Beşinci şuânın Yirminci Meselesinde bahsedilen güneşin mağripten doğması ne demektir? Kıyâmetin kopmasına yakın güneş batıdan doğunca kaç gün süreyle kalacak? Bir gün mü kalacak? Belli bir süreye kadar devam mı edecek?
Güneş, doğudan doğar; batıdan batar. Esasen “doğu ve batı” tâbirleri insanoğlunun diline, güneşin bu düzenli hareketlerinden aksetmiştir. Bu bir düzenli kânundur ve bu kanun, dünya var olduğu günden beri hiç bozulmamıştır. Yani ılâhî emir hep böyle gelmiştir. ılâhî emir güneşin başka yönlerden de doğmasını âmir bulunsaydı, güneş hiç tereddütsüz o yönlerden de doğardı. Çünkü güneş, Allah’ın emirlerine harfiyyen itaatkârdır. Yıldızlar ve ağaçlarla berâber her an Allah’ın emirlerine boyun eğer ve Allah’a secde eder.1
Güneşin bu seyrinin, Allah’ın emrine eksiksiz itaatini ve harfiyen boyun eğişini yansıttığını Allah Resûlü (asm) şöyle beyan buyurur:
Ebû Zerr-i Gıfârî (ra) anlatır: Güneşin battığı sırada bir gün Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm) bana: “Ey Ebû Zer! Güneş nereye gidiyor, biliyor musun?” buyurdu. Ben: “Allah ve Resûlü (asm) daha iyi bilir” dedim. Resûlullah Efendimiz (asm): “Güneş gider; tâ Arşın altında secde eder. (Tekrar doğmak için) ızin ister ve ona izin verilir. (Nihâyet bir gün güneş, Âdem oğullarının fenâlıklarından ötürü sıkılır. Ve bu halde) Secde etmeye yaklaşır. Fakat secdesi kabul olunmaz. (Tekrar doğmak üzere) ızin ister; fakat izin verilmez. Ve ona: “Geldiğin yere dön!” denilir. O da battığı taraftan doğar.”2 Allah Resûlünün (asm) bu ihbârı, Kur’ân’ın; “Güneş, yörüngesinde yürüyüp gitmektedir. Bu Azîz ve Alîm olan Allah’ın kânûnudur”3 âyetindeki kavlidir.”
Güneşin her doğuşunu Allah’ın emrine harfiyen inkıyâdı ve boyun eğişi, her öğle vaktindeki yükselişini kıyâmı, her zevâlden sonraki eğilişini rükûu ve ufukta her yere kapanışını ise secdesi saymak mümkündür.
Güneşin batıdan doğuşu bir başka Kıyâmet hadisinde şöyle haber verilir:
Ebû Hüreyre (ra) anlatmıştır: Resûlullah (asm) şöyle buyurdu (Uzun bir hadistir): “...Tâ ki güneş batıdan doğar. ınsanlar bunu görünce topluca iman ederler. Fakat bu zaman, daha önce iman etmemiş olan ve imanıyla hayır kazanmamış bulunan hiçbir kimseye imanının fayda vermeyeceği bir zamandır.”4
Bediüzzaman Hazretleri, güneşin batıdan doğuşunun artık kıyâmetin kopuş saatinin başlangıcı demek olduğunu beyan eder. Bu bir yıkılış ve çözülüş başlangıcı olduğuna göre, artık güneşin ne kadar kalacağı önemli değildir. Kâinât bugünkü şekliyle bitmiştir artık! Zira bu öyle dehşetli bir saattir ki; insanoğlunun cürümleri, isyanları, günahları, ahlâksızlıkları ve çılgınlıkları ayyûka çıktığından; kâinâttan Hazret-i Muhammed’in (asm) risâlet nûru çıkmış, Kur’ân gitmiştir. Kur’ân’ın câzibe kuvveti kopmuş, yerkürenin ipi çözülmüştür. Kâinât bu sıkleti, bu ağırlığı ve mes’ûliyeti taşıyamadığından dîvâne olmuş, vefât etmiştir; yerküre başı boş serseri gibi olmuş, kafasını ve aklını kaybetmiş, şuursuz kalan başını bir gezegene çarpmıştır.5 Bu şiddetli çarpışma esâsen—emr-i ılâhî ile—kıyâmetin kopuş sürecinin de başlaması demektir. Çarpışmanın dehşetli etkisiyle yerküre mihverinden çıkar, hareketinden geri döner, batıdan doğuya olan seyahatini, doğudan batıya doğru değiştirir. Güneş, battığı ufukta bundan dolayı tekrar gözükmeye başlar.6
Üstad Saîd Nursî’ye göre, artık semâvî ve ulvî küreler “Kün!” emrine, yani “Mihverinden çık!” hitâbına mazhar olmuşlardır. Derken yıldızlar çarpışır, dev küreler oradan oraya savrulur, fezâ dev boyutta dalgalarla çalkalanır, milyonlarla güllelerin ve kürelerin müthiş sesleri ve sadâları kulakları patlatır. Dev kıvılcımlar, ateş topları, alevler dalga dalga yükselir. Dağlar uçuşur, denizler yanar ve yeryüzü düzlenir.7
Güneşin batıdan doğuşu kıyâmetin kopuş sürecinin başlangıcı olduğundan; artık zamansız olarak tevbe kapısı kapanmış, pişmanlık imkânı ortadan kalkmış, Âdem oğlu için dünya hayatı sona ermiştir.
Kâinâtın çözülüşü, dağılışı ve yıkılışı sona erince, Cenâb-ı Hakk’ın emriyle yeni bir hayatın ve ebedî bir âlemin inşâ edileceği Kur’ân’ın beyanı ve taahhüdü altındadır.8
DUÂ
Allah’ım! Yıldızları ve güneşi her ışınına kadar, ağaçları her dalına ve budağına kadar, dünyayı her tozuna ve toprağına kadar, kâinâtı her zerresine kadar her an secdede kıldığın gibi, bizi de irâdemize bağlı olarak ve emrettiğin şekilde her yeni zaman diliminde secdede kıl! Bizi secdeden ve secde halinden uzaklaştırma! Bizi secdeden müstağnî kılma! Bizi emirlerine mutî kıl! Bizi âhir zaman fitnesinden koru! Bizi kötülerin ve kötülüklerin şerrinden koru! Bizi deccalin ve süfyanın şerrinden koru! Bizi şeytanın ve nefsimizin şerrinden koru! Güneş batıdan doğmadan ve ölüm vakti gelmeden bize makbul tövbe ile mağfiret ve bağışlanmak nasip eyle! ınsanları inançsızlık, îmânsızlık ve Senin kadrini bilmeme cehenneminden kurtar! Bize kıyâmet günü dehşeti yaşatma! Bizi mahşer utancından ve ümitsizliğinden koru!
Âmîn... Âmîn... Âmîn...
Dipnotlar:
1- Rahmân Sûresi, 55/4
2- Buhârî, 9/1321
3- Yâsîn Sûresi, 36/38
4- Buhârî, 12/2123; Diğer rivâyetler için bakınız: Müslim, Eşrâti’s-Sâ’a
5- Lem’alar, s. 329
6- şuâlar, s. 510
7- Sözler, s. 490
8- Bakınız: Yâsîn Sûresi, 36/79; Rûm Sûresi, 30/27
Kaynak