Giriş yapmadınız.

şahan

Orta Düzey

  • "şahan" bir erkek
  • Konuyu başlatan "şahan"

Mesajlar: 300

Konum: izmir-tire

Meslek: üniversite öğrencisi(erzurum)

Hobiler: müzik(ney), tarih, fotoğrafcılık

  • Özel mesaj gönder

1

14.07.2007, 11:27

efendimizin giyeceği, yiyeceği, ev döşemesi

Giyeceği, Yiyeceği, Ev Döşemesi

Peygamber Efendimiz (s.a.s.) elbisesinin temiz ve tertipli olmasına önem verirdi. Giyiminde titizdi; elbisesini korur, dağınıklıktan hoşlanmazdı. Bu münasebetle bir elbisenin kumaş olarak sağlam kalma süresi ne ise o süreyi tabiî akışı içinde tamamlardı. Yeni bir elbise giydiğinde Allah’a hamdeder, elbisenin hayra vesile olmasını diler, elbisenin örttüğü organların şerrinden de O’na sığınırdı.

Hz. Peygamber (s.a.s.) “Rengi hafif bozuldu, boyasını hafif attı” diye herhangi bir elbiseyi giymemezlik etmezdi. Alacalı, desenli, göze batan çiğ renkte elbiseler giymekten kaçınırdı. Demek ki, estetiğe önem veriyordu.

Elbisesiyle övünmez, bu konuda lüks ve israfa kaçmaz­dı. Çünkü ona göre elbise “Sıcaktan, so­ğuktan korunmaya, insanlarla ülfete, toplum içine girmeye ve hizmete vasıta” idi.

Peygamber Efendimiz (s.a.s.)’in giyecekle ilgili tutu­munu: “Temizlik, tertiplilik, estetiği gözetme, kendine yakıştırma, sadelik ve ihtiyacı karşılama” olarak özetleyebiliriz. Bu sebep­le gerektiğinde O, ibrişimden, yünden, pamuktan, hatta keçi kılından dokunmuş elbiseyi giyer ve tevazu göstere­rek: “Ben âciz bir kulum” buyururlardı. [4]

Hz. Peygamber (s.a.s.) özel hayatında ihtiyari fakrı tercih etmiş, daha ziyade Hz. Aişe’nin odasında ashabtan gelen hediyelerin çoğunu yoksullara ve Suffe talebelerine aktar­mıştır. Bununla beraber O, Müslümanlara meşru olduğu­nu göstermek ve beslenmenin önemini vurgulamak için çeşitli gıdalardan yemiştir. Meselâ tavuk eti, bazı kuş etleri, koyun etinden hazırlanmış kebap, kurutulmuş et (bir çeşit pastırma), süt, bal, peynir bunlardan bazılarıdır. Yiyecekleri arasında zeytin yağı, sirke, kabak, tirit, kavrulmuş un ve helvaya da rastlıyoruz. Her gün aynı gıdayı değil de müm­künse farklı gıdalar almayı tercih etmiş; yemeklere zaman zaman biber, zencefil, tarçın gibi baharat çeşitlerini serp­miştir. Onun sofrasında daima baş köşede olan iki yiyecek maddesinden biri arpa ekmeği, diğeri de ise hurma idi. Bazen uzun süre bunlarla yetindi­ği olurdu.

Peygamberimiz (s.a.s.) yemekten önce ellerini, yemekten sonra hem ellerini hem de ağzını yıkardı. Yemeğe besmele ile başlar, bitirdiğinde elhamdülillah derdi, sofrada çöpe atılacak herhangi bir yemek ya da ekmek artığına müsaade etmezdi. Yemek devam ederken müsaade almaksızın her­kesten önce kalkılmasını doğru bulmazdı. Karnını tıka-basa doldurmaz, bir yemeği beğenmemezlik etmezdi; arzu ederse yer, etmezse yemezdi; vakti müsaitse davete icabet ederdi. Suyu, dibi görülen kaptan içerdi. Bal şerbetini ve nebiz denilen bir çeşit hurma ve üzüm komposto­sunun tazesini severdi.[5]

Peygamberimiz (s.a.s.) örfte mevcut olan sedir, divan, yatak, yorgan, ihram, ibrik, leğen ve bunun gibi ev eşyası kullanmış, ama en pahalısı olsun diye özel bir arzu bes­lememiştir. Elbisesi konusunda belirttiğimiz gibi Peygam­berimizin (s.a.s.) bu konudaki prensibi de “Sadelik, ihtiyacı giderme, tertiplilik ve temizlik”tir.


Tertipli Oluşu Ve
Estetiğe Verdiği Ehemmiyet



Hz. Peygamber (s.a.s.) düzenli yaşamaya özen gösterir, Müslümanlara da her hususta düzenli olmalarını ısrarla tavsiye ederdi. Bir gün Peygamber Efendimiz (s.a.s.)’in hu­zuruna saçı-sakalı birbirine karışmış bir adam geldi. Pey­gamberimiz (s.a.s.) o kişiye saçını sakalını düzeltip gelmesini işaret etti, o da düzeltip geldi. Bunun üzerine Peygambe­rimiz (s.a.s.) şöyle buyurdu: “Birinizin, şeytan gibi saçı başı da­ğınık olmasından böylesi daha iyi değil mi?”

Yine bir gün Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.), üzerinde kir­li elbiseler bulunan birini göstererek: “şu kişi, acaba elbisesi­ni yıkayacak bir şey bulamıyor mu?” buyurdu.

Rasûl-i Ekrem (s.a.s.); beden, elbise, yiyecek, giyecek, ev ve sokak temizliğine fevkalâde önem verirdi. Bununla be­raber kalb ve ruh temizliğinin ehemmiyetini de ısrarla be­lirtirdi. Bunun içindir ki; “Müslüman, elinden ve dilinden Müs­lümanların zarar görmediği kişidir”[6] buyurmuştur. Peygam­berimiz (s.a.s.) bu hadisiyle toplum içinde, Müslümanlara: “ıtibarlı ve güvenilir” olmaları gerektiğini işaret ediyordu. Bu sebeple Peygamberimiz (s.a.s.): “Söz söylerken yalancılık edeni, söz verdiği zaman sözünde durmayanı, kendisine bir şey emanet edilince hıyanet edeni” ikiyüzlülükle nitelemiştir. Çünkü bu eksiklik ve yanlışlıkları yapan Müslümanlar, güvenilir insan olmaktan uzaklaşırlar. Peygamberimiz (s.a.s.), kalb hakkında da şöyle buyurmuştur: “Dikkatli ve uyanık olunuz! Bedenin içinde bir lokmacık et parçası vardır ki, iyi olursa bütün beden iyi olur, bozuk olursa bütün beden bozuk olur. ışte o et parçası kalbdir.”[7] Kalb, mânevî açıdan bakıldığında bir semboldür, iyi değerlerle beslendiğinde sahibine yol gösterir, estetik duygusu da böyle bir kalbe sahip olmakla başlar. Kalb fesada uğramış ise o kişide iyilik duygularının ve estetik anlayışının gelişip serpilmesini beklemek hayal olur. Ru­hun beslenmesi de ihsan metoduyla mümkündür. Yani Müslüman, ahlâkî şuurun gelişmesini sağlayacak ve dav­ranışlarını en güzel, en ölçülü şekilde ayarlamaya özen gösterecek, bunun için de her an Cenâb-ı Hak tarafından görülüp gözetildiğinin, ilâhî bir denetim altında bulun­duğunun farkında olacak. Bu ince noktayı akıldan ırak tut­mayan kişi; yanlış işten, eksik ve hatalı davranıştan kaçına­cak, dolayısıyla güzelliği, doğruluğu, iyiliği, estetiği yaka­layabilecektir. Cenâb-ı Hak bize “Ey Rabbimiz! Bize dünyada da iyi hâl ver, âhirette de...” diye dua yapmamızı emreder. Bundan anlıyoruz ki, Müslüman, hem âhireti hem de dünyayı düşünecektir. Ama onun dünyası düzen­siz, karışık, dağınık bir dünya olamaz. ışte bunun için olsa gerek ki, Peygamber Efendimiz (s.a.s.) bediî zevkler üze­rinde önemle durur. Onun şu hadisleri bu açıdan çok enteresandır: “Allah güzeldir, güzelliği sever” “Allah her şeyde ihsanı (keyfiyetçe güzelliği ve zerafeti) emretti...”

“Bir insan herhangi bir iş yaptığında, Allah o işin en iyi şekilde yapılmasını sever” buyuran Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) bir kabrin bile iyi kazılmasını ve cenaze toprağa verildikten sonra iyi örtülmesini ister. O, birgün bir cenaze mera­simine (muhtemelen oğlu ıbrahim’in cenazesine) gitti. Mevtayı toprağa verdiler, üstünü örttüler; fakat kabirde bir kazılış hatası vardı, bir taraf eğri görünüyordu. Peygamberimiz (s.a.s.) bunun hemen düzeltilmesini emretti. Orada bulu­nanlar: “Bu, ölüyü rahatsız mı eder?” dediler. Peygamberimiz (s.a.s.) bunlara şu cevabı verdi: “Hayır, gerçekte böyle şeyler ölüyü ne sıkar, ne rahatlık verir, fakat bu, sağ olanların gözüne güzel görünmek içindir.”
Yum gözünü, kalbine heran yokluğa üfür!
'Kendinden geçmek iman, kendinde olmak küfür'

şahan

Orta Düzey

  • "şahan" bir erkek
  • Konuyu başlatan "şahan"

Mesajlar: 300

Konum: izmir-tire

Meslek: üniversite öğrencisi(erzurum)

Hobiler: müzik(ney), tarih, fotoğrafcılık

  • Özel mesaj gönder

2

14.07.2007, 11:28

Peygamberimizin
şemaili
Ahlâk ve Âdâbı
(S.A.V.)
nil yayınları Prof.Dr.Hüseyin ALGÜL (kaynak)
Yum gözünü, kalbine heran yokluğa üfür!
'Kendinden geçmek iman, kendinde olmak küfür'

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir