Giriş yapmadınız.

1

07.02.2008, 16:38

Risâle-i Nurları sırtında taşıyan kadın

Risâle-i Nurları sırtında taşıyan kadın:

Fatma Ana, nâm-ı diğer ‘Fatı Ana’


Osmanlı Devleti’nin sona erdiği bir zamanda, dünyaya gözlerini yeni açmıştı o. Bu nedenle, daha çok Osmanlı kültürüyle yetişmişti. Yani günümüz insanının muhtaç olduğu kültür… ıslâm kültürü…

ıki dünya savaşına şahit olmuş, kıtlık görmüş, açlık görmüş; çile çekmiş bir hanımdan bahsediyorum. Adına Fatma Ana derler. Diğer bir adla, ilçemizin Fatı Anası, yani benim annem…

Diyeceksiniz ki, herkes kendi annesini beğenir ve çok sever, senin annenin diğer annelerden farkı ne? Ben de bütün kalbimle diyorum ki; tüm anneler değerli, fedakâr ve eli öpülecek varlıklardır. Üstadımın deyişiyle, anneler “şefkat kahramanları”dır.

Aslında Fatma Ana’yı tarif ederken Anadolu’daki annelerimizi anlatmış oluyorum. Çünkü o bir simgedir. Anadolu’muzun her köşesinde onun gibi nice isimsiz şefkat kahramanları vardır. Bunları genç anne adayları için bir örnek olsun diye yazıyorum.

Benim şefkat kahramanım, okur yazar değildi. Ancak, Kur’ân’a ve ilme aşıktı. Yetiştiği ortamdan ve cemiyetten almış olduğu meziyetlerle kendi yeteneğini birleştirmeyi başarmış; son derece görgülü bir hanımefendiydi.

Bana küçük yaşlarda öğrettiği görgü kurallarını, yirmi yıl sonra katıldığım yöneticilik kursunda, bir profesörün ağzından duyduğumda; annemin kültür seviyesine hayran kalmıştım. Halbuki o, ne okul görmüştü, ne de bir medrese…

ılkokula gittiğimde, her sabah cebime koyduğu kuru üzüm ve ceviz karışımını düşünüyorum da… Annem, sanki diploması olmayan bir beslenme uzmanıydı.

Çocukluk yıllarımda, eve çarşıdan ekmek alındığına hiç şahit olmadım. Hep, annemin evde pişirdiği kepekli ev ekmeği ve tabiî tahıl yemekleri ile büyüdüm. Evimizde hakiki yayık ayranı her zaman bulunurdu. Allah’a şükür hastalık nedir bilmezdik, ana ocağından ayrılıp büyük şehirlere gittikten sonra doktorlarla tanıştık.

Yüce Rabbimin ilk emri “Oku” idi ya! Kendisi okuyamamış fakat beni okutuyordu. Önce Kur’ân’ı öğrenmeme vesile oldu. Sonra okula başladım.

Gün geldi babamla birlikte tarlada çapa yaptılar, pamuk topladılar ve cebime harçlık koydular. Ve ben böylece ailemizin okuyan ilk evlâdı oldum…

Peki, okuma yazma bilmeyen annemin Risâle-i Nur’larla alâkası neydi?

Annem nur talebelerinin lisân-ı kâlini iyi dinler ve lisân-ı hallerini iyi izlerdi. Evimizde Risâle sohbetleri yapılırken hep kapının önünde oturur, dinlerdi. Ona göre, bu nurcu denilen insanlar, Allah diyor, peygamber diyor, Kur’ân diyordu. Ne kadar da iyi insanlardı bu nurcular.

Mahallemizdeki komşu çocuklarının ıslâm’dan habersiz yaşayışlarını gördükçe, bana ve arkadaşlarıma duâ ediyordu.

Bir gün ilçeden il merkezine tayinim çıkmıştı. Eşyalarımın bir kısmıyla Risâle-i Nur Külliyatı’mı annemlerde bırakmıştım. Annem bu güzide eserlerden uzak kaldığımı düşünerek çok üzülüyordu. Sık sık “Evlâdım, kitaplarını niçin götürmüyorsun?” diyordu. Oysa ben onları orada bırakıp yenisini alma düşüncesindeydim.

Yeni taşındığım apartman dairesi, asansörü olmayan, yedi katlı eski bir binanın son katıydı. Bir gün ansızın zilimiz çalındı. Açtığımda; annemi, sırtında bir çuval dolusu kitapla karşımda görünce şok oldum.

Düşünebiliyor musunuz? Yetmiş yaşında bir insan, kitap dolusu çuvalı yedinci kata kadar sırtında taşıyor. Ve yüzünde zerre kadar bir şikâyet, memnuniyetsizlik ifadesi yoktu. O an ona hem acıdım, hem de çok mahçup oldum. Biraz da sitemle “Niye bu zahmete girdin anne!” dedim. Ve ömrüm boyunca unutamayacağım şu cevabı verdi: “Bu âyetli kitapları okumasını bilmiyorum, bari taşıyayım da bir hayrım dokunsun.”

Kendimi bildim bileli namazını kılan annem, son on yılında yaz-kış demeden birer gün arayla sürekli oruç tutardı.

Belki maddî bir serveti yoktu. Ancak, gönlü zengindi. Onu tanıyıp da ekmeğini yemeyen insan yok gibiydi. Vefat ettiğinde seksen dört yaşındaydı. Büyük bir çadırda, bir aşiret büyüğü gibi taziyesi yapılırken; sırtında hiç şikâyet etmeden taşıdığı Risâle-i Nurlar okundu, ruhuna fatihalar hediye edildi.

Vefatının dördüncü sene-i devriyesinde Cenâb-ı Allah’tan rahmet diliyoruz. Mekânı Cennet, kabri pür nur olsun. Âmin.

ıbrahim Sayan
Biz muhabbet fedâileriyiz; husûmete vaktimiz yoktur.

2

07.02.2008, 16:42

Rabbim razı olsun ebeden..Mekanını cennet bahçesi eylesin..

3

08.02.2008, 15:28

Abi beni ağlattın ya, yazıyı okuyunca kendimden utandım :cry: Allah rahmet eylesin teyzemize, mekanı cennet olsun...

4

09.02.2008, 13:41

Çok duygulandım ALLAH razı olsun. Mekanı cennet olsun.

Zehracan

Süper Moderatör

Mesajlar: 8,190

Hobiler: Risale-i Nur, DUA...

  • Özel mesaj gönder

5

09.02.2008, 14:48

mekani cennet olsun Fatma ananin.
"İnsan vardır fark edilmez süsünden.
Kimi farksızdırkoyun sürüsünden.
Her gördüğün şekle kapılma,
insan anlaşılmaz görüntüsünden...(!)"

Mesajlar: 108

Meslek: Öğretmen

Hobiler: Risalei- Nur -Eğitim Öğretim- Bulmacalar - Arılar ve Bal

  • Özel mesaj gönder

6

09.02.2008, 21:53

samimiyet dersi

Benim için müthiş bir ihlas dersi oldu. Mekanı cennet olsun.
Her nefis ölümü tadacaktır.
Ayeti Kerime meali

Mesajlar: 10

Meslek: Ögrenci

Hobiler: Risale-i Nur

  • Özel mesaj gönder

7

11.02.2008, 19:40

Allah mekanini Cennet eylesin iste böyle kalbi güzel analara ihtiyac var cünkü bir cocuk en cok annesini örnek alir

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir