. Horasan’dan gelir gibi geldiler, çağa direnmesini bilen tam kuşatılmış bir erdiler.
. Kat kat betonlaşan çağ insanının gönlünün en derinine indiler.
. Belli değildi sayıları, belki üçtüler belki yediydiler
. Kırktılar … kalbleri kırıktılar.
. Selâmları selâm kelâmları kelâm gibiydi, göğe baksalar gögü titretirlerdi
. Kalbe teveccüh etseler kalbi “AŞK” diye inletirlerdi.
. Bir lokmayla doymuş bir hırkayla örtünmüş her biri bir “Derviş”tiler.
. Dağ başında değildi tekkeleri, şehrin her karesinde yürüyüşteydiler.
. Kalabalığın en ortasında HAKK’a varmış yağız atlılardı ONLAR!
. Sayıları çok da önemli değildi, belki kırktılar, ama her biri arzı tutan direktiler.
. Bir yanlarıyla ALP her yanlarıyla EREN diler.
. Bize en saf yanıyla “AŞK”ı öğrettiler.
. AŞK GELİCEK CÜMLE EKSİKLER BİTER, dediler
. HAK AŞKIyla genişlemiş sadırlarını ONUN ADIYLA süslemesini bildiler.
. SEVGİLİdeydi sırları, NÛRdandılar … nurlandıkça nurlandılar.
. Sâdıktılar, fâruktular, mahcubdular, makbûldüler,
. Yüzleri hep kalbe dönüktüler.
. Çoktular … ateş azâbından uzaktılar, uyumazdı kalbleri bahar vakti çağı onlar ağarttılar.
. Onlardan bulurdu yönünün güneş, ay yerini onlarla bilirdi.
. Her an bir işte, hep direnişte idiler, eğildikçe yükseldiler ezildikçe kanatlandılar.
. Zaten onlar, kalem kurumadan atlandılar, sakındılar, korundukça … korundular.
. Hangisine uyulsa fark etmezdi, yıldızdılar.. azdılar, çünkü yalnız nâz ve niyâzdılar.
. Yalnız YÂRın YÂRına yârdılar, yalnız YÂRa ağlardılar.
. Aliydiyer, Mıkdâddılar, Selmandılar, Ammârdılar
. Belli değildi adları, kayıtları Haktaydılar.
. Kanatları duadan, duaları candandı.
. Çağ kirlendikçe .. kırıldı kanatları, zaten kalbleri de kırıktılar.
. Dudaklardan silindi kanat sesleri, yağız atlarına bindiler ..
. Âh vaktine çekildiler,
. Dizlerinde kaldı elleri!
. İçlerine çekildiler ama yine her an bir işte beklemedeydiler.
. Onlar çekinince yüreklerine, gecenin rengi değişti, nurdan çığlıklar tuttu gökleri.
. Başaklar küsdü .. onlar boyunlarını eğince .. suların bereketi çekildi.
. Ama ONLAR hep vardılar, çünkü sâdıktılar, âşıktılar.
. Kisvelerini değiytiler sâde, yensiz-yakasız gömleklerinin üstüne,
. yeni yenler dikindiler, yüksünmediler, küsmediler,
. çünkü her biri bir kalb-i selîmdiler!
. En yalnız zamanımızda, en aşksız ânımızda .. yetiştiler. Hızırdan öteydiler.
. Yalnız ve vatansız gibiyken .. sesle koşarak geldiler ... ateşler saçarak geldiler
. Toz duman savurarak geldiler. Ve âniden …
. Tam yüreğinden ortaladılar kalb ağrılarımızı!
. Bize, hepimize yolundan dönenlerin yerine var edildiğimizi, ezelden ... hatırlattılar
. YÂRına düşkün, yarına sevdalı yanımızı kanattılar yeniden.
. YÂRın bize dâim yâr ve yardımcı olduğunu bir bir saydılar, saydırdılar adlarını.
. Fâtihler eğilir miydi çağa karşı, çağ ONLAR değil miydi zaten.
. Yavuzlar hilâfet kaftanını düşmana post mu yaptırırdı ..
..Unuttukça .. utandık.
. Yenilgimize tarih düşürmüşlerdi yabancı dinli ve yabancı dilli bir avuç yolsuz.
. Bozdular düzenlerini bozuk düzenlilerin.
. Belde-i tayyibeden arz-ı mukaddese kadar tarihi biz yazardık ancak
. Kâinat kitabının şârihi de bizdik. Biz .. ALLÂh İÇİN .. kılıçlı ve kalemli millettik çünkü.
. Şimdi ... Uyur idik uyardılar bizi sevdamız ile .. Yeniden sınandık AŞK ile ve HÛ ile.
. Yeni bir diriliş için ..kalblerin inşirâhı için ..eskimez bir kalb medeniyeti şuuru ile, kalemlendik.
. ÖNDEN GİDEN ATLILARı anarak, besmele ruhuyla kalelendik.
. Ve ONLARı anarak başlamayı bir vefa bildik.şimdi,
. Beklesin bizi meydan, başlasın devran
. YÂ KAYYUM ! YÂ Allah!
“ Nal sesleri sönüyor perde perde
Atlılar kayboluyor güneşin battığı yerde
Atlılar .. atlılar.. kızıl atlılar
Atları .. rüzgâr kanatlılar
Atları .. rüzgâr kanat
Atları ..rüzgâr
Atları .. at …”