bezen kendimizi dünyada ebedi kalacak zannediyoruz halbuki bizim vucüdümüz etten kemikten her an dağılmaya müsait... zaten bir insan 100 yıldan fazla yaşamıyor... ama biz etrafa baktığımızda bir derece sabit görüyoruz o yüzden kendimizi de sabit zannediyoruz çünkü vucüdün içinden baktığımız için vucüdümüzü da öyle dışarısı gibi sabit görüyoruz... halbuki bizim başımıza bir hastalık ya da bela gelse dünyamız başımıza yıkılıyor halbuki dış dünyada herhangi bir değişiklik olmuyor... yani burada üstadın aynayla tabir ettiği vucüdümüz ve nefsimiz olsa gerek... aynada görünen de dünya... biz aynayla bu dünyayı izliyoruz
mesela çok hüzünlü olan birisi bütün dünyayı ağlar vaziyette görüyor, sevinçli birisi herşeyi o şekilde görüyor... yani aynan güzelse güzel görürsün, ayna kararmışsa dünyayı da karanlık görürsün, ayna bombeli veya şekli değişikse dışarısı da öyle görünür...ayine bizim amellerimize,itikadımıza, ibadetlerimizle değişiyor...
Hem bil ki, her yeni gün, sana, hem herkese bir yeni âlemin kapısıdır. Eğer namaz kılmazsan, senin o günkü âlemin zulümâtlı ve perişan bir halde gider. Senin aleyhinde âlem-i misâlde şehâdet eder. Zîrâ herkesin, her günde, şu âlemden, bir mahsus âlemi var. Hem o âlemin keyfiyeti o adamın kalbine ve ameline tâbidir. Nasıl ki aynanda görünen muhteşem bir saray, aynanın rengine bakar. Siyah ise, siyah görünür; kırmızı ise, kırmızı görünür.Hem, onun keyfiyetine bakar; o ayna şişesi düzgün ise sarayı güzel gösterir, düzgün değil ise çirkin gösterir. En nâzik şeyleri kaba gösterdiği misillü, sen kalbinle, aklınla, amelinle, gönlünle kendi âleminin şeklini değiştirirsin; ya aleyhinde, ya lehinde şehâdet ettirebilirsin. Eğer namazı kılsan, o namazın ile, o âlemin Sâni-i Zülcelâline müteveccih olsan, birden sana bakan âlemin tenevvür eder. Âdetâ, namazın, bir elektrik lâmbası ve namaza niyetin, onun düğmesine dokunması gibi o âlemin zulümâtını dağıtır. Ve o herc ü merc-i dünyeviyedeki karma karışık perişâniyet içindeki tebeddülât ve harekât, hikmetli bir intizam ve mânidar bir kitâbet-i kudret olduğunu gösterir, âyet-i pürenvârından bir nuru senin kalbine serper. Senin o günkü âlemini, o nurun in'ikâsıyla ışıklandırır. Senin lehinde nurâniyetle şehâdet ettirir.
Sözler | Yirmi Birinci Söz
ancak aynanın başına bişey geldiğinde dışarısının güzel veya çirkin olması bizim için bir anlam ifade etmiyor... aynen öyle de insanın bedeni de -ayna gibi- o öldüğünde dünyanın devamı bekası ona fayda sağlamıyor....
selametle...