Giriş yapmadınız.

Mesajlar: 1,518

Konum: istanbul

Meslek: NURolog

  • Özel mesaj gönder

21

19.03.2006, 20:37

Alıntı sahibi ""mihmandar""

Alıntı

Kastamonu nun Hüsrev i ve Rüştü sü olan Mehmed Feyzi ve Emin in gönderdikleri benim Kastamonu da kalan bir kısım risaleler emanetlerini aldım. Size gönderdiğim Asa-yı Musanın, lugatnamesini hasta olduğu halde çok güzel ve alimane yazan, lugatnamenin başında güzel bir fıkra derceden ve bana da ayrı mektup yazan Risale-i Nur’un serkatibi Mehmed Feyzi nin, oraca çok müşkilat ve manialara rağmen harika sadakatini ve Nur lara faik alakasını, sarsılmadan imana hizmetini bir kaç cihette yapması gösteriyor ki, o küçük bir Hüsrev olduğu gibi, tam bir Hasan Feyzi dir.


BU mektup Emirdağ Lahikasında geçiyor.
http://www.risaleinurenstitusu.com/index…hikasi&Page=196

sağolun yalnız okudugumla ben sunu anladım:lugatı kitabın arkasına ekleme olayı yok ayrı ayarlanma olayı var .bunu anladım

Mehmet Fezyi abinin hazırladığı bu küçük lugat ve fıkralar,o zaman teksir edilen Osmanlıca bazı Asay-ı Musa nüshalarının sonunda mevcut..yaklaşık 30-40 sahife.

22

19.03.2006, 21:24

@ insirah

yukarıdaki mesajınızı açıklayabilir misiniz? Bu kadar alıntıların sebebi nedir? Forumda gereksiz alıntı yapılmaması için bir kaç kez ricada bulunmuştuk.

Bakınız: http://www.muhabbetfedaileri.com/viewtopic.php?p=21205&highlight=#21205

Sizden daha fazla alıntı kullanan bir üyemiz şuan yok. Acaba sizde "Cevap Yaz" tuşumu görünmüyor? Sebebini lütfen izah edin.
"We are the Warriors of Love, We Have no Time For Enmity"

mihmandar

Orta Düzey

Mesajlar: 260

Konum: ANKARA

Hobiler: Risale-i Nur

  • Özel mesaj gönder

23

20.03.2006, 08:58

Alıntı sahibi ""insirah""

sağolun yalnız okudugumla ben sunu anladım:lugatı kitabın arkasına ekleme olayı yok ayrı ayarlanma olayı var .bunu anladım

Bu lügatçe Osmanlıca Asayı Musanın arkasında yazılarak neşredildi.. yukarıdaki mektupta "Asayı musanın arkasına koyun " diye bir ibare yok ama uygulamada bu şekilde neşredildi.... Ayrıca bu lugatçenin müstakil olarak neşredildiğine dair külliyattan bir bilgi bulamadım.
Asa-yı Musanın arkasında bulunan bu lügatin Hemen başında bulunan Mehmed feyzi abinin mektubu da şu şekilde..

Alıntı

Asa-yı Musa Mecmuasındaki Arabi Kelimelerin Kısaca Tercümelerine Dair
Bir Lügatçedir.


Bu lügatçeye bakan kardeşlere bir ihtar. Ve beyan-ı mazaret.
Bedi-ül beyan olan Risale-i Nur'un müellifi Üstadımız Allame-i Said Nursî Hazretleri evvela mücahede-i nefsaniyeyi her şeye takdim ve sıfat-ı mezmumeyi mahv, alaik-i dünyeviyeden inkıta, hakikat-i himmetle Cenab-ı Hakk'a teveccüh ettiğinden kalb-i münevverinden hicab-ı zulümat inâyet-i Hak'la inkişaf ve rahmet-i ılahiye feyezan ve nur-ı Samedani lemean edip efemen şerahe ilaahir…… sırrına mazhariyetle sadr-i şerifi münşerih olup rahmet-i Sübhaniye ile sırr-ı meleküt mirat-ı kalbine münkeşif ve hakaik-i imaniye ve Kur'ân'iye tele'lü ettiğinden şüphesiz Risale-i Nur doğrudan doğruya ilham-ı ılahi ihsan-ı Rahmani ikram-ı Rabbani feyz-i Samedani intak-ı Sübhani hem icaz-ı maneviye-i Kur'ân'i.. hem makbul şah-ı Risalet (A.S.M.) hem memduh şah-ı velâyet (R.A.) hem merğub şah-ı Geylani (K.S.) hem Kur'ân-ı Muciz-ül beyanın sema-i manevisinde parlayan hidâyet ve tevfik güneşlerinin nurlarının inikası.. hem sırr-ı veraset-i kamile-i Nebeviye (Aleyhisselatü Vesselam) cihetiyle Rasül-i Ekrem Aleyhisselatü Vesselam'a ihsan olunan cevami-ül kelim gibi Üstadımıza dahi kalil-ül lafz kesir-ül mana kelimat-ı camia ikram olunması ..hem Üstadımız Esma-ül Hüsna'dan ism-i Bedi'e mazhariyetinden te'lifi olan Risale-i Nur kelimat-ı bedia ve tabirat-ı Arabiye ile müzeyyen olması hem tercüme olunacak kelimat-ı Arabiyede Üstadımız yalnız lügatçe sathi manaları düşünmeyip belki gâyet geniş ve pek kudsi olan iman ve Kur'ân hakikatlerini nazara alarak gâyet harika deliller zahir bürhanlar kat'i hüccetler ispat ve beyan ettiğinden o kelimat ifade edip bakdıkları külli hakikatlerden kudsi manalardan birer ulviyet birer külliyet kesbetmesi hem Üstadımız eskiden beri fesahat-ı âliye ve belağat-ı fevkalade sahibi olduğundan Risale-i Nur belagat ve edebiyatça pek yüksek bir mevkide bulunması gösteriyor ki; o nurlu kelimatı tercüme etmek imkansızdır. Fakat madem kudsi Üstadımız aczimizi ve liyakatsizliğimizi bizden daha fazla bildiği halde tercüme ile emretmesinde elbette nice hikmetler vardır diye naçizane ve fakat mübarek Üstadımızın afvına ve tashihine itimaden bu mecmuadaki kelimat-ı Arabiyeyi bir liste halinde tertip ettik. ınşaallah ileride Risale-i Nur'dan tam ders alarak yetişen müdakkik allameler o kelimata mühim birer şerh yazarlar. Hem rahmet-i ılahiyeden temenni ederiz.

Kastamonu Risale-i Nur şakirtlerinden
Mehmed Feyzi
(osmanlıca Asa-yı Musa)

üstad emir vermeden o zaman kimse risalelerin arkasına lugat koyamayacağına göre, üstadın izniyle konulmuş demektir.
ayrıca çok az bile olsa bazı elyazma risalelerde sahife yanlarına bazı lügatlarin kısaca konulduğunu şahsen bem kendim gördüm.

alisaid

Stajyer

Mesajlar: 58

Konum: ankara

Meslek: müh.

Hobiler: moderatörlük,araştırma,inceleme,enerji,strateji,uluslarası ilişkiler

  • Özel mesaj gönder

24

20.03.2006, 09:28

O cemaat Kurana muteveccih olduklari zaman

Muhterem ve azizi kardeşlerim,
meal-i Kuran e ilgili olarak karakalem yahoo groupstan metin kardeişimizn risale-i nurdan bir alıntısını arz ediyorum..yalnız günlerdir bu paragraf nerde yer alıyor mesnevi ve işaratül icazda çok radım bulmadım..bilen kardeşimiz varsa vereceği bilgiden dolayı duacısı oluruz..selamlar



http://groups.yahoo.com/group/karakalem/message/6641

Cesedi insani mescidinde bir cemaati mukellefin hukmunde hadsiz hissiyat ve azayi insaninin ayri ayri ubudiyetleri oldugu gibi, ayri ayri alemlerden ayri ayri riziklar hukmunde istifadeleri de vardir.

O cemaat Kurana muteveccih olduklari zaman, kelamullahin hadsiz genis sofrasinda, herbir mukellefin kendine gore istifadesi ve rizki vardir.Nasil ki Akil, genis manaya muteveccih olur ve ilmi ilahiden kudsi hakikatleri tahsil eder, kalbin dahi o maidei kuraniyede rizki; cemal ve nuraniyettir, vicdanin; kudsiyettir ve hakeza.Herbir hissiyat o genis ve mutenevvi sofradan kendilerine layik riziklardan istifade ile kemal bulur.

Iste bu noktada dahi;
Tefsirlerle kemali ile o da tatmin edilebilecek iken, aklin o sofradan istifadesi hatirina, meal okumanin o hadsiz hissiyatin o sofradaki riziklarina bir cinayet oldugu;
Manasini anlamadan dahi olsa, sadece kiraati kuranin -o hadsiz hissiyatin hadsiz istifadesine medar olduguna alameten- herbir harfine verilen sevabin sebebi ve hikmeti,
Kurani anlamak icin meal okumak gerekir diyenlerin hem Kuran(in genis sofrasin)dan ve hem fitrat(in camiiyetin)tan ne kadar bihaber oldugu,
Kelamin kuvvet ve tesirinin en ehemmiyetli bir menbainin mutekellim oldugu,
"men arafe..." ve "ene" nin bir sirri ve hakikati,
Hadsiz kutubu islamiyeyi "....nin telifi ve kitabi" olarak degil, belki "kuranin bir ayetinin ya da cok ayetinin bir tefsiri" diye okumanin azami istifadeye medar oldugu,

anlasilir.

alisaid

Stajyer

Mesajlar: 58

Konum: ankara

Meslek: müh.

Hobiler: moderatörlük,araştırma,inceleme,enerji,strateji,uluslarası ilişkiler

  • Özel mesaj gönder

25

20.03.2006, 16:58

Muhterem Kardeşlerim,
Üstadımızn uzak bir istikbalde bahtiyar bir heyet tarafından gerçekleştirilmesini vasiyet ettiği cami bir Kuran tefsiri ile ilgili bahisler aşağıdadır..selamlar


http://www.risaleinurenstitusu.com/index.asp?Section=Kulliyat&Book=Isaratul Icaz&Page=9
[Webmaster: Uzun linkler neden hatalı ekleniyor? Cevabı >burada<]


"Salisen: Eski Said, en dakik ve en ince olan nazm-ı Kur’an’daki icazlı olan i’cazı beyan ettiği için, kısa ve ince düşmüştür. Fakat şimdi ise, Yeni Said nazarıyla mütalaa ettim: Elhak, Eski Said’in bütün hatiatıyla beraber, şu tefsirdeki tetkikat-ı aliyesi, onun bir şaheseridir. Yazıldığı vakit daima şehid olmaya hazırlandığı için, halis bir niyetle ve belagatın kanunlarına ve ulum-u Arabiyenin düsturlarına tatbik ederek yazdığı için, hiçbirini cerh edemedim. Belki Cenab-ı Hak, bu eseri ona kefaret-i zünub yapacak ve bu tefsiri de tam anlayacak adamları yetiştirecek inşaallah.
Eğer Birinci Harb-i Umumi gibi maniler olmasaydı, tefsirin şu birinci cildi, i’caz vücuhundan olan i’caz-ı nazmiyi beyan ettiği gibi, diğer cüzler ve mektuplar da müteferrik hakaik-i tefsiriyeyi içine alsaydı, Kur’an-ı Mu’cizü’l-Beyana güzel bir tefsir-i cami olurdu. Belki inşaallah, şu cüz-ü tefsir ve altmış altı adet, belki yüz otuz adet Sözler ve Mektubat risaleleriyle beraber me’haz olursa, ileride bahtiyar bir heyet öyle bir tefsir-i Kur’ani yazsın, inşaallah. "
Said Nursi

http://www.risaleinurenstitusu.com/index.asp?Section=Kulliyat&Book=Isaratul Icaz&Page=13
[Webmaster: Uzun linkler neden hatalı ekleniyor? Cevabı >burada<]

ıfadetü’l-Meram

Kur’an-ı Azimüşşan, bütün zamanlarda gelip geçen nev-i beşerin tabakalarına, milletlerine ve fertlerine hitaben Arş-ı aladan irad edilen ılahi ve şümullü bir nutuk ve umumi, Rabbani bir hitabe olduğu gibi; bilinmesi, bir ferdin veya küçük bir cemaatin iktidarından hariç olan ve bilhassa bu zamanda, dünya maddiyatına ait pek çok fenleri ve ilimleri camidir. Bu itibarla, zamanca, mekanca, ihtisasca daire-i ihatası pek dar olan bir ferdin fehminden ve karihasından çıkan bir tefsir, bihakkın Kur’an-ı Azimüşşana tefsir olamaz. Çünkü, Kur’an’ın hitabına muhatap olan milletlerin, insanların ahval-i ruhiyelerine ve maddiyatlarına, cami bulunduğu ince fenlere, ilimlere bir fert, vakıf ve sahib-i ihtisas olamaz ki, ona göre bir tefsir yapabilsin. Hem bir ferdin mesleği ve meşrebi taassuptan hali olamaz ki, hakaik-i Kur’aniyeyi görsün, bitarafane beyan etsin. Hem bir ferdin fehminden çıkan bir dava, kendisine has olup, başkası o davanın kabulüne davet edilemez-meğer ki bir nevi icmaın tasdikine mazhar ola.
Binaenaleyh, Kur’an’ın ince manalarının ve tefsirlerde dağınık bir surette bulunan mehasininin ve zamanın tecrübesiyle fennin keşfi sayesinde tecelli eden hakikatlerinin tesbitiyle, herbiri birkaç fende mütehassıs olmak üzere muhakkıkin-ı ulemadan yüksek bir heyetin tetkikatıyla, tahkikatıyla bir tefsirin yapılması lazımdır. Nitekim, kanuni hükümlerin tanzim ve ıttıradı, bir ferdin fikrinden değil, yüksek bir heyetin nazar-ı dikkat ve tetkikatından geçmesi lazımdır ki, umumi bir emniyeti ve cumhur-u nasın itimadını kazanmak üzere millete karşı bir kefalet-i zımniye husule gelsin ve icma-ı millet, hücceti elde edebilsin.
Evet, Kur’an-ı Azimüşşanın müfessiri, yüksek bir deha sahibi ve nafiz bir içtihada malik ve bir velayet-i kamileyi haiz bir zat olmalıdır. Bilhassa bu zamanlarda, bu şartlar ancak yüksek ve azim bir heyetin tesanüdüyle ve o heyetin telahuk-u efkarından ve ruhlarının tenasübüyle birbirine yardım etmesinden ve hürriyet-i fikirlerinden ve taassuplarından azade olarak tam ihlaslarından doğan dahi bir şahs-ı manevide bulunur. ışte, Kur’an’ı ancak böyle bir şahs-ı manevi tefsir edebilir.
Çünkü "Cüzde bulunmayan, küllde bulunur" kaidesine binaen, her fertte bulunmayan bu gibi şartlar, heyette bulunur.
Böyle bir heyetin zuhurunu çoktan beri bekliyorken, hiss-i kablelvuku kabilinden olarak, memleketi yıkıp yakacak büyük bir zelzelenin arefesinde bulunduğumuz zihne geldi. HAşıYE 1
"Birşey tamamıyla elde edilemediği takdirde o şeyi tamamıyla terketmek caiz değildir" kaidesine binaen, acz ve kusurumla beraber, Kur’an’ın bazı hakikatleriyle, nazmındaki i’cazına dair bazı işaretleri tek başıma kaydetmeye başladım. Fakat, Birinci Harb-i Umuminin patlamasıyla Erzurum’un, şasinler’in dağ ve derelerine düştük. O kıyametlerde, o dağ ve tepelerde fırsat buldukça, kalbime gelenleri, birbirine uymayan ibarelerle, o dehşetli ve muhtelif hallerde yazıyordum. O zamanlarda, o gibi yerlerde müracaat edilecek tefsirlerin, kitapların bulunması mümkün olmadığından, yazdıklarım, yalnız sünuhat-ı kalbiyemden ibaret kaldı. şu sünuhatım eğer tefsirlere muvafık ise, nurun ala nur; şayet muhalif cihetleri varsa, benim kusurlarıma atfedilebilir.
Evet, tashihe muhtaç yerleri vardır; fakat hatt-ı harpte, büyük bir ihlasla, şehidler arasında yazılıp giydirilen o yırtık ibarelerin tebdiline (şehidlerin kan ve elbiselerinin tebdiline cevaz verilmediği gibi) cevaz veremedim ve kalbim razı olmadı. şimdi de razı değildir; çünkü o zamandaki ihlas ve hulusu şimdi bulamıyorum. HAşıYE 2
Maahaza, kaleme aldığım şu ışaratü’l-ı’caz adlı eserimi, hakiki bir tefsir niyetiyle yapmadım. Ancak ulema-i ıslamdan ehl-i tahkikin takdirlerine mazhar olduğu takdirde, uzak bir istikbalde yapılacak yüksek bir tefsire bir örnek ve bir me’haz olmak üzere, o zamanların insanlarına bir yadigar maksadıyla yaptım.

HAşıYE 1
Evet. Vanda. Horhor Medresemizin damında esna-yı derste büyük bir zelzelenin gelmekte olduğunu söyledi. Hakikaten söylediği gibi, az bir zaman sonra Harb-i Umumi başladı.
Hamza, Mehmed, şefik, Mehmed, Mihri.

HAşıYE 2
Yeni Said. Risale-i Nur’daki hakiki ihlas ile, yine o ihlası buldu. Yeni Said, aynı ihlas ile baktı, yerini bulamadı. Demek sunuhat-ı Kuraniye olduğundan icaz-ı Kuraniye, onu yanlışlardan himaye etmiş.
Nur Talebeleri

alisaid

Stajyer

Mesajlar: 58

Konum: ankara

Meslek: müh.

Hobiler: moderatörlük,araştırma,inceleme,enerji,strateji,uluslarası ilişkiler

  • Özel mesaj gönder

26

21.03.2006, 10:35

Muhterem Kardeşlerim

Merhum Üstadımızın

"Eğer Birinci Harb-i Umumi gibi maniler olmasaydı, tefsirin şu birinci
cildi, i’caz vücuhundan olan i’caz-ı nazmiyi beyan ettiği gibi, diğer
cüzler ve mektuplar da müteferrik hakaik-i tefsiriyeyi içine alsaydı,
Kur’an-ı Mu’cizü’l-Beyana güzel bir tefsir-i cami olurdu. Belki
inşaallah, şu cüz-ü tefsir ve altmış altı adet, belki yüz otuz adet
Sözler ve Mektubat risaleleriyle beraber me’haz olursa, ileride
bahtiyar bir heyet öyle bir tefsir-i Kur’ani yazsın, inşaallah. "

ifadesi Risale-i Nuru telif ettiği dönemde kendi
kontrolünden geçen işarat-ül icazın başında dercedilmiştir..Muhterem üstadımızın bizlere önemli bir vasiyetidir.....Risale-i Nurun ,feyzi,iksiri ve
nuruyla asli menbaı olan Kuranın nur,hidayet iman ikliminde gezmek, onu hakiki olarak anlamak, tefsir etmekle çok önemli bir vazifenin nesl-iatinin ihtiyaçları bakımından ifa edileceğinden asla şüphe
edilmemesi gerekir..burada görev şahs-ı maneviye verilmiş ve tüm meslek,
meşrep ,mizaç sahiplerinin katkısı ve desteği ile olması tavsiye
edilmiştir...söz konusu mektuptaki "bahtiyar" kelimesiyle istikbalde
müjdelenen ve Kuran ve Risale-i nur ilmine vakıf,
ihlaslı ,sadık ,müdakkik alimlerin çıkacağı ve islam alemine önemli
bir hizmeti ifa ederek bahtiyar olacakları ifade edilmektedir ..şu
anda çekirdek ve fihriste hükmünde yapılan çalışmaların yakın bir
istikbalde ,gelişip inkişaf ederek bu mühim vasiyetin tahakuk etmesini rahmet-i ilahiyyeden
bekleyebiliriz...ittihad-ı islamın hakiki anlamda islam aleminde
tahakkukunu müteakiben ile bu vazifenin ve kıymettar vasiyetin de
halis ve sadık talebeler tarafından ifa edileceğini hissediyorum..bu
arada yeri gelmişken şu hususu da önemle belirmek gerekir ki..ittihad-
ı islama giden en önemli iksir Risale-i nurun kazandırdığı
feraset,marifetullah ve muhabettullahdan lemean eden,süzülen uhuvvet
ve muhabbbet duygularıdır ki halen cematler arasında inkişafa
başlamıştır.Üstamızın Said Özdemir ağabeye önemle vasiyet ettiği üzere" Sizin vazifeniz uhuvvet,muhabbet ve tesanüdü inkişaf ettirmektir" dersi de dikkate alınmalıdır.

Acizane kanaatim islam alemine şeytani
güçlerin ve islam düşmanlarının musallat olmasıyla, islam alemini manen ve maddeten BOP adlı projeyle kuşatma ve taciz altına almasıyla ,Rahmet-i ılahiyyenin islam dünyası lehine tecelli etmesiyle bu muhabbbet ve tesanüd duygusu daha da
ziyadeleşecek ve halkalar biçiminde
insanlar,cemiyetler,meslekler,meşrepler mabeyninden çıkarak
tabakalar,milletler, devletler ,kıtalar bazında inkişaf edecektir..
ve meslekler,meşrepler,mizaçlar arasında halen vukubulan
adavetin,ihtilafın ,nefse muhabbbetin ,istibdad meylinin ,bu muhabbet
dalgası ile izale olacağını yerini muhabbet ve uhuvvete,ittihada,ittifaka ve
tesanüde bırakacağını Hutbe-i şamiyede ve değişik Risalelerde beşaret
verildiği surette göreceğiz inşallah..
konuyla ilgili bahisler tekraren
nazarlara verilmiştir..bir kez daha mütalaa edilmesini faydalı
görüyorum..

selamlar aciz kardeşiniz ali ihsan

http://www.risaleinurenstitusu.org/index.asp?
Section=Kulliyat&Book=IsaratulIcaz&Page=13

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir