Lemattan alınan ve açıklanması istenen bölüm herhalde, lugavî mananın iphamından ziyade, terimsel ve teknik manasından dolayı fehmi işkal ediyor. 30 Temmuz 2004 ve 06 Ağustos 2004 tarihlerinde Yeni Asya gazetesinin enstitü sayfasında "Bediüzzaman’a göre Hukuk ve Adalet" başlıklı bir çalışma -bir hafta arayla olmak üzere- iki defada yayınlanmıştı. Bu çalışma bu bahsin anlaşılmasında faydalı olabilir.
***
şu linklerden ulaşılabilir:
Birinci Bölüm: http://www.yeniasya.com.tr/2004/07/30/enstitu/h2.htm
ıkinci Bölüm: http://www.yeniasya.com.tr/2004/08/06/enstitu/h1.htm
***
Linklerle ve o uzun yazıyla uğraşmak istemeyenler, yazıdan özet mahiyetindeki şu alıntıyı okuyabilirler:
"...Bilimsel çevrelerde en fazla kabul gören plüralist (çoğuBlcu) hukuk anlayışına göre hukuk; sosyal hayatı, ahlâki kıymetlere göre düzenlemeyi hedefleyen, maddi müeyyideyle teçhize elverişli davranış kuralları arasındaki ilişkiler kompleksidir. Bu tanım, Sosyal Realiteyi, Etik Değeri ve Normu, yani hukukun üç elemanını da ihtiva eden tridimansiyonel (üç elemanlı) bir izahtır.
ıslâm hukukçularının bir olayı değerlendirirken şer'an, örfen ve edeben değerlendirdikleri ve bunun da yine bir üçlü izah olduğu görülmektedir: (1) şer'an; şeriatça, şeriata göre, kanunca, kanuna göre. (2) Örfen; örf bakımından, adetlere göre. (Örf; insanlar arasında güzel görülmüş, red ve inkar edilmeyip yapılagelmiş olan şeylerdir). (3) Edeben. Edeb ise, terbiye, kavlen, fiilen insanlara lütuf ile muamele etmek, güzel ahlâk, usluluk, haya demektir. Istılâhta ise, Peygamberin (a.s.m.) sünnetine uygun hareket etmektir.
Burada şer'an, norma uygunluk; örfen, sosyal realiteye uygunluk; edeben ise etik değere uygunluk ile paralellik arz etmektedir. ısimlendirmenin ise fonksiyona değil de, dimansiyona (elemana) göre yapıldığı anlaşılmaktadır. Zira şer'an düzeni, örfen sosyal yararı, edeben adaleti (adalet-i mahza ve sünnete uygunluk) sağlamaktadır.
....
Bediüzzaman, üç boyutlu hukuk anlayışının formüller ve tanımlar şeklindeki esas izahlarını ise şöyle yapıyor.
"Desatir-i hikmet (hikmet düsturları) nevamis-i hükümetle (hükümet kanunlarıyla) kavanin-i hak (hak kanunlar) revabıt-ı kuvvetle (kuvvet bağlarıyla) imtizaç etmezse (birleşmezse, uyuşmazsa) cumhur-u avamda (insanların çoğunda) müsmir (tesirli) olmaz."
Burada desatir-i hikmetin, sosyal realiteye; nevamis-i hükümetin norma; kavanin-i hakkın ise etik değere (adalete) tekabül ettiğini görmekteyiz. Bediüzzaman burada hukukun nasıl faal bir hukuk olabileceğini izah etmekte olduğundan, müeyyideyi de (revabıt-ı kuvvet) formülüne alıyor. Fakat müeyyide hukukun dördüncü bir unsuru olmayıp, faaliyetini sağlayan yardımcı bir kuvvettir. Yoksa desatir-i hikmet ve kavanin-i hak olmaksızın, nevamis-i hükümet, revabıt-ı kuvvet ile meşrûiyet kazanamaz (hukuk vasfı taşımaz). -Bir kural yaptırımla donatıldığı için hukuk kuralı olmamakta ve fakat hukuk kuralı olduğu için maddi yaptırımla donatılmaktadır.[/i] -
Bediüzzaman, aynı yaklaşımını, biraz daha detaylı olarak şöyle ifade ediyor. "Hikmetteki desatir, hükümette nevamis, hakta olan kavanin, kuvvetteki kavaid birbirleriyle olmazsa müstenid ve müstemid, cumhu-ru nasda olmaz ve müsmir ve müessir, şeriatte şeair, kalır mühmel, muattal; umur-u nasda olmaz müstenid ve mutemid"10 demek suretiyle hukukun (ıslâm hukukunun, şeriatin) sosyal (hikmetteki desatir) ve ahlâkî (hakta olan kavanin) zeminlerini açıklamaktadır. Yani günümüz lisanıyla şöyle ifade edilebilir:
Hikmet düsturları, hükümetin çıkardığı kanunlar, hakka bağlı objektif prensipler (adalet) ve kuvvetteki hükmedici kaideler birbirleriyle dayanışma ve yardımlaşma halinde olmazsa faydalı netice alınamaz ve halkın üzerinde de tesiri görülemez. şeriattaki şeair ihmal edilerek atıl kalır. Beşerî münasebetlerde bu kanunlar işlemez ve halkın itimadını kazanamaz.
Bu ifadeler Roubier'in şu yaklaşımını çağrıştırmaktadır: "Hukukun fonksiyonları arasında çatışma vardır ve bu, hukukun mahiyetine dahildir ve bunun için de bunlar tamamen ortadan kaldırılamaz. Yapılacak iş, hukukun bu fonksiyonları (amaçları) arasında bir uyum (ahenk) sağlamaktır. Ancak, adaletin bu amaçlar arasında bir üstünlük taşıdığı da unutulmamalıdır."
..."
Bu arada norm; kural olarak benimsenmiş, yerleşmiş ilke veya kanuna uygun durum demektir. Kolay gelsin :roll: [/b]