ıslam'a giren bu zatlar, ıslam'ı anlatırken, ilim alıp verirken, müzakere ederken, veya vaaz ederken ve hakeza, hadis olsun, diğer şekillerde olsun, kendilerinin kaynağı ıslamiyet olmayan (Nasraniyyat veya ısrailiyyat olan) bilgilerini de kullandılar. Belki kendilerince eski bilgilerinden de faydalanarak iyilik ettiler, ama aslında ıslam'a zarar verecek, hak olduğundan şüphe ettirecek bilgileri de, ıslam'a mal ettiler, sevr ve hut buna misal verilmiş, mesela belki o bilgiler yüzünden, dünya dev bir öküzün boynuzunun üstünde dönüyor telakki edilmiş. Kısaca o zaman için hak zannedilebilecek, iltibasa sebep olacak şeyler, ıslam'a girmiş. Ama zamanla, bunun hakikate zıt olduğu anlaşılmış. Sevr ve hutu onların peygamberleri aleyhimüsselam, belki onlara, farklı amaçla anlattı. Üstad'ın bu konuda izahatları var, yani sevr ve huttan kasıt ne olabilir, madem dev bir balık ile öküz değil? Onlar temsili şeyleri yanlış anladılar, hurafevarî şekle bürüyüp nesilden nesile aktardılar, ıslam'a girdikten sonra da, bu alışkanlıklarından malesef vazgeçmediler. Benim anladığım bu.
Allahu â'lem bissavab.