Giriş yapmadınız.

1

06.12.2005, 01:31

Tashih buyursunlar...



Tashih buyursunlar...

Ali ıhsan Tola ağabeyim diyor ki:“1950’li yılların başında Dr. Tahsin Tola ağabeyimle, Üstad’ın söylemesi üzerine Menderes’e gittik. Ona tevafuklu yazılmış Kur’an-ı Kerim götürdük. Üstad onun matbaada basılmasını istiyordu.

O zaman Diyanet ışleri Reisi Eyüp Sabri Hayırlıoğlu da bu Kur’an-ı Kerim’in bastırılmasını âhiret hayatı için çok mühim gördü. Fakat Başbakanlık Müsteşarı Salih Korur engel oldu. Eyüp Sabri Bey çok üzüldü. Başkanlıktan ayrıldı... Afyon Mahkemesi münasebetiyle Diyanet ışleri’nin bir rapor vermesini arzulayan Üstad Hazretleri bizi o zaman Müşavere Kurulu başkanı olan Hasan Hüsnü Erdem’e gönderdi. O zaten Ispartalıdır. Üstad, bize büyük Risale kitaplarını verip; “Bunları Diyanet ışleri’ne götürün. Hasan Hüsnü Erdem’e selam söyleyin, bunları tashih buyursun.” dedi.

“Biz de kitapları alıp Diyanet ışleri Başkanlığı’na gittik. H. Hüsnü Erdem, bütün büyük hocaları toplamış onlarla bir mesele görüşüyormuş. Biz doğruca onların toplantı salonlarına girdik. Biz girince konuşmayı kesen Hasan H. Erdem “Buyurun.” dedi. Biz de “Bizi Bediüzzaman Hazretleri gönderdi. Size selamı var. Bu kitapları tashih buyuracakmışsınız.” dedik. O önce şöyle bir gülümsedi sonra da “şimdi sizlere bu tashih buyurma meselesini bir anlatalım.” diyerek başladı anlatmaya: “Ben medresede öğrenci iken Bediüzzaman Hazretleri ıstanbul’a gelmişti. Garip kıyafeti, belinde hançeri, kim ne isterse gelip benden sorsun diye bütün ulemaya bir meydan okuyuşu vardı. Biz de o zamanlar Medresenin gözde talebelerindeniz. Birilerinin de teşvikiyle, kendime göre çok zor bir soru hazırlayıp gittim. Kapısına vardım. Aralıktan bakıyordum. Daha tam yerini bile tespit edememiştim ki, içeriden ‘Gel bakalım Hasan Hüsnü Efendi.’ dedi. şaşırmıştım. Daha yüzümü görmeden beni ismen çağırması benim için şoke edici bir olaydı. ıçeri girdim. ‘Soru mu soracaksın? Sor bakalım.’ dedi. O anda ben sorumu unutmuştum. ‘Peki, peki.’ deyip sorumu söyleyerek, ‘Bunu mu soracaktın?’ dedi. ‘Evet.’ diyebildim. Zaten oradan bir an önce kaçıp gitmek istiyordum. O başladı cevap vermeye. Ama ben anlamıyordum; zaten onu dinlediğim de yoktu. Karşılaştıklarımın şokunu bile atamamıştım. Neyse sonunda ‘Tamam mı?’ dedi. Ben de ‘Tamam’ dedim. Bu sefer ‘Hayır tamam değil. Ben kasten bir yeri yanlış anlatmıştım ve senin onu tashih etmeni istiyordum. Ama sen tashih buyurmadın. Onun doğrusu da şudur’ deyip meseleyi tamamladı. ışte şimdi anladınız mı bu ‘tashih buyurma’yı?” dedi. Ve hemen Risaleleri alıp öperek başına koydu. “Biz kim, onları tashih etmek kim?” dedi. Sonra ‘Bu eserlerde vatana millete zararlı hiçbir şey yoktur. Bilakis çok faydalı eserlerdir.’ mealinde bir şeyler yazdırıp imzaladı ve bütün heyete de imzalattırdı...” Zaten Eyüp Sabri Hayırlıoğlu’ndan sonra Hasan Hüsnü Erdem başkan oldu.”

Biz, Bediüzzaman Hazretleri’nin, ıstanbul’a geldiği zaman şekerci Hanı’nda ulemaya meydan okurcasına “Herkes istediğini sorsun. Her suale cevap verilir. Kimseye soru sorulmaz.” mealinde kapısına bir levha yazdırmasının sebebini böylece daha iyi anlamış oluyoruz. ıslamî ilimlerle ilgili doksan kitabı ezberleyen ve her gün evrad ve ezkâr okur gibi üç saat bu ezberleri tekrarlayarak üç ayda bitiren Bediüzzaman Hazretleri’nin ıslâm’ın esaslarıyla ilgili olarak derin vukufunu ve hassasiyetini Risale-i Nur Külliyatı’na aynen yansıttığından da eminiz.


05.12.2005
Abdullah AYMAZ
ZAMAN

2

06.12.2005, 10:28

güzel bir hatıra

Güzel bir hatıra.
Paylaştığınız için teşekkür ederim.

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir