Barla Lahikası-Yedinci Risale Olan Yedinci Mesele
Beşinci Sebep: Çok zaman evvel bir ehl-i velâyetten işittim ki: O zat, eski velîlerin gaybî işaretlerinden istihraç etmiş ve kanaati gelmiş ki, "şark tarafından bir nur zuhur edecek, bid’alar zulümâtını dağıtacak." Ben böyle bir nurun zuhuruna çok intizar ettim ve ediyorum. Fakat çiçekler baharda gelir. Öyle kudsî çiçeklere zemin hazır etmek lâzım gelir. Ve anladık ki, bu hizmetimizle o nuranî zatlara zemin ihzar ediyoruz.
Madem kendimize ait değil; elbette, Sözler namındaki nurlara ait olan inâyât-ı ılâhiyeyi beyan etmekte medar-i fahir ve gurur olamaz; belki medar-ı hamd ve şükür ve tahdis-i nimet olur.
Barla Lahikası-Yirmiyedinci Mektubun Üçüncü Zeyli-Mustafa Hulusi’nin Mektubunun Haşiyesi. S.101-102
…Elhasıl:Asırlardan beridir beklenilen ve muntazır kalınılan zat,Risale-i Nur imiş.Hatta Üstadın kendisi de bir zaman böyle bir zatın geleceğne muntazırmış(bekleyen).
Emirdağ Lahikası-Hüve Nüktesi s.232
şimdi hakikat-i hal böyle olduğu halde, en birinci vazifesi ve en yüksek mesleği olan imanı kurtarmak ve imanı, tahkiki bir surette umuma ders vermek, hatta avamın da imanını tahkiki yapmak vazifesi ise, manen ve hakikaten hidayet edici, irşad edici manasının tam sarahatini ifade ettiği için, Nur şakirtleri bu vazifeyi tamamıyla Risale-i Nur da gördüklerinden, ikinci ve üçüncü vazifeler buna nisbeten ikinci ve üçüncü derecedir diye, Risale-i Nur’un şahs-ı manevisini haklı olarak bir nevi Mehdi telakki ediyorlar. O şahs-ı manevinin de bir mümessili, Nur şakirtlerinin tesanüdünden gelen bir şahs-ı manevisi ve o şahs-ı manevide bir nevi mümessili olan biçare tercümanını zannettiklerinden, bazan o ismi ona da veriyorlar. Gerçi bu, bir iltibas ve bir sehivdir, fakat onlar onda mes ul değiller. Çünkü ziyade hüsn-ü zan, eskiden beri cereyan ediyor ve itiraz edilmez.
şualar –Yadinci şua s.152
…Hem diyordu: "Eski zamanda, büyük zâtlar demişler ki: ’Mütekellimînden ve ilm-i kelâm ulemasından birisi gelecek, bütün hakaik-i imaniye ve ıslâmiyeyi delâil-i akliye ile kemâl-i vuzuhla ispat edecek.’ Ben istiyorum ki, ben o olsam, belki HAşıYE o adamım" diye,…
HAşıYE
Zaman ispat etti ki, o adam, adam değil, Risale-i Nur’dur. Belki ehl-i keşif Risale-i Nuru ehemmiyetsiz olan tercümanı ve nâşiri sûretinde keşiflerinde müşahede etmişler, "bir adam" demişler.
Belli ki;Mehdinin en büyük vazifsesi, asırlardır teslimi bir ıman ile iman edilmiş ımani Meseleleri açıkça izah ve ispat etmektir.Mü’minlerî tahkiki bir imana kavuşturmaktır. Madem Mehdi-i Azam’ın üç vazifesi var.Madem birinci ve en önemli görevi; ımani Meseleleri vazıh bir şekilde izah ve ikna ve ispat etmektir. Madem Risale-i Nur eski zaman ulemasının işaret ettiği bu iş görmüş.Madem birinci ve en önemli görevi;en büyük birine ve en büyük bir alim zata vermek adettendir.Hiç mümkün mü ki,birinci vazifeyi Said Nursi gibi bir zata yükleyip, ikinci ve üçüncü dereceden önemli,imani meselelere kıyasla önemsiz meseleleri Mehdi-i Azam’a versin.Mümkün mü ki;küçük bir zat ,dar dairedeki büyük işi görsünde, En büyük zat geniş dairede ki,diğerine göre önemsiz iş görsün.Akıl bunu rededecektir.
Hem Mehdilik peygamberlik gibi değildir.Yani bir vahiy gelip “Sen Mehdisin”, denilmez.Belki bir ilhamla hissedebilir.O zatında belki ilhama nefsinden dolayı güvenmeyip;Haddimin fevkinde böyle bir makamı kendime mal edemem”,diyerek hodfürüşluk ve hub-u cah korkusundan ,ihlasına zarar verir endişesiyle, red edebilir.Red başkadır inkar başkadır.
Biri ;Albay’a seni General yapıyorum dese.O zat; hayır ben hasta ve zayıfım.Hem layık değilim,hakkı ile bu görevi ifa edemem, dese,nasıl o zatın Generelliğe liyakatı inkar edilemez …
Belki de Üstad’ın Mehdiliği reddinin bir hikmetide budur.
vesselam
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...