Giriş yapmadınız.

1

06.10.2006, 16:30

Nikbin kimselerin vasıfları



Allah’tan hiçbir zaman ümidini kesmeyen nikbin kimse­ler; ümidin, sürur ve sevincin, neşe ve neşvenin, gayret ve him­metin nuraniyet, muvaffakiyet ve saadeti içinde yaşar­lar.

ımanlı ve nikbin adam her yerde sihirli bir muharrik ve müj­de definesi olarak sevinç ve sürurla istikbal edilir, de­runî bir neşe ve neşvelerle karşılanır.

Onun tahkikî imanla münevver ve mücehhez vücudu gö­rünür görünmez bütün sineler nuranî tebessümlerle müzey­yen olur, bütün yüzler ışıklanır, bütün gönüller ılâhî sevgi ve saygı ile dolup taşar. Sanki gittiği yerlere mânevî ışık, gü­neş ve sevinç götürür. Risale-i Nur ile mücahede-i diniyede muzaffer olmak için mazhar olduğu kudretten ve salabetten ruhlara güç ve kuv­vet akıtır.

ımanlı, nikbin ve ebedî ve ezelî bir gaye sahibi ve cihan-şümul Kur’ânî davanın, ivazsız ve ücretsiz hizmetkârı, Ri­sa­le-i Nur’la tenvir edip sevindirmek istediği her şahsın daima gönlünü ferahlandıracak, ruhunu ılâhî heyecanlarla coşturacak sözleri arayıp bulur.

Onlara sadece boş birkaç cümle söylemez. Her birisi mu­ha­tabının ebedî saadet ve ferahı ile alâkalı olan ve onunla kalp ve kafasında ılâhî tesirler nakşeden, onun sevinç ve ne­şesini arttıracak sözleri, Risale-i Nur’un intişarıyla meydana gelen ıslâmi fütuhat müjdelerini öğrenip takip eder, arar, bulur.

Bunları, din kardeşliği sevgisinin coşkunluğu ile halisâne ve nezihâne bir tarzda söyler, onlarla nuranî sohbetler ya­par, nuranî, neşveli bir Cennet husule getirir. O meclis-i nu­ranîde şükür, huzur, sürur, selâmet, sebat ve metanet hâkim olur.

ımanlı idealistler, mukaddes bir hedefe ulaşmayı gaye-i hayat edinen insanlar, Allah’a hadsiz minnet ve şükran his­leri içinde şen ve şakir kimselerdir. Yüzleri daima bu şükran ifa­desini belirten tebessümlerle mütebessimdirler.

Hatta fi­zikî, ruhî ve dimağî bakımdan sıhhat ve afiyetle yaşamayı temsil ederler. Bu zinde müşahitler Risale-i Nur’u tanıma­dan, onu okuyup nur ve kuvvet almadan evvel me’­yus, mücrim, zayıf ve dürüst olmayan kişilerdir.

Risale-i Nur’u okumakta sebat ve sadakata, ibadet ve ta­ate, sabır ve selâmete sahip olmak için devamlı cehdler yaparlar. Kısa bir zamandan sonra artık kendilerini zorla­mak­sızın en zor, en tehlikeli ve başarılmaz gibi görünen meş­ru hareketleri ibadet ve hizmetlerini büyük bir kolay­lıkla ifa etmek başarısına erişirler.

ıslâm düşmanlarının, gafil ve cahillerin, başkalarının ve eski arkadaşlarının, hısım ve akrabalarının ve meslektaşla­rı­nın sarsıcı cesaret ve gayret kırıcı sözlerine, telkin ve pro­pa­gandalarına karşı koyduran, işte bu irade ve iman kuvve­tidir.

Güzel gören güzel düşünür - (Z.Gündüzalp)

2

06.10.2006, 16:41

Madem ki ıslâm ın her derdine razı olduğunu bildiriyorsun, bu müjdenle bize aşk ve şevk veriyorsun, o halde iyi dinle. Vazifen, dikenler arasında güller toplayacaksın, ayağın çıplaktır, batacak. Elin açıktır, ısıracak. Buna sevineceksin. Firavunlar kucağında büyüyen Musa ları safına alacaksın. Aldığın için dövecekler. Konuştuğun için zindana koyacaklar, sevineceksin. Çöllere sürülürsen, kanınla ağaç yetiştireceksin. Kutuplara sürülürsen, ısınla sebze yetiştireceksin. Yeşilliği sevmeyenler olacak. Yakacaklar, yıkacaklar. Sen bunu sabırla seyredeceksin. Karanlık zindanlara salarlarsa, ışık, paslı vicdanları görürsen ümit, imansız kalplere rastlarsan nur vereceksin. Sen verdiğin için suç, sen getirdiğin için ceza, sen konuştuğun için mahkum olacaksın ve buna şükredeceksin. Anadan, yardan, serden ayrılacaksın. Candan, gönülden Kur an a sarılacaksın. Damla iken deniz, nefes iken tayfun olacaksın. Derdini yazmak için derini kağıt, kanını mürekkep edeceksin. Kimse ile görüştürmezlerse, Mecnun olup çöllere düşeceksin. Leyla arar gibi, nur arayanları bulacaksın. Bulamazsan üzülmeyeceksin. Yalan, iftira, çamur fırtınasına tutulursan, hissiyatını terk edeceksin. Önünde demirden set yaparlarsa, dişinle deleceksin. Dağları toptan delmek gerekirse iğne ile oyacaksın. Unutma, nerede olursan ol; küfrün ve cehlin ta temelini çürüteceksin. Bir gün Kur an etrafındaki surların yıkıldığını görürsen, hemen kemiklerini taş, etlerini harç, kanını da su edeceksin. Etrafına ilimden, irfandan, faziletten ahlâktan kaleler dikeceksin. Kaleler, fedailer ister. Nasıl olsa sen de içinde fedai olacaksın. Bu mektubu okuyunca, Mesnevi yi okuyan Yunus gibi Uzun olmuş diyeceksin. O nun gibi, ben olsa idim: Ete kemiğe büründüm, Yunus diye göründüm, derdim dediği gibi sen de ne lüzum vardı uzun uzun saymaya, kısaca 'Kur an talebesi olacaksın' deseydin yeterdi diyeceksin. Haklısın. Zira ıslâm yoluna giren bilir ki, bu yol kıldan ince kılıçtan keskindir. Her kişinin kârı değil, er kişinin kârıdır...zübeyir gündüzalp
'

Bağ-ı cennette ümidim bu durur kim Zatî'yi
Cümle müminlerle ol server ede hem sâyesi


_

4

06.10.2006, 16:55



Her şeyin iyi cihetini ve güzel veçhesini görmek, yani imanlı bir nikbinliğe (iyimserliğe) malik olmak, gü­zel huy ve ahlâkla meşru dairede yaşamak ve bundan ılâ­hî bir haz duymak akıl, kalp ve ruhun her zamanki du­rumu ol­malıdır.

Ruh, akıl ve kalp eğer maarif-i ılâhiye ile, ilm-i iman ve ma­rifetullahı ders veren Risale-i Nur’la salim ise; en tehlikeli anlarda, bedbinlik veren en ümitsiz hallerde, yaşamayı çok acı bulduğun en bunaltıcı ve buhranlı çağlarda, inim inim in­lediğin saatlerde bile nikbin (iyimser) olabilirsin.

Nikbin olmakla da hayatın dağlarvari dağdağaları al­tın­da ezilmekten kurtulmak için şahlar gibi şahlanabilirsin ve şahlanmalısın.

Bilhassa yeis, ümitsizlik ve bedbinlik hislerinin sana mu­sallat olduğu devrelerde ve zamanlarda bütün nikbinlik ve ce­saretini ele alarak yeisin attığı sefahet yatağından fırlamalı­sın ve fırlayacak kudretin özünde mevcut olduğunu bilmelisin.

Gözlerinin ümit, saadet ve muvaffakiyet sürurunun ve sevincinin parlak kıvılcımlarıyla parladığını âyineye bakıp görmelisin.

Sakın hiçbir zaman deme ki; her işin kötü gittiği bir sı­rada, insan nasıl ümitvâr ve nikbin olabilir?

Nikbin bir vaziyete sahip olmak demek; daima kuvvet-i imanla dayanmaya, en kötü durumlarda bile herşeyi iyi görmeye, hadiseleri mümkün olabilen en müsbet, yani en olabilir taraflarını elde edebilecek surette karşılamaya hazır bulunan ruhun müsbet bir durumuna erişmektir.

Ruh böyle bir durumu birden bire elde edemez. Ancak bilmelidir ki irade, sabır, sebat ve enerji ile herşeye vasıl olunur.

Gelişigüzel yaşayan adam ölüme sürüklenir. Hadiseleri ve güçlükleri yenmek elinde değilse bile hiç olmazsa kendi kendine telkinlerde bulunmalısın ve istiğfar ve “hasbünallâ­hu ve ni’me’l-vekil” duasına devam etmelisin.

Güzel gören güzel düşünür - (Z.Gündüzalp)

5

06.10.2006, 16:57

Güzel düşünen hayatından lezzet alır :wink:
"Sevdir bize hep sevdiklerini, yerdir bize hep yerdiklerini, yâr et bize erdirdiklerini"

6

08.10.2006, 14:54

AHLÂK-I MUHAMMEDıYE (A.S.M.) DERSLERı



Ey insan, eğer hakikatlere vakıf olabilecek ve feraset nurunu inkişaf ettirecek tahkiki bir iman ve ıslâmiyet il­mine vakıf isen, çok mesutsun.

Böyle mesut bir adam, baş­kasının çirkin hareketlerinden ibret ve nasihat alabilir.

Hazret-i ısa Aleyhisselâma, “Seni kim terbiye etti?” diye so­­ru­lunca:

“Kimse beni terbiye etmedi, cahilin cehlini gör­düm ondan sakındım” cevabını vermiş ve

“ınsan başka­sın­da görüp de beğenmediği şeylerden sakın­mış olsa, terbi­ye­ci­lere ihtiyaç olmazdı” öğüdünü ilâve et­miştir.

* * *

Resul-ü Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm Efendimiz mea­len buyurmuştur ki:

“ıki kişi bir müddet birbirleriyle yâr ve hemdem olup da bunlardan hangisi arkadaşı hak­kında güzel muameleyi iltizam etmiş ise, Allah’ın indinde o zât diğerinden daha makbul ve muteber olur.”

Bir insan arkadaşı ile bir saat kadar beraber bulunursa, arkadaşlık hukukunda vazifesini ifa mı etmiştir, yoksa zayi mi etmiştir diye halka ve Hakka karşı sorumlu olur.

ışte bunun içindir ki, Nur talebeleri birbirlerinin şahsî ku­­surlarına bakmazlar. ıman ve ıslâmiyet ve hizmet cephesine bakarlar.

Bir araya gelince birbirlerine hürmet, sevgi ve şef­katle muamele etmekten mânevî bir haz duyarlar.

Beraberce iman ilm ü irfan derslerini mütalaa ederek, ilmî şahsiyetlere has bir ciddiyet ve muhabbet içinde pek fai­de­li ve feyizli vakitler yaşayarak ilerleyen saatlerin dahi far­kına varamayacak hale gelirler.

* * *

ınsanların iltifat ve teveccühlerine, sen arzu etmediğin ve beklemediğin halde mazhar olursan seni onların teveccüh ve muhabbetlerine muvaffak eden Allah-u Zülcelâle arz u şükran eylemelisin.

ınsanların teveccühü istenilmez, belki ve­rilir.

Eğer halkın şer ve mazarratlarına dûçar olursan, cezala­rı­nı Cenab-ı Hakka bırakıp kimseye şikayette bulunmamalı­sın.

Yalnız şerlerinden Cenab-ı Hakka sığınıp kendilerini azar­lamayasın.

“Ne için benim yüksek ehliyetimi tanımıyorsunuz? Hal­bu­ki ben filan oğlu filanım, ben bilginim” gibi bir takım bü­yük sözler söylemeyesin.

Zira bu yol ahmak olanlara yara­şır. Kendi nefsini temize çıkaran cahil kimse böyle işlere gi­rişir.

* * *

Âhirete mahsus kardeşlik gı­daya benzer. Gıda yiyecek ve içe­ceklerden insan vücudunun büyüyüp kuvvetlenmesine yarar. ınsan ondan müstağni olamaz, vazgeçemez.

(Nur-u imanla münevver olan, ahlâk-ı Muhammediye ile ahlâkla­nan, azamî ihlas düsturları ile amel eden Nur talebeleri gi­bi.)

* * *

Haris (aç gözlü) olmamalı, dünyaya haris ve düşkün olan bir adamın arkadaşlığı öldürücü zehir gibidir.

Haris bir arkadaşla düşüp kalkmak, ebedî dünyada kala­cakmış gibi ibadet ve taatını bıra­kan, iman ilm ü irfanına çalış­mayan kimselerle arkadaşlık et­mek senin de hırsını ço­ğaltır. On­ların bu tehlikeli fena huyu sa­na da bulaşır.

Bunun için ancak iman ve ıslâmiyet ilmi ile kendini ve din kardeşlerini aydınlatmaya çalışan, Allah’a olan ibadet ve taatini güzelce işleyen salih kimselerle arkadaş olmakta hayır vardır.

* * *

Çok günahkâr olanlardan uzak dur. Bunların arkadaşlı­ğından canavardan kaçar gibi kaç.

Çünkü insan daima gü­nah göre göre, kalbindeki kötülüğe karşı tiksin­ti yavaş yavaş kaybolur.

Böylece insanın kendisinden günahlar kolayca zuhur et­meye başlayacağından, nihayet sen de günün birinde o gıy­betçilere, o günah işleyen kimselere benzemek tehlikesine dü­şersin.

Bu ihtimali hatırından çıkarma.

* * *

Arkadaşın hakkında vuku bulan münasebetsiz sözleri ken­disine haber verme.

Zira bir insan diğerinden işittiği mü­nasebetsiz sözleri arkadaşına ulaştıracak olursa, kendisi bizzat o münasebetsiz sözü söylemiş gibi olur.




ınsanların medih ve senasından arkadaşını sevindirecek cihetleri ulaştırmakta sür’at göster.

* * *

Arkadaşının gıyabında ırz ve namusuna nakıse verecek söz­ler söylendiği zaman kendi aleyhine söylenen sözleri na­sıl müdafaa edersen arkadaşını da öylece müdaafa et.

* * *

Arkadaşının muhtaç olduğu nasihati söylerken sert bir eda takınma.

* * *

Arkadaşının bir kabahati meydana çıkarsa onu azarlama, affet.

* * *

Arkadaşını hoşlandığı ismi ile çağır.

* * *

Arkadaşının sağlığında ve ölümünde onu hayır ile yad et ve vefatından sonra dahi akraba ve taallukatına kardeşçe muamelede bulun.

* * *

Arkadaşının gıyabında hu­­kukunu muhafaza edecek her türlü yardımda bulunduğun gibi, minnet şaibesinden ma­sun olmak için kendisine malumat verme.

* * *

Arkadaşının bir keder ve ıstırabını hissedersen kalbine neşe ve safa verecek tavırda bulun.

* * *

Arkadaşının keder ve hüz­nünde ayrı bulunma.

* * *

Arkadaşının sırrını gizle, ayıplarını ört.

* * *

Dilin ile ne söylersen, kalbinle de bunun aynını muha­faza etmek suretiyle arkadaşını sev, yani samimi ol.

* * *

Ey insan, olgun mü’min gibi mazeretleri kabul etmelisin. Münafık gibi ayıpları açıklamakla uğraşma.

Sen nefsine karşı, “Belki arkadaşımın bu hususta bir özrü vardır da ben ona muttali olamadım” demelisin.

* * *

Laf getirip götürmeye koşanları tanıma, onlara boyun eğme. Ötekini berikini daima ayıplayanların arkadaşlığın­dan kaç.

* * *

ınsanın kalplerine gıybet (adam çekiştirmek) ve nemime (kovuculuk) yapmanın günahı, bunların bu kadar tehlikeli olduğunu anlamamaktan, lüzumu kadar ehemmiyet ver­memekten yerleşmiştir.

* * *

“Ya Rab, çok uyuyan gözden, çok yeyip içen mideden sana sığınıyorum.”

* * *

Ey mü’minler! şeytanın yolundan gitmeyiniz. Çünkü şeytan, akl-ı selimin kötü gördüğü şeylerle emreder.

* * *

Kardeş, zamanını bil, ihvanını bil, onlara lâyık olan mu­ameleyi yap, hüsn-ü muaşeretten, güzel muameleden bir an bile ayrılma.

* * *

Kardeş, seninle ıslâmiyete aykırı olarak görüşmek, ko­nuşmak isteyenlerden daima kaç.

Onlar bir takım tatlı va­adler, tatlı hayaller söyler.

Unutma ve bil ki, onlar sonra çok acı ve çok zehirli hal­lere döner; fakat sen elden gitmiş, onların eline düşmüş olursun.

Onlar sana asla merhamet etmezler. Sana acımaz­lar, uya­nık ol. Kapılma, aldanma.

* * *

Kardeş, münafık kimselerden kendini muhafaza et. On­lar­la konuşma.

* * *

Bir camianın fertleri, bir dâvânın hadimleri birbirlerini tenkit etmek illetine tutulur da tedavi edilmezse, o camia­dan ve o hadimlerden bir hayır beklenmez, beklenmemeli­dir.

* * *

Çok söyleyen, az işleyen adamla işe girişme.

Sözü iş, işi sözden ibaret olarak yaşayan kimseden bir şey bek­leme.

* * *

Senenin yarısı soğuk, yarısı sıcaktır. Soğuğu sıcağı ba­ha­ne edip çalışmayan adam ahmaktır.

* * *

ınsan küpe benzer, ne kadar boş ise, sesi o kadar çok çı­kar.

* * *

Fena huylar ağız kokusuna benzer.

Sahibi duymaz, fakat yanındakiler duyar ve nefret ederler.

* * *

Ey nefsim!

Kullardan bekleme sen medet,

Kimden medet umarsan edilirsin ret,

Ta ezelden böyledir âdet.

Dost dostu atar baştan bir gün,

Allah’tan bekle mededi her gün.

* * *

Nefsine, hevesine kul olma sakın,

ısraf, hırs, tama çok ziyan getirir.

Seni zillet ve sefalete atar her an,

ıktisat ve kanaattır sana yaraşan.

* * *

Bir arkadaşın arkasından laf etmek, ahlâksızlığın en kö­tü­le­rindendir.

* * *

Kusursuz insan olmaz.

Nasıl ki kendi kusurundan bah­sedil­mesini istemezsen, sen de başkalarının kusur ve hatasını gıyabında konuşma.

* * *

Fenalık yapan mutlaka fenalık bulur.

* * *

Kıskançlık, fitnecilik insanın başına fenalıklar getirir.

* * *

Mürainin alameti üçtür:

ınsanlar yanında ibadete huzur gösterir.

Yalnız kalırsa tembel olur.

Her işte medh olunma­sını sever.

* * *

Tembelin alameti ikidir:

Gevşeklenirse ifrat, işe başlarsa tefrit ile hareket eder. ışten kalır, işini kaybeder.

* * *

Lâtifeden sakın. Bu, insanın mehabet ve vakarını mahve­der.

* * *

Bilmediğin kimseyi övme.

* * *

Her musibetin defi için iki ilaç vardır: Biri sabır, diğeri zaman.

* * *

Din kardeşinle daima ciddi, samimi ve terbiyeli konuş. Bana gücenmez, aramızda teklif yok deyip laubali, yakışık­sız şeyler konuşma, şakalaşmalarda bulunma. Zira bunlar samimiyet ve sevgiyi sarsar.

* * *

ınsan gayreti nisbetinde yükselir ve geceleri uykusuz kalmakladır ki ulviyete erişir.



güzel gören güzel düşünür

zübeyir gündüzalp

7

08.10.2006, 15:17

Alıntı sahibi ""AHZEM""

Lâtifeden sakın. Bu, insanın mehabet ve vakarını mahve­der.

* * *

Din kardeşinle daima ciddi, samimi ve terbiyeli konuş. Bana gücenmez, aramızda teklif yok deyip laubali, yakışık­sız şeyler konuşma, şakalaşmalarda bulunma. Zira bunlar samimiyet ve sevgiyi sarsar.



Allah razı olsun kardeşim. Burada ders alacak çok şey var bu ikisinin ekseriya son zamanlarda dikkat etmem gereken konular olduğunu düşünüyordum tevafuk olmuş.

Dua ile..
"Sevdir bize hep sevdiklerini, yerdir bize hep yerdiklerini, yâr et bize erdirdiklerini"

8

08.10.2006, 19:13


amin...ecmain...
kitabıda okumanızı tavsiye ederim.
selametle.

9

08.10.2006, 19:14

inş. kardeşim...

Selametle.
"Sevdir bize hep sevdiklerini, yerdir bize hep yerdiklerini, yâr et bize erdirdiklerini"

10

08.10.2006, 22:54

Allah razı olsun çok güzel yazılar

11

25.10.2009, 20:25

CEVAP: Nikbin kimselerin vasıfları


Risale-i Nur’u okumakta sebat ve sadakata, ibadet ve ta­ate, sabır ve selâmete sahip olmak için

devamlı cehdler yaparlar.

Kısa bir zamandan sonra artık kendilerini zorla­mak­sızın

en zor, en tehlikeli ve başarılmaz gibi görünen meş­ru hareketleri ibadet ve hizmetlerini

büyük bir kolay­lıkla ifa etmek başarısına erişirler.

ıslâm düşmanlarının, gafil ve cahillerin, başkalarının ve eski arkadaşlarının, hısım ve akrabalarının ve meslektaşla­rı­nın

sarsıcı cesaret ve gayret kırıcı sözlerine, telkin ve pro­pa­gandalarına karşı koyduran
,


işte bu irade ve iman kuvve­tidir.


Güzel gören güzel düşünür - (Z.Gündüzalp)




Sözün incisi bunlar..!



Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir