Giriş yapmadınız.

1

09.11.2009, 14:50

Halk nasıl bir gecede cahilleşti?




1 Kasım 1928'de yapılan harf devrimi ile Türkiye'nin nasıl cahilleştirildiği gerçeği National Geographic'in o zamanki sayısında detaylarıyla anlatılmış.





Halk nasıl bir gecede cahilleşti?

1 Kasım 1928 tarihinden bu yana her yıl 1-7 Kasım tarihleri arası Türk Harf Devrimi Haftası olarak biliniyor.

1 Kasım 1928'de Latin esasından alınan harfler, (Türk dilinin özelliklerini belirten işaretlere de yer vererek) "Türk harfleri" adıyla 1353 Sayılı Kanunla kabul edildi. Yazı dilinde kullanılan Arap harflerinin yerine Türk harflerinin alınmasını ifade eden Harf Devrimi yapıldı. Devrimin arkasındaki zihniyet Arap harflerinin Türk diline hiç bir zaman uymadığı görüşündeydi. Yine bu zihniyettekilerin görüşlerine göre Türkçe, Arap harfleri ile kolay yazılıp okunamıyordu. Devrimin sahipleri Harf İnkîlabının hedefini, "okuyup yazmayı kolaylaştırmak ve yaymak, modern öğretim ve eğitimin gerçekleşmesini sağlamak" olarak belirlemişti. Gelin görün ki, koca bir milleti bir gecede cahilleştirmek, tarihini ve kökenini unutturmak ve millet şuurunu onlarca yıl geriye götürmek gibi onulması güç zararlara sebep olduklarını göremeyecek kadar kördüler.

Harf İnkılabının ilk adımı, 20 Mayıs 1928'de 1288 sayılı kanunla, Arap rakamlarının kullanılmasına son verilerek, uluslararası rakamların kabulü ile başlamıştı. M. Kemal, 9 Ağustos 1928 gecesi İstanbul'da Sarayburnu Parkı'nda düzenlenmiş bir şenlik sırasında, Harf Devrimini halka duyurmuştur. M. Kemal bu konuşmasında şu ifadeleri kullanmıştır:

"Arkadaşlar, güzel dilimizi ifade etmek için yeni Türk harflerini kabul ediyoruz. Arkadaşlar, bizim güzel ahenkli, zengin lisanımız (dilimiz) yeni Türk harfleri ile kendini gösterecektir. Asırlardan beri kafalarımızı demir çerçeve içinde bulunduran, anlaşılmayan ve anlayamadığımız işaretlerden kendimizi kurtarmak mecburiyetindeyiz. Lisanımızı muhakkak anlamak istiyoruz. Bu yeni harflerle behemehal pek çabuk bir zamanda mükemmel bir surette anlaşacağız ki, Milletimizin yazısıyla kafasıyla bütün medeniyet aleminin yanında olduğunu gösterecektir. Vatandaşlar, yeni Türk harflerini çabuk öğreniniz. Bütün millete, kadına, erkeğe, köylüye, çobana, hamala, sandalcıya öğretiniz"





1 Kasım 1928'de Latin alfabesine dayalı yeni Türk Alfabesinin kabulünden sonra, 24 Kasım 1928'de yayımlanan Millet Mektepleri Talimatnamesi gereğince, yurdun her köşesinde Millet Mektepleri açılmış, halka yeni harflerle okuma yazma öğretilmiştir. M. Kemal bu çalışmalara "Millet Mektepleri Başöğretmeni" sıfatıyla katılmıştır.

Böylesine büyük bir inkılab yaşanırken, Avrupa'nın buna verdiği reaksiyon da oldukça ilginçti. Ta o günlerde bu güne kadar batı dünyasının en prestijli dergilerinden biri olagelen National Geographic de bu devrimi İstanbul'a yolladığı bir muhabiriyle okuyucularına detaylarıyla aktarmaktaydı. National Geographic'in Ocak 1929 tarihli sayısında kapaktan bir başlıkla duyurulan haberin başlığı: "Türkiye okula gidiyor" (Turkey Goes to School) şeklindeydi.





İstanbul'da o günlerde çekilmiş 17 adet tarihi fotoğrafla süslenen yazıyı Maynard Owen Williams kaleme almıştı. Bu önemli göreve yollanan Maynard Owen Williams, National Geographic'in ilk yurtdışı muhabiri olmak gibi bir özelliğe sahipti. Williams'ın bir diğer özelliği de çok iyi fotoğraf çekebilmesiydi. Yazısını zenginleştiren 17 fotoğrafın sırrı da işte buydu.

Geographic'in Ocak 1929 tarihli sayısında yayınlanan tarihi yazıda, Türkiye'de yaşanan harf inkılabının etkileri yansıtılmaktaydı. Yazının girişinde maksatlı olarak Arapça'nın zorluklarından bahsediliyor ve gerçeği yansıtmayacak şekilde Arapça'da 482 harf kombinasyonu olduğu buna mukabil yeni Türk alfabesinde 29 harf olduğu ifade ediliyordu.Halbuki Arap dili alfabesi 28 harften oluşur. Bu harfleri oluşturantemel şekil sayısı ise 17'dir.

Geographic'te yayınlanan makalede "Arap alfabesi güzel görünüyor, fakat çok zor" deniliyordu. Muhabir buna delil olarak Eyüp Sultan türbesinde yer alan kaligrafi süslemelerini orada bulunan kimsenin okuyamadığını söylüyordu. Halbuki herkes bilir ki, hat sanatı denilen Arap harfleri kaligrafisi tamamen bir süsleme sanatı olup, burada amaç okunabilirlik değil, göze hoş görünmesidir. Ancak muhabir bu türden karmaşık bir hat yazısını kimsenin okuyamamasını "Arapça'nın zorluğuna" bağlayacak kadar maksatlı bir yazı kaleme almıştı. Geographic'te yer alan haberde her yaşta Türkiye vatandaşının sanki okuma yazmayı yeni öğrenen çocuklar gibi her köşe başında kalemi ve kağıdı eline alıp ders çalıştığı yansıtılıyordu. Yine haberde, değişen Türkiye'nin üç simgesi olarak "fes ve başörtüsünden arındırılmış vatandaşlar ve yeni latin harfleri" vurgulanmaktaydı.

Tercüme: Umut Yavuz
http://www.sentezhaber.com/galeri.asp?galeriID=12&sayfa=1
*
Dâvâsını ifâde eden kazanır.

Zübeyir Gündüzalp

  • "külekci" bir erkek

Mesajlar: 23

Konum: Diyarbakır

Meslek: Akademisyen

  • Özel mesaj gönder

2

09.11.2009, 19:06

Evet, harf devrimi gerçekten de pek çok riski beraberinde getirmiştir ancak... Şunları da gözden kaçırmayalım: Dönemin halkı, harf devrimi yapılmadan önce ne kadar okuma-uazma biliyordu? Harf devrimi yapılmadan önce halkın kaçta kaçı bir kitabı eline alıp okuyordu? Ya da harf devriminden önce Türkiye'de basılmış ve dağıtılmış olan kaç kitap vardı?

Harf devrimi ile bir gecede cahil bırakılması diye bir şey yoktur, bunlar tumturaklı saptamalardır. Her okuma yazma bilen alim değildir, dolayısıyla her okuma yazma bilmeyen de cahil değildir. Yani bir insanın okuma yazma bilmemesi başka cahil olması başkadır.

Hz. Peygamber de okuma yazma bilmiyordu ama cahil miydi?

Devrimi savunuyor değilim ya da devrim aleyhine de bir şey demiyorum, benim dediğim okuma yazma bilmemekle cehaletin aynı şey olmadığıdır. İfadeleri kullanırken dikkatli olmakta fayda var.

3

10.11.2009, 21:51

Alimler hapse tıkılıp, Osmanlıca eserler yakılıp, kütüphaneler yağmalanınca millet bir gecede cahil bırakılmış olmuyor mu külekci efendi?

  • "külekci" bir erkek

Mesajlar: 23

Konum: Diyarbakır

Meslek: Akademisyen

  • Özel mesaj gönder

4

11.11.2009, 18:51

Alimler hapse tıkılıp, Osmanlıca eserler yakılıp, kütüphaneler yağmalanınca millet bir gecede cahil bırakılmış olmuyor mu külekci efendi?


Şimdi öncelikle konuşma üslubunuza dikkat etmelisiniz, tertibinizle ya da sınıf arkadaşınızla konuşmuyorsunuz. İkincisi, alimlerin hapse tıkılmasıyla harf devriminin ne ilgisi var? Üçüncüsü Osmanlıca diye bir dil yok. Dördüncüsü hangi kütüphane yağmalanmış acaba? Beşincisi hangi eserler yakılmış? Altıncısı günümüzde dahi halkın kaçta kaçı kitap okumaktadır? Yedincisi 1924'te basılı olan kaç kitap vardı?

Bunları uzatmak mümkün. Gerek yok, arife tarif gerekmez. Benim ne yazdığımı düzgün değerlendirilmesi gerekir. Tevile ihtiyaç bırakmayacak netlikte yazdığımı sanıyorum. Harf devrimini savunduğumu söylemedim zaten. Bu tür konularda 10 kere okuyup bir kere konuşmak gerekir.

Karşınızdaki insanın sizden yaşça büyük olup olmadığını bilmeden, ne işle meşgul olduğu hakkında fikir sahibi olmadan ve daha da önemlisi üsluba dikkat etmeden konuşmak uygun değildir. 'Efendi' diye kime denir, önce onu öğrenin, sonra karşıma çıkın.

5

11.11.2009, 21:27

Evet, harf devrimi gerçekten de pek çok riski beraberinde getirmiştir


Meselâ..?



  • "külekci" bir erkek

Mesajlar: 23

Konum: Diyarbakır

Meslek: Akademisyen

  • Özel mesaj gönder

6

11.11.2009, 21:54

Harf devriminin getirdiği riskleri şu şekilde maddeleştirmek mümkündür:

1. Eğitim alt yapısı hazırlanmadığından, en azından ders kitabı gibi materyallerin kısa zamanda vücuda getirilmesi mümkün değildir.

2. Ders kitapları başta olmak üzere yardımcı kitapların da bu manada oluşturulması zaman alacak, eğitim kurumlarında dersler yapılamayacak ve toplum GİDEREK CEHALETLE TANIŞACAKTI. Yani cehalet bir gecede değil ama bir kaç yıl sonra kendini göstermeye başlayacaktı.

3. Yeni harflerle henüz tanışan eğitmenlerin ne ölçüde öğrencilere ders verebileceği şüphelidir. Kendisinin dahi bilmediği bir dili karşısındakine nasıl öğretecektir?

4. Tercüme odalarında çalışan memurların yetersizliği gözönüne alındığında klasik eserlerin yeni harflere çevrilmesi oldukça uzun zaman alacaktı ve toplum giderek kendi tarihi bilgisinden koparılacaktı. Dikkat edin, herkesin bildiği Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesi bile henüz tahkik edilip, günümüz Türkçesine çevrilmemiştir.

5. Matematik, Fizik gibi Fen ilimlerinde ihtisaslaşma daha erken bir vakitte sağlanırken, çünkü bunlar rakamlarla ifade edilirler, Sözel ilimlerin öğretilmesi zaman alacak böylelikle sadece teknik ilimlerle donatılmış robot beyinler ortaya çıkacaktır. Yani tarih, edebiyat bilinmeyecek ama matematikte ileriye gidilebilecekti.

Bu ve benzeri risklerin bir kısmı yaşanmıştır ve hala da yaşanmaktadır. 100 yıl önce OSMANLI TÜRKÇESİ (Osmanlıca değil!) ile yazılmış bir eseri okuyanların sayısı oldukça azdır. Pek çok tarihi eserin de günümüz Türkçesine çevrilmediği düşünülürse, çocuklarımızın tarihinden nasıl koparıldığını görebilirsiniz.

7

11.11.2009, 22:03

çocuklarımızın tarihinden nasıl koparıldığını görebilirsiniz.

Peki, o tarihin o çocuklara zararı ne idi de koparıldı..?

  • "külekci" bir erkek

Mesajlar: 23

Konum: Diyarbakır

Meslek: Akademisyen

  • Özel mesaj gönder

8

11.11.2009, 22:15

Burada amaç çocukları tarihlerinden koparmak değildi, batılılaşmak uğruna yapılan savruk reformların bir şekilde toplumda kabul görmesiydi. Bu devrimlerin sonuçları şimdilerde daha net görünmeye başlandı esasında. Mesela, pek çok lise öğrencisi IV. Murad'ı sarhoş ve cinsî sapık olarak tanıdı. Ya da Fatih Sultan Mehmed'i kardeşlerini boğan zalim lider olarak bildi. Hatta Abdulhamit vatan haini ilan edildi. Ama bunun yanında Atatürk'ün nasıl sıfatlandırıldığı ortada. Cumhuriyet döneminde yapılan zulümlere reform süsü verildi, olan biten bu kısaca.

Yani burada şunu anlamakta fayda var; devrimler o anı düşünerek yapılmış şeyler değildir. Bu bir süreçtir. Sanıldı ki, harfler değişecek ve biz batının ilmine hâiz olacağız. Halbuki batının sahip olduğu ilimin arkasında doğu vardır. İbn-i Sina, İbn-i Rüşd gibi alimlerin eserleri hala yurt dışındaki üniversitelerde okutuluyor ama bizde okutulmuyor. Ya da Osmanlı Tarihi üzerine en kapsamlı çalışmaların öncüsü yine Hammer gibi batılılar. Çünkü onlar da biliyor ki, medeniyetin beşiği doğudur.

İlginç bir bilgi vereyim, harf devrimi gibi radikal devrimlere Kazım Karabekir Paşa gibi İsmet İnönü de karşı çıkmıştır. Ama Atatürk kendi bildiğini uygulamış, itirazları görmezden gelmiştir. Bu manada Nutuk'ta enteresan mükalemeler vardır. Ayrıca İstiklal Harbimiz, isimli eserin de okunmasında fayda bulunmakta.

9

11.11.2009, 22:31



"Netekim" gibilerin, şahsî notlarını hâlâ o beğenmedikleri "eski harflerle" tutmalarındaki sebeb ne olabilir..?

Niye talkın verirken, salkım yutuyorlar..?

  • "külekci" bir erkek

Mesajlar: 23

Konum: Diyarbakır

Meslek: Akademisyen

  • Özel mesaj gönder

10

11.11.2009, 22:38

Onu bilemem, o kendilerinin proplemi ama şu var, Arap harfleri malum Kuran ve sair Arap kaynaklarının dili. Yani aynı zamanda hadislerin de. Latin harflerinin kabulü ile Arap harfleri unutulmaya, tedrisattan çıkarılmaya başlandı ve böylelikle Kuran'ın dilinden de uzaklaşıldı.

Amaç da buydu zaten. Çünkü Atatürk başta olmak üzere pekçokları Kuran'ı bizzat okumuş ve i'cazının farkına varmışlardır. Kuran'ı Arapçasından okuyanların bu icazdan etkilenmemesi mümkün değildir. İcazdan etkilenenlerin de dine yönelmeleri kaçınılmazdır. Demek ki, dinden uzaklaştırmanın yolu önce insanları Kuran'dan uzaklaştırmaktır. Kuran'dan uzaklaştırmak da Kuran'ın dili olan Arapça'dan ve harflerinden uzaklaştırmakla mümkün olacaktır. Proje budur. Önce harfler, sonra Arapça, sonra Kuran ve son olarak da dinden uzaklaştırmak.

11

11.11.2009, 23:17

halk...

Proje budur. Önce harfler, sonra Arapça, sonra Kuran ve son olarak da dinden uzaklaştırmak.

işin özü bu...Külekci Kardeşin ifadelerinre ilave edecek bişey yok..Allah razı olsun...Ayrıca bu milleti geri bıraktığı nı iddia ettikleri, -ki harf devriminin gerkçelerinden biriside budur-bu dille ve bu alfabeyle,Üstadımızın tabiriyle bu müslüman millet ''bin yıl İslam'ın bayraktarlığını '' yapmıştır. Son büyük imparatorluklada alt yüz küsur yıl süren devlet serüveninin istisnasız dört yüz senesinde cihana ilimde ,fen ve san'atta öncülük etmiştir.

Hasan_Sinan

Moderatör

  • "Hasan_Sinan" bir erkek

Mesajlar: 2,136

Konum: Almanya

Meslek: Uzman Pazarlamaci

Hobiler: Okumak Okumak Okumak

  • Özel mesaj gönder

12

11.11.2009, 23:54

Her bakis acisi farklidir. Mesela Türkiye Amerikanin Iraka girmesi icin izin verdiginde "Bir halki mahvettiler" dedim. Elbette bu bir baslangic ama sonucu sartlara göre belli. Onun icin bir gecede cahillesti cümlesi bir Hadisi Serifin manasinin bir remzidir. "Deccalin birinci günü bir yil, ikinci günü 1 ay, ücüncü günü 1 hafta ve ondan sonraki günleri bizim günlerimiz gibidir". Yani tahribati o kadar büyük olacakki ilk yaptigi tahribatlar yillarca ugrassan yapamazsin ve bir yilda tamir edilemez.

Burda mesele bir gece veya iki gece degil.
Yapilan devrimler ne maksatla yapilmis ve kim tarafindan hepimiz tasdik ediyoruz. Demekki: Bu yapilan zulümler nasil takdirle karsilaniyor hala? Sorusuna cevap bulmak olmasi gerek isimiz ve böyle bir tahribati nasil tamir edebiliriz sorusuna cevap bulmamiz elzemdir.
Kur’an’a hücum edilecek; î’câzı, onun çelik bir zırhı olacak.Ve şu î’câzın bir nevini şu zamanda

izhârına, haddimin fevkinde olarak, benim gibi bir adam namzet olacak.Ve namzet olduğumu anladım.

13

13.11.2009, 15:04

Alimler hapse tıkılıp, Osmanlıca eserler yakılıp, kütüphaneler yağmalanınca millet bir gecede cahil bırakılmış olmuyor mu külekci efendi?
Şimdi öncelikle konuşma üslubunuza dikkat etmelisiniz, tertibinizle ya da sınıf arkadaşınızla konuşmuyorsunuz. İkincisi, alimlerin hapse tıkılmasıyla harf devriminin ne ilgisi var? Üçüncüsü Osmanlıca diye bir dil yok. Dördüncüsü hangi kütüphane yağmalanmış acaba? Beşincisi hangi eserler yakılmış? Altıncısı günümüzde dahi halkın kaçta kaçı kitap okumaktadır? Yedincisi 1924'te basılı olan kaç kitap vardı?

Bunları uzatmak mümkün. Gerek yok, arife tarif gerekmez. Benim ne yazdığımı düzgün değerlendirilmesi gerekir. Tevile ihtiyaç bırakmayacak netlikte yazdığımı sanıyorum. Harf devrimini savunduğumu söylemedim zaten. Bu tür konularda 10 kere okuyup bir kere konuşmak gerekir.

Karşınızdaki insanın sizden yaşça büyük olup olmadığını bilmeden, ne işle meşgul olduğu hakkında fikir sahibi olmadan ve daha da önemlisi üsluba dikkat etmeden konuşmak uygun değildir. 'Efendi' diye kime denir, önce onu öğrenin, sonra karşıma çıkın.
1- 1936-1950 arasında elinde en ufak bir Arapça kağıt olanlar dövülüyor hapse atılıyordu.
2- Osmanlı arşivlerinin tamamına yakını atık kağıt diyerek vagon vagon Bulgaristan'a gönderildi.
3- Harf devrimi sayesinde Türklerle Arapların bağı koparıldı. En başlıca amaçlardan birisi zaten buydu.
4- Bağdat ve İstanbuldaki kütüphaneler yakıldı.
5- 1924'te bir sürü el yazması vardı ve ayrıyeten size tavsiye ederim ki: Konya'da Halil Uslu beyle iletişim kurup sadece Konya'da yapılan tahribatı dinleyebilirsiniz. O Mevlana Müzesi'nde sergilenen eserler gizli saklı can pahasına kurtarılan eserlerdir. Büyük tahribat yapılmıştır. Bunları resmi tarihte okuyamazsınız...


Her neyse...

Bu konuyu değerlendir