.htm
Kur’an’a hücum edilecek; î’câzı, onun çelik bir zırhı olacak.Ve şu î’câzın bir nevini şu zamanda

izhârına, haddimin fevkinde olarak, benim gibi bir adam namzet olacak.Ve namzet olduğumu anladım.

45

05.04.2010, 12:22

12 Eylül 1980 ihtilalinden önceki son hükümeti devresinde Ayasofya minarelerinden ezan okutan, mabedin içinde secde ettiren, Hırka-i Saadet dairesinde Kur'an tilavetine izin çıkaran Süleyman Demirel'in Ayasofya hakkındaki görüşleri şöyleydi:

''Yahya Kemalin, bilhassa işgal döneminde söylediği söz bence çok mühimdir. 'Gerek Hırka-i Saadeti, gerekse Ayasofyayı gezdikten sonra, anladım ki,Osmanlı devletini ayakta tutan şey, Hırka-i Saadette okunan Kur'anla, Ayasofya minaresinde okunan ezanlardır' diyor. Bu çok mühim birşeydir. Zira dörtyüz seksen bir sene Ayasofya Camiinde ibadet yapılmıştır.

Yakın Tarih Ansiklopedisi


9 Ağustos 1980 cumartesi tarihli Yeni Asyanın manşeti

Ramazanın son Cumasında Ayasofya'nın 4 minaresinden de ezan okundu

Ayasofya'da dün ibadete başlandı..

Sekiz Ağustos Cuma günü yapılan bu mübarek açılış zalim ihtilalcilerin eliyle yine bir Cuma günü sona erdirilmiştir..
İhtilal günü olarakta Cuma günü seçilmiştir.Tesadüf değil yani..
İhtilalin Ayasofya üzerine yapıldığı o kadar aşikarki bir ay bile açık durmasına tahammül edemeyip ihtilal yaptılar..

İnşaallah bu şerefli vazife yine Demokratlara nasip olacak bizde gidip Ayasofyada ibadetimizi yapacağız..
Temennimiz budur Allahtan..
*
Dâvâsını ifâde eden kazanır.

Zübeyir Gündüzalp

46

24.04.2010, 21:09

Ürperdi hayâlim bu nasıl korkulu rüya?..
Şaştım neyi temsil ediyorsun. Ayasofya?..


Çöller gibi ıssız ne hazin ülke muhitin
Yâd el gibi yurdunda garib olmalı mıydın?..


Beşyüz senelik bezmine ermekti ümidim
Çöller gibi ıssız seni ben görmeli miydim?..


Bayram Ramazan Cum’a mübârek gecelerde
Avize değil mum bile yanmaz mı içerde?..


Gâşyolmuş İbâdetlere hayrandı felekler..
Tekbirine ses verdi asırlarca melekler..


Coşmaz mı denizler gibi yâdındaki âlem?..
Göklerde melekler tutuyor hep sana mâtem..


Yâdında bin üçyüz senelik menkıbeler var.
Her menkıbe hicrânına mâtem tutar ağlar!.


Beş yüz sene âlem seni tehdid ediyorken
Devler gibi düşmanlara meydan okudun sen!..


Târihimin ömründe gönüller dolu güldün
Çılgınca esen bir acı rüzgârla döküldün!..


Paslanmada! Altın yazılar âh! O eserler.
Kabrinde kan ağlar bunu gördükçe (Kazasker)..


Fâtihleri ağlatmada hâlin Ulu Mâbed..
Yâdın kanar imânlı gönüllerde müebbed!…


Gamlı renklerle örülmüş ne hâzin çerçevesin
Bir yıkık türbe mi virâne misin yoksa nesin?


Bak hayâlimdeki âlem geliyor vecde yine
Gözlerim daldı; sütunlarla (Fetih Âyeti) ne!..


Muhteşem âbidesin: Dinimin ulviyetine
Remz idin beş asır ecdâdımızın şevketine!…


Aldı senden beş asır azmine kuvvet kaleler..
Yine hep aynı tehassüsle yücelmiş kuleler..


Nerde: Yandıkça Süreyyâlara dehşet vererek
Coşan âvizelerinden yayılan: Binbir renk!..


Çan sesinden seni kurtarmış ezanlar nerde?..
Hani bülbül gibi Kur’ân okuyanlar nerde?


0 ezanlar bütün İslâm’a şerefler verdi
Sanki her pencere lâhuta bakan gözlerdi!..


O ilâhî yüce sesler yine gelmez mi dile?
Şimdi artık işitilmez mi sönük nağme bile?


Şimdi Cennet sana sermez mi yeşil gölgesini?..
Şimdi hûriler işitmez mi ilâhî sesini?..


Nice bin hâtıra gönlümde coşup canlanıyor..
O ne parlak görünüş! Sanki hayâlim yanıyor!


Hutbeler çağlamaz olmuş şu yeşil minberden
Gamlı bir gölge yayılmakta bugün her yerden!


Gizli bir âh ile artık yanar ağlar mı için?..
Nice bin derdile kalbin doludur çünki senin!


Hangi eller sana akşamları zinci vuruyor?
Yüce feryâdını kimler boğuyor susturuyor?..


Sen ne âlemleri gördün ne ömürler sürdün..
Batı dünyasına dehşet saçıyorken daha dün.


Gizli kurşunla habersizce vuruldun mu bugün?..
Dönmeler dans ederek yapmada karşında düğün’…


Dehre meydan okuyan koskoca tarih nerde?’..
Ülkeler fetheden erler yüce (Fâtih) nerde?..


Seni Tevhide kavuşturmanın aşkıyla yanan
O şehir orduların döktüğü seller gibi kan


Heder olmuş mu desem? Ah! Dilim varmaz ki
Bugün onlar bile mâtem tutuyorlar. Belki!


Bugün ağlattın eminim ölüler âlemini
Kerbelâ tutsa gerektir yeniden mâtemini!..


Tek ziyâretçin olan gün de yol almış gidiyor
Muhteşem kubbeni zulmette nasıl terkediyor?’..


Cemiyetlerden uzak; çölde mezâr olsaydın
Orda billâhi mezarlar bile senden aydın!..


Çöllerin Ay-Güneş en hisli ziyâretçisidir
Hilkâtin Arşa çıkan zikrini her an işitir!


Şu perişan denizin inlemesinden duyulan!
Hıçkırıklarla boğulmuş tutuşan bir hicran!..


Çağıdır ağlamanın ey Ulu Mâbed ağla!..
İntikam aldı firenkler seni ağlatmakla!..


Dostun ağlarken o bir yanda da düşman gülsün
Kanamıştır yeniden kalbi hazin (Endülüs)’ün!..


Bu elim fâcia billâhi yürekler acısı
Müslüman Türkün evet şimdi bu en kanlı yası!..


Ey derin fâcia manzumeye sen sığmazsın
Tutuşup yanmada kalbim seni târih yazsın!..


Ali Ulvi KURUCU
Kâinatın Efendisi;

-SEN YARDIMSIN-

Bu konuyu değerlendir