Giriş yapmadınız.

21

25.03.2008, 23:19

Allah razı olsun çok faydalı oluyor...
Kâinatın Efendisi;

-SEN YARDIMSIN-

22

26.03.2008, 17:12

Alıntı sahibi ""talhagenc""

Abi soruma cevap vermemişsin. Risale-i Nur'dan vesvese bahsi, desise-i şeytaniye vb. bir çok kısım var. Ben akla kapı açmak için sorular soruyorum. Çünkü bütün kötülüklerin ve şerlerin başı şeytandır. O yüzden önce şeytanı sonra da nefs-i emmareyi birlikte irdelemek niyetindeydim. VAZGEÇTıM :cry:

değerli talhagenc kardeşim;
burada daha çok "kötülük ve şer niçin yaratılmış, hikmeti nedir" konusu üzerine yoğunlaşalım istiyorum. yoksa sizin temas ettiğiniz konu da çok mühim. ancak o konular biraz daha farklı gibi. daha çok sosyal boyutu ilgilendiren konular. biz ise kötülük ve şer konusunun yaratılış hikmetleri üzerinde duralım.
sizin gibi değerli bir kardeşin katkıları bizim için her zaman önemlidir. lütfen vazgeçmeyerek konuya bu doğrultuda devam edelim.

23

26.03.2008, 18:58

Tamam abi. Ben konuyu yanlış anlamışım demekki. O zaman şunu sorayım;

Allah neden insanı kötülüklerle imtihan etmeye ihtiyaç duymuş?

24

26.03.2008, 22:19

Alıntı sahibi ""ahmetsaid""

Sual :"Hakikat-i nisbiye ne demektir?"
Cevap: Bri hakikat-i daime ve sabitenin içine zıtlığın girmesi ile zıtlıklar aynasında meydana gelen hakikatlere hakikat-i nisbiye, nisbi hakikatler veya bağıl veya izafi hakikatler denir.
Cenab-ı Hak güzellik denilen bir hakikat-i sabite yaratmış. bu sabit hakikati de çirkinlik denilen izafi bir zıtlık aynasında milyonlarca kez çoğaltmıştır. işin aslında çirkinliğin vücud-u haricisi yoktur. hangi şey pür çirkindir? Allah'ın yarattığı şeyler ya bizzat veya dolayısyla güzeldir. Ancak Cenab-ı Hak güzelliği tam olarak bize bildirmek ve güzelliği güzeller sayısınca çoğaltmak için çirkinlik denen izafi ve itibari bir kavram yaratmıştır. biz çirkinlik aynasında milyonlarca güzelliği görürüz.
şöyle ki: Bir insanı ele alalım. o insan kendinden daha düşük bir mertebede gördüğü bir kişiye göre kendini güzel görebilir. her insanda bu duygu vardır. ve her insan izafi olarak kendini güzel olarak addedebilir. demek ki güzellik her insan sayısınca tecelli eder. işte güzellik bir tek hakikat iken çirkinlik aynasında insan sayısı kadar çoğalır. Bu durumda güzelliğin nisbi hakikatleri açığa çıkmış olur.
işte bu iki misal gibi bir çok hakikat zıtlık aynasında yüzlerce hakikate inkilap eder.


kötülüğün yanında iyilik mi zıt olur; iyiliğin yanında kötülük mü zıttır...

Cenab-ı Hak güzelliği tam olarak bize bildirmek ve güzelliği güzeller sayısınca çoğaltmak için çirkinlik denen izafi ve itibari bir kavram yaratmıştır.

iyiliği bize bildirmek için mi kötülük denen izafi kavramı yarattı?
Kâinatın Efendisi;

-SEN YARDIMSIN-

25

26.03.2008, 22:27

Alıntı sahibi ""talhagenc""

Tamam abi. Ben konuyu yanlış anlamışım demekki. O zaman şunu sorayım;

Allah neden insanı kötülüklerle imtihan etmeye ihtiyaç duymuş?

işte bu soru çok yerinde.
müzakere etmekte olduğumuz husus hakkında mühim sorulardan birisi bu. bu soru çerçevesinde belki de uzun sürecek bir müzakere zeminine bir giriş yapmak gerekirse şöyle başlayabiliriz.
Allah kainatı ve içindekileri mükemmel olarak yaratmış. yaratılışta bir mükemmellik var. mükemmellik de harika bir güzellik içinde. yani kainat hem harika sanatlarla dolu, hem de akılları hayrette bırakacak şekilde güzel. kainat ve içindekiler aynı zamanda mükemmel bir düzen ve intizam içinde. Cenab-ı Hakkın kainatta tecelli eden bütün isim ve sıfatları mükemmellik, güzellik ve harikalık içinde tecelli ediyor. Bu nedenle kainat harika ve mükemmel ve güzel sanatlarla doldurulmuş. Allah sanatınındaki bu mükemmellik ve güzelliğe önce kendi nazarı ile bakıyor. Elbette ki yaratılan sanat en iyi yaratıcısı tarafından bilinir ve taktir edilir. Ve tecelli eden isimleri en iyi yine Yaratıcı kendisi bilir ve yine kendisine layık bir şekilde över. Ancak Allah rahmeti ile sanatındaki bu mükemmelliği şuur ve akıl sahibi kullarına da bildirmeyi murat etmiş. ışte biz kullarının kainattaki ve sanattaki bu mükemmelliği anlayabilmemiz için bazı izafi, fiktif, hakikat-i haricisi olmayan kavramlar yaratmış. Bu tamamen Rahmet-i ılahibnin rahmet ve şefkati ile vuku bulmakta. ışte bunun için de çirkinlik, eksiklik, noksanlık, kötülük, şer vs gibi zıtlıkları yaratmış. Bu zıtlıklar yoluyla bizler mükemmellik, güzellik, harikalık, düzen, intizam vs gibi iyi değerleri anlayabiliyoruz.
Zıtlıklar olmasa tüm iyi ve mükemmel kavramları anlamamız mümkün olmayacaktı.
Aynı zamanda Cenab-ı Hak yine rahmet ve şefkatinden bize bu mükemmellik ve güzellik ve iyi halleri yaşatarak öğretmek istiyor. bizdeki kabiliyetleri açığa çıkarmak ve insanı mükemmelliğe doğru sevk etmek istiyor. en iyi eğitim metodu bizzat tatbik edilerek öğretilen metod olduğu için bizdeki ve kainattaki mükemmellik ve güzelliği yaşayarak öğreniyoruz. bunun için de önümüze eksiklikler, şerler, kötülükler, belalar, musibetler, engeller çıkartılmış. biz bu engelleri aşa aşa mükemmelliğe doğru, hakka doğru, iyiye ve hayra doğru ilerlemeye devam ediyoruz. işte imtihan dediğimiz hadise budur. bu bir ihtiyaçtan gelmez. Çünkü Allah'ın hiç bir şeye ihtiyacı yoktur. Bu bir eğitim ve öğretim metodudur. Allah da en iyi metod olan yaşayarak öğrenme metodunu ihtiyar etmiştir. bu gün fen bilimlerinde bile olayı göstermeden, teorik olarak verdiğiniz bilginin etkisi ve kalıcılığı yoktur. ama ne zaman ki tatbik ederek, deneyerek öğrendiniz işte odur gerçek eğitim metodu.
şimdi bizim imtihan dediğimiz olay ise kabiliyetlerimizin gelişiminden ibarettir. Mesela bir doktoru ele alalım. Bir kişide mükemmel bir doktorluk kabiliyeti bulunsun. bu doktorluk kabiliyetinin tam olarak inkişaf edebilmesi için 8 yıl ilköğretim, 4 yıl lise, 6 yıl tıp, 4 yıl da ihtisas yapması gerekir. yani tam 22 yıl. bir kişi kendisindeki doktorluk kabiliyetini inkişaf ettirmek için 22 yıl önündeki fenni ve ilmi engeli aşacak ve doktor olacaktır. şayet bu yoldan gitmez ise o kabiliyet inkişaf etmez. işte imtihan dediğimiz hadisenin bir hikmeti de budur.

26

26.03.2008, 22:33

devam ediyoruz:
Demek ki önümüze çıkarılan zıtlıklar(kötü,şer, engel,eksiklik vs...) iyiyi, güzeli, mükemmeli, harikalıkları öğretmek içindir. insanın önüne çıkarlına engeller ise kabiliyetleri inkişaf ettirmek içindir.
Sual:
peki bunlar doğru, kabul ettik ve inandık. Ancak Allah'ın kudreti dahlinde değil mi, bizi zorluk ve şer ve musibetlere uğratmadan mükemmelliği öğretiverse. Aynı tarzda zorluğa girmeden biz doktor yapıverse, olmaz mı?

27

26.03.2008, 22:49

Acip bir tevafuk, ateistlerin olduğu bir forumda buna benzer sualler sordular..
Bu başlığın çok faydası olacak oraya..

hy120

Profesyonel

  • "hy120" bir erkek

Mesajlar: 654

Konum: usak

Meslek: esnaf

  • Özel mesaj gönder

28

28.03.2008, 16:47

Alıntı sahibi ""talhagenc""

Tamam abi. Ben konuyu yanlış anlamışım demekki. O zaman şunu sorayım;

Allah neden insanı kötülüklerle imtihan etmeye ihtiyaç duymuş?



cenabı hak imtihan etmeye ihtiyac duymamış aksine imtihan etmek istemiş çünkü wesmaül hüsna nın herbiri anlamını tecelli ettirmek istiyor. hem üstad bana soruldu allah'ın bizim ibadetlerimize ne ihtiyacı vardır sorusuna hayır onun değil bizim ihtiyacımız var deyip anlatoyor ya işte aynı durum imtihan etmesi bizim iç.in bir ihtiyaç yoksa alay-ı illiyine çıkma fırsatımız olurmuydu?

29

28.03.2008, 18:04

1- Yapılan teklif ve bela denilmesi neden unutturulmuş, bu insana yapılan bir kötülük değil midir?

2- Alay-ı ılliyyine çıkmak da var esfel-i safiline inmek de var. Melekler gibi tek bir seviyede durmak ve risk almamak daha güzel olmaz mıydı?

3- "Risale-i Nur'da Kötülük ve şer Meselesi" denilmesine rağmen verilen cevapların hiç birisi Risale-i Nur'dan değil. Hepsi de kişisel bilgilendirmeler. Neden Risale-i Nur'un satırlarıyla cevap verilmiyor?

30

28.03.2008, 19:45

Alıntı sahibi ""talhagenc""

1- Yapılan teklif ve bela denilmesi neden unutturulmuş, bu insana yapılan bir kötülük değil midir?

2- Alay-ı ılliyyine çıkmak da var esfel-i safiline inmek de var. Melekler gibi tek bir seviyede durmak ve risk almamak daha güzel olmaz mıydı?

3- "Risale-i Nur'da Kötülük ve şer Meselesi" denilmesine rağmen verilen cevapların hiç birisi Risale-i Nur'dan değil. Hepsi de kişisel bilgilendirmeler. Neden Risale-i Nur'un satırlarıyla cevap verilmiyor?


Bir hatırlatma: Değerli kardeşler;Bu konu uzun soluklu bir konu. bu nedenle bir suale hemen cevap yazılmaz ise sabırlı olmak lazım. bazen de de bir sual için araştırmak, düşünmek gerekiyor. inşallah sabırla konuya devam edersek zannederim güzel neticeler alabiliriz. hayırlısı ile.



talhagenç kardeşin sualinden devam edersek:
sual 1: Yapılan teklif ve bela denilmesi neden unutturulmuş, bu insana yapılan bir kötülük değil midir?
cevap: Zannediyorum burada "Elestü BiRabbikum" hitabı ve ruhların da "Galu Bela" demesi konusu, yani Cenab-ı Hakkın "ben sizin Rabbiniz değil miyim?" diye hitabına, ruhların "evet ya Rabbi sen bizim Rabbimizsin" diye cevap vermeleri konusu dile getirilmiş. umarım talhagenc kardeşimiz bunu demek istedi. anladığımız bu şekle göre cevaplarsak:
Elestü Bi Rabbikum hitabının nasıl ve nerede geçtiği konusunda tefsirlerde bilgiler vardır. Allah'ın bütün ruhları Adem babamızın sülbünden çıkarıp ruhlar aleminde bu hitabı yaptığı ifade ediliyor. ama başka tanımlar da var. Bu hitap sonrası bazı bilgilerin unutturulduğuı da ifade ediliyor.
Fakat bu noktada bir takım farklı ifadeler de var. Bu hitap sadece bir zaman dilimi için olmayabilir. Zamanı olmayan Allah için bütün zamanları içine alabilir. her ruh sahibi yaşadığı ömür içerisinde fiili olarak bu soruya muhatap olabilir. ben bu konu ile ilgili zihni bir çalışma içindeyim. bir sonuca ulaşırsam buraya da yazarım. fakat unutturulma hadisesi biraz farklı. bizce olayın biraz tersi gibi. Zira Cenab-ı Hak gönderdiği kitaplar ve peygamberler vasıtası ile devamlı bizi ikaz ediyor ve Kainatın ve Ruhların Rabbi olduğunu bize hatırlatıyor.

sual 2- Alay-ı ılliyyine çıkmak da var esfel-i safiline inmek de var. Melekler gibi tek bir seviyede durmak ve risk almamak daha güzel olmaz mıydı?
sorunun içinde cevabı var. siz değerli kardeşim talhagenc risk almışsınız ki soru soruyorsunuz. eğer risk almasa idiniz, Allah'ın emanetini yüklenmek gibi ağır bir sorumluluk ve risk almasa idiniz hayata gelme gibi bir durumunuz olmayacaktı. çünkü Allah'ın melekleri çoktur. Bu tarzda insana ihtiyaç yok.


sual 3- "Risale-i Nur'da Kötülük ve şer Meselesi" denilmesine rağmen verilen cevapların hiç birisi Risale-i Nur'dan değil. Hepsi de kişisel bilgilendirmeler. Neden Risale-i Nur'un satırlarıyla cevap verilmiyor?
sizin gibi ihlaslı ve müdakkik bir kardeşin gözünden bir şey kaçmıyor. Evet konu Risale-i Nurdan bir mesele. fakat şimdilik mümkün olduğu ölçüde anladıklarımız, kavramaya çalıştıklarımızı yazmaya çalışıyoruz. şayet burada bir yanlışlık olursa o bize aittir. ya meseleyi yanlış anlamışız veya yanılmış ve yanıltmış olabiliriz. bu hususta tenkit ve tavsiyelere açığız. bizi her zaman özelden veya açıktan şiddetli veya yumuşak uyarabilirisiniz. her türlü hakkımızı da peşinen helal ederiz.

31

28.03.2008, 19:56

Alıntı sahibi ""ayna""

Alıntı sahibi ""ahmetsaid""

Sual :"Hakikat-i nisbiye ne demektir?"
Cevap: Bri hakikat-i daime ve sabitenin içine zıtlığın girmesi ile zıtlıklar aynasında meydana gelen hakikatlere hakikat-i nisbiye, nisbi hakikatler veya bağıl veya izafi hakikatler denir.
Cenab-ı Hak güzellik denilen bir hakikat-i sabite yaratmış. bu sabit hakikati de çirkinlik denilen izafi bir zıtlık aynasında milyonlarca kez çoğaltmıştır. işin aslında çirkinliğin vücud-u haricisi yoktur. hangi şey pür çirkindir? Allah'ın yarattığı şeyler ya bizzat veya dolayısyla güzeldir. Ancak Cenab-ı Hak güzelliği tam olarak bize bildirmek ve güzelliği güzeller sayısınca çoğaltmak için çirkinlik denen izafi ve itibari bir kavram yaratmıştır. biz çirkinlik aynasında milyonlarca güzelliği görürüz.
şöyle ki: Bir insanı ele alalım. o insan kendinden daha düşük bir mertebede gördüğü bir kişiye göre kendini güzel görebilir. her insanda bu duygu vardır. ve her insan izafi olarak kendini güzel olarak addedebilir. demek ki güzellik her insan sayısınca tecelli eder. işte güzellik bir tek hakikat iken çirkinlik aynasında insan sayısı kadar çoğalır. Bu durumda güzelliğin nisbi hakikatleri açığa çıkmış olur.
işte bu iki misal gibi bir çok hakikat zıtlık aynasında yüzlerce hakikate inkilap eder.


kötülüğün yanında iyilik mi zıt olur; iyiliğin yanında kötülük mü zıttır...

Cenab-ı Hak güzelliği tam olarak bize bildirmek ve güzelliği güzeller sayısınca çoğaltmak için çirkinlik denen izafi ve itibari bir kavram yaratmıştır.

iyiliği bize bildirmek için mi kötülük denen izafi kavramı yarattı?


ayna kardeşim;
kötülüğün zıddı iyilik, iyiliğin zıddı da kötülüktür. bu nereden baktığınıza bağlı. ancak kötülüğün vücud-u haricisi yoktur. esasen zıtlık biz insanlar için vardır. ve bizim fiil ve davranışlarımıza bakar. çünkü ne hayvanlar ve ne bitkiler ve ne de diğer canlılar için zıtlıklar bir mana ifade etmez. bizdeki zıtlık sınırları ise Allah'ın emirlerine bakar. Mesela Allah insanlara "domuz ve vahşi hayvan" yemeyi yasaklamış. Biz bnu hayvanın etinden yer ise bu bize şer olur. ancak o hayvanların yaratılışı hayırdır. Allah o hayvanların her birisine bir görev vermiştir. her hayvan görevini fıtri yaparak Allah'a ibadet eder. fakat biz yasak olan bir şeyi yaparsak körülük işlemiş oluruz. Demek ki Allah'ın emri ile iyilik, yasaklaması ile de kötülük ortaya çıkar. onun için iyi ve tüm hayırları bize bildirmek için izafi olarak kötü ve şer kavramlarını yaratmış. Elbette ki iyiye ve kötüye meyilli olan insan için yaratılmış bu kavramlar.
çünkü bu zıtlıklar aynasında iyiliği, mükemmelliği, hayrı, güzelliği görmeye çalışan insan aklıdır. elbette ki muhatap da insan olacaktır.

32

29.03.2008, 00:01

Ahmet Said ağabeyim, bu konu mühim ve ciddi bir konu olduğu için ve de Risale-i Nur Kuran'ın bu asra bakan yönü olduğu cihetle Risale-i Nur'un satırlarıyla meseleleri aydınlatmanın isabet olacağına inanıyorum. Maksadım sizi veya hiç kimseyi eleştirmek değildi.

1- Benim "bela" cevabı verildiğinin unutturulmasından kastım farklıydı. Yanlış ifade etmişim. Bize deniliyor ki, emanet teklif edildi ve kabul ettiniz. O zaman neden bilmiyoruz böyle bir teklifi? Neden bize unutturuldu? Unutturulmasındaki hayır ve hikmetler neler olabilir? Ayrıca kast edilen emanetin ne olduğunu detaylı olarak izah eder misiniz?

2- ıyinin iyi olabilmesi için illa da kötünün de yanında gelmesi mi gereklidir? Neden?

33

29.03.2008, 08:41

Alıntı sahibi ""talhagenc""

Ahmet Said ağabeyim, bu konu mühim ve ciddi bir konu olduğu için ve de Risale-i Nur Kuran'ın bu asra bakan yönü olduğu cihetle Risale-i Nur'un satırlarıyla meseleleri aydınlatmanın isabet olacağına inanıyorum. Maksadım sizi veya hiç kimseyi eleştirmek değildi.

1- Benim "bela" cevabı verildiğinin unutturulmasından kastım farklıydı. Yanlış ifade etmişim. Bize deniliyor ki, emanet teklif edildi ve kabul ettiniz. O zaman neden bilmiyoruz böyle bir teklifi? Neden bize unutturuldu? Unutturulmasındaki hayır ve hikmetler neler olabilir? Ayrıca kast edilen emanetin ne olduğunu detaylı olarak izah eder misiniz?

2- ıyinin iyi olabilmesi için illa da kötünün de yanında gelmesi mi gereklidir? Neden?

emanet konusuna yukarıda temas etmiştik. 30. Sözde emanetin mühim bir kısmının ene olduğu ifade ediliyor. Emanet insan olmamız demek, nefsimzile,kalbimizle, enaniyetimizle, çevremizle, hislerimizle ve diğer insani özelliklerimizle. ımtihan süreci içinde yaşadığımız her şey de bu kavramın bir bağlantısıdır. Allah'ın halifesi olarak yaratılmamız, yeryüzünde tasarruf etmemiz de yine emanetin cüzleridir.
sual 2- ıyinin iyi olabilmesi için illa da kötünün de yanında gelmesi mi gereklidir? Neden?
cevap:Asla ki. iyinin iyi olabilmesi için kötüye hiç ama hiç gerek yok. zaten ortada kötü diye bir şey yok. yani kötünün vücud-u haricisi yok. bu sadece bir kavram ve izafi olarak var. ancak biz insanlar açısından iyinin ve güzelin anlaşılabilmesi için kötülük ve şer kavramına ihtiyaç var. yani "her şey bir ölçüde zıddı ile bilinir" prensibi. Esasen tüm zıtlıkların vücud-u haricisi yok. mesela soğuk. soğuğun harici vücudu nedir? Belki buz diyebiliriz. ancak buz sıcaklığın 0 derece halidir. yani işin aslında bütün dereceler sıcaklığın halidir. soğuk denen şey ise izafi olarak, göreceli, bir şeye bağlı olarak ve ancak biz insanlar için vardır.

34

29.03.2008, 09:05

Alıntı sahibi ""ahmetsaid""


Sual:
peki bunlar doğru, kabul ettik ve inandık. Ancak Allah'ın kudreti dahlinde değil mi, bizi zorluk ve şer ve musibetlere uğratmadan mükemmelliği öğretiverse. Aynı tarzda zorluğa girmeden biz doktor yapıverse, olmaz mı?

cevap:
Bu ve benzeri sualler insanların aklına geliyor elbette. özellikle de musibet, hastalık ve zolrukla bire bir yüzleşen insanların. bu suali belki de farazi neticeleri açısından değelendirmek lazım.
şöyle ki:
Evet Allah bizi cüzi zorluk ve musibetlere ve sıkıntılara ve hastalıklara uğratmadan, yani şu dünya hayatına uğratmadan(Çünkü bu gibi emirler, yani iyi-kötü, şer-hak vs. gibi emirler dünyada meydana geliyor) direk Cennete alsa idi. veya bizleri kudreti ile doğrudan Cennette yaratsa idi.
Evet böyle olsa ne olurdu?
Bakın sırlayalım:
-O zaman insan olmaz melek olurduk.
-irademiz olmazdı, sadece ne verildi ise onu kabul eden bir mahluk olurduk.
-iyi, güzellik, mükemmellik, hayır ve nimet nedir bilmezdik.
-Bize sadece bir şeyler verilir biz de kabul ederdik. bir ağaç gibi, bir bitki gibi, bir taş gibi. Allah ne merettiyse onu yapardık.
-Kendimize ait hiç bir vasfımız ve fiilimiz ve amelimiz olmazdı. Ne kahraman, ne şehit, ne sıddık, ne evliya, ne asfiya, ne peygamber ve ne de diğer vasıflarda insanlar olmazdı.
-Peygamberler olmazdı.
-Sahabeler olmazdı.
-Muhammed Aleyhisselam ve ıslamiyet olmazdı. Böyle muazzam hakikatler meydana gelmezdi.
-Anamız babamız olmazdı. Allah bizi doğrudan cennette yaratacağı için ana baba sevgisinden mahrum kalırdık.
-akrabalarımız olmazdı. dostalrımız olmazdı.
uğruna fedakarlık yaptığımız hak davalarımız, dava kardeşlerimiz olmazdı.
-Evlatlarımız olmazdı. evlat sevgisinden mahrum kalırdık.
-Binlerce kabiliyet sahibi insan meydana gelmezdi. doktorumuz, mühendisimiz, idarecimiz, postacımız, makinecimiz.... bunlar olmazdı.
-medeniyetlerimiz olmazdı. kendi ürettiğimiz hiç bir şey olmazdı.
-alın terimiz olmazdı.
-alimlerimiz olmazdı. o zaman ilimilerin bir manası olmazdı.
-binlerce ilim dalı ortaya çıkmazdı.
-böyle bir forum olmazdı. burada müzakare ettiğimiz konular olmazdı. talhagenç kardeşimiz sorularını soramaz biz de cevaplayamazdık. çünkü böyle bir şeye ihtiyaç olmazdı.
-Zaten ihtiyaca da ihtiyacımız olmazdı.
-En önemlisi Allah'a dua edecek vesilelerimiz olmazdı. acizliğimizi hissedip yalvaramazdık, fakrımızı ve muhtaç olduğumuzu fark edip Allah'a el açamazdık.
velhasıl şu dünyada yaşadığımız tüm güzellikler boşa giderdi.
değil mi?

35

29.03.2008, 09:23

Bize iletilen bir sual:
şeytan kabul etseydi ademoğluna secde etmeyi şimdi herşey güllük gülistanlık mı olacaktı.Kötü kavramı ortadan kalkacakmıydı.Herkez öz saflık bilincindemi olacaktı.Bizimle uğraşan şeytan olmıyacağına göre herkez şüphesiz tam itaat edecekti...

Entersen bir sual bu:
öncelikle bu bir kader olmuş. Vukuat böyle gerçekleşmiş. Allah bütün melekler ve şeytana emretmiş, "Adem'e secde edin" diye. Melekler itaat etmiş, şeytan ise itaat etmemiş. Hatta Allah'ın sonraki suallerine de inatla cevap vermiş ve böylece Allah'a isyan etmenin sembolü olmuş. Yani şeytan kavramı "Allah'a isyan " kavramını içinde barındırır. şimdi şeytan itaat etse ne olurdu. Bu konuda bir şey söylemek bizce meçhul. çünkü ne olurdu bilemiyoruz. zira kaderin tecelli eden yönü şaytanın itaatsizliği yönündedir.
Ancak bu noktada ınsan her şeyi şeytanın üstüne atma kolaycılığından uzak durmalıdır. çünkü şeytanın isnan üstünde ne bir gücü, ne bir tasarrufu, ne de bir yetkisi ve etkisi vardır. şeytan sadece üfler, bu üfleme de zolayıcı tarzda değil, iradeyi çalıştırıcı yöndedir.
bu nedenel insan tüm suçu şeytanın üstüne atıp kurtulamaz.
yani şeytan itaat etse kötülük olmayacaktı diye bir kavram üretemez.
çünkü insandaki nefis, enaniyet, nebati duygular, hazır lezzetler ve doymaz hırslar vs gibi duygu ve hisler bazen öyle kötülük ve şer içine düşer ki insan bir Firavun olur. bir Deccal olur, Bir Nemrut olur ki, bu insanların şerrinden şeytan bile kaçar imiş. Risale-i Nurda "insi şeytanlar" tabiri ile bu hususa dikkat çekilir.
esasen iyi ve kötünün muhatabı biziz. bu hadiseyi yaşayan biziz. Allah Cennette Adem babamız ve Havva anamız için yasak koydu. Evet şeytan vesvese vererek onları aldattı ve Onlar da, Allah'ın emrini unutarak bir ölçüde yasak çiğnediler. ancak burada muhatap insandır. insanda ise iki yöne meyil vardır. yani iyi ve kötüye. zaten irade bunu gerektirir. bu nedenle yaptığımız yanlşılığı şeytanın üstüne atarak bizler kendimizi kurtaramayız. şeytanın durumdan çıkardığı vazife bu. Biz ise Allah'a itaat yolunu seçerek asli vazifemizi yapmalıyız.

36

29.03.2008, 14:56

Alıntı sahibi ""ahmetsaid""


esasen iyi ve kötünün muhatabı biziz. bu hadiseyi yaşayan biziz. Allah Cennette Adem babamız ve Havva anamız için yasak koydu. Evet şeytan vesvese vererek onları aldattı ve Onlar da, Allah'ın emrini unutarak bir ölçüde yasak çiğnediler. ancak burada muhatap insandır. insanda ise iki yöne meyil vardır. yani iyi ve kötüye. zaten irade bunu gerektirir. bu nedenle yaptığımız yanlşılığı şeytanın üstüne atarak bizler kendimizi kurtaramayız. şeytanın durumdan çıkardığı vazife bu. Biz ise Allah'a itaat yolunu seçerek asli vazifemizi yapmalıyız.


şeytan kötülüğe meylettiriyor..peki nefis neden bunu kabul ediyor...
şeytanın vesveselerinden sonra neden nefisle mücadele araya giriyor...
şeytanın vesvesesinden sonra üstüne nefsimizle böyle mücadele etmek zorunda kalıyoruz...
Kâinatın Efendisi;

-SEN YARDIMSIN-

37

05.04.2008, 10:47

Alıntı sahibi ""ayna""

Alıntı sahibi ""ahmetsaid""


esasen iyi ve kötünün muhatabı biziz. bu hadiseyi yaşayan biziz. Allah Cennette Adem babamız ve Havva anamız için yasak koydu. Evet şeytan vesvese vererek onları aldattı ve Onlar da, Allah'ın emrini unutarak bir ölçüde yasak çiğnediler. ancak burada muhatap insandır. insanda ise iki yöne meyil vardır. yani iyi ve kötüye. zaten irade bunu gerektirir. bu nedenle yaptığımız yanlşılığı şeytanın üstüne atarak bizler kendimizi kurtaramayız. şeytanın durumdan çıkardığı vazife bu. Biz ise Allah'a itaat yolunu seçerek asli vazifemizi yapmalıyız.


şeytan kötülüğe meylettiriyor..peki nefis neden bunu kabul ediyor...
şeytanın vesveselerinden sonra neden nefisle mücadele araya giriyor...
şeytanın vesvesesinden sonra üstüne nefsimizle böyle mücadele etmek zorunda kalıyoruz...


değerli ayna kardeşim;
biraz geç de olsa sizin bıraktığınız noktadan müzakereye devam ediyoruz.
insanda üç temel duygu var;
A-Kuvve-i akliye
B-Kuvve-i şeheviyye
C-Kuvve-i gadabiyye
işte bu üç kuvvetten son ikisi her zaman şeytanın telkin ve vesveselerini dinlemeye meyillidir. üstelik insanın hazır lezzetlere karşı zaaf içinde olması yine şeytanın telkinlerine açık bir kapıdır. Yani nefis, şeytanın telkinlerine sırf kötülük olsun diye değil, lezzet ve zevk ve hazır nimetlere ulaşmak için kulak asar. Adem babamız ve Havva anamız da ebedi olacağız diye yasak ağaçtan yemişlerdi. Yoksa niyetleri sırf Allah'ın emirlerine karşı gelmek değildi.
Elbette ki şeytanın telkini ile nefis bir hata işler ise akli meleklerimiz işin yanlışlığını anlar ve nefse dur demek ihtiyacı duyar. işte insan nefis ve şeytan ile mücadele ettiği ölçüde kemalat kazanır. şeytanın telkininden uzak durarak, nefisle mücadele ederek, Allah'ın emirlerine itaat ederek fıtri vazifesini yerine getirir ve Allah'ın rızasını kazanır. böylece ebedi hayatta saadete erer. bu mücadelenin neticesi Cennettir. insan nefisle mücadele ederek ebedi saadete erer. Ebedi saadet için de nefisle mücadele etmeye değmez mi? Elbette ki değer...

38

05.04.2008, 11:11

Alıntı


Birinci Sualiniz: Hazret-i Âdem'in (a.s.) Cennetten ihracı ve bir kısım benîâdem'in Cehenneme ithali ne hikmete mebnidir?

ıkinci Sualiniz: şeytanların halkı ve icadı ne içindir? Cenâb-ı Hak şeytanı ve şerleri halk etmiş; hikmeti nedir? şerrin halkı şerdir, kabîhin halkı kabîhtir.

Eğer sual etseniz ki: Bi'set-i enbiya ile beraber şeytanların vücudundan ekser insanlar kâfir oluyor, küfre gidiyor, zarar görüyor. "El-hükmü li'l-ekser" kaidesince, ekser ondan şer görse, o vakit halk-ı şer şerdir; hattâ bi'set-i enbiya dahi rahmet değil denilebilir.

Üçüncü Sualiniz: Cenâb-ı Hak musibetleri veriyor, belâları musallat ediyor. Hususan masumlara, hattâ hayvanlara bu zulüm değil mi?

Mektubat | On ıkinci Mektup


Yukarıda eklediğim suallere cevabları Bediüzzaman r.a., çok tafsilli bir şekilde Ahmed Said abinin izahlarını da içine alacak şekilde vermiş..

39

05.04.2008, 19:44

Allah razı olsun bekliyoruz devamını...
Kâinatın Efendisi;

-SEN YARDIMSIN-

40

19.05.2008, 23:23

Evet Allah razı olsun..

Bu konuyu değerlendir