bu yazıyı iyi okuyalım...ama hak adına düşünelim..
Tamam Hocam hak adına düşünelim. Peki hak adına düşünmek ne demektir bilir misiniz? Hak adına düşünceye davat ettiğiniz kişiler hak adına düşünürken hangi metodu kullanıyor biliyor musunuz? Peki siz bu yazıdıklarınızı yazarken veya ropörtajları eleştirirken hak adına düşündünüz mü?
Hakkı Allah bildirir ve kelime itibari ile hak,doğru demektir. Yani, siz birini hak adına düşünmeye davet ettiğiniz vakit "doğru" düşünmesini istiyorsunuz demektir. Doğru'da Allah tarafanından bilidirlen ve emredilen ve-veya tavsiye edilen metodlar üzeredir. Yani, hakka, yani; doğruya davet ettiğiniz vakit, Kur'an tarafından bildirilen bir çizgi üzere olmaya davet ediyorsunuz, demektir. ışte; Risale-i Nur, bu ve sair asırların en mükemmel tefsiri olması hasebi ile verdiği metodlar haktır. O zaman biz Risale-i nur metodlarını istimal ettiğimiz vakit, hak yani doğru çizgi üzere oluruz.
Peki Risale-i Nur'un çizdiği çizgilere yada -kullanımı yakışıklı olsun- metodlara siz riayet ettiniz mi?
Peki, meslekdaş bir cemmaate , farklı meşrebten diye eza vermek Risale-i Nur'un hak prensibi midir, doğru yol mudur? Bizi bu derece insafsızca eleştirmek hak mıdır, Kur'ani midir? Daha nice Kur'ani ve Risale-i Nur'da şiddetle dikkatlere sunulmuş metodları bu derece çiğnemeniz rağmına sizin sözünüzü ne diye tutalım? Ayrıca Risale-i Nur metodudur ki, biz istikbalin evlatlarıyız. Bir idiayı tasvir edip, bu yanlıştır,demek zihnimizi doyurmaz. Delil isteriz. Hani söylediklerinide ki deliler? Delil diye verdiğiniz niye delil olsun? Bunu dahi izah etmek Risale-i Nur metodudur. Ama sizde yok.
Peki, Hocam bakalım siz hak üzere mi düşünmüşsünüz? Yazılarınızı cümle cümle inceliyelim.
Üstad zalimlerin müslümanları ve nurcuları davalarından uzaklaştırmak için en çok kullandıkları yolların başında korku duygusunu bir çok risalede dile getirir. bu korku ile hakikatler ketmedilmez...öyle olsaydı..üstad hayatı boyunca geri çekilmeyen ve hayatının sürgünde geçmesine neden olan bir yola girmezdi ve bu konuda korku damarına değinmezdi..üstad da kürtçülük iftirasına maruz kaldı. ama biz kendimize gelecek iftiralardan dolayı hakikatı söylemeyi bırakır ve sadece menfaat noktasında hareket edersek o zaman pek çok hata çıkar...
şimdi bu sözleri elbette, laf olsun, diye ulu orta söylemediniz. Elbette meşrebimizi korkaklıkla ve taviz ile suçluyorsunuz.
Biz de deriz ki: 12 Eylülün en dehşetli fırtınasında, cemaatimize vaad edilen saltanat, para ve hakeza dünya metaının yanında arzularını yerine getirmemiz mukabilinde cemaatimize ilişilmiyeceği sözü rağmına; darbelerini destek vermememiz neticesinde maruz kaldığımız tarassudlara, baskılaraz, zulümere rağmen hakikati söylemekten ve hak üzere olmaktan yılmayan ve vazgeçmeyen cemaatimiz mi korkak oldu? 71 Muhtırası zamanlarında başlatılan Nurcu avı rağmına Risale-i Nur metodlarından bir sapmamıza mı şahit oldunuz , bizi insafsızca dişlercesine korkaklıkla suçluyorsunuz.
Başa gelen hükümetleri destekleme karşılığında pek çok dünyevi nimetler kavuşmak mümkünken; asla çizgisinden ayrılmayan bizler mi korkak olduk? Velev ki çizgimiz yanlış olsun.
Hayret doğrusu destek verdiğimiz demokratlar kaç kez iktidara geldi, malum... Acaba, onlardan maddi bir çıkar sağlamak istese idik vermezler miydi? Acaba taviz verse idik cemaatimizin önüne serilen onca halıya kanıp kapitalizme boyun eğse idik tirajımız bir milyon olmaz mıydı? Maddi zorluklarımız olur muydu?Zehra Vakfı maddi durumu en kötü cemaattir. Kendinizle kıyaslayın.
Peki siz meşrebimizi korkaklıkla ve taviz vermekle suçlayarak iftira atmadınız mı? Peki bu hangi hak metodda dahildir(?)
işte vakit gazetesinde yazılmış diye bahsettiğim ve daha dün gazeten tekrar bana gelen o yazıdan bazı bölümler aktarayım...hatlarımızı görün...ama hak adına evet doğru deyin...
mehmet kutlular abiye sorulan bir soru:
- Demirel'in, şahsınızda Nurcuları kullandığı eleştirilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Demirel'in bizi kullandığı doğru değil. Bizi nerede kullandı? Oylarımızı alarak mı kullandı? AK Parti de benden oy isteyebilir. Ben bir grup isem, her parti benim oyumu almak için birtakım tavizler vermek durumundadır. Türkiye'nin şartları bu. Biz zaten demokrat misyonun DP, AP ve DYP ile geldiğine inanıyoruz. Çünkü bunun alternatifi yok. Demirel'e oyumuzu verdik, ama istediğimizi yapmadı diye parti değiştirecek bir kitle değiliz. Kendimizi değil milletimizi düşünüyoruz. Demirel, Bediüzzaman ve talebelerinin samimi bir dostudur. Bugüne kadar hiçbir zaman Demirel'in ağzından Bediüzzaman ve Nur talebelerinin aleyhinde bir tek kelime çıkmamıştır. Oy verdik diye teşvik gibi maddî veya manevî herhangi bir menfaat sağlamadık. Kaldı ki, inandığı istikamette oy kullanmak, kullanılmak olarak değerlendirilemez.
Hocam dedikya idiayı tarif ve tasfir zihnimizi doyurmuyor.
Kutlular Abi bir söz etti ise benimdir, tüm cemaat bireylerinin imzası vardır. Zira, o meşveretsiz söz söylemez. Madem meşveret var ve madem o meşveret üyelerini Yeni Asya cemaatinin bireyleri seçti vekaletimiz var. O sözü biz ettik ve biz kabul ettik.
şimdi bize bu sözdeki hataları Risale-i nur metodlarına uygun olarak yani doğu çizgide yani sizin çağrınız üzere hakka uygun ıspat etmeniz gereklidir. Aksi halde tarafımızdan "ne dediği meçhul ve sözü cevaba layık olmayanlar " hapsine atılacaksınız.
bazı demirel bilgileri:
-Başörtüsü takmak isteyen arabistana gider..
-Kur’an’daki 6666 ayetten 230’u dünyayı ve insani münasebetleri düzenliyor.Bunlar bugün aynen uygulanamaz.
ve dana bir sürü din düşmanlığı ama iki yüzlü olarak..
Peki hocam Risale-i Nur ve özellikle bu başlıkta yağtığınız çağrıda ki Eski Said'in presiplerine uygun olarak düşündüğümüzde siyasetin sanat işi olduğunu ve diyanetin mürecceh olduğunu ,ancak kişinin sanatına bakılması gerektiğini söylediğini görmez miyiz?
şimdi; Demirelin yaptığı hataları bizim oyumuzla bağdaştırıp bize eziyet etmeniz, oğul babanın günahının yüklenemez metoduna muhalefet olmaz mı? Bu zulüm olmaz mı? Hem de Münazarat'ta Üstad münafık ve kafir denilen, ahlaksız denilen Jön Türklere dahi hüsn ü zan etmiş. Bir metod vermiş. Okumaz mısın? ıçtimai Reçetelerde yok mu(?)
Ayrıca
-Başörtüsü takmak isteyen arabistana gider..
sözü Vakit gibi gazeler tarafından çarpıtılmıştır. Ben o gün onun sözünü canlı dinledim.
Demirel bir kıyaslama yapıyor ve diyor ki, AKP bu metodla baş örtüsünü çözemez. Böyle yaparlarsa yasağı savunanlar der
-türbanlılar Arabistana gitsinler..
Yani, Demirel o sırada kendi düşüncesini değil, vakıayı anlatıyordu. Malesef Akit gibi tarafgir gazeteler bunu sanki DEmirel "
-Başörtüsü takmak isteyen arabistana gitsin.. dedi diye yansıttı.
Hakikat budur. Ben dinledim. Kimseden duymadım. Kendim söylüyorum.
Ayrıca;Sizin AKP'ye oy vermiş olduğunuzu düşünüyorum.Sorular geliyor aklıma;
AKP'li yönetici dedi "Baş örtüsü yüzde bir buçuğun meselesidir"
AKP'li yönetici dedi "Paranın dini imanı yoktur"
AKP'li yönetici dedi "ıslami faiz meselesini aşalım"
AKP'li yönetici dedi "Ayasofya müzedir, ibadet edilmez
AKP'li yönetici dedi "Filan Kuran Kursunun yıkın"
AKP'li yönetici dedi "imam hatiplere söz vermedik
AKP'li yönetici dedi Baş ötrüsü ile bu toplantıya katılan şu kıza soruşturma açın"
AKP zinayı yasak etmekten korktu. Bilboardlarda çıplak kadınlara izin verdi. Sokaklarda içki içmeyi serbest bıraktı. Ve daha niceleri. Benzer şeyleri Özal ve Anap'ı yaptı.
Ama AKP dindar, Özal dindar cumhurbaşkanı
Sıkı durun, münafık dinsiz demirel ve DYP'si
ımam hatipleri açtı. Okulda namaz kılınmasına izin veren genelge yayımladı. Ayasofya'yı kısmen ibadete açtı ve Kur'an okuttu. 1991'de baş örtüsü yasağını kaldırdı. Dindarlar onun zamanında hep rahat nefes aldı.
Ama siz çıkıp tarafgir siyasal islamcı Erbakancı gazetlere inanıp onun Kur'an'ın yasak etmesine rağmen münafıklıkla suçlayın.
Peygamberimize vahiyle münafıklar bildirildiği halde ilan etmiş mi? Size vahiy mi geldi ki Demireli münafık ilan ediyorsunuz? Bu nasıl hak üzere olmak? Bizi hakka davet edenin önce kendi hak üzere olması lazım gelmez mi? Velevki Demirel münafık ola!
üstadın kastamonu lahikasında dediği gibi :
Birincisi: Bu asrın acib bir hassasıdır. (Hâşiye) Bu asırdaki ehl-i ıslâm'ın fevkalâde safderunluğu ve dehşetli canileri de âlîcenâbâne afvetmesi; ve bir tek haseneyi, binler seyyiatı işleyen ve binler mânevî ve maddî hukuk-u ibadı mahveden adamdan bir tek haseneyi görse, ona bir nevi tarafdar çıkmasıdır. Bu suretle ekall-i kalîl olan ehl-i dalâlet ve tuğyan; safdil tarafdar ile ekseriyet teşkil ederek, ekseriyetin hatâsına terettüb eden musibet-i âmmenin devamına ve idamesine belki teşeddüdüne kader-i ılâhiyyeye fetva verirler; biz buna müstehakız derler.
Hocam cehaletimi mahzur gör. Burada ne ima ediyorsunuz? Bu nüktenin konumuzla alakası ne? Burada verilen metodun Demirele oy vermemizle ne alakası var. Metodları karıştırdın herhal(!)
röpörtajda bir başka kısım:
- 28 şubat sürecinde Demirel "sivil yollara" başvururken, Ecevit, Demirel'in aksine Nurculara sahip çıktı.- Ecevit, Nurculara değil, Fethullah Hoca'ya sahip çıktı. Ecevit, dindarlara hiçbir zaman sıcak davranmadı. Orada Fethullah Hoca'nın desteğini alarak birinci parti olduğu için sahip çıktı. Ecevit'in ıslâmiyet'e karşı kanaati değişmedi.
- Hocaefendi yanlış mı yaptı?
-Bana göre Hocaefendi, Ecevit'i destekleyerek yanlış yaptı. Karaoğlan, Marksizmin bayraktarlığını yaptı. Marksistti. Dönüş yaptığını da sanmıyorum. Genel manada dindar grupları değil, sadece Fethullah Hoca'yı savundu. Bazıları her seçimde parti değiştirdi. Biz hiç değiştirmedik. Bana göre parti değiştirmeye gerek yoktu. Bu yaptıkları hareketin yerini Risaleler'de ve Üstad'ın hayatında bulamazlar.
ecevit için bunları rahatlıkla söylerken demirel için malesef taraftarlık ile iyiler grubuna konulmaktadır..işte siyasetin yaptırdığı şey...
Aslında hocam bu yazılara böyle yorum getirmeniz siyasetin yaptırdığı bir şey. Siyasi tarafgirliğe bulaşmışsınız ve bu kusurunuzu başkasına ket vurarak gideriyorsunuz!
Kutlular Abi gibi ömrü hizmetle geçmiş ve imanına dost ve düşmanın şehadet edeceği bir zata, sırf sizin hoşunuza gitmeyen bir partiye oy verdiği için, bu derece su i zan etmeyi hangi hak ve hakikata sığıştırıyorsunuz.
Kaldı ki yazıda bir yorum yok. Sedece gördükleri ile amel ediyor. Söylenene, kalbe değil, yapılana, fiile bakıyor. Tam Kur'ani bir metod. Aç Bakara suresi 204 ve 205'i oku.
ışte Kur'an dünya işlerinde söylenen söze değil, yapılan fiile bakmayı emrediyor. Kutlular Abi fiile bakıyor. Demirel imam hatip açmış, demirel Ayasofyayı ibadethane yapmış, demirel okulda namazı serbest bırakmış, demirel başörtüsü yasağını kaldırmış. Nurculara zarar vermemiş, dindarlara zarar vermemiş. Daha sözüne bakılmaz. Kuranı bu asra uygun görmediğini söylemişse de o Allah'a hesap verecek, ben fiile bakarım. Hiç değilse Sayın Erdoğan gibi "ben dindarım" dedikten sonra "paranın dini imanı olmaz, islami faiz meselesini aşalım," demiyor.
Hele hele Akit gibi tarafgir bir gazete veye, ERbakan gibilerin siyasi rekabet sırasında söylediği ve şöhret bulmuş, hakikat kabul edilmiş sözleri ile konuşmak Nurcuya hiç yakışmaz. Ecevit hem sözle hem fiille pek çok hatalar yapmış, zarar vermiş. Elbette ona hüsn ü zan caiz olmaz. Elbette demirele hüsnü zan caizdir ve mecburendir.
Risale-i Nur metodu değil midir; "siyasette kalbe bakılmaz, ele bakılır". Siz Risale-i Nur okumuyor musunuz? yoksa sizde -maalesef- gördüğüm bazı kardeşler gibi sadece ıçtimai Reçetleri mi okuyorsunuz?
bir başka soru:
- Müsadenizle tekrar bölünmelere gelmek istiyorum. Darbelerin ayrılıkta nasıl etkisi oldu?
- 12 Mart'ı eleştirdik. Ama 12 Eylül'de, bazı ağabeyler yanlış bir yola girdiler. Mehmet Kırkıncı, "Komünistlere karşı kader bizi Kemalistlerle beraber olmaya mecbur etti' diyor. Hayatını anlattığı kitabında, ihtilali müjdeli bir haber olarak aldığını söylüyor. Bu fikri Kırkıncı Hoca geliştirdi.
devam ederek:
ıhtilal sonrası ağabeyler, Kırkıncı Hoca'nın "ihtilal oldu, aleyhte olursak kötü olur" düşüncesinin etkisinde kaldılar. Buna inandılar. "Hapse girme endişesi" ve "cemaati koruma düşüncesi"yle ihtilalcilerin eleştirilmemesi gerektiğini söylediler. Kırkıncı Hoca'nın bu yönde mektubu var. Bunlar, 12 Eylül darbesini Çanakkale, Niğbolu ve Malazgirt zaferlerinden daha büyük bir zafer olarak sundular. Bu, Üstad'ın anlayış ve inancına ters bir tutumdu. Biz ihtilali savunamayız.
CEvap luzumsuz
başka bir soru:
- Kürt sorununu sormak istiyorum. Bu soruna nasıl bakıyorsunuz?
- Hiçbir Kürt vatandaşımızın hak noktasında benden daha az hakkı yok. Kendi aralarında dillerini istedikleri gibi konuşuyorlar. Biz devlet okullarında Kürtçe eğitime karşıyız. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey yok. Özel okullar açılmasına itirazım yok. Ama devlet okulunda Kürtçe eğitim olmaz. Türkiye Cumhuriyeti'nin kanunu var. Bu kanuna göre devletin resmi dili Türkçe'dir. 12 Eylül'e kadar Kürtçe konuşma sorunu yoktu. 12 Eylülcüler, PKK meselesinden dolayı biraz sıkı tuttular. Bu da yanlıştı. Efendim, "Kürtçe eğitim verilsin." Hayır efendim böyle bir şey olmaz. Türkiye'de yirmi beş ırk var.
işte çarpık bir düşünce daha..üstad bizzat zehra üniversitesinde birlik ve kardeşlik sağlanması için arapça türkçe kürtçe olmasından bahsederken ve kürdistandaki okullarda atanan hocaların halkın dilini bilmediğini ve böyle eğitim olmayacağını, hocaların kürtçe bilmesi gerektiğini münazaratta belirtir:
Zülcenaheyn Kürtlerin mutemedleri olan ekrad ulemasından veya istınas etmek (tanışıklık sağlamak) için lisan-ı mahalliye âşina olanları müderris olarak intihab etmeli.
evet ve daha nice şeyler...
biz kurana göre düşünecekken üstadın keyfi küfrü ve cebri dediği kanunlara göre düşünülecekse bu işin neresi islamidir üstadın mantığını uygundur ki....
islam herkese aynı hakkı verir...eğer kanunlara göre bir şeyler talep edilecek veya inkar edilecekse tüm devletlerde uyugulanan kanunlara göre yapılan zulümler haklı ve yerindedir denilmelidir..kimse kalkıp hak istiyorum demesin...islami hakları da istemeyin çünkü kanunlar müslümanlara ve kürtlere hayat hakkı tanımıyor...
selamlar....düşünmez miyiz..
şu yazdıklarınıza inşaallah daha sonra cevap yazacağım. Nasıl hak ve hakikate muhalif sözler ettiğinizi inşaallah ıspat edeceğim.
Muhabbetle