Dikkat: Copy paste değildir ona göre :wink:
Salavatın kazandırdıkları
Salavat sevap kazandırır ve günahları affettirir. Rahmet meleğini insana arkadaş eder. ınsanı Rasulullaha a.s.m. muhatap olacak seviyeye yükseltir ve şefaatine eriştirir. Kalbi ferahlatıp ruhta kulluk sevinci uyandırır.
______________________________________________
Bir önceki bölümde görüldüğü gibi, Cenab-ı Hak, Kur'an-ı Kerim'de Kendisinin ve meleklerin Peygamberimize a.s.m. salat ettiklerini bildiriyor ve mü'minlerin de ona salat ve selamda bulunmalarını emrediyor. Bu ayetten hareket eden alimler, zaman ve mekan tahdidi olmaksızın salavatın farz olduğuna hükmetmişlerdir. Çoğunluk bunu vacip şeklinde tefsir etmişlerdir. ımam-ı Malik'e göre tam bir samimiyet ve imanla, vakit ve miktar tayin edilmeksizin ve namaza münhasır olmaksızın salat etmek farzdır. Kim ömründe bir defa olsun salavat getirirse, bu farz ondan düşer. şafiilerde ise Cenab-ı Hakk'ın ve Resulünün emir ve farz ettiği salat, namaz teşehhüdlerinden sonra okunan salattır. 1 "Allahümme sali ala Muhammedin ve ala ali Muhammed" şeklindeki icmalen okunan bir salavat da bu farzın yerine getirilmesi için kafidir.
Bu borçtan kurtulmanın yanında Resulullah a.s.m. mü'minleri her vesile ile kendisine salavat getirmeye teşvik etmişlerdir. Hz.Abdurrahman b. Avf r.a. 'dan gelen bir rivayette bu teşvik ve müjdelerden biri şöyle dile getirilir:
Resulullah a.s.m. birgün kalktı. Kıbleye yönelip secdeye vardı. Secdeyi öyle uzattı ki, bir an için secde esnasında vefat ettiğini sandım. Yanına yaklaştım ve oturdum. Resulullah a.s.m. başını kaldırdı ve "Kim o?" dedi. Ben "Abdurrahman" dedim. Rasulullah a.s.m. "Ne bu vaziyetin?" deyince, ben "Ya Rasulullah, öyle bir secdeye vardın ki, Allah tarafından ruhunun kabzedildiğini zannettim." dedim. Bunun üzerine Resulullah a.s.m. şöyle buyurdu:
"Bana Cibril geldi ve Allah'ın müjdesini bildirdi: 'Kim sana bir salat getirirse, Ben de ona on salat getiririm. Sana selam getirene de selam ederim.' ışte ben de bu müjdeye karşı Allah'a şükür secdesi yaptım." 2
Peygamberimiz a.s.m. bunu ümmeti hakkında çok büyük bir müjde olarak telakki ediyor ve şükran duygusunu uzun secdelerle dile getiriyordu. şu halde bize düşen, o çok büyük müjdeden imkan nisbetinde fazla istifade etmektir. Her fırsatta Resulullaha a.s.m. salat getirerek onunla hak yolda sebat için yaptığı biatı tazelemek, Resulullahta a.s.m. tecelli eden sonsuz rahmetten nasiplenmek ve gerek Allah'ın, gerekse meleklerin salatına hak kazanmaktır. Yapılan iş çok kolay ve zahmetsiz ama netice ve kazancı çok büyüktür.
Salat ü selam hakkındaki Ahzab Suresi 56. ayetin inmesinden sonra Sahabe-i Kiram'dan Hz.Beşir b. Sa'd r.a. Resulullaha a.s.m. sordu:
"Ya Rasulullah, Cenab-ı Hak üzerinize salat getirmemizi emretti. Size ne şekilde salat getirelim?"
Peygamberimiz a.s.m. uzun bir müddet sükut halinde kaldıktan sonra şunları söyledi:
"Ey Rabbim! Muhammed ve aline salat gönder -- ıbrahim ve aline gönderdiğin gibi. ıbrahim
ve alini bereketlendirdiğin gibi, Muhammed ve alini de bereketlendir. Sen Hamid ve Mecid'sin. (Hamde layık, azamet ve şeref sahibi olansın)."
Resulullah a.s.m. bu cümleleri söyledikten sonra "Selam, bu öğrendiğiniz gibidir." diye ilave etti. 3
Mealini verdiğimiz bu salavat, namaz teşehhüdlerinde ve hutbelerde müslümanların asırlardır okuyageldikleri "Allahümme salli ve barik" dualarından başka birşey değildir. Mezheb imamlarınca kuvvetli bir sünnet olarak telakki edilen bu rahmet duaları, ıslam'ın bütün zamanları nurlandırıp rahmet deryasına gark eden ılahi muhtevasında mümtaz bir yer işgal ederler.
Peygamber Efendimiz a.s.m. dua, ezan, adının geçmesi ve mü'minlerin birbiriyle karşılaşmaları gibi vesilelerle sık sık salavat getirilmesini tavsiye buyurmuşlardır. Mesela ezanla alakalı olarak bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyururlar:
"Müezzini duyduğunuz zaman onun söylediklerini siz de söyleyin. Sonra bana salat getirin. Bana bir salat getirene, Allah onunla on salat getirir. O salattan sonra da bana vesile makamını isteyin." 4
Başka bir hadis:
"Birbirini seven iki kul karşılaştıklarında Resulullaha salat getirirlerse, ayrılmadan önce affa mazhar olmuşlardır." 5
Buna karşılık Peygamberimiz a.s.m. adı geçtiği halde salavat getirmeyen kimseler hakkında "Yazıklar olsun!" buyururlar.6 Keza bir başka hadiste de "Bir kavim toplanırsa, Allah'ı zikretmeden ve Resulullaha salavat göndermeden dağılsa, muhakkak o toplantı onlar için hasarettir."7 buyurulur. Yine bir başka hadis de şöyledir: "Yanında zikredildiğim halde bana salavat getirmeyen kimse yok mu? ışte o, insanların en cimrisidir." 8
Görüldüğü gibi, Resulullah a.s.m. mü'minlerin meclislerinin kendisine getirilecek rahmet dualarıyla nurlandırılıp rahmete gark edilmesini istemektedir. Bu rahmet tecellisi o meclisleri daha da feyizli kılacak ve Allah'ın rızasına uygun hale getirecektir.
Hadislerde, Cenab-ı Hakk'a yapılan duaların da salavat-ı şerifelerle birlikte ılahi dergaha gönderilmesi tavsiye edilir. Nitekim Peygamberimiz a.s.m. bir hadislerinde "Sizden biri Allah'tan bir şey istemeye başladığında, önce Allah'ı sena etsin. Sonra bana salat ve selam getirsin. Daha sonra dua etsin. Zira bu kabule daha yakındır."9 buyururlar. Bir başka hadis de şöyledir: "Her dua ile sema arasında bir perde vardır. Rasulullaha dua (salat/ salavat/ selam) edildiği zaman o dua yükselir [kabul olunur]." 10
Salavat, makbuliyeti şüphesiz olan bir duadır. Duaların başında ve sonunda salavat getirilmesi halinde, araya giren duanın kabul ihtimali daha da kuvvetlidir. şu halde, namaz sonralarında veya sair zamanlarda ellerimizi açıp Allah'a yalvarmaya başlayacağımız zaman ilk olarak Cenab-ı Hakk'a hamd ve senalarda bulunacak, sonra salavat-ı şerife getirecek ve dileklerimizi arza ondan sonra başlayacağız. Duuanın sonunda yine salavat okuyacak ve Fatiha Suresini okuyarak Allah'a hamd edeceğiz. Çünkü, kabul şartlarını haiz bir duanın en belli başlı hususiyetlerinden biri, Allah'a sena ve Rasulüne salavat gibi makbul dualar arasına yerleştirilmeleridir.
Son olarak, salavatın manevi hayatımıza kazandırdıkları hususunda alimlerimizin tesbit ettikleri noktalardan birkaçını nakledelim: 1 - Salavat sevap kazandırır, manevi dereceleri yükseltir ve günahları affettirir. 2 - Salat ü selam getiren kimseye ateşten ve nifaktan korunmasını sağlayacak bir berat verilir ve o kimse salihler zümresine dahil olur. 3 - Salavat sayesinde rahmet meleği insana arkadaş olur, sabah ve akşamları onun için hep dua eder ve hayır temenni eder, salavat getirmeye devam ettikçe de bu duasına devam eder. 4 - Salavat insanı Resulullahla a.s.m. müşerref kılar ve ona muhatap olacak seviyeye yükseltir 5 - Salavatla kalp ferah bulur, iman nurlanır ve ruhta Allah'a itaat ve salih amellere yönelmek hususunda bir iştiyak uyanır.
1 - Kur'an-ı Hakim ve Meal-i Kerim, 2:720-1
2 - Muhtasar ıbn Kesir, 3:111-2
3 - Müslim, Salat: 17
4 - Age, Salat: 17
5 - et-Tergib ve't-Terhib, 2:504
6 - Muhtasar ıbn Kesir, 3:112
7 - A.g.e
8 - Tirmizi, Daavat: 100
9 - eş-şifa, 2:151
10 - Tirmizi, Salat: 352
--------------------
ılahiyat Serisi # 10 (ıffet) , Yazarlar: Kazım Güleçyüz, Zeki Sarıtoprak, ıhsan Atasoy, Cemal Uşşak, Mehmed Paksu, Yeni Asya Yayınları, ıstanbul, 1984
"Gayemiz vatan sathını bir mekteb yapmaktır."
---------------------