Ey insan, eğer hakikatlere vakıf olabilecek ve feraset nurunu inkişaf ettirecek tahkiki bir iman ve ıslâmiyet ilmine vakıf isen, çok mesutsun.
Böyle mesut bir adam, başkasının çirkin hareketlerinden ibret ve nasihat alabilir.
Hazret-i ısa Aleyhisselâma, “Seni kim terbiye etti?” diye sorulunca:
“Kimse beni terbiye etmedi, cahilin cehlini gördüm ondan sakındım” cevabını vermiş ve
“ınsan başkasında görüp de beğenmediği şeylerden sakınmış olsa, terbiyecilere ihtiyaç olmazdı” öğüdünü ilâve etmiştir.
* * *
Resul-ü Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm Efendimiz mealen buyurmuştur ki:
“ıki kişi bir müddet birbirleriyle yâr ve hemdem olup da bunlardan hangisi arkadaşı hakkında güzel muameleyi iltizam etmiş ise, Allah’ın indinde o zât diğerinden daha makbul ve muteber olur.”
Bir insan arkadaşı ile bir saat kadar beraber bulunursa, arkadaşlık hukukunda vazifesini ifa mı etmiştir, yoksa zayi mi etmiştir diye halka ve Hakka karşı sorumlu olur.
ışte bunun içindir ki, Nur talebeleri birbirlerinin şahsî kusurlarına bakmazlar. ıman ve ıslâmiyet ve hizmet cephesine bakarlar.
Bir araya gelince birbirlerine hürmet, sevgi ve şefkatle muamele etmekten mânevî bir haz duyarlar.
Beraberce iman ilm ü irfan derslerini mütalaa ederek, ilmî şahsiyetlere has bir ciddiyet ve muhabbet içinde pek faideli ve feyizli vakitler yaşayarak ilerleyen saatlerin dahi farkına varamayacak hale gelirler.
* * *
ınsanların iltifat ve teveccühlerine, sen arzu etmediğin ve beklemediğin halde mazhar olursan seni onların teveccüh ve muhabbetlerine muvaffak eden Allah-u Zülcelâle arz u şükran eylemelisin.
ınsanların teveccühü istenilmez, belki verilir.
Eğer halkın şer ve mazarratlarına dûçar olursan, cezalarını Cenab-ı Hakka bırakıp kimseye şikayette bulunmamalısın.
Yalnız şerlerinden Cenab-ı Hakka sığınıp kendilerini azarlamayasın.
“Ne için benim yüksek ehliyetimi tanımıyorsunuz? Halbuki ben filan oğlu filanım, ben bilginim” gibi bir takım büyük sözler söylemeyesin.
Zira bu yol ahmak olanlara yaraşır. Kendi nefsini temize çıkaran cahil kimse böyle işlere girişir.
* * *
Âhirete mahsus kardeşlik gıdaya benzer. Gıda yiyecek ve içeceklerden insan vücudunun büyüyüp kuvvetlenmesine yarar. ınsan ondan müstağni olamaz, vazgeçemez.
(Nur-u imanla münevver olan, ahlâk-ı Muhammediye ile ahlâklanan, azamî ihlas düsturları ile amel eden Nur talebeleri gibi.)
* * *
Haris (aç gözlü) olmamalı, dünyaya haris ve düşkün olan bir adamın arkadaşlığı öldürücü zehir gibidir.
Haris bir arkadaşla düşüp kalkmak, ebedî dünyada kalacakmış gibi ibadet ve taatını bırakan, iman ilm ü irfanına çalışmayan kimselerle arkadaşlık etmek senin de hırsını çoğaltır. Onların bu tehlikeli fena huyu sana da bulaşır.
Bunun için ancak iman ve ıslâmiyet ilmi ile kendini ve din kardeşlerini aydınlatmaya çalışan, Allah’a olan ibadet ve taatini güzelce işleyen salih kimselerle arkadaş olmakta hayır vardır.
* * *
Çok günahkâr olanlardan uzak dur. Bunların arkadaşlığından canavardan kaçar gibi kaç.
Çünkü insan daima günah göre göre, kalbindeki kötülüğe karşı tiksinti yavaş yavaş kaybolur.
Böylece insanın kendisinden günahlar kolayca zuhur etmeye başlayacağından, nihayet sen de günün birinde o gıybetçilere, o günah işleyen kimselere benzemek tehlikesine düşersin.
Bu ihtimali hatırından çıkarma.
* * *
Arkadaşın hakkında vuku bulan münasebetsiz sözleri kendisine haber verme.
Zira bir insan diğerinden işittiği münasebetsiz sözleri arkadaşına ulaştıracak olursa, kendisi bizzat o münasebetsiz sözü söylemiş gibi olur.
ınsanların medih ve senasından arkadaşını sevindirecek cihetleri ulaştırmakta sür’at göster.
* * *
Arkadaşının gıyabında ırz ve namusuna nakıse verecek sözler söylendiği zaman kendi aleyhine söylenen sözleri nasıl müdafaa edersen arkadaşını da öylece müdaafa et.
* * *
Arkadaşının muhtaç olduğu nasihati söylerken sert bir eda takınma.
* * *
Arkadaşının bir kabahati meydana çıkarsa onu azarlama, affet.
* * *
Arkadaşını hoşlandığı ismi ile çağır.
* * *
Arkadaşının sağlığında ve ölümünde onu hayır ile yad et ve vefatından sonra dahi akraba ve taallukatına kardeşçe muamelede bulun.
* * *
Arkadaşının gıyabında hukukunu muhafaza edecek her türlü yardımda bulunduğun gibi, minnet şaibesinden masun olmak için kendisine malumat verme.
* * *
Arkadaşının bir keder ve ıstırabını hissedersen kalbine neşe ve safa verecek tavırda bulun.
* * *
Arkadaşının keder ve hüznünde ayrı bulunma.
* * *
Arkadaşının sırrını gizle, ayıplarını ört.
* * *
Dilin ile ne söylersen, kalbinle de bunun aynını muhafaza etmek suretiyle arkadaşını sev, yani samimi ol.
* * *
Ey insan, olgun mü’min gibi mazeretleri kabul etmelisin. Münafık gibi ayıpları açıklamakla uğraşma.
Sen nefsine karşı, “Belki arkadaşımın bu hususta bir özrü vardır da ben ona muttali olamadım” demelisin.
* * *
Laf getirip götürmeye koşanları tanıma, onlara boyun eğme. Ötekini berikini daima ayıplayanların arkadaşlığından kaç.
* * *
ınsanın kalplerine gıybet (adam çekiştirmek) ve nemime (kovuculuk) yapmanın günahı, bunların bu kadar tehlikeli olduğunu anlamamaktan, lüzumu kadar ehemmiyet vermemekten yerleşmiştir.
* * *
“Ya Rab, çok uyuyan gözden, çok yeyip içen mideden sana sığınıyorum.”
* * *
Ey mü’minler! şeytanın yolundan gitmeyiniz. Çünkü şeytan, akl-ı selimin kötü gördüğü şeylerle emreder.
* * *
Kardeş, zamanını bil, ihvanını bil, onlara lâyık olan muameleyi yap, hüsn-ü muaşeretten, güzel muameleden bir an bile ayrılma.
* * *
Kardeş, seninle ıslâmiyete aykırı olarak görüşmek, konuşmak isteyenlerden daima kaç.
Onlar bir takım tatlı vaadler, tatlı hayaller söyler.
Unutma ve bil ki, onlar sonra çok acı ve çok zehirli hallere döner; fakat sen elden gitmiş, onların eline düşmüş olursun.
Onlar sana asla merhamet etmezler. Sana acımazlar, uyanık ol. Kapılma, aldanma.
* * *
Kardeş, münafık kimselerden kendini muhafaza et. Onlarla konuşma.
* * *
Bir camianın fertleri, bir dâvânın hadimleri birbirlerini tenkit etmek illetine tutulur da tedavi edilmezse, o camiadan ve o hadimlerden bir hayır beklenmez, beklenmemelidir.
* * *
Çok söyleyen, az işleyen adamla işe girişme.
Sözü iş, işi sözden ibaret olarak yaşayan kimseden bir şey bekleme.
* * *
Senenin yarısı soğuk, yarısı sıcaktır. Soğuğu sıcağı bahane edip çalışmayan adam ahmaktır.
* * *
ınsan küpe benzer, ne kadar boş ise, sesi o kadar çok çıkar.
* * *
Fena huylar ağız kokusuna benzer.
Sahibi duymaz, fakat yanındakiler duyar ve nefret ederler.
* * *
Ey nefsim!
Kullardan bekleme sen medet,
Kimden medet umarsan edilirsin ret,
Ta ezelden böyledir âdet.
Dost dostu atar baştan bir gün,
Allah’tan bekle mededi her gün.
* * *
Nefsine, hevesine kul olma sakın,
ısraf, hırs, tama çok ziyan getirir.
Seni zillet ve sefalete atar her an,
ıktisat ve kanaattır sana yaraşan.
* * *
Bir arkadaşın arkasından laf etmek, ahlâksızlığın en kötülerindendir.
* * *
Kusursuz insan olmaz.
Nasıl ki kendi kusurundan bahsedilmesini istemezsen, sen de başkalarının kusur ve hatasını gıyabında konuşma.
* * *
Fenalık yapan mutlaka fenalık bulur.
* * *
Kıskançlık, fitnecilik insanın başına fenalıklar getirir.
* * *
Mürainin alameti üçtür:
ınsanlar yanında ibadete huzur gösterir.
Yalnız kalırsa tembel olur.
Her işte medh olunmasını sever.
* * *
Tembelin alameti ikidir:
Gevşeklenirse ifrat, işe başlarsa tefrit ile hareket eder. ışten kalır, işini kaybeder.
* * *
Lâtifeden sakın. Bu, insanın mehabet ve vakarını mahveder.
* * *
Bilmediğin kimseyi övme.
* * *
Her musibetin defi için iki ilaç vardır: Biri sabır, diğeri zaman.
* * *
Din kardeşinle daima ciddi, samimi ve terbiyeli konuş. Bana gücenmez, aramızda teklif yok deyip laubali, yakışıksız şeyler konuşma, şakalaşmalarda bulunma. Zira bunlar samimiyet ve sevgiyi sarsar.
* * *
ınsan gayreti nisbetinde yükselir ve geceleri uykusuz kalmakladır ki ulviyete erişir.
güzel gören güzel düşünür
zübeyir gündüzalp