Bu meseleyi günlük hayattan, Kur’an,sünnet ve yaşanmış olaylar ile bir takım mezheplerin görüşlerinden örneklerle açıklamaya çalışalım.Böylece mesele bu açıklamalarla daha anlaşılır olur inşallah.
Bekliyoruz Abi :P
Ayrıca Fiili Allah'ın yaratma meselesini daha iyi açıklamak lazım.
Muhabbetle
şimdi bu zor kabul ettiğimiz bahsi biraz daha anlamaya vesile olacak açılımlara bakalım.
Biliyorsunuz Allah hepimizi imtihan etmektedir.Her birimizin imtihanı ise faklı olaylarla olabilmektedir.Ayrıca peygamberlerin hayatları da bizim imtihanlarımıza birer örnek ve derslerle doludur.Mesela Hz.ıbrahim (a.s).’in hayatından iki olayla konumuza bakan yönleri nazara vermek istiyorum. Hz.ıbrahim (as) oğlu ısmail (as) ile imtihan edilmektedir.Teferruatına girmeyerek olaydaki incelikten alacağımız dersi nazara vermek istiyorum.Bıçak zahirde kesen bir alettir.Ancak emir altında kesmemektedir.Demek ki bıçağın kesmesi bıçağın zatından değildir.Yani bıçak zatında kesiyordu da Allah bıçağa kesmeyi emretmemiştir.Bıçak emir ile keser ve yine emir ile kesmez.Burada bıçağın kesmesi ,bıçağı üstün bir vasfa taşımaz.eğer bıçak zatında kesiyor olsaydı,ısmail’i kesmesi gerekirdi.Aynı olaya Hz.ıbrahim(as)’in ateşe atılmasında şahit oluyoruz.Zahiren ateş yakar.Ancak emir ile ıbrahim(as)’i yakmamıştır.Demek ateşte emir ile yakıyor ve yine emir ile yakmıyor.Buradan şuraya geleceğiz.Emrin olduğu yerde eşyadaki üstünlük emre bakar.Eşyanın zatında bir üstünlük yoktur.Eşya Allah’ın kudreti ile yaratılmış ve Allah’ın şuunatında zerre ve küreler birdir.
Bu konuyu birde hüsün-kubuh meselesi ile açmaya çalışalım. Biliyorsunuz Mutezile mezhebi ile Ehl-i sünnet mezhebi kubuh ve hüsün(güzel-çirkin) meselesinde zıt itikada sahiptirler.Mutezile der:Eşya zatında çirkin idi ve Allah onun çirkin olması nedeniyle ona çirkin emretti.Burada Allahın iradesi yaratmış olduğu eşyaya zorunlu kılınıyor ki işte bu Allahın yüce sıfatlarına bir eksiklik vermektir.ışte Mutezile böyle bir hata ile eşyaya bir üstün özellik vererek eşya zatında çirkin idi,Allah ona çirkin emretti ve eşya zatında güzel idi ki Allah ona hüsün emretti diyerek en büyük bir itikadi kırılmayı yaşamıştır.Allah’ın sonsuz iradesini yarattığı eşyaya zorunlu bir tercihe zorlanmış durumuna düşürmüştür.
Halbuki ehl-i sünnet böyle bir itikadın hatalı olduğunu ve eşyanın emir ile hüsün(güzel) ve yine emir ile çirkin olduğuna itikat etmiştir.Yani Allah bir şeye emretmiştir o güzel olmuştur,yine emretmiştir o çirkin olmuştur.Burada şu örmeği de verebiliriz.Mutezile der,ikçi zatında çirkin idi Allah ona çirkin emretti.Ehl-i sünnet der,içkiye Allah emretti içki de çirkin oldu.Çirkinlik ve güzellik tamamen emre bakar diye itikat eder.ışte orta yol budur.
Bundan başka şu örmekleri de verebiliriz. Yolculukta namaz kısaltılır. Namazın kısaltılmasının illeti emirdir, yani seferden dolayı Allah namazı kısaltmayı emreder. Hikmeti ise zahmettir. şimdi birisi diyebilirmiki zahmet yok ben namazı kısaltmam. Elbette diyemez. Çünkü sefer var ise başka sebepler emri kesinlikle bozamaz. Burada da emrin olduğu yerde sebeplerin ve eşyanın kesinlikle üstünlüğünden bahsetmemiz mümkün değildir.
Birkaç örnek ile meseleyi biraz daha açmaya gayret edelim inşallah.
Yine biliyoruz ki Hz.Adem topraktan yaratıldı,ıblis ise ateşten.Bu örnekte meselenin anlaşılması daha da kolaylaşacak diye düşünüyorum.Allah Hz.Adem’e karşı meleklere ve ıblise secde etmelerini emretmiştir.Melekler emre itaat ettiler ve secdeyi yaptılar.Olayın ayrıntısına girmiyorum.ıblis ise tamda konumuzun düğüm noktası olan hataya düşmüştür.Yani” Tereccuh bilâ müreccih” vartasına düşmüştür.Adem’in topraktan yaratıldığını ve kendisinin ise ateşten yaratıldığını ileri sürerek kendince zatında bir üstünlük görerek secde emrinin kendisine yapılmasını istemiştir.Çünkü ıblis gururu yüzünden Adem’e secde etmemiş aklınca üstün olduğunu ileri sürmüş,böylece bir tercih yapılması icap edecekse üstün olan kendisine yapılması gerektiğini istemiştir.Halbuki yukarılarda işlemeye çalıştım,Allahın iradesi böyle bir tercihe zorunlu olamaz.Çünkü sonsuz bir irade sahibi nasıl olurda yarattığı bir mahlukun daha fazla üstün olan benim diye isteğine mahkum olabilir.Bu Allah’ın sonsuz olan iradesi ile elbetteki bağdaşmaz.ışte ıblis “ Tereccuh bilâ müreccih” vartası ile huzurdan kovulmuş ve esasında Allah’ın emrine isyanı üstün olduğunu iddia ederek yapmıştır.Allah’ın kudretinde toprak ve ateş birdir.Hangisine emrederse o,o zaman üstün olur.Yani üstünlük eşyanın zatında değil,emirdedir.
Demek ki bizlerde tercihlerimizde bizim irademizi zorlayan yerlerde irademizin Alahı’ın emri doğrultusunda yapmamız gerekir.Yoksa iki eşit şetle karşı karşıya kaldığımızda elbetteki irademizi zorlamadan birini diğerine üstün bir sebep aramadan tercih edebiliriz.Bu ise “tercih bilâ müreccih caizdir ve vaki'dir” sırının gerçekleşmesidir.Yoksa iki varlıktan biri diğerine üstün bir özelliğe sahip ise yani kırık ve sağlam sandalyeden birini tercih et demek iradenin sağlam sandalyenin tercihine zorlanmasıdır ki işte bu da “Tereccuh bilâ müreccih muhaldir” sırırının gerçekleşmesi olur.
ınşallah konuya başka açılımlarla devam edeceğiz.