Bu mesaj 3 defa düzenlendi, son düzenlemeyi yapan "_fedai_" (24.04.2010, 18:49)
Nefsimizi ne kadar dinliyoruz,kalbimizi nekadar dinliyouz,ruhumuz ne diyor,aklımız ne işlerle meşgul ne kadar dinliyoruz.Mübtela ve meftun olduğumuz fani dünya ve fenaya gidecek dünyanın içinde ne varsa,kalbimize dolan o varlıklardan ve seslerden ne kadar süre ayrılıp kendimize çekilerek yalnızlığı isteyebiliyoruz.
Şu kitab-ı kainat bir kur'andır.
Şu kitab-ı kainat bir kur'andır.Aynen bizlere her an inzal olunan Kur'an gibi,Her vakit ayetlerini latif perdeler arksında okunuyor.FEDAİ
''Evet, bu âlem-i kebir olan kâinat, şu âlem-i sagir olan insan gibi, onun kudretinin masnu'u ve kaderinin mektubudurlar. Demek kâinatı ibda' edip bir mescid şeklinde yaptığı gibi; insanı da icad edip o mescidde. bir abd-i sâcid vaziyetini vermiştir.
Hem kâinatı bir mülk suretinde inşa ettiği gibi, insanı da onda bir memlûk olarak bina etmiştir.
Hem yine kâinattaki san'at-ı İlahiye o derece hârika ve mu'cizanedir ki; kâinatın hey'et-i mecmuası bir kitab şeklini aldığı gibi, insandaki sıbga-i Rabbaniye dahi onda hitab çiçeğini açmıştır.
Hem kâinattaki âsâr-ı kudret-i Rabbaniye, haşmet ve celali gösterdiği gibi; insanda tecelli eden rahmet-i İlahiye dahi nimetlerini dizip tanzîm ediyor.
Hem kâinattaki saltanat-ı uluhiyetin âsâr-ı haşmetkâranesi onun vâhidiyetine şehadet ettiği gibi, insandaki ni'met-i Rabbaniye dahi, onun ehadiyetini ilan ediyor.
Hem kâinatın küll ve cüz', bütün erkânında görünen sükûn olsun, hareket olsun her şey, onun birer sikke-i samedaniyesi olduğu gibi, insanın cisim ve azasındaki bütün hüceyreler ve zerreler dahi onun birer hatemidirler.''