Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

pegasoszaza

Orta Düzey

  • Konuyu başlatan "pegasoszaza"

Mesajlar: 206

Konum: ANTALYA

Meslek: TOPTAN

Hobiler: HıZMET

  • Özel mesaj gönder

1

27.02.2007, 13:57

RisaleiNur´da akıl-kalp-ruh ilişkisi nedir?

risalelerde çok geçen akıl kalp ve ruh ilişkisi nedir???
Sözlerin kalbinin sesi ve yansıması değil ise, gevezeliğin manası ne...?...

2

14.03.2007, 21:05

Re: risalelerde çok geçen akıl kalp ve ruh ilişkisi nedir?

Alıntı sahibi ""pegasoszaza""

risalelerde çok geçen akıl kalp ve ruh ilişkisi nedir???

Kardeşimizin bu güzel sorusu çok öncelerde sorulmuşsa da önemi itibariyle dikkat celbediyor.
Elimizden geldiğince Nurların feyziyle yardımcı olmaya çalışalım.
Yalnız burada anlaşılması gereken bu çok külli bir konu, üstad risalelerin birçok yerinde bu ilişki ağını farklı noktalardan ele alıyor.
ılk olarak Akıl ve kalp ilişkisini inceleyelim

Kalpsiz akıl olamaz!

Nur-u akıl kalbden gelir

"Zulmetli münevverler bu sözü bilmeliler: Ziyâ-i kalbsiz olmaz nur-u fikir münevver.
O nur ile bu ziyâ mezc olmazsa zulmettir; zulüm ve cehli fışkırır. Nurun libasını giymiş bir zulmet-i müzevver.
Gözünde bir nehâr var; lâkin ebyaz ve muzlim. ıçinde bir sevad var ki, bir leyl-i münevver.
O içinde bulunmazsa, o şahmpâre göz olmaz, sende birşey göremez. Basîretsiz basar da para etmez.
Ger fikret-i beyzâda süveydâ-i kalb olmazsa, halita-i dimağî ilim ve basîret olmaz. Kalbsiz akıl olamaz. "
Sözler,Lemaat,646

Öncelikle Bu paragraf arkadaşlarımıza içinde çok fazla Osmanlıca kelime içermesi bakımından biraz ağır gelebilir bu yüzden biraz açalım.
ınsan yaratılış gayesi itibariyle Cenabı Hakkın yarattığı tüm diğer varlıkların haricinde bir nimete sahiptir ki bu "akıl"dır.
Akıl ise yapısı itibariyle sürekli kendi içinde fikirler üretir, sorular sorar cevaplar arar, bulur ,analiz eder, ilerlemek, öğrenmek, kainatı anlamak ister.
Akıl sahibi olmak için illa müslüman ya da dindar olmak gerekmez değil mi?
Hatta günümüzde ne acıdır ki akılını en iyi kullanan milletler gayrimüslim milletlerdir.
Yalnız bakın üstad burada şu tesbitte bulunuyor.
ınsanlar ne kadar büyük derin geniş ilmi bilgilere sahip olsa da eğer işin içine kalp girmiyorsa, kalp girmiyorsa derken- üstad burada bir noktadan bahsediyor kalpteki sadece ılahi aşkın yeşermesine izin olan bir nokta eğer sen diyor bu ilimlere öğrendiklerine O iliahi nazarla bakmazsan sadece aklınla görmeye çalışırsan göremezsin, görsen bile hep eksik kalır bildiklerin.
Gerçektende öyle değil mi?
Asrımızda büyük bilgi patlamaları yaşanıyor, teknolojik olsun sağlık olsun beşeri ilimler olsun hepsinde büyük ilerlemeler katediliyor.
Yalnız şöyle bir sıkıntı var ki hep bir yerde takılıp kalıyor insanlık, tüm formülleri buluyor ama sonuca ulaşamıyoruz.
örneğin su:Su moleküllerini atomlarına ayırabilen insanlık o atomları birleştirdiğinde su molekülünün tekrar oluşması gerekirken bir türlü suyu oluşturamıyorlar oysa ki ellerindeki formüle göre oluşması gerekiyor.
Ama işte sadece aklı ile anlamaya çalışıyor dünyayı o nazarla bakıyor, kendi kısır aklı işin içinden çıkamıyor.Oysa ki kalbiyle hikmet nazarıyla baksa bu sefer işin içine ılahi nokta girecek ve yapbozun tüm parçaları tamamlanacak.
O üç atom ikisi hidrojen biri oksijen olmak üzere ancakemir gelirse yaratanından suyu oluşturacak tekrar.
Elhasıl burada akılın kainatı anlamakta tek başına yeterli olamayacağını görüyoruz.Akıl ancak kalbin ziyası bizim aklımızı aklımızdaki karanlıkları nurlandırabilir aydınlşığa kavuşturabilir.
****Not:arkadaşlar bu yazdıklarım nacizane benim anladıklarımdır elbette sadece bunlardan ibaret değildir herkesin hissesi farklıdır.Başka kardeşlerimizde bu konuda görüşlerini paylaşırsa daha büyük istifade ederiz.
Selamlar
...biz istihdam olunuyoruz;hem rıza dairesinde,hem inayet altında bize Hizmet-i Kur'aniye yaptırılıyor. (28. Mektup'tan)

3

14.03.2007, 22:09

şimdi biraz daha derinlere inelim,bir öncekinde akılın kalpten ayrı olamayacağına üstadımız sözlerde değiniyordu.
Burada ise akıl kavramını daha da açacak üstad ve tüm bu akıl kalp ruh terimlerinin Cenabı Hak tarafından nasıl birbirine bağladığını idrak etmeye çalışalım.
Risalelerin birçok yerinde geçtiği gibi insan ne sadece akıldan ne sadece ruhtan ne de kalpten oluşmuş bir varlıktır.
Hepsi bizde ayrı ayrı bulunur ve ihtiyaçları farklı farklıdır.
Hepsinin ihtiyacını bilmek, vazifesini bilmek ve ona göre hareket etmek lazım gelir.
Bunları birbirinden ayrı kavramlar gibi düşünürsekte hata ederiz çünkü hepsi insana verildiğinden insana hizmet eder ve farklı noktalardan aynı amaca yana terakki etmemize yardımcı olurlar.

Akıl,suurdan ve histen süzülmüş şuurun bir hülasasıdır

Evet, nasıl ki hayat bu kâinattan süzülmüş bir hulâsadır ve şuur ve his dahi, hayattan süzülmüş, hayatın bir hulâsasıdır; ve akıl dahi, şuurdan ve histen süzülmüş, şuurun bir hulâsasıdır ve ruh dahi, hayatın hâlis ve sâfî bir cevheri ve sabit ve müstakil zâtıdır. Öyle de, maddî ve mânevî hayat-ı Muhammediye (a.s.m.) dahi, hayattan ve ruh-u kâinattan süzülmüş hulâsatü’l-hulâsadır ve risâlet-i Muhammediye (a.s.m.) dahi; kâinatın his ve şuur ve aklından süzülmüş en sâfî hulâsasıdır. Belki maddî ve mânevî hayat-ı Muhammediye (a.s.m.), âsârının şehâdetiyle, hayat-ı kâinatın hayatıdır. Ve risâlet-i Muhammediye (a.s.m.), şuur-u kâinatın şuurudur ve nurudur. Ve vahy-i Kur’ân dahi, hayattar hakàikının şehâdetiyle, hayat-ı kâinatın ruhudur ve şuur-u kâinatın aklıdır.
Evet, evet, evet! Eğer kâinattan risâlet-i Muhammediyenin (a.s.m.) nuru çıksa, gitse, kâinat vefât edecek. Eğer Kur’ân gitse, kâinat divâne olacak ve küre-i arz kafasını, aklını kaybedecek, belki şuursuz kalmış olan başını bir seyyâreye çarpacak, bir Kıyâmeti koparacak
Sözler, sayfa 103


Evet yine burada üstadımızın çarpıcı örneklendirmelerinden biriyle karşı karşıyayız ,bu içiçe geçmiş kavramları öyle açık bir şekilde anlatıyor ve aklımıza yakınlaştırıyor ki zannedersem okuma yazma bilmeyen hiçbir eğitim kademesinden geçmemiş birine bile okunsa burası anlayabilecektir.
Üstad tüm bu kavramları şematize ediyor ve basamaklar halinde kademe kademe yerine koyuyor.
ınsan büyüse kainat hükmüne geçiyor, kainat küçülse bir insan hükmüne geçiyorsu , burada buna güzel bir örnek görmüş olduk bu sayede.

Hayat tüm bu kaninatın özü, şuur(bilinç) ve hislerimiz ise hayatın özüdür.
Akıl ise şuur ve histen süzülen şuurun özüdür ( bakın burada yukarda işlediğimiz yer çıktı karşımıza ne demiştik kalpsiz akıl olmuyordu, işte burada da akıl o kalbimizdeki hisler ile şuurun(bilinç) ortak çalışması sonucu oluşuyor.)

Ruh ise hayatın cevheri hazinesi gibi değil mi,hayatımız ruhumuzun varlığı ile anlamlanıyor diğer canlılardan ayırıyor bizi.

Daha sonra tüm bu kavramları peygamber efendimizle eşleştiriyor.

Gördüğümüz gibi biri olmadan diğeri olmuyor sanki görünmez sicimlerle birbirine bağlanmış gibi birbirinden ayrı düşünemiyoruz ne aklı ne kalbi.
...biz istihdam olunuyoruz;hem rıza dairesinde,hem inayet altında bize Hizmet-i Kur'aniye yaptırılıyor. (28. Mektup'tan)

pegasoszaza

Orta Düzey

  • Konuyu başlatan "pegasoszaza"

Mesajlar: 206

Konum: ANTALYA

Meslek: TOPTAN

Hobiler: HıZMET

  • Özel mesaj gönder

4

15.03.2007, 09:57

ilgine teşekkür ediyorum arkadaşım...

bu konu aslında tevhid akidesinden sonra büyük önem arzeden bir konu bence...

akıl ve kalp ruhun şubeleri hatta şube müdürleridir...

ruh bedenden çıkarsa diğerleri fonksiyonunu yitiriyor...

hafıza ve hayal de aklın fonksiyonları....

hayal de aklın radarı oluyor bu meyanda...

o kadar çok derinlik varki bu başlıkta ,anlatmakta ve ifade etmekte çok zorlanıyorum...

yazıp yazıp siliyorum...keşke konuşup ifade edebilsem diyorum...

akıl ve kalp ilşkisi ve bunların birbiri ile bağlantıları,hafıza ve hayal desteği,bir zaman sonra aklının bir kısmını (keçileri kaçırma)kaybedenlerin hafızasının durumu vs vs gibi çok konu var aklımda velakin anlatamıyorum...

s.o.s. s.o.s.

yardım diliyorum Rabbimden bir sebebi vesile yapıp beni ve merak edenleri aydınlatsa...
Sözlerin kalbinin sesi ve yansıması değil ise, gevezeliğin manası ne...?...

5

15.03.2007, 13:39

Muhterem kardeşlerim,bizler de bu duyular ve duygular meselesine Risale-i Nurlardan biraz araştırarak bir takım hakikatlere ulaştık.Bu forumda ve başka yerlerde de bu konuları paylaştık.Hakikaten çok güzel ve ilgi çeken bir konu.Bizler de bu birikimlerimizi sizlerle önce Risale-i Nurlardan paylaşalım inşallah.
Önce insana bu sınırsız duygular neden verilmiştir o konuya Risalelerden alıntılar yapalım.Sonra diğer konuları devam ederiz inşallah.

ınsanın fıtraten mâlik olduğu câmiiyetin acâibindendir ki: Sâni-i Hâkim şu küçük cisimde gayr-ı mahdut envâ-ı rahmeti tartmak için gayr-ı mâdut mizanlar vaz etmiştir. Ve Esmâ-i Hüsnânın gayr-ı mütenâhi mahfî definelerini fehmetmek için, gayr-ı mahsur cihâzat ve âlât yaratmıştır. Meselâ, mesmûat, mubsırat, me'kûlât âlemlerini ihata eden insandaki duygular, Sâniin sıfât-ı mutlakasını ve geniş şuûnatını fehmetmek içindir. (Mesnevî-i Nuriye - Onuncu Risale)

ınsanın cihazat cihetiyle zenginliği şu sırdandır ki: Akıl ve fikir sebebiyle insanın hasseleri, duyguları fazla inkişaf ve inbisat peyda etmiştir. Ve ihtiyacatın kesreti sebebiyle çok çeşit çeşit hissiyat peyda olmuştur. Ve hassasiyeti çok tenevvü etmiş. Ve fıtratın câmiiyeti sebebiyle pek çok makasıda müteveccih arzulara medar olmuş. Ve pek çok vazife-i fıtriyesi bulunduğu sebebiyle, âlât ve cihazatı ziyade inbisat peyda etmiştir. Ve ibadatın bütün enva’ına müstaid bir fıtratta yaratıldığı için bütün kemalâtın tohumlarına câmi’ bir istidad verilmiştir. ışte şu derece cihazatça zenginlik ve sermayece kesret, elbette ehemmiyetsiz muvakkat şu hayat-ı dünyeviyenin tahsili için verilmemiştir. Belki şöyle bir insanın vazife-i asliyesi, nihayetsiz makasıda müteveccih vezaifini görüp, acz ve fakr ve kusurunu ubudiyet suretinde ilân etmek ve küllî nazarıyla mevcudatın tesbihatını müşahede ederek şehadet etmek ve nimetler içinde imdadat-ı Rahmaniyeyi görüp şükretmek ve masnuatta kudret-i Rabbaniyenin mu’cizatını temaşa ederek nazar-ı ibretle tefekkür etmektir.(Gençlik Rehberi)

6

15.03.2007, 14:26

Bunları eklemek çok kolay abisi..

istesem hepsini kompirime eklerim..

ama burda FORUM KURALLARINDA ALINTIYA FAZLA YER YOKTUR..

TEFEKÜR EN BAşTA GELıYOR..

forumun amacıda bu mevzular hakkında tefekkür etmekmiş diyorlar kardeşler..

durum böyle olunca tefekkürle gidelim.

bir alıntı ekleyip,onu iyice belleğimize yerleştirmemiz lazımdır.

yardımcı olursanız seviniriz..

artık alıntı olmamalı şahsımca..

bol bol tefekkür edilmeli kanatimca..
Bugün ne kadar risalei nur okudum acaba?

Okumamışsam karlımıyım acaba?

pegasoszaza

Orta Düzey

  • Konuyu başlatan "pegasoszaza"

Mesajlar: 206

Konum: ANTALYA

Meslek: TOPTAN

Hobiler: HıZMET

  • Özel mesaj gönder

7

15.03.2007, 14:58

Allah Razı olsun...

zaten soru risalelerden alıntıdır...

cevap nerede geçtiği değil neden geçtiğidir...

ilginize teşekkür ediyorum...

tefekkür ederek ve etirerek katılımlarınızı bekliyorum...

bu üçlü tevhidin haber alınıp onaylanıp kabul gördüğü ve nefsi bünyesinde bulunduran bir üçlüdür...

aranacak bir çok cevap burada bulunabilir..yeterki konuyu idrak edelim kanaatindeyim...

selam ile...
Sözlerin kalbinin sesi ve yansıması değil ise, gevezeliğin manası ne...?...

8

15.03.2007, 16:40

Alıntı sahibi ""Hulusi5""

Bunları eklemek çok kolay abisi..

istesem hepsini kompirime eklerim..

ama burda FORUM KURALLARINDA ALINTIYA FAZLA YER YOKTUR..

TEFEKÜR EN BAşTA GELıYOR..

forumun amacıda bu mevzular hakkında tefekkür etmekmiş diyorlar kardeşler..

durum böyle olunca tefekkürle gidelim.

bir alıntı ekleyip,onu iyice belleğimize yerleştirmemiz lazımdır.

yardımcı olursanız seviniriz..

artık alıntı olmamalı şahsımca..

bol bol tefekkür edilmeli kanatimca..


Muhterem kardeşim,bu aciz Risale-i Nursuz bir boş çuvaldır.eğer dilimiz dönüyorsa bunu Risale-i Nurlara borçluyuz.En azından biz böyle düşünüyoruz.Bu meseleleri Risale-i Nurlar halletmiştir.Risale-i Nursuz bu meseleleri çözmemiz mümkün değildir.Risale-i Nursuz nasıl tefekkür edeceğiz,ben şahsen zorlanırım.Önce satırdan sonra da o satırlar üzerinden tefekkür gerekir diye düşünüyorum.Birde şunu ifade edeyim,Risale-i Nurlar kendi kendini tefsir ve tekmil eder.Yani bu konu ile ilgili müteferrik konular toplansa sanırım o bahsettiğiniz tefekküre daha çok mihenk olabilir.Bundan sonra bu konu ile ilgili bizler sizlerin tefekkürlerini takip edeceğiz inşallah.Çünkü eklemeden daha çok açıklama gerekiyor.Siz kardeşlerimiz bu konudaki tefekkürlerini inşallah paylaşmaya devam ederler.
abisi sadece bu konu için geriden takibe çekiliyor.

9

15.03.2007, 16:51


Hulusi5 kardeşim, bahsettiğiniz alıntı meselesi sürekli yeni başlıklar açarak başka sitelerin içeriğini neredeyse foruma taşıma konusu için geçerlidir. Abdulbaki hocamın alıntıları konuyla ilgilidir, yerindedir ve gereklidir. Forum kurallarına aykırı birşey söz konusu değildir.
"We are the Warriors of Love, We Have no Time For Enmity"

10

16.03.2007, 08:38

ruh mu kumandan,yoksa kalb mi kumandan..?
Bugün ne kadar risalei nur okudum acaba?

Okumamışsam karlımıyım acaba?

pegasoszaza

Orta Düzey

  • Konuyu başlatan "pegasoszaza"

Mesajlar: 206

Konum: ANTALYA

Meslek: TOPTAN

Hobiler: HıZMET

  • Özel mesaj gönder

11

16.03.2007, 08:50

elbetteki ruh kumandan....

ruhun olmadan ne aklın ne de kalbin faaliyet gösterebilir...

ölü bir cesette geriye kalan akıl ve kalp den günümüz ilmi bir kalan göremiyor...(hafıza örneği)

bu şunuda açıyor misal;

geçmiş vakit aslında geçmemiştir...
gelecekte önümüze gelecektir...

her yaptığımız ve yaşadığımız geçmiş geleceğimizin yani ahiretimizin şekillenmesine vesiledir..
geçmiş gelecekte önümüze gelecektir...


konumuza dönersek;

akıl ve kalp ruhun şubeleri hatta şube müdürleridir...
birbirlerine üstünlükleri yoktur...

belki öne çıkmaları olabilir...

ama ittifak halinde olmaları gerekir...

buradan önce akıl ile
ilmen yakin mevzu vardır

ardından kalp ile
aynel yakin

ve ruh ile de
Hakkal yakin

bunu şöyle misallendirelim;

karşıda bir dağ var ve ardından duman yükseliyor..

ilmimizle bunun bir ateşten dolayı çıktığını biliriz..bu ilmen yakin dir..

dağa çıkarız ve dumanın kaynağı ateşi görürüz..bu aynel yakin dir..

ve yanına gider ateşe dokunuruz,bu da Hakkal yakin olur...

şimdilik bu kadar...

ılginize teşekkür ederim...
Sözlerin kalbinin sesi ve yansıması değil ise, gevezeliğin manası ne...?...

12

16.03.2007, 09:35

kalp, bir kumandan gibi, letâif askerleriyle kahramanâne maksada yürüsün. Yoksa kalp, yalnız kendini kurtarmak için askerini bırakıp tek başıyla gitmek, medâr-ı iftihar değil, belki netice-i ıztırârdır.


ruh kalbi yönetemez,kalb ruhu yönetir.
Bugün ne kadar risalei nur okudum acaba?

Okumamışsam karlımıyım acaba?

13

16.03.2007, 09:38

kalbde arş gibidir diyor üstad,

arş bütün alemleri yönetdiği gibi,

küçük alemdede ,arş olan kalb yönetir..

manevi alemleri yöneten kalbdir,

ne kalb olmadan ruhun manası olur,nede ruh olmadan kalbin manası olur..

biri biriSiz olmaz.
Bugün ne kadar risalei nur okudum acaba?

Okumamışsam karlımıyım acaba?

pegasoszaza

Orta Düzey

  • Konuyu başlatan "pegasoszaza"

Mesajlar: 206

Konum: ANTALYA

Meslek: TOPTAN

Hobiler: HıZMET

  • Özel mesaj gönder

14

16.03.2007, 11:35

peki sen bütün bir arz-a göre minik bir zerresin ve bu zerrede küçük bir hıfzın ve aklın var ve bunlar bütün bir alemin içine alabiliyor,bu durumda akılda hepsine kumandan mı oluyor...

bir cesedin ruhu yoksa aklı çalışmaz...

kalp burada bildiğimiz anlamda değil tam olarak..yani sadecxe yürekten ibaret bakamayız kalp deyince,ama ruh yoksa o da yok...

kalbin askerleri vardır,aklında...

onlar dediğim gibi ruhun şube müdürleridir...

istek,arzu,sevgi,duygu,hayal,beka vs vs ler kalbin kumandanlık ettiği askerler olabilir bu manada...

aslında ruh nedir...?

dilerseniz bunu netleştirelim....

ilgilenen arkadaşlar fikirlerini yazarsa belki bu noktadan bu üçlemenin hayatımıza asıl etkisini keşfedebiliriz...

ilgilenmeniz dileği ile...
Sözlerin kalbinin sesi ve yansıması değil ise, gevezeliğin manası ne...?...

15

16.03.2007, 14:18

Evet, nasıl ki hayat bu kâinattan süzülmüş bir hulâsadır

ve şuur ve his dahi, hayattan süzülmüş, hayatın bir hulâsasıdır;

ve akıl dahi, şuurdan ve histen süzülmüş, şuurun bir hulâsasıdır

ve ruh dahi, hayatın hâlis ve sâfî bir cevheri ve sabit ve müstakil zâtıdır
Bugün ne kadar risalei nur okudum acaba?

Okumamışsam karlımıyım acaba?

16

16.03.2007, 14:28

Üçüncü Menba: Ruh; zîhayat, zîşuur, nurânî vücud-u haricî giydirilmiş, câmi', hakikattar, külliyet kesb etmeye müstaid bir kanun-u emrîdir


http://www.risaleara.com/oku.asp?id=468&t=&b=&s=&l=&p=14

KALBEDE LATıFEı RABBANıYEDıR DıYOR ÜSTAD..

kalbin duygularının akseddiği yere vicdan,
kalbin fikirlerinin akseddiği yerede akıl diyor..

şimdi bu tanımlar çerçevesinde baksan,

kumandan kalb oluyor.kalb bütüb duyguları,latifeleri,sırrı,aklı yönetiyor.

ruh nasılki hayatın bir müstakil zatıdır.hayattan hayatını alıyor.

kalbde hayatını ruhda alıyor.

diğer duygularda ve akılda hayatını kalbden alıyor..
işte kalbde bir arşdır.
Bugün ne kadar risalei nur okudum acaba?

Okumamışsam karlımıyım acaba?

pegasoszaza

Orta Düzey

  • Konuyu başlatan "pegasoszaza"

Mesajlar: 206

Konum: ANTALYA

Meslek: TOPTAN

Hobiler: HıZMET

  • Özel mesaj gönder

17

17.03.2007, 10:58

Alıntı sahibi ""Hulusi5""



kalbin duygularının akseddiği yere vicdan,
kalbin fikirlerinin akseddiği yerede akıl diyor..

kumandan kalb oluyor.kalb bütüb duyguları,latifeleri,sırrı,aklı yönetiyor.



bütün iradeyi kalbe isnad edersen hedef gösterdiğin sonuca ulaşabilirsin...

gafil,küffar ve dinsizler aklını önüne almış tevhidi ya inkar ediyor veya tam kavrayamıyor...bu kalbin fikrimi yoksa aklın ve nefsi emmarenin bir oyunumu...

belki bu dedikleriniz diğer müceddidler devrinde olsa sorun sadece tasavvufi bulunsa kalbin kumandanlığı kabul edilebilirdi, velakin üstadında eskiden yeniye inkişafını tetikleyen akıl ve felsefenin galebe çalma çabalarında aklı doymayan insanların tevhidi bulamayacağı ve kalbine istikamet gösteremeyeceği gerçeği vardır...

tekrar ediyorum kendi ifadelerimle ve bunu biraz müsaadenizle bir müddet sonra tatmin olacağınız şekilde açıklamayı umuyorum;
akıl ve kalp ruhun şubeleridir...

birbirlerinin üstünde değildir...

üstadın işaret ettiğiniz linkte açıkladığı gibi cesed onun libası olmasa da akıl ve kalp gerçekte cesed değildir...ve tüm bunların ötesinde ruh hak kazandığı varolmanın bedelini ödemekle yükümlüdür...

misalen alacağı cehennem cezasında görünürde ceset ceza çeksede asıl acıları ve kahroluşları hissedecek ruhtur, nefsi emmaredir....

akıl ve kalb cesetle izah edilemez..

kalbinin içindeki ALLAH ve RESUL (sav) sevgisi teskereyi alan ruh cesedi terkettikden sonra bedendeki kalp ve hafızada kalmaz...

ruhun varoluşta yakiin mertebelerine ulaşmakta kullanacağı fonksiyonların grup başları akıl ve kalptir...

ve bu şube müdürlerininde kendi alt kadroları vardır...
sevgi,arzu,hayal,hafıza,akıl,duygu,beka, vs vs gibi....

selam ile.....
Sözlerin kalbinin sesi ve yansıması değil ise, gevezeliğin manası ne...?...

18

18.03.2007, 14:39

bismillah

evvela risale-i nurlara bakarken istifadeye calisirken kelamin unsurlarina dikkat etmekle birlikte (mutekellim muhatab makam mevzu)birlikte Risale-i nurun bir hakikat ilmi oldugu marifetullah meratibinde arzi endam ettigi hakikat ilmi ise tassavvufun bütün merhalelerini gectikten sonra muhatab olunabilecek bir seviyedir,asrin zaruretine binaen acilmis kurani ve kissa bir yol durumundadir,Risale-i Nurda gecen ibarelere lügat manalarinin yaninda islami istilahlar noktasinda ve nazariyla bakilirsa mevzu biraz daha netlesir,nefsin hastaliklari zikredildigi gibi nasil bir muamele ile onu saglikli yaridilisindaki fitri haliyle varmasi gereken makama görmese gereken islere nasil ulastirilacagi merhaleleri ile yasanmis örneklei ile zikredilmistir,ve yine kalbin icine düsebilecegi arizalar sorunlar hastaliklar ve bunlkardan kurtulma careleri merhale merhale zikredilmis,ve yine ruhun arindirilmasi temizlenisi terakkisi gectigi merhalelerde muhatab oldugu mevzular zikredilmistir,ve yine bir aklin manevi hastaliklardan vesveselerden evhamlardan nasil kurtulacagi hayal ile tefekkür arasindaki mesafenin ne kadar uzak oldugunu birinin baslangic birinin nihayetlerde oldugunu ve bu yolda nasil gidilecegi Risale-i Nurlarda nesredilmistir,Rislae-inurlara insanlari icindeki bulunduklari sorunlardan asrin hastaliklarindan kurtulmalari noktasinda ve insanin yaradilisinda derc edilmis olan kemaline dogru ilerlemesi noktasinda gecirdigi merhalelere terakki bu muamele islemine irsad denir,her bir meslek maddi olsun manevi olsun kendisine menzub olanin meslekteki ilerlemesi ögrenimi icin bir usul kendine has metodlar vaaz etmistir.Elbette meslegi kurup insa edenler hayatlariyla bilfiili mesleklerini icra etmislerdir,yani Risale-i Nurlara bakarken onun hayatlanmis halini en güzel anlasilan seklini üstadimiz hazretlerinde ve erkan talabelerinde görebiliriz,görünüyor,elbette Risale-i Nur camiasinda hickimse cikip üstad hazretlerinden haci hulusi efendiden mehmet feyzi hazretlerinden ila ahir erkan olan talebelerden meslegi ilk yerine oturtup yasayanlardan üstad tarafindan tasdik edilip Risale-i Nurda bulunduklari makam ve mevkileri ile tasdiklenmistir,Haci hulusi efendi ihlas kahramanidir,Risale-i Nurun birinci talebesidir ,üstadin ifadesiyle hickimse benim hulusime yetisemiyor bu ve benzeri ifadeler diger talebeleri icinde bulunduklari makam itibarilie zikredilmistir,lakin meslegin kurulusunda tesis edilen uhuvvet ve zaruretin geregi hicbir hazret o halleri ve o makamlari göstermeden aynen üstadimizin yaprtigi gibi kendilerini birer nefer bilerek o makamlardaki marifetullahin unvanlarini bizim idreakimize en uygun sekilde sunmuslardir,Risale-i Nurda gecen üstadimizin ve talebelerinin aralarindaki yazismalar bunlara cok güzel örneklerdir .

Gelelim asil mevzumuza zikrettiginiz kalb ruh akil nefs bunlarin herbirisi kendisine ait özel bir ilim özelk bir muamele sekli gerekmektedir,hangisinin hangi merhalede oldugu hangisinin önce hangisisnin sonra geldigi muhatabin mazhar oldugu esmai ilahiyeye göre cemalli veya celalli baslayacagi yer gececegi istikamet hepsi belirlenmistir,bunlar ehline malumdur,ve Risale-i Nurlarda net bir sekilde yazilmistir,bizler üstadimiz hazretlerinin su ifadelerine dikkat edelim NAZAR ILE NIYET MAHIYETI ESYAYI TAHIR EDER bu bir düsturdur nazarimizi biraz degistirirsek okudugumuz satirlarda her esmaya göre ayri bir kivamda marifetullahin ilmi bir seviyede muhatabin idrak edecegi her makama göre istifade edecegi bir uslup ile yazildigini görürürz,bize burada su söylenebilir NIYETI HALISE VE CIDDIYET MUVAFFAKIYETIN ANAHTARIDIR yani önce nazarimizi sonra niyetimizi sonra meslegiminizin kendisine has olan usullerini ögrenecegiz,bu ögrendiklerimizi ciddi bir sekilde amele dökecegiz amele döktügümüz zaman bir sonraki merhale lambalarin yanmasi gibi isiklandirilmis aydinlatilmis bir vaziyette net bir görüntü ile kapisi acik bir vaziyette adeta hersey kolaylastirilmis hazir bir suhuret ile oranin bizi bekledigini bizim dahi oraya müstak oldugumuzu insan idrak eder hisseder bilir,bu nazar ile konuyu tekrar bastan ele alirsaniz veya alirsak nereden baslamamaiz gerekir ele aldiginiz mevzularin herbirisi üzerinde cok büyük bir ilmi birikim gerektiren ve dikkat edilmesi gereken mevzulardir ,bu bizim takatimizin fevkindedir lakin üstadimizin tavsiyesiyle dersleri birlikte mutaaala etmemiz acilmasi ve anlasilmasi noktasinda hepimize yarar saglöayacagi icin mevzuya tekrar bastan siralamaya girerek biraz daha yavas ve teenni ile devam ederseniz bizde istirak etmek isteriz,istifademizde daha ziyade olur kanaatindeyiz,tabi bu yazdiklarimiz bizim idrakimiz bize görüne yönü baglayici bir hükmü yoktur,bizde o selahiyete sahip birisi degiliz,maksadimiz birlikte istifaydeye istiraktir,eger dogrular varsa yazdiklarimizda rislae-i nurlara aittir eger yanlislar varsa sahsimiza aittir,sahsimiza ait olanlarin es gecirip risale-i nura ait olan istifade edilebilecek yerlere dikkat edilmesi hepimizin faydasina olur insallah.
Ümitvar olunuz..

pegasoszaza

Orta Düzey

  • Konuyu başlatan "pegasoszaza"

Mesajlar: 206

Konum: ANTALYA

Meslek: TOPTAN

Hobiler: HıZMET

  • Özel mesaj gönder

19

19.03.2007, 07:58

Alıntı sahibi ""Nural""

bismillah
kalbin icine düsebilecegi arizalar sorunlar hastaliklar ve bunlkardan kurtulma careleri merhale merhale zikredilmis,ve yine ruhun arindirilmasi temizlenisi terakkisi gectigi merhalelerde muhatab oldugu mevzular zikredilmistir,

ve yine bir aklin manevi hastaliklardan vesveselerden evhamlardan nasil kurtulacagi hayal ile tefekkür arasindaki mesafenin ne kadar uzak oldugunu birinin baslangic birinin nihayetlerde oldugunu ve bu yolda nasil gidilecegi Risale-i Nurlarda nesredilmistir,.


Allah Razı olsun arkadaşım...

niyet hayır akibet hayır ıNşALLAH...

bu ifadelerinin içinde yer aldığı gibi akıl ve kalb RUH temizliği ile alakalı enstrümanlar olarak,ayrı ayrı ama aynı ölçütte biri birinden aşağıda veya yukarıda bulunmadan gayeleri ile belirginleşiyor...

konumuz başlıkta da ifade edildiği gibi akıl,kalp ve ruh ilşkisi üzerinedir...

akıl ve kalp [/color]yakin derecesinde ki makamlarına göre ruhun nefsi emmare den Nefsi Levvame mertebesine ve oradan da nefsin(ruhun)diğer 6 mertebesine çıkmak(kurtulmak) için Rabbisi nin kuluna verdiği teçhizat ve donanımlardır...

bu donanımlar ve alt üniteleri(arzu.hafıza,beka,hayal,istek)risalelerde çokca geçmelerinin hikmetlerini ben böyle yorumladım...arkadaşımın ifade ettiği gibi doğru Nurlara yanlış nefsime ait...
Sözlerin kalbinin sesi ve yansıması değil ise, gevezeliğin manası ne...?...

20

04.10.2008, 15:04

Alıntı sahibi ""pegasoszaza""

elbetteki ruh kumandan....

ruhun olmadan ne aklın ne de kalbin faaliyet gösterebilir...

ölü bir cesette geriye kalan akıl ve kalp den günümüz ilmi bir kalan göremiyor...(hafıza örneği)

bu şunuda açıyor misal;

geçmiş vakit aslında geçmemiştir...
gelecekte önümüze gelecektir...

her yaptığımız ve yaşadığımız geçmiş geleceğimizin yani ahiretimizin şekillenmesine vesiledir..
geçmiş gelecekte önümüze gelecektir...


konumuza dönersek;

akıl ve kalp ruhun şubeleri hatta şube müdürleridir...
birbirlerine üstünlükleri yoktur...

belki öne çıkmaları olabilir...

ama ittifak halinde olmaları gerekir...

buradan önce akıl ile
ilmen yakin mevzu vardır

ardından kalp ile
aynel yakin

ve ruh ile de
Hakkal yakin

bunu şöyle misallendirelim;

karşıda bir dağ var ve ardından duman yükseliyor..

ilmimizle bunun bir ateşten dolayı çıktığını biliriz..bu ilmen yakin dir..

dağa çıkarız ve dumanın kaynağı ateşi görürüz..bu aynel yakin dir..

ve yanına gider ateşe dokunuruz,bu da Hakkal yakin olur...

şimdilik bu kadar...

ılginize teşekkür ederim...



geçmiş vakit aslında geçmemiştir...
gelecekte önümüze gelecektir...

her yaptığımız ve yaşadığımız geçmiş geleceğimizin yani ahiretimizin şekillenmesine vesiledir..
geçmiş gelecekte önümüze gelecektir.
.


geçmiş vakit aslında geçmemiştir...O vakit geçmişdir kardeşim eğer öyle desen kudret defteri olan kitabı mübindeki zaman dahi yaratıkdır yokluğunu inkara düşer ve muhittini Arabi misal fenafillahın makamı olan o çekirdekten konuşursunki o olmaz oradan konuşulmaz.

gelecekte önümüze gelecektir... Evet gelecekte suretler ve hafızalar olarak gelecektir o suret ve görüntüler nasılki gaybın mazisindeki Alemi misalden geliyor.ışte öylede Kitabı mübindeki Kudrettin tecellisinde işledikten sonrada müstakbeldeki gayba Alemi misale geçiyor.

geçmiş gelecekte önümüze gelecektir...Öylede bu vizyonlar amellerin hesabı verilirkende, ebedi ahiret hayatımızdada önümüze gelecektir.

Allahın selamı rahmeti ve bereketi müminlerin üzerine olsun.

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir