Giriş yapmadınız.

1

14.09.2010, 13:41

Mehdi A.S'ın Siyaset Alemindeki Vazifesi Nasıl Gerçekleşecektir...?

gerçekten bu konunun risale-i nur çerçevesinde mütalaa edilmesini murad ediyorum. üstadımızın cümlelerinden.

hatırladığım kadarıyla vu vazife risale-i nur talebelerinin şahs-ı manevisinin yapacağı noktasında. peki şu an gerçekleşen siyasi olaylar birer intibah mı yoksa gelecek tarihlere daha var mı.

biraz önce kastamonu lahikasını açtım. fıkrası dahi, makam-ı cifrîsi 1506 edip, bu tarihe kadar zahir ve âşikârâne, belki galibane, sonra ta '42'ye kadar gizli ve mağlubiyet içinde vazife-i tenviriyesine devam edeceğine remze yakın ima eder. Ve'l-ilmû indallah; , - şedde sayılır- fıkrası dahi, makam-ı cifrîsi 1545 olup kâfirin başında kıyâmet kopmasına ima eder.Lâ ya'lemu'l-ğaybe illâllah.



şu an hicri 1431 deyiz. üstadımızın aşikarane belki galibane 1506'ya kadar demesİ...günümüz tarih itibarıylamıdır.yoksa daha beklenmesi mi gerekiyor. önümüzde 1506 ya daha 75 sene var. 75 sene de kimler gelip kimler geçebilir düşüncesi mi olacak yoksa...diğer manalar mı...

2

14.09.2010, 13:54

Risale-i Nurdaki hiçbir ferec siyasi hadiseler üzerine bina edilmemiştir.

Bir tek misâl:

Biz kefereye neden kefere diyoruz?

Ezanı ve Kur'anı yasakladığı için değil mi?

Peki Üstadımız r.a o ezan ve Kur'an'dan siyasiler eliyle o yasaklar kalktığında herhangi bir ayet üzerinden "artık ferecdir, bu ayet bu hadiseye bakıyor" demişmidir?

Belki gözümden kaçmıştır var mı böyle bir istihracı Üstadın?

Ama öbür taraftan bakıyorum tan gazetesi baskınına "nurun fütuhatı" demiş aynı Üstad.

Bakın birinde siyasi muazzam bir serbestlik var -benim bildiğim- Üstad buna fütuhat filan dememiş.

Tan gazetesi baskınında ise bizatihi gençlerin kominizme karşı duruşu hadisesini fütuhat demiş.

Demekki şahıslar bazında iman kurtulması esas ferec!

Siyaset eliyle olacak olsa ankarada kalır, gerekirse parti bile kurar "dünya devletlerini yönetecek siyasi zekasıyla" bu işi siyaset eliyle çok daha kolay hallederdi.

Demekki her insanın tek tek imanını kurtarmadan ne ferec gelecek ne de galibane dönem yaşanacak!

Biz Hz. Hasan r.a.mesleğindeyiz Hz Muaviye mesleğinde değiliz?

3

14.09.2010, 13:58

Aziz, sadık, muhterem kardeşimiz Hoca Haşmet,
Senin, müceddid hakkındaki mektubunu hayretle okuduk ve Üstadımıza da söyledik. Üstadımız diyor ki:
"Evet, bu zaman hem İmân ve din için, hem hayat-ı içtimaî ve şeriat için, hem hukuk-u âmme ve siyaset-i İslamiye için gayet ehemmiyetli birer müceddid ister. Fakat en ehemmiyetlisi, hakaik-i imaniyeyi muhafaza noktasında tecdid vazifesi, en mukaddes ve en büyüğüdür. Şeriat ve hayat-ı içtimaiye ve siyasiye daireleri ona nispeten ikinci, üçüncü, dördüncü derecede kalıyor. Rivâyât-ı hadisiyede, tecdid-i din hakkında ziyade ehemmiyet ise, imanî hakaikteki tecdid itibarıyladır. Fakat efkâr-ı âmmede, hayatperest insanların nazarında zahiren geniş ve hâkimiyet noktasında cazibedar olan hayat-ı içtimaiye-i İslamiye ve siyaset-i diniye cihetleri daha ziyade ehemmiyetli göründüğü için, o adese ile, o nokta-i nazardan bakıyorlar, mana veriyorlar.


"Hem bu üç vezâifi birden bir şahısta, yahut cemaatte bu zamanda bulunması ve mükemmel olması ve birbirini cerh etmemesi pek uzak, âdeta kabil görülmüyor. Âhirzamanda, Âl-i Beyt-i Nebevînin (a.s.m.) cemaat-i nuraniyesini temsil eden Hazret-i Mehdîde ve cemaatindeki şahs-ı manevide ancak içtima edebilir. Bu asırda, Cenab-ı Hakka hadsiz şükür olsun ki, Risale-i Nur'un hakikatine ve şakirtlerinin şahs-ı manevisine, hakaik-i imaniye muhafazasında tecdid vazifesini yaptırmış; yirmi seneden beri o vazife-i kudsiyede tesirli ve fatihâne neşriyle gayet dehşetli ve kuvvetli zındıka ve dalâlet hücumuna karşı tam mukabele edip, yüz binler ehl-i imanın imanlarını kurtardığını kırk binler adam şehadet eder.
"Amma, benim gibi aciz ve zayıf bir biçarenin, böyle binler derece haddimden fazla bir yükü yüklemek tarzında şahsımı, medâr-ı nazar etmemeli" diyor. Ve size selam ediyor. Biz de zâtınıza ve oradaki Risale-i Nur'la alâkadar olanlara selam ediyoruz.
Risale-i Nur şakirtlerinden
Emin, Feyzi, Kâmil

4

14.09.2010, 14:01

Hem üç mesele var: biri hayat, biri şeriat, biri imandır. Hakikat noktasında en mühimmi ve en âzamı, İmân meselesidir.
Fakat, şimdiki umumun nazarında ve hal-i âlem ilcaatında en mühim mesele hayat ve şeriat göründüğünden, o zat şimdi olsa da, üç meseleyi birden umum rû-yi zeminde vaziyetlerini değiştirmek, nev-i beşerdeki câri olan âdetullaha muvafık gelmediğinden, herhalde en âzam meseleyi esas yapıp, öteki meseleleri esas yapmayacak; ta ki İmân hizmeti safvetini umumun nazarında bozmasın ve avamın çabuk iğfal olunabilen akıllarında, o hizmet başka maksatlara âlet olmadığı tahakkuk etsin.
Hem, yirmi senedenberi tahribkârâne eşedd-i zulüm altında o derece ahlâk bozulmuş ve metanet ve sadakat kaybolmuş ki, ondan, belki de yirmiden birisine itimat edilmez. Bu acip hâlâta karşı çok fevkalade sebat ve metanet ve sadakat ve hamiyet-i İslamiye lazımdır; yoksa akim kalır, zarar verir.
Demek en halis ve en selametli ve en mühim ve en muvaffakiyetli hizmet Risale-i Nur şakirtlerinin daireleri içindeki kudsi hizmettir. Her neyse... Bu mesele şimdilik bu kadar yeter.
Umum kardeşlerimize birer birer selam ve bu eyyam-ı mübarekede dua ederiz ve makbul dualarını, gelecek eyyam ve leyâli-i mübarekede istiyoruz.
Elhak, Tahirî'nin de Lemeat hediyesini pek çok kıymettar gördük. İnşaallah bu havalide ona çok sevap kazandıracak. Tam bir Lütfi'dir; Allah muvaffak eylesin.

5

14.09.2010, 14:06

şimdi eğer her bir nur cemaati şahs-ı manevinin bir unsuru ise... üstadımızzın hazreti mehdide ve cemaatindeki şahs-ı manevide İÇTİMA edebilir demesi...birleşmek manasında değilmidir...

ama bu şahs-ı manevinin azaları birbirinden ayrı kararlar, vs içindeler. beklenilen ferec için önce içtima lazım değilmidir. ihlas risalesindeki bir el diğer ele itiraz etmez ilaahir cümleleri şahsı manevinin azalarının daha tam içtima etmediği anlamına gelmez mi...

nihayetinde biz nurcu kardeşler bu ferece inşaallah sebep olacakken fereci SİYASET DAİRESİNDE NEDEN ARIYORUZ... ya da aranmalı ve beklenmelimidir... Bekliyoruz...

6

14.09.2010, 15:07

Alıntı


şahsı manevinin azalarının daha tam içtima etmediği anlamına gelmez mi...



İmani meselelerde ihtilaf var mı?

Ben bilmiyorum, olmaması da lazım hem..

Buradaki ince nokta şu:

Siyasi meselelerdeki ayrılıklar ve ihtilaflar, birbirimizi daire dışına atmazsak, kardeşlikten tard etmezsekzararsızdır.

-ki bu yapılıyor ve muazzam bir imani zaafiyet alametidir, çünkü uhuvvet bu kainatı ayakta tutan sırdır ve bu sır imanla bağlıdır "birbirinizi sevmedikçe gerçek iman etmiş sayılmazsınız" ihtar-ı manevisine uymayarak yapılmaktadır-

Bu ince sırlar muhafaza edildiği takdirde hzimet tarzı farklılıkları ferece mani değildir.

İmani meselelerdeki ittifak -siyasi meselelerde birbirimizi kardeşlikten tard etmemek- ferec için yeterlidir.





7

14.09.2010, 16:21

بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ

اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللَّهِ وَ بَرَكَاتُهُ
Aziz, sıddık kardeşlerim!

Yine tekrar hem
bayramınızı, hem Feyzi'lerin ve Nazif ve Halil İbrahim gibi etraftaki
kardeşlerimin bayramlarını tebrik ediyoruz. Cenab-ı Hak Risale-i Nur'un
tab' ve intişarıyla bizlere manevî bir bayram daha ihsan eylesin, âmîn.


Saniyen: Meyve
ve Hüccetullah-il Bâliga'nın tab'ına dair ne lâzım ise yaparsınız.
Yanımdaki Meyve ile Hüccetullah-il Bâliga Risalesi'ni Aziz'e göndermek
istiyorum. Fakat adresini bilmiyorum. Kardeşimiz Tahirî eğer buraya
uğrasa münasibdir. Tâ ki yanımdaki nüshayı beraber alsın, fakat Meyve
Risalesi'ni burada yazdırmışım, belki iyi okunmaz. Sizin yazılarınızdan
birisi beraber gitsin münasib olur. Onuncu ve Onbirinci Hüccetleri ilâve
ettim. Husrev'in mektubunda yalnız bir kaç kelimeyi çizdim.


Sâlisen: Hafız Ali'nin gitmesindeki
acısını iki pehlivan Feyzi'lerin Risale-i Nur'un hizmetine girmeleri o
acıyı izale ediyor. Ahmed Feyzi'nin Hafız Ali hakkındaki mersiyesi Hasan
Feyzi'nin parlak mektubuna denk olarak ikisini birkaç ehemmiyetli
parçalarla beraber bir cilt içinde dercetmişler.

Ahmed Feyzi ve Halil İbrahim'in mektublarını okudum. Bu iki metin ve kıymettar ve tam sâdık kardeşlerim mektublarında benim şahsıma ziyade ehemmiyet veriyorlar. Bu ehemmiyet, Risale-i Nur'un küllî kıymetine ve serbestiyetine belki ilişir
ve o ehemmiyetli kardeşlerimin de benim âdi şahsiyetimi bazı
hâdiselerle bilmekle ve verdikleri makama hiçbir cihetle lâyık
olmadığımı anlamalarıyla inkisar-ı hayale uğramamak ve Risale-i Nur'daki
iştiyaklarına fütur gelmemek için şahsıma ait olan fevkalâde hüsn-ü zanlarını Risale-i Nur'a çevirseler daha iyidir. Ben de Halil İbrahim'in parlak sadakatından tezahür eden mektubunu ta'dil edip bana karşı hitabını Risale-i Nur'a çevireceğim, sonra size gönderip Lâhika'ya yazılsın.

Ve çok dikkatli ve Risale-i Nur'un avukatı kardeşimiz Ahmed Feyzi'nin Mehdi hâdisesini Risale-i Nur dairesi içinde çokça medar-ı bahsetmesi ehli dünyanın evhamını tahrike sebeb olabilir. Çünki Mehdi mânasında, bir siyaset dahi bulunuyor diye eskiden beri fikirlerde yerleşmiş. Risale-i Nur bu mes'eleyi halletmiştir.

Ahirzamandaki büyük Mehdi'den evvel çok
mehdiler gelmiş geçmiş diye Risale-i Nur isbat etmiş. Rivayetlerin
muhtelif olması bu noktadan ileri geliyor. Bu zaman şahıs zamanı
olmadığından, o ehemmiyetli unvanlar şahıslara verilmez. Hem Risale-i
Nur'a da siyaset mânası da taşıyan o unvanı vermemek münasibdir. Müceddidiyet kâfidir.

Gerçi hakikat
noktasında ahirzamandaki gelecek büyük Mehdi siyaseti tam dindar
İsevîlere bırakıp yalnız İslâmiyet hakikatlarını isbata, izhara, icraya
çalışır.
Ve bu nokta-i nazardan Risale-i Nur o zât-ı
mübarekin veyahut onun cemaat-ı nuraniyesinin şahs-ı maneviyesinin çok
vazifelerinden en ehemmiyetli vazifesi olan hakaik-ı imaniyenin isbat ve
neşrini tam yapıyor.

Fakat bu evhamlı ve bahaneleri arayan ve herşeyi siyaset noktasında
düşünen adamlara karşı bu Mehdi unvanını Risale-i Nur'a vermek, Risale-i
Nur'un ihlâs sırrına ve dünyaya tenezzül etmemesine muvafık olmaz.

Evet Risale-i Nur'daki sırr-ı ihlâs, yüzde doksan ihtimaliyle de olsa o makama tâlib olmamaklığımı iktiza ediyor.
Çünki küçük bir memuriyet veyahut zabit olmak gibi bir makamı düşünen,
harekâtını o makama tevcih ediyor. Onu maksad yapıp ona çalışıyor,
ihlâsını kaybeder. Uhrevî amellerini ona basamak yapsa, bütün bütün
yanlış olur.


İşte böyle kudsî ve
parlak bir makamı ve memuriyeti dünyada dahi kendine düşünmek ve gaye-i
hayal yapmak, bütün harekâtını hattâ uhrevî amellerini o makama
yakıştırmak suretini verdiğinden hakikati ihlâsı bozar.


Eğer öyle bir makam verilse de ihsan-ı İlâhî olur. İnsanın kesb ve ameli ona vesile olamaz ve ekseriyetle bilinmez. Bilinmese daha iyidir.

Ve bilhassa efkâr-ı
âmmede siyasetçilik ve hâkimiyet mânası bu Mehdi unvanında bulunduğu ve
geçmiş bazı mehdi-misal halifeler o gibi hâdiselerin bir mâsadakı ve
medarı olmuşlar.


Elbette bu zamanda siyasete her şeyi feda eden insanlar nazarına karşı
Risale-i Nur mesleğindeki ihlâs, böyle şeyleri aramaz. Yalnız bu kadar
var ki: Şakirdleri tam itimad ve kat'î yakînlerini takviye için
harikulade bir surette hem
Risale-i
Nur'un şahs-ı manevîsini, hem bazı şakirdlerini, hattâ tercümanını pek
büyük makamlarda bulunduklarını itikad edebilirler.


Çünki eskiden beri üstadlarına karşı ziyade hüsnü zan kabul edilmiş, hattâ
Kur'andan ve hadisten sonra en mühim hüccet-i imaniye, Risale-i Nur'dur diyebilirler.

Umum kardeşlerime birer birer selâm ve dua, dualarını rica ediyoruz...
.....
....
.....
üstadımız burada
Gerçi hakikat
noktasında ahirzamandaki gelecek büyük Mehdi siyaseti tam dindar
İsevîlere bırakıp
yalnız İslâmiyet hakikatlarını isbata, izhara, icraya
çalışır.

şimdi...
üstadımız burada Gerçi hakikat

noktasında ahirzamandaki gelecek büyük Mehdi siyaseti tam dindar

İsevîlere bırakıp
yalnız İslâmiyet hakikatlarını isbata, izhara, icraya

çalışır.



şimdi...



ama biz siyasi fereci böyle tam indar isevilere bırakmıyoruz ve... tam dindar isevilerden değil başımızdakilerden siyasi bir ferec bekliyoruz ve onları bu vazifede biliyoruz...? üstadımız
siyasi vazife tam dindar isevilere bırakıldı dediği halde bizlerin
kendi başımızdaki dindar veya dindar bildiğimiz kişilerden ferec
beklemek üstadın bu cümlesi ve kanaati noktasında ne kadar doğruluk arz
eder? bunu mütalaa edebilirmiyiz.



acaba bu siyasi fereci üstadımızın işaret ettiği şekilde bırakmayıp ona
kendimiz çabalamak bizi asıl vazifeden alıkoyuyor olabilir mi?

Bu konuyu değerlendir