Allah razı olsun rejume kardeşten,
forumda bir başlıkta alıntı yapmış bunu,
28.Mektup 8.Mesele
Beşinci Nükte
Sual ediyorsunuz ki: "Zaman-ı fetrette Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın ecdadı bir din ile mütedeyyin miydiler?"
Elcevap: Hazret-i ıbrahim Aleyhisselâmın, bilâhare gaflet ve mânevî zulümat perdeleri altında kalan ve hususî bazı insanlarda cereyan eden bakiye-i dini ile mütedeyyin olduğuna rivâyat vardır. Elbette Hazret-i ıbrahim Aleyhisselâmdan gelen ve Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmı netice veren bir silsile-i nuraniyeyi teşkil eden efrad, elbette din-i hak nurundan lâkayt kalmamışlar ve zulümat-ı küfre mağlûp olmamışlar. Fakat zaman-ı fetrette,
1-
sırrıyla, ehl-i fetret, ehl-i necattırlar. Bil’ittifak, teferruattaki hatîatlarından muahazeleri yoktur. ımam-ı şâfiî ve ımam-ı Eş’arîce, küfre de girse, usul-i imanîde bulunmazsa, yine ehl-i necattır. Çünkü teklif-i ılâhî irsal ile olur ve irsal dahi ıttıla ile teklif takarrur eder. Madem gaflet ve mürur-u zaman, enbiya-yı sâlifenin dinlerini setretmiş; o ehl-i fetret zamanına hüccet olamaz. ıtaat etse sevap görür; etmezse azap görmez. Çünkü mahfî kaldığı için hüccet olamaz.
1-"Peygamber göndermedikçe Biz kimseye azap edici değiliz." ısrâ Sûresi, 17:15.
28.Mektup 8.Mesele Beşinci Nükte
Bundan başka Kastamonu Lahikasında şöyle bir mektub var:
• • •
Gayet ehemmiyetlidir.
şiddet-i şefkat ve rikkatten, bu kışın şiddetli soğuğuyla beraber manevi ve şiddetli bir soğuk ve musibet-i beşeriyeden biçarelere gelen felâketler, helâketler, sefaletler, açlıklar şiddetle rikkatime dokundu. Birden ihtar edildi ki:
Böyle musibetlerde kâfir de olsa hakkında bir nevi merhamet ve mükâfât vardır ki, o musibet ona nispeten çok ucuz düşer. Böyle musibet-i semaviye masumlar hakkında
bir nevi şehadet hükmüne geçiyor.
Üç dört aydır ki, dünyanın vaziyetinden ve harbinden hiçbir haberim yokken, Avrupa’da, Rusya’daki
çoluk çocuğa acıyarak tahattur ettim. O manevi ihtarın beyan ettiği taksimat bu elîm şefkate bir merhem oldu. şöyle ki:
O musibet-i semaviyeden ve beşerin zalim kısmının cinayetinin neticesi olarak gelen felâketten vefat eden ve perişan olanlar,
eğer on beş yaşına kadar olanlar ise, ne dinde olursa olsun şehit hükmündedir. Müslümanlar gibi büyük mükâfât-ı maneviyeleri, o musibeti hiçe indirir.
On beşinden yukarı olanlar,
eğer masum ve mazlum ise, mükâfâtı büyüktür,
belki onu Cehennemden kurtarır. Çünkü
ahirzamanda madem
fetret derecesinde din ve din-i Muhammedîye (a.s.m.) bir lâkaytlık perdesi gelmiş. Ve madem ahirzamanda Hazret-i ısâ’nın (a.s.) din-i hakikîsi hükmedecek, ıslamiyetle omuz omuza gelecek. Elbette şimdi,
fetret gibi karanlıkta kalan ve Hazret-i ısa’ya (a.s.) mensup Hıristiyanların mazlumları, çektikleri felâketler onlar hakkında bir nevi şehadet denilebilir. Hususan ihtiyarlar ve musibetzedeler, fakir ve zayıflar, müstebit büyük zalimlerin cebir ve şiddetleri altında musibet çekiyorlar. Elbette o musibet onlar hakkında medeniyetin sefahetinden ve küfranından ve felsefenin dalâletinden ve küfründen gelen günahlara keffaret olmakla beraber, yüz derece onlara kârdır diye hakikatten haber aldım, Cenab-ı Erhamürrâhîmine hadsiz şükrettim. Ve o elîm elem ve şefkatten teselli buldum.
Eğer o felâketi gören zalimler ise ve beşerin perişaniyetini ihzar eden gaddarlar ve kendi menfaati için insan âlemine ateş veren hodgâm, alçak insî şeytanlar ise, tam müstehak ve tam adalet-i Rabbaniyedir.
Eğer o felâketi çekenler mazlumların imdadına koşanlar ve istirahat-i beşeriye için ve esasat-ı diniyeyi ve mukaddesat-ı semaviyeyi ve hukuk-u insaniyeyi muhafaza için mücadele edenler ise, elbette o fedakarlığın manevi ve uhrevî neticesi o kadar büyüktür ki, o musibeti onlar hakkında medâr-ı şeref yapar, sevdirir.
• • •
Kastamonu Lahikası, s.
79,
80 , Yeni A. Neş.
Sanki diyalog yapınca ıslam güneşi biraz aşağı iniyormuş gibi oluyor haşa. Onlarla aynı seviyeye mi iniyoruz..Evet abi aklıma takılan mesele diyalog konusu. şehitlik değil.
Abi senin diyalogdan kastın din üzerine pazarlıksa, "leküm dînüküm veliyedin" , biz dinimizi satmayız, Nurcular olarak buna en başta karşıyız.
Ama diyalogtan kastın, latincedeki manası, yani "di" (iki) ve "log" (bilgi), yani iki kişinin / tarafın konuşması ise, bu zaten tebliğdir, adamlara ıslamı tebliğ etmezsen olur mu?
Kaldı ki, onlar içinde hakikati arayan ama bulamayanlar vardır, ıslamiyetin nurudur aradığı, ama henüz bulamamıştır. Belki aramakta pasif kalmıştır, çok araştırmamıştır, sen gidip tebliğ etmezsen olur mu?
Hele ABD deki bazı hrıstiyanlar tv nin esiri, tv ne öğretirse onu yutuyorlar. Tahkik yok... Sen gidip anlatacaksın ki, adam bir şeyler ölçüp tartsın.
Bazen hrıstiyanları tahrik edip, ıslam'ı tahkike sürükleyen şeyler oluyor. forums.gawaher.com adresinde ihtida hikayesini anlatan kardeşler var, onlardan birkaç tanesini tercüme edip bu foruma yazmıştım.
Forumdaki kişilerin bizzat ihtida hikayeleri ve diğer gerçek (forumda olmayanların) ihtida hikayeleri arasında; rüyada Hz.Peygamberi a.s.m. görüp ve ondan telkin alıp da ıslam'a giren var, ıslam'ın çürüklüğünü ispat etmek için alıp eline Kur'an'ı, Sahih-i Buharî'yi okuyup da etkilenen müslüman olan var, var da var... Hatta şu 11 Eylül saldırısı sonrası, Kur'an meâli satışında (hediyesinde diyelim kibarca) patlama olmuş, bu vesileyle araştırıp da aradığı nuru ıslamiyette bulan, hrıstiyanken kalbi mutmain olmayanlar, bunu da dile getirenler var. Yüzlerce, binlerce ihtida hikayesi var, hangi birini tercüme edeceksin. Ama hrıstiyan öyle adam vardır ki, niyeti hakikati aramak değil, baskın çıkmaktır (küfrdür, hakikati örtmektir, bkz: küfrün lügat manası) , onu zorla müslüman yapmaya çalışma, sen en güzel bir biçimde tebliği yap, zaten onlar içindeki hakikatperestler senin vesilenle inşa'Allah nur-u îman ve ıslam ve Kur'an' ı görür, hem ayrıca senin onla yaptığın konuşmayı sadece o takip etmiyor, senin farkında olmadığın başkalarının nazarları da sizin üzerinizde.
Hidayet Allah'tan, sen vazifeni yap, en güzel bir sûrette (görünen şekilde) ve sîrette (görünmeyen şekilde, sûretin zıddı) mücadedeleni ver, güzel ve yerinde söz söyle, Allah'ın vazifesine karışma.